-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » Kıyamet alametleri ve imtihan

ads
ads
Sual: Bazıları, (Bizler bu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmişiz. Bu imtihanı bozacak derecede açık deliller gelemez. Mesela güneş batıdan doğmaz. İslamiyet’in batıdan yayılacağı diye tevil gerekir. Dabbet-ül-arz ise hadislerde bildirildiği gibi insanların alnına mühür vuran bir hayvan değil, AIDS hastalığının virüsü olarak tevil gerekir. Mehdi’nin geldiğini herkes bilemez. Davul zurna ile gelecek değil. İsa’nın ve Mehdi’nin gelmesi gibi kıyamet alametleri ile ilgili bütün hadislerin senetleri sahih olsa da, Kur’anın ruhuna aykırıdır. Bütün hadisleri Kur’anın ruhuna uydurarak tevil etmek gerekir) diyorlar. Hem hadislerin senetleri sahih olsa da itibar edilmez derken, bir yandan da onları tevil etmek gerekir deniyor. Bu bir çelişki değil mi?
CEVAP
(Senedi sahih olsa da itibar edilmez) demek, bu sözü Allah Resulü söylemiştir ama yanlış söylemiştir demektir. Senedi sahih olan meşhur hadis-i şeriflere inanmamak küfre kadar götürür. İkincisi, hadis âlimleri, hadislerin hâşâ Kur’ana aykırı olduğunu, imtihan için gönderildiğimizi bilememişler de, şimdiki türediler mi biliyor? Dini yıkmak için, âyetleri ve hadisleri yalan yanlış tevil etmeye çalışıyorlar.

Hadis-i şeriflerle bildirilen kıyamet alametleri niye imtihanı bozsun ki? Bir harikulade olay olunca veya bir keramet görülünce yahut mucizeler meydana çıkınca imtihan bozulur mu? Din kitaplarında bildiriliyor ki, Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür. Buna rağmen Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve birçok müşrik iman etmemiştir. Demek ki mucize ve keramet gibi olaylar imtihanı bozmuyor. Üstelik bunlar olunca iman edin denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiğini, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana, [o günkü] imanı fayda vermez.) [Enam 158]

Âyet-i kerimede bildirilen alametlerden üçünü Peygamber efendimiz şöyle açıklıyor:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de imanı fayda vermez.) [Buhari, Müslim]

(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]

Kıyamet alametlerinden güneşin batıdan doğmasını, Avrupa'nın Müslüman olması diye tevil etmeli diyorlar. Avrupa Müslüman olunca, iman fayda vermez mi?

Güneşin batıdan doğması aklen de, ilmen de mümkündür. Tevile ihtiyaç yoktur. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır. Başka yörüngeye girer. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olarak görülür.

Peygamber efendimiz, o hadis-i şerifi Arabistan’da söylemiştir. Arabistan’a göre, Batı, Avrupa değildir, Afrika’dır. Afrika Müslüman olacak dense, biraz daha az yanlış olur. Türkiye’ye göre Avrupa Batı’dadır. Asya’ya göre de Türkiye Batı’dadır. Her ülkenin batısında başka bir ülke vardır. Batı’nın Müslüman olması demek, bütün dünyanın Müslüman olması demektir. Batıda olmayan tek ülke yoktur. Çünkü dünya yuvarlaktır. Bu tevilin ne kadar mantıksız ve saçma olduğu meydandadır.

Hadisi-i şerifte, (Güneş Batı’dan doğunca tevbe kapısı kapanır, iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. Şimdi, saçma tevile göre, Afrika veya Avrupa, yahut bütün dünya Müslüman olunca, tevbe kapısı niye kapansın ki? Tevbe kapısı kapalı, iman edene imanı fayda vermiyor, bunlar nasıl Müslüman olacak ki? Öyle ya ötekine tevil bulan buna da bir kulp takabilir. Peygamber efendimizin hadisleri bulmaca bilmece gibi değildir. Müteşabih olanlar hariç, hepsi anlatıldığı gibidir, (Ben elma dersem, sen muz anla, ben koca karı dersem sen kız anla) cinsinden değildir. Hâşâ Resulullah efendimiz, bilmece gibi mi söz söylüyor?

