-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Baş Dille Tartılır

Baş Dille Tartılır Atasözü ve Anlamı


Konuşmak, dil önemli bir kavramdır. İnsanları anlamak için dil çok önem arz eder. Bu sayede insanlar konuştukça iyi mi kötümü bunu anlamak daha kolay olur. Bazı istisnalar hariç. 

Baş Dille Tartılır


Dil gücünü yürekten, bilinçten aldığından dolayı, iyi olan insanların ağızlarından genel olarak iyi ve güzel sözler çıkar. Kötü insanların bilinçsiz şekilde konuşmaları nispetinde kötü sözle ortaya çıka ve bu şekilde kendini belli etmiş olur. 

Sonuç olarak, kötülerden kötü söz, iyilerden iyi sözler çıkar. Bunun tam tersi  düşünülemez.

Bir önceki konumuzda "Başbaşa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz" atasözü ve anlamı hakkında bilgiler içeren konumuzu inlceyebilirsiniz.

Bu Zamanda Ateist Olmak Zor İş

Bu Devirde Ateist Olmak Zor İş
Yaşamın tılsımları.. ✨✨Etrafımızda fark edilmeyi bekleyen öyle mükemmellikler, içinde büyüleyici bilgilerin olduğu açılmayı bekleyen öyle kapılar var ki. Ve açtığımız her bir tılsım ayrı bir tefekkür sebebimiz.

Teorik fizikçi olan Paul Davies; “Tasarımın bıraktığı izlenim baş döndürücüdür.” der. Peki biz baş döndürücü olan bu tasarımın ne kadar farkındayız ?
Ben diyorum ki gelin tasarıma birlikte bir göz atalım. Tabi onlarca tılsımdan sadece bir kaç tanesine değineceğiz. Zira satırlar sınırlı.

Astrofizikçi Martın Rees “Just Six Numbers” adlı kitabında evrende yaşamı sağlayacak altı tane rakamın bulunduğunu ifade ediyor. Örneğin; 🍰 bir kek tarifinin malzemelerini düşünün. Malzemelerden sadece bir tanesi 1 gram eksik ya da fazla olsa, kek istediğimiz kıvamda istediğimiz lezzette oluşmaz değil mi ? Aynı şekilde eğer bu rakamlarda ufak bir değişim olsaydı evrende hayatın oluşması imkansız olurdu.

