-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » Harran Okulu Ve Harranlı Âlimler

ads
ads
Bilinen yedi bin yıllık tarihi boyunca Anadolu'da birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapan ve çeşitli devletlerin idaresi altında kalan Harran'da şehircilik, sanat, ilim ve teknik oldukça ileri bir seviyeye yükselmiştir. Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticaret, binlerce yıl Harran üzerinden yapılmış ve bu durum zengin, köklü bir kültürel birikimin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bölgede birçok devlet hüküm sürdüğü için, Harran yöresinde farklı medeniyetlerin izlerini yansıtan eserler bulunmaktadır. Çeşitli mimarî kalıntıları içinde barındıran 4 km. uzunluğundaki şehir surları, tarihî Harran evleri, şehrin güneydoğusunda surlara bitişik olarak inşâ edilen ve farklı dönemlerde hükümdarlık sarayı olarak kullanılan iç kalesi, eski köy yerleşimine yakın höyüğü, üniversite kalıntıları (Harran Okulu), höyüğün kuzey eteğine inşâ edilmiş Ulu Cami ve 33 m yüksekliğindeki minaresi, Şeyh ElHarrani Türbesi, eski mezarlık, Bazda Mağaraları, Çoban Mağaraları, Han elBarür Kervansarayı, Sin Tapınağı Harran'ın o dönemdeki ihtişamına şahitlik eden ve günümüze kadar ulaşan âbidevî kalıntılardır.

Günümüze yalnızca gözetleme (astronomi) kulesi ulaşan ve mevcut kalıntılar arasında yeri tam olarak tespit edilemeyen okul, şehrin bilim tarihinde yer almasına zemin hazırlamıştır. İslâm öncesi dönemde putperest ekolü temsil eden Harran Okulu (Harran Mektebi), tıp, astronomi, fizik, matematik öğrenimi; eski Yunanca ve Süryanice eserlerin tercüme edilmesi çalışmalarıyla tanınmıştır. Güneş, Ay ve gezegenlerin mukaddes sayıldığı eski Mezopotamya'da putperestliğin (Sâbiîzm) en önemli merkezi olan Harran'da bilhassa astronomi oldukça ilerlemiştir. Hristiyanlığın dünyada hızla yayılmaya başladığı dönemde şehir, eski dinlerin ve putperest Helenizm kültürünün son sığınağı olmuştur. Hattâ Hristiyanlar tarafından buraya, putperest şehri manâsına gelen "Helenopolis" adı verilmiştir. İlkçağ Helenizm'inin İskenderiye'deki bilim ve felsefe mektebi dağılınca, burada ders veren filozofların bir kısmı Harran'a gelmiş; Hazreti İbrahim'in de bir dönem yaşadığı bu şehirde kitaplarını ve öğretilerini rahatça muhafaza etmişlerdir. Harran'da felsefe ilminin ulaştığı seviye neticesinde dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden biri "Harran ekolü" olmuştur.

Harran'ın 640 yılında İslâm topraklarına dâhil olmasıyla birlikte bölgede Müslümanlık yayılmıştır. İslâm dininin müsamahası sayesinde Müslümanlar, putperestler ve Hristiyanlar Harran'da hep birlikte yaşamışlardır. Emevi Halifelerinden 2. Mervan döneminde devletin başşehri olan Harran, 750 yılından itibaren Abbasi hâkimiyetine girmiştir. Dünyanın en eski üniversitesi üzerine Abbasi Halifesi Harun Reşid (786–809) zamanında tekrar binâ edilen Harran Okulu, kendini ilme adayan hocaları ve zengin kütüphanesiyle büyük bir ün kazanmış ve İslâm kültür tarihinde çok önemli bir yer edinmiştir. Eskiçağ'dan beri varlığı bilinen okul, 718–913 tarihleri arasında (İslâmî dönem) ilim ve sanatta doruk noktaya ulaşmıştır. Bir ilim, irfan ve fikir merkezi hâline gelen Harran'da, çok farklı yerlerden talebeler eğitim görmüştür. Müslüman âlimlerin hâricinde, Sâbiî ve Hristiyan ilim adamları da burada ders vermiş, çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Diğer İslâm devletlerinde olduğu gibi, Abbasîler zamanında da ilim adamları için her türlü imkân hazırlanmış ve inancı ne olursa olsun ilimle meşgul olan insanlar Halifeler tarafından himaye edilmiştir.