Bunun gibi, (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. Tevil ederek dini yıkmaya çalışıyorlar.

AIDS hastalığına da, Kur'an-ı kerimde bildirilen hayvan olduğunu söylemek yanlıştır.

(O söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]

Dabbet-ül-arz hakkında birçok hadis-i şerif vardır. (Feraid-ül fevaid), (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi), (Megaribüz zaman) ve (El kavlül muhtasar fi alamatil Mehdil muntazar) isimli kitaplardaki hadis-i şeriflerden ikisi şöyle:
(Dabbet-ül arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise, koç kuyruğuna benzer.)

(Dabbet-ül arz, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına “Cennetlik” yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mührü Süleymanı vurur, “Cehennemlik” yazılır, yüzü simsiyah olur.)

Hazret-i Mehdi davul zurna ile gelmeyecek; ama gökten bir melek bunu haber verecek ve bütün dünya duyacaktır. İki hadis-i şerif meali:
(Mehdi’nin başı hizasında bir bulut olacak, buluttan bir melek, “Bu Mehdidir, sözünü dinleyin” diyecektir.) [Ebu Nuaym]

(Ehl-i beytimden bir zat yeryüzüne hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz. Onun alnı açıktır, kemer burunludur. Yeryüzü zulümle dolu iken, o, dünyayı adaletle doldurur. İdaresi yedi yıl sürer.) [Müslim] (Mehdiyim diyenler geldi de hangisi dünyayı adaletle doldurdu?)

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Yecüc ve Mecüc'ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hazret-i İsa'nın gökten inmesi, Deccal’ın ve diğer kıyamet alametlerinin hepsi aynen hadis-i şerifte bildirildiği gibi, [tevilsiz olarak] zamanı gelince gerçekleşeceğine inanırız. (Fıkhı ekber)

Kıyamet alametlerini tevil etmek, İmam-ı a’zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi kıyamet alametlerini tevil etmemiştir. Buna rağmen tevil etmeye çalışmak, biz bunlara inanmıyoruz, ama bunu da açıkça diyemiyoruz, demenin başka şeklidir.

Kıyamet alametlerinin tevili

Sual: Bazı kimseler, hadislerle bildirilen, güneşin batıdan doğmasını, Dabbe-tül-arz denilen hayvanın, çıkıp elindeki mühürle, bu Müslüman, bu kâfir diye mühürlemesini, Hazret-i Mehdi’nin, Hazret-i İsa’nın ve Deccal’ın gelmesini tevil ediyorlar. (Bu kadar açık şeyler, harikulade haller, imtihana aykırıdır. O zaman herkes Müslüman olur) diyorlar. Hiçbir İslam âlimi, kıyametin büyük alametlerini böyle tevil etmediğine göre, bunların tevilleri yersiz değil midir?
CEVAP
Elbette yersizdir. Mucize ve keramet, harikulade bir haldir. Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür; ama yine de, Ebu Cehil gibiler inanmamıştır. İsa aleyhisselamın da, birçok mucizesi olmuştur. Körleri iyi etmesi, ölüleri diriltmesi gibi mucizeleri görüldüğü halde, 12 kişiden başka, iman eden olmamıştır. Bu 12 kişi de, mucize gördükleri için değil, Peygamber olduğuna inandıkları için, iman etmişlerdir.

Evliya-i kiramdan da, binlerce kerametler zuhur etmiştir. Bunları gören gayrimüslimlerden, iman etmeyen çoktur. Demek ki, mucize ve keramet gibi olaylar, imtihanı bozmuyor. Üstelik kıyamet alametleri görülünce iman edin denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiği, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor.

Zaten, kıyametin büyük alametleri görüldükten sonra iman etseler de, imanları kabul edilmeyecektir. Yani bunları tevil etmek çok yersizdir. İmtihan bittikten sonra, doğru cevapları açıklamak niye imtihana aykırı olsun ki?

Tevil edenlerin maksadı, güneşin batıdan doğması, Deccal’ın ve Dabbe’nin çıkması değildir. Maksat, Hazret-i Mehdi’nin ve Hazret-i İsa’nın gelmesini inkâr etmektir. Kendilerinin ileri sürdüğü kimselere Mehdi demektir. Böyle tevil etmeyince, kendi adamlarının Mehdi olduğuna başkalarını inandıramayacakları için, bu yola sapmışlardır.

