-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » Tavan Arası

ads
ads

Bir Batılının Gözünden Şeyhülislam

Fransız seyyah Jean Thevenot (Jan Tevon), 17. yüzyılın ortasında İstanbul'a gelmiş ve kaldığı dokuz aylık sürede İstanbul'da gördüğü her şeyi yazmıştır. "Düşmana sempati duymayalım" diye ara ara uyarsa da, devrin Müslüman Osmanlı toplumuna hayranlığını saklayamamıştır.

Jean Thevenot'nun Müslüman alimleri ve görevlerini yer yer klise hiyerarşisi ile de kıyaslayarak anlatışı dikkat çekicidir. Osmanlı toplumunda alimlere gösterilen hürmeti ve alimlerin hayat içindeki etkinliğini anlattığı bölümlerde şu ifadeler yer alır.


Tavan Arası


"Osmanlıların da kendi din adamları vardır. Bunlar Kur'an-ı sürekli inceleyen alim kişilerdir. Din adamlarının başı müftidir. (Şeyhülislam). Biz papaya nasıl hürmet ediyorsak, onlar müftiye aynı ölçüde saygı gösterirler. Müfti din adamları meclisinin kararıyla seçilmez, padişah tarafından tayin edilir. Seçilen kişi Kur'an konusunda çok bilgilidir. Bu nedenle dini meselelerde  ona başvurulur ve o da hükümlerini fetva adı verilen küçük pusulalarda bildirir. Müfti de diğer tüm Türkler gibi evlenebilir.

Müftiye çok hürmet ederler. Müfti padişahı görmeye gittiğinde padişah onu görür görmez ayağa kalkıp ona doğru birkaç adım atar ve onu büyük bir saygıyla selamlar.



Müfti genellikle İstanbul'da ikamet eder ama aslında sadece tek müfti yoktur. İstanbul'daki müfti çok geniş olan imparatorluğun bütün din işlerine yetişemeyeceği ve acil kararlar alınması gereken birçok dava bulunduğu için, İstanbul dışında kadı leşkerler (kazasker) her biri kendi yetki alanında müftilik görevini üstlenirler. Çünkü onlar hem şer'i hem de medeni hukuk alanında eğitim almışlardır.  Kadı leşker yoksa, kadıların başı olan mollaya başvurulur. Kadı leşker ve molla bulunmayan yerlerde sadece bir kadı olur ve her konuda hakimlik yapıp bütün insanların işlerini sırtlanır."


Halk Nezdinde Alimlerin İtibarı


Thevenot, Osmanlı'da şeyhülislam, kazasker ve diğer kadıları anlattıktan sonra cami ve medreselerde görevli alimleri anlatır. İlmiye sınıfı içinde daha birçok farklı mertebede alimin varlığından bahseden seyyahın, dervişlerin en terbiyeli kesim olduğunu söylemesi dikkat çekicidir. Yine kilisedeki papazlarla  kıyaslayarak anlattığı ilmiye sınıfının gerisini ondan okuyalım:

"Camide görevli olanlara danişmend denir. Frenklerin bunlara verdiği "talisman" adı bu kelimeden türetilmiştir. Başları da bizim kilise papazına benzeyen imamdır, belirli vakitlerde camide namazı o kıldırır. Minarelerin tepesine çıkıp ezan okuyarak halkı namaza çağıranlar ise müezzinlerdir. Bir de hocalar (müderris) vardırç Kur'an konusunda çok bilgili olan bu yaşlı insanlar hem itimat edilen hem de dünyevi işler konusunda da bilirkişilik yapan kimselerdir. Bizim kilise hukukçularımıza ve din doktorlarımıza benzerler. Bazen namaz kıldırır, hatta bazı bayramlarda hutbe okurlar ve onlara çok saygı duyan halk nezdinde itibarları büyüktür. Ayrıca daha birçok din adamı türü vardır. İçlerinde en aşina olunanlar ve en terbiyelileri dervişlerdir.


Dervişler cemaat halinde yaşarlar ve tıpkı bizdeki din adamları gibi üst makamları vardır. Çok sade giyinirler ve başlarına beyaz keçeden bir takke takarlar. Bu takke bizim gecelik takkelerimizi andırır."


Bir Gayrimüslimin Şeyhülislamı Ziyareti


Avrupalılar için Osmanlı her zaman ilginç ve dikkate değer olmuştur. Osmanlıların onca azamet ve haşmetinin yanında sade hayatları, kibirden yoksun tavırları onları etkilemiştir. Özellikle baştan sona İslam'ı ve Müslümanları karalamak için yazılmış uydurma seyahatnamelerde bile bu sadeliğe değinmekten kendilerini alamamışlardır.

İngiltere krali 2. Charles'in elçilik papazı Dr. John Covel (Con Kovel) Osmanlı topraklarına İngiltere elçisi ile birlikte gelmiş ve yolda gördüklerini, resmi görüşmeleri ve çeşitli hatıraları gün gün kaydetmiştir. Elçi ile birlikte şeyhülislamı ziyaretine dair anlatımı, şeyhülislamın sadece fakat vakarlı tavrından etkilendiğini göstermektedir:

"10 Ağustos. Efendim, müftiyi (şeyhülislam) ziyaret etti. Aynı şekilde vezir-i azam tarafından kabul edildi ve birkaç resmi törenden sonra döndük.

Müfti esmer bir adamdı. Duruşunda iyi huyluymuş gibi bir görünüş vardı. Sol tarafı biraz daha uzun gibi olan sakalı gri renkteydi. Söylediğine göre elli dört yaşının üstündeydi. Büyük gözleri, ince düz bir burnu, şekilli bir ağzı ve dişleri vardı. Alnı normal genişlikteydi. Düz kaşları, hafifçe sarkık yanakları olduğu halde hiçbir şekilde düşkün bir hali yoktu.

O bize cübbe hediye etmediği halde bizimkini memnuniyetle kabul etti. Bu onu keyiflendirdi. Neşeli hali ve siması çok hoştu. Alaturka bir şekilde ayakları yün ve pamuklu olduğu belli olmayan kaba bir battaniye ile örtülmüş oturuyordu. Davranışları normal bir Türk'ten farklı değildi. 

Onun yanına kadar götürüldük ve ayağa kalkmadan efendime selam verdi. Efendim onun önünde bir sandalyede oturtuldu. Yanına üç veya dört tane kitap vardı. Oradaki raflarda başka kitaplar da vardı. Başındaki sarığı katlı değil sadeydi. Onun yanında çeyrek saatten fazla kalmadık ve sonunda Karakaş'taki yerimize döndük."

Yazar: Ali Sözer

{Semerkand} Aylık tasavvufi dergi - yıl 17 - sayı 201 - Eylül 2015

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.