İslâm devleti sınırlarının Hicaz bölgesinin dışına taşmasıyla birlikte, Müslümanlar farklı kültür ve medeniyetlerle temasa geçmiş; zamanla da kültür ve düşünce alışverişi ortaya çıkmıştır. Bu gayretler Abbasîler döneminde geniş çaplı bir tercüme faaliyetini doğurmuş; hem Doğu'dan hem de Batı'dan pek çok eser İslâm dünyasına aktarılmıştır. İşte Harran'da yetişen ilim adamları, Emeviler devrinde başlayan ama Abbasîlerin ilk döneminde yeni bir ivme kazanan tercüme ve telif faaliyetlerinde önemli bir rol oynamışlardır. Bunlardan bir kısmı, Bağdat'taki Abbasî sarayında da vazife yapmıştır. Felsefe, riyâziyât, tıp, nücûm, kimya gibi ilimlerde pek çok Yunanca, Süryânîce, Hintçe (Sanskritçe), Nabatîce (Bâbil dili), Kıbtça eser, hem bu dilleri hem de Arapçayı çok iyi bilen mütercimler tarafından, Müslümanların ortak ilim dili olan Arapçaya çevrilmiş ve ayrıca yeni kitaplar telif edilmiştir. Bir edebî dil olan Arapça, zaman içinde ilim, kültür ve medeniyet dili olarak önem kazanmıştır.

Harran'daki meşhur okulun canlılığını muhafaza ettiği dönemde burada birçok büyük ilim ve fikir adamı yetişmiştir. Meselâ felsefe, tıp, matematik ve astronomi sahalarında kendini geliştiren, Yunan filozoflarının eserlerini Arapçaya çeviren Sâbit bin Kurra (821–901), mütercimler arasında müstesnâ bir yere sahiptir. Harran'da doğan Sâbit, esasen Sâbiî bir aileye mensuptur. Kendisinden evvel ve zamanında Yunancadan yapılan birçok tercümeyi gözden geçirmiş ve Harran Okulu'nda felsefeden coğrafyaya kadar çeşitli bilim dallarında tercümeler yapmıştır. Ayrıca tercüme edilen eserler üzerinde çalışmış ve Abbasi Halîfesi Mu'tezîd'in himayesi altında yetmişten fazla eser telif etmiştir. Kâtip Çelebi'nin: "Sâbit Bin Kurra'nın tercümeleri olmasaydı, kimsenin hikmete dair kitaplardan faydalanamayacağı söylenir." şeklindeki ifadesi onun, İslâm düşüncesi içindeki yerini yeteri kadar göstermektedir. Sâbit Bin Kurra'nın oğlu Sinan ve torunları Sâbit ve İbrahim de, matematik ve astronomi üzerine çalışmalar yapmış, Grek ilim adamlarının kitaplarını Arapçaya tercüme etmişlerdir.

Astronomi ve matematik âlimi Ebû Abdullah elBattani (858929), Fırat kenarındaki Rakka'da kurduğu rasathanede 42 yıl boyunca astronomi çalışmaları yapmıştır. Gözlemleri neticesinde Dünya'dan Ay'a olan uzaklığı, güneş ve ay tutulmasını, mevsimlerin sürelerini doğru olarak hesaplamıştır. Lâtinceye tercüme edilen eserleri Gregoryen Takvimi'nin yapılmasında faydalı olmuş; Kopernik ve Kepler gibi bilim adamları onun eserlerinden faydalanmıştır. Battani'nin güneş ve ay tutulmalarına dair takriben 900 yılında yaptığı sağlam gözlemler, 18. yüzyıl ortalarına kadar mukayese maksadıyla kullanılmıştır.

İslâm ilim tarihinin efsanevî şahsiyetlerinden biri olan Cabir b. Hayyan da (721–825), Harran Okulu ile birlikte yâd edilmektedir. İslâm kimyasının babası kabul edilen ve atomun kâşifi sayılan Câbir, Yunan filozoflarının aksine, maddenin bölünebilen en küçük parçasının (atom) parçalanabileceğini, üstelik müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söylemiştir. Eserlerinde birçok kimyevî maddenin elde ediliş tarzları ve çözünme yolları hakkında izahlar bulunmaktadır. Kimyevî maddeler ve kablar hakkında hâlihazırda Avrupa dillerinde kullanılan birçok kelime, Câbir'in eserlerinden alınmıştır.