Yanlış teviller
Sual: Kıyametin büyük alametlerinden olan güneşin batıdan doğmasını, İslamiyet’in batıdan yayılacağı, Dabbet-ül-arzın ise, Aids hastalığının virüsü olduğu şeklinde tevil caiz midir?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana, [o günkü] imanı fayda vermez.) [Enam 158]

Bir hadis-i şerifte, bazı alametlerden üçü şöyle açıklanmaktadır:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]

Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa iner, Duman, Dabbet-ül-arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden’den bir ateş çıkar.) [Müslim]

Konumuzla ilgili bir hadis-i şerifin meali şöyle:
(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de fayda vermez.) [Buhari, Müslim]

Avrupa Müslüman olunca, iman fayda vermez mi? Güneşin batıdan doğması aklen de, ilmen de mümkündür. Tevile ihtiyaç yoktur. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır. Başka yörüngeye girer. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olarak görülür.

Aids hastalığına da, Kur'an-ı kerimde bildirilen hayvan olduğunu söylemek yanlıştır. Dabbet-ül-arzın, aynı zamanda konuşan bir hayvan olduğu âyet-i kerimede bildirilmektedir. Bu hayvanın konuşması aklen de caizdir; çünkü Allahü teâlâ hayvana konuşma sıfatı vermeye kadirdir. (Sevab-ül kelam fi akaid-il İslam)

Dabbet-ül-arz hakkında birçok hadis-i şerif vardır. (Feraid-ül fevaid), (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi), (Megaribüz zaman) ve (El kavlül muhtasar fi alamatil Mehdil muntazar) isimli kitaplardaki hadis-i şeriflerden biri şöyle:
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına gelir, “Ey kişi şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece müminler kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.)

Güneşin batıdan doğması
Sual: Hadis-i şerifte bildirilen kıyametin büyük alametlerinden biri de Güneşin Batı’dan doğmasıdır. O zaman tevbe kapısı da kapanıyor. Bugün bilim adamlarına göre Güneş’in batıdan doğabilmesi için dünyanın bir an için durması, sonra da ters yönde dönmeye başlaması gerekiyor ve bu da fiziken imkânsız bir olay. Buna göre Güneşin Batı’dan doğması, Batı'da bulunan Avrupa’nın Müslüman olması demek değil midir?
CEVAP
Kesinlikle değildir. Allah için imkânsız diye bir şey olur mu? Bunu yapacak olan Allahü teâlâdır. Allah yapamaz denir mi hiç? Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarıp başka yörüngeye sokamaz mı? Dönüşü değişince, Güneş batıdan doğmuş olarak görülür.

Peygamber efendimiz, o hadis-i şerifi Arabistan’da söylemiştir. Arabistan’a göre, Batı, Avrupa değildir, Afrika’dır. Afrika Müslüman olacak dense, biraz daha az yanlış olur. Türkiye’ye göre Avrupa Batı’dadır. Asya’ya göre de Türkiye Batı’dadır. Her ülkenin batısında başka bir ülke vardır. Batı’nın Müslüman olması demek, bütün dünyanın Müslüman olması demektir; çünkü batıda olmayan tek ülke yoktur. Dünya yuvarlaktır. Bu tevilin ne kadar mantıksız olduğu meydanda değil mi?

Hadis-i şerifte, (Güneş Batı’dan doğunca tevbe kapısı kapanır, iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. Şimdi, yukarıdaki saçma tevile göre, Afrika veya Avrupa yahut bütün dünya Müslüman olunca, tevbe kapısı niye kapansın ki? Tevbe kapısı kapalı, iman edene imanı fayda vermiyor, bunlar nasıl Müslüman olacak? Öyle ya ötekine tevil bulan buna da bir kulp takar. Peygamber efendimizin hadisleri bulmaca bilmece gibi değildir. Müteşabih olanlar hariç, hepsi anlatıldığı gibidir, (Ben elma dersem, sen muz anla) cinsinden değildir.