Bu rakamlardan bir tanesinin sembolik adı Omega. Bu sayı evrendeki madde miktarını ifade ediyor. Astrofizikçi Rees, kitabında bu değerin Big Bang den hemen sonra 1 saniye içinde 1’den biraz farklı olduğu takdirde hayatın oluşamayacağını söylüyor. Eğer 1 den biraz büyük olsa evren uzun zaman önce çökerdi ve yaşam oluşmazdı. Eğer 1 den biraz küçük olsaydı galaksiler, yıldızlar vs. hiç bir şey oluşamazdı, evren genişlemeye devam eder fakat yinede yaşam oluşmazdı. Omeganın sayısal değeri 1015 dir.
👉🏼 1.000.000.000.000.000
Omeganın tesadüf eseri oluşması 15 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal.
•Elektromanyetik ve Çekim kuvvetinin ayarı birbiriyle belli bir orandadır. Bu oranın hassas ayarı 10^36 dır.
👉🏼1.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
Bu ayarın tesadüf eseri oluşması 36 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal
.
Eğer bu ayar biraz daha küçük olsaydı karıncadan büyük hiçbir canlı oluşamazdı. Bu ayar insanoğlunun oluşması için son derece önemli ve bıçak sırtında bir değerdir.
•Kozmolojik Sabit. Son verilere göre bu hassas ayar 10 üzeri eksi 122 dir.
👉🏼100.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
Yani tesadüfen oluşması 122 sıfırlı rakamda bir ihtimal.
Mesela bir zar düşünelim.
3 kere 6 atma olasılığı: 0,00463
4 kere 6 atma olasılığı: 0,000772
5 kere 6 atma olasılığı: 0,000129
Yani 6 atma adedi arttıkça olasılık düşüyor. Oyun oynarken arkadaşınız üst üste 2 ya da 3 defa zarı 6 atsa “Hile mi yapıyorsun?” diye sormaktan kendimizi alamayız. Neden ? Çünkü zihin düşük olasılıklı ve mantıksız şeyleri otomatikman eliyor. İşte bizi o soruyu sormaya iten şey budur.
Devam edelim.
•Bir maymunu daktilo başına oturtsak, ‘A’ harfini yazma ihtimali 29’da 1’dir. ‘At’ yazma ihtimali ise ( 1/29.29 ), yani 841’de 1’dir. Mesela 7 harfli “TESADÜF” yazma ihtimali ( 1/297 ) yani 17.249.876.309 da 1’dir. Bu ise zaman bakımından da imkansızdır. Tek bir DNA’ya baksak, bir DNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotit, yani 3.5 milyar harf bulunur. Yedi harften oluşan bir kelimenin tesadüfen oluşma ihtimali 17.249.876.309 da 1 ise acaba bir tek DNA’daki 3.5 milyar harfin tesadüfen oluşma ihtimali nedir ?
(Valla bu devirde ateist olmak zor iş 😏)
•1 gram DNA 455 eksabayt veri depolama kapasitesine sahiptir. Bu Google ve Facebook başta olmak üzere akla gelen bütün teknoloji şirketlerinin verilerinin toplamından fazla. Üstelik bu veriyi 700 bin yıldan uzun tutabiliyor. Ki DVD’ler 100 yılı bile göremiyor.
E artık tasarımın baş döndürücülüğü…
•Mesela bir yağmur damlası saatte 800 km hız ile toprağa düşüyor. Fizik kanunlarına göre; kafamızı delip tabanımızdan çıkması lazım. Ama her yağmur damlası saçımızı okşuyor. Nası oluyor peki bu ?
“Allah neyi dilerse o olur, kuvvet ancak Allah’ındır.” (Kehf,39)
Sonsuz Merhamet sahibi bir Zat’a inananlar olarak çok şanslıyız bence :)
•Peki şuana kadar üretilmiş en iyi kamera; 50 megapiksel,
Gözlerimiz; 576 megapiksel. 💫
•64 gb hafızası olan telefona hayran olanlar, 2,5 milyon gigabyte hafızamız var. Bu 300 yıl süren bir HD filmi kaydetmek demektir. İşte tasarım, tasarım, tasarım…
Gönül isterdi ki daha fazla tılsımları aralamak ama dedik ya satırlar sınırlı.
Daha fazlası için tıklamanız yeterli 👍🏼
Gördüğümüz en güzel şey; Göremediğimizin bize gösterdikleri.
Unutmayın;
Görünmeyene inanırsanız, kimsenin görmediklerini görürsünüz.

https://youtube.com/watch?v=CD8gsru8I_c

Ayette ne deniliyor;

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49)

Ve son olarak yazımı Max Planck’in şu sözleriyle bitirmek istiyorum;
” Özetlemek gerekirse pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize öğretilen her şey, kesin bir düzenin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Bu insan zihninden bağımsız bir düzendir. Algılarımızla tanımlayabileceğimiz kadarıyla bu düzen ancak amaçlı bir düzenleme sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Dolayısı ile evrenin bilinçli bir düzene sahip olduğuna dair açık kanıt vardır. Hangi sahada olursa olsun bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes Bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır:” İMAN ET”. İman bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.”

Doğanın derinliklerinde gizli ölçüleri ve tılsımları aralayabilmek dileğiyle.. Allah’a (c.c.) emanet olun..

Yazar: Esila Uz

Kaynakça: http://blog.sozlerkosku.com/

Yeni Filozoflar

Yeni filozoflar olarak isimlendirilmesi benimsenmiş olan şey bize felsefeyi çağrıştırmıyor. Çünkü bu ideolojik akım felsefeden hiçbir şey taşımıyor: yalnızca "habercilik" ve politika düzeyince kullanılışlarının işleyişlerini içeriyor, çünkü bu işleyişler, gücün ve paranın yada devletin gücünün üniversite felsefesinden (her zaman olduğu gibi, başka felsefe profesörleri üretmek için felsefe öğreten