Bu üç mühim ilim adamının hâricinde Ahmed b. Yunus elHarranî, Mahmud b. Cabir, İbrahim b. Zehrin, tıp âlimi İbni Sina (ö.1037) gibi meşhur şahsiyetler de Harran'daki mektepte hocalık yapmışlardır. Kaynakların çoğunun ittifakla zikrettiğine göre, Farabi (870–950) de kısa bir süre Harran'da öğrenim görmüş ve Harranlı Yuhanna b. Haylan'dan felsefe dersleri almıştır.
İlmî sahada yapılan çalışmalarla öne çıkan Harran, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren dinî ilimlerde de önemli bir merkez hâline gelmiştir. Din ve mâneviyat sahasında büyük hizmetleri bulunan Hayât b. Kays elHarranî Hazretleri de (ö.1185) ömrünün elli senesini bu topraklarda geçirmiştir. İrşad hizmetlerini Harran şehir surlarının batısında, kendi adını taşıyan mescidin kıble tarafında inşâ edilen zâviyesinde yapmış ve bölgenin en çok saygı gösterilen âlimi olmuştur. Keramet ehli bu mübarek zâtın Nureddin Zengî ve Selâhaddîni Eyyûbî tarafından ziyaret edilmiş olması, yaşadığı dönemdeki şöhretini ve nüfûzunu göstermektedir. Hayât b. Kays Hazretleri, Sultan Nureddin Zengî'yi Haçlı ordularıyla savaşa teşvik etmiş ve ona duacı olmuştur. Bu büyük İslâm âlimi ve mutasavvıfı, 1185'te vefat edince evinin ve zâviyesinin bulunduğu yere defnedilmiş; 1196'da oğlu Ömer tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır. Kaynaklarda güler yüzlü, yumuşak huylu, cömert, gece ibadetine düşkün bir veli olarak tanıtılan Şeyh Hayât Hazretleri'nin türbesini ziyaret ve onunla teberrük etme geleneği bugüne kadar devam etmiştir. Harran halkı günümüzde de yağmur duasına çıktığı zaman, vefatından sonra da mânevî tasarrufunun devam ettiğine inanılan velilerden biri olan Şeyh Hayât Hazretleri'ni vesile kılarak Allah'tan rahmet istemektedir.

Harran Okulu Ve Harranlı Âlimler


Netice
Medeniyetlerin beşiği olan Harran, 1260 yılı başlarında Moğollar tarafından işgal edilmiştir. Moğollar, on yıl kadar hâkim oldukları Harran'ı ellerinde tutamayacaklarını anlayınca tarihî şehrin camilerini, medresesini, 8. yüzyıldan kalma surlarını ve kalesini yakıp yıkarak her yeri tahrip etmişlerdir. Dünyadaki ilk yerleşim merkezlerinden biri kabul edilen ve vaktiyle güzelliği, özgün mimarisiyle dillere destan bir şehir olan Harran, neredeyse harabe hâline gelmiştir. Bundan sonra da, Osmanlılar dönemi dâhil olmak üzere bir daha o eski parlak günlerine dönememiş ve o harap hâliyle günümüze ulaşmıştır.

Medeniyet tarihimizde çok önemli bir yeri olan kadîm şehir, yaşadığı bütün tahribata rağmen sahip olduğumuz zengin kültürü, ilmî ve mimarî birikimi temsil etmektedir. Eski Harran'ın kendine has kimliğini, mimarisini muhafaza etmek, geçmişten bugüne taşıdığı kültürel mirasa sahip çıkmak hepimizin vazifesidir. Harran Okulu'nun adını yaşatmak maksadıyla, Şanlıurfa'da kurulan üniversiteye "Harran Üniversitesi" adının verilmesi mânâlı bir vefa örneğidir. Bu çerçevede Harran'da geçmişte var olan ilmî ve kültürel varlığın canlandırılarak gelecek nesillere aktarılması ve tarihî dokunun daha fazla tahrip olmaması için gayret gösterilmesi büyük ehemmiyet arz etmektedir.

Yazar: Murat DUMAN / Bilim Felsefesi - Şubat 2016


Kaynaklar

- Heyet, "Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi", 3. Cilt, Çağ Yay., İstanbul 1992.

- Fikret Işıltan, "Urfa Bölgesi Tarihi", Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1960.

- Hekimoğlu İsmail, "İslâm Tarihi", Zaman Gazetesi Armağanı, İstanbul 2001.

- Ramazan Şeşen, "Harran Tarihi", Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993

- TDV "İslam Ansiklopedisi", 16. Cilt, İstanbul 1997.

Alıntı: http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/harran-okulu-ve-harranli-alimler-subat-2016.html


ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.