Dabbet-ül-arz
Sual: Kıyametin büyük alametlerinden olan Dabbet-ül-arz için AIDS hastalığı diyenler de olmuştu. Şimdi de, “bilgisayar ve internettir” diyenler çıktı. Yarın ışınlama çıksa, ona da mı Dabbet-ül-arz diyecekler? Bunlar yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlış, hem de çok büyük yanlıştır. Pek açık olan âyet ve hadisleri inkâr etmek, büyük veballi bir iştir.

Dabbet-ül-arz, kıyametin kopmasına yakın çıkacak olan bir hayvandır. Kur’an-ı kerimde hayvan olduğu söyleniyor. Hayvan için bilgisayar diyene, zırva tevil götürmez denir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(O söz başlarına geldiği zaman, [Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]

İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dabbet-ül-arz denilen hayvan, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mühr-ü Süleyman’ı vurur, cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]

(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]

Bu kadar açık hükümleri tevil edebilmek için, ya deli veya bid’atçi olmak gerekir. Normal insan, hayvana bilgisayar diyemez.

Dabbet-ül-arz gelince artık iman fayda vermez deniyor; çünkü bu, kıyametin büyük ve açık alametlerindendir. Onu görünce, artık kimse inkâr edemeyecektir. Eğer iddia edildiği gibi, AIDS, bilgisayar veya internet olsaydı, bunlar çıkınca imanın fayda vermemesi gerekirdi. Dabbet-ül-arz çıkınca iman etmek artık fayda vermeyeceğine göre, Dabbe bilgisayardır diyenler, niye hâlâ imansızların iman etmesi için uğraşıyorlar ki?

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Dabbet-ül-arz denilen hayvan çıkacak, gökleri bir duman kaplayıp, bütün insanlara gelip, canlarını yakacak, herkes bunun acısından dua edip, (Ya Rabbi! Bu azabı üzerimizden kaldır. Sana iman ediyoruz!) diyecektir. (2/67)

Ahir zaman

Sual: (Hicri bin yılından sonra ahir zamandır) deniyor. Ahir zaman Peygamber efendimizin gelmesiyle başlamadı mı?
CEVAP
Evet. Muhammed aleyhisselamdan sonra, başka peygamber gelmeyecek, kıyamete kadar Onun bildirdiği İslam dini geçerli olacaktır. (Bin yılından sonra ahir zamandır) demek, ahir zaman alametlerinin çoğalmaya başladığı zaman demektir. Bu alametler gittikçe çoğalacak, en son büyük alametler çıkacak, ondan sonra da artık kıyamet kopacaktır.

Âhir zaman fitnesi
Sual: Âhir zaman fitnesi nedir?
CEVAP
Bid’atler, küfür, irtidat, anarşi, bölücülük, çeşitli karışıklıklar, âhir zaman fitnesidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kıyamet yaklaştıkla, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse, akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece imanları gider. Böyle zamanlarda, eve kapanmak fitneye karışmaktan iyidir. Kenarda kalan, ileri atılandan iyidir. O gün oklarınızı kırın, silahlarınızı bırakın! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayın!) [Ebu Davud]

Bozuk asırlar
Sual: Hadis-i şerifte, (Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece kıyamete kadar hep bozulur) buyurulduğu halde, dünyada, İslami bir uyanışın görülmesi nasıl izah edilir?
CEVAP
Hadis-i şerif genel manadadır. Yani gittikçe insanların bozulacağını gösterir. İstisna olarak bazı bölgelerde her zaman İslamiyet’e sarılanların olması buna mani değildir.

Zırva tevil götürmez

Sual: Bazı kimseler, açıkça bildirilen âyet ve hadisleri, hiçbir kitapta olmayacak şekilde tevil ediyorlar. Bunlar dine aykırı değil midir? Tevil etmek ne demektir? Kimlerin tevil etme yetkisi vardır?
CEVAP
Tevil, bir kelimenin çeşitli mânalarından, İslamiyet’e uygun olanını seçmektir. Bunu herkes yapamaz. Ulema-i rasihin denilen derin Ehl-i sünnet âlimleri yapar. Tevillerin doğruluğu da, tefsirle ölçülerek anlaşılır. Tevil, tefsire uymazsa atılır.

Tevil ilmi yüksek bir ilimdir. Herkesin tevile kalkışması, bid’at ve hurafelerin çıkmasına sebep olur. Herkes tevil edebilseydi, Peygamber efendimiz İbni Abbas hazretleri için şöyle dua etmezdi:
(Ya Rabbî, İbni Abbas’ı fakih kıl ve ona Kur’anın tevil ilmini öğret!) [Buharî]

Günümüzdeki yetkisiz kimselerin kendi görüşlerine göre âyetleri ve hadisleri tevil etmeleri, dine aykırıdır. Âyet ve hadisleri inkâr etmiş oluyorlar.

Selef-i salihinin tevil etmedikleri nasları tevile kalkışmak çok tehlikelidir. Tevil ilminden habersiz cahillerin, tevil diye, icmaya aykırı görüş bildirmelerinin küfür olduğu din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetime en çok tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberanî]

Mânaları açık ve kati olan âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere, tevil yoluyla yanlış mâna vererek dinden çıkana, yani imanı bozuk olana (Mülhid) denir. (Redd-ül-muhtar)

Milel-Nihal kitabında deniyor ki:
Bâtıniye fırkasındakiler, Kur’an-ı kerimin açık mânalarına inanmayıp, kendilerine göre başka mânalar çıkarırlar. (Kur’anın zâhir ve bâtın mânaları vardır. Batın yani iç, öz mânası lazımdır. Cevizin kabuğu değil, içi, özü işe yarar) derler. Bu ise küfür ve ilhaddır, doğru yoldan sapmaktır. Bunlar, İslam âlimlerinin sözlerini inkâr ediyorlar.

Yetkisiz kimselerin yaptığı yersiz tevillerden bazıları:
1- Melek, cin ve şeytan gibi görünmeyen varlıkları tevil yoluyla inkâra çalışmışlar. Melekler için, (Rüzgâr ve tabiat kuvvetleridir) diyorlar.
2- (Cebrail bir melek değil, programın adıdır) diyorlar.
3- (Cennet ve Cehennem bu dünyadadır) diyorlar.
4- (Cehennem ebedî değildir) diyorlar.
5- (Kur’anda geçen salât, namaz değil duadır, salâtı camide yapmaktan maksat ise, kalb camiinde Allah’a duadır) diyen mealci mezhepsizler, namazı ve camiyi inkâr diyorlar.
6- Mirac mucizesine, (Rüya veya ruhî bir hâldir) diyorlar. Hâlbuki Resulullah'ın, Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur. (Bahr)
7- (Dabbe-tül-arz, hayvan değil, AIDS veya telefondur) diyorlar.
8- Abduh; şeytan, cin gibi şeyleri kabul etmez. Mucizeler, ona göre İslâmiyet’in alnına sürülmüş birer kara lekedir. Mesela Hazret-i Musa’nın denizi yarma mucizesine med-cezir olayı der. (Din tahripçileri s. 82)
9- Yine Abduh, Fil sûresinde bildirilen kuşları sivrisinek, attıkları taşları da mikrop olarak tevil ederek, mucizelikten çıkarmaya çalışmıştır.
10- (Şakk-ul-kamer [Ayın ikiye ayrılması] fiilî değildir. Peygamber böyle bir görüntü meydana getirdi, yani o anda deprem olunca öyle sanılmıştır) diyorlar.

Mezhepsizler, genelde mucizeleri tevil ederler. Kıyamet alametlerini de bunun için tevil ediyorlar. Hâlbuki mucize tevil edilince, mucizelikten çıkıyor, basit bir olay hâline geliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Mucize demek, bir zamanda bulunan ve o zamanki insan gücüyle bunun yapılamayacağında sözbirliğine varılmış olan ve bu derecenin üstünde bir yapan bulunursa, bunun ancak Allahü teâlâ tarafından olduğuna inanılan şeydir. Böyle olmayan şeye mucize denmez. (İsbat-ün-Nübüvve)

Ehl-i sünnet âlimlerinin tevil edilmesi gerektiğini bildirdiği âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, genelde Allahü teâlânın zatıyla ilgili olanlardır. Açık olanları tevil etmek, inkâr etmenin başka şeklidir. Böyle tevillerle din yıkılmaya çalışılmaktadır.

Kıyamet alametleri müteşabih mi?

Sual: (Deccal ve Dabbet-ül-arz ile ilgili hadislere, tevil etmeden inanmak gülünç olduğu gibi, o şekilde inanmak insanları dinden çıkarır, çünkü hadislerde bildirildiği gibi meydana gelmesi mümkün değildir. İmtihana da aykırıdır. Böyle bir şey olursa herkes Müslüman olur. Deccal, gözü kör olan bir insan değil, ateizmdir. Dabbet-ül-arz ise yerden çıkacak bir hayvan değil, telefonlardır) diyenler var. Hadislere inanmak insanı dinden çıkarır demek, Resulullah yanlış söylemiştir demek değil midir?
CEVAP
Hadis-i şeriflere inanmak imandandır, inkâr etmek maksadıyla tevile kalkışmak sapıklıktır. Hele mütevatir olan bir hadis-i şerifi inkâr etmek, küfür olur. Bu hadis-i şeriflere kimse inanmaz demek, asırlardan beri gelen âlimlere ve Müslümanlara çok çirkin bir iftiradır. Bu çirkin tevilin sebebi şudur:
Hazret-i Mehdi gelince, Deccal ve Dabbet-ül-arz da çıkacağı için, Mehdi geldi diyebilmek için bunları tevil etmek zorunda kalıyorlar. Tevil etmezlerse kendilerinin veya hocalarının Mehdi olduğunu nasıl söyleyecekler ki?

Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz gibi alametler, olağanüstü yani harikulade olaylardır. Elbette akılla izah edilemez. Peygamber efendimizin bin kadar mucizesi görülmüştür, ama yine de Ebu Cehil gibiler inanmamıştır. İbrahim aleyhisselamı ateş yakmadığı halde, Nemrut ve avenesi iman etmemiştir. Musa aleyhisselamın âsâsı büyük bir yılan olduğu halde, Firavun ve taraftarları iman etmemiş, sadece sihirbazlar iman etmiştir. İsa aleyhisselamın, birçok mucizesi olmuştur. Körleri iyi etmesi, ölüleri diriltmesi gibi mucizeleri görüldüğü halde, 12 kişiden başka, iman eden olmamıştır. Bu 12 kişi de, sadece mucize gördükleri için değil, Peygamber olduğuna inandıkları için, iman etmişlerdir. Salih aleyhisselamın devesi, her kapıya giderek sütünü sağdırmış ve sütü hiç eksilmediği halde, inanmayıp deveyi kesmişlerdir. Evliya-yı kiramdan da, binlerce kerametler zuhur ettiği halde, bunları gören gayrimüslimlerden, iman etmeyen çoktur. Demek ki, mucize ve keramet gibi olaylar, imtihanı bozmuyor.

Kıyametin bu büyük alametleriyle, (Akıl alacak şey değil) diye alay etmek büyük felakettir. Hem de, Allah böyle şeyler yaratamaz anlamı çıkar ki, onun kudretinden şüphe etmek olur. Harikulade olaylar olduğu için, bu alametleri tevil etmek, çok yanlış olur. Zaten, Dabbet-ül arz, Deccal ve güneşin batıdan doğması gibi, kıyametin büyük alametleri görüldükten sonra, (İman edin) denmiyor ki, aksine imtihan müddetinin bittiği, bundan sonra imanın kabul edilmeyeceği bildiriliyor. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez.) [Enam 158]

Bu âyet-i kerimeyi açıklar mahiyetteki iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır görmemiş olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Müslim, Tirmizi, Beyheki] (Bunların peş peşe çıkacağı aşağıda açıkça bildiriliyor. “Deccal ve Dabbet-ül-arz çıktı, ama güneş 100 sene sonra batıdan doğacak” da denemez.)

(Dabbe, âyette ve hadiste bildirildiği gibi hayvan değildir) demek, âyetleri ve hadisleri tevil yoluyla inkâr etmek demektir. Bu Bâtınîliğin bâtıl yoludur. (Bunun Bâtınî mânâsı var) yahut (Bunlar müteşabihtir) demek gerçek mânâsını inkâr etmektir. Nelerin müteşabih olduğunu dinimiz bildirmiştir. Bunlar da, genelde Allahü teâlânın zatıyla ilgili âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdir. Yoksa herkes kendi kafasına göre, bu da müteşabihtir diye, istediği âyet ve hadisi tevil ederse, ortada din diye bir şey kalmaz. Mealci denilen mezhepsizler de, (Salât dua demektir, namaz dinimizde yoktur, dua vardır) diyorlar. Böylece namazı inkâr ediyorlar. Salât dua demektir diyerek salâtın namaz olduğunu inkâr etmekle, Dabbe’nin hayvan olduğunu inkâr etmek arasında fark yoktur.

Mutezile denilen fırka da, Sırat, Mizan gibi akılla anlaşılması zor olan hususları, sahih hadislerle bildirilmesine rağmen, akılları almadığı için inkâr etmişlerdir. Hadis-i şerifte, (Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıçtan keskindir) buyuruldu. (İ. Ahmed)

Yine hadis-i şeriflerde, Mizanda amellerin terazide tartılacağı bildirilmiştir. Mutezile fırkası, (Amelin ağırlığı mı olur) diyerek kabul edememiştir.

Deccal ve Dabbet-ül-arzı tevil edenler olduğu gibi, güneşin batıdan doğmasını, Hazret-i İsa ve Hazret-i Mehdi’yi de tevil ederek, (Güneşin batıdan doğması, İslamiyet’in batıdan yayılmasıdır. İsa ve Mehdi de birer akım, şahs-ı manevi olarak gelecektir) diyen bid’at ehli sapıklar da çıkmıştır. Görüldüğü gibi, tevilin yolu açılınca, bunun sınırı olmaz. Herkes her şeyi dilediği gibi tevil edebilir. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz.

İbni Abbas hazretleri, Hazret-i Ömer’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
(Recmi, Deccal’ı, güneşin batıdan doğuşunu, kabir azabını, şefaati ve müminlerin günahları kadar yandıktan sonra, Cehennemden çıkartılmasını yalanlayan kimseler çıkacaktır.) [İbni Abdilberr, Kurtubi]

Hazret-i Ömer, kerametle söylediği bu sözüyle, bunları inkâr eden birçok mezhepsize cevap vermiştir. Tevil yoluyla inkâr, mezhepsizlerin ortak özelliğidir. Tevil ederek, Mirac, Şakkul-kamer gibi birçok mucizeyi inkâr etmişlerdir. Açıkça (Deccal gelmeyecek) veya (Güneş batıdan doğmayacak) diyen yoksa da, tevil yoluyla inkâr eden sapıklar çoktur. Hazret-i Ömer’in de kerametle bunları bildirdiği pek açıktır. Zaten aynı tevilciler, yani kıyamet alametlerini tevil edenler; recmi, şefaati, kabir azabını ve affa, şefaate uğramayan müminlerin, günahları kadar yandıktan sonra Cehennemden çıkıp Cennete gireceği gibi birçok hususu inkâr ediyorlar. İmam-ı a’zam hazretleri de buyuruyor ki:
Yecüc ve Mecüc’ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hazret-i İsa’nın gökten inmesi, Deccal’ın ve diğer kıyamet alametlerinin hepsinin, aynen hadis-i şerifte bildirildiği gibi, [tevilsiz olarak] zamanı gelince gerçekleşeceğine inanırız. (Fıkh-ı ekber)

Hiçbir Ehl-i sünnet âlimi de bunları tevil etmemiş, müteşabih olduğunu söylememiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, çocukların oyunda (Elma dersem çık, armut dersem çıkma) demelerine benzer. (Ben hayvan dersem sen telefon anla, insan dersem ateistliği anla) demek, dini, değiştirmek suretiyle yıkmak olur.

İmam-ı a’zam hazretlerinin bildirdiği gibi, kıyametin bütün alametlerinin, hadis-i şeriflerde bildirildiği şekilde, aynen meydana geleceğini kabul etmeli ve tevil eden inkârcılardan olmamalıdır.

kaynak: dinimizislam


ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

1 yorum:

  1. insanlar biraz olsun düşünürde olayları farklı okursa ve birlik olursa zulme karşı koyarlar yoksa tek tek telef olacağız.

    YanıtlaSil

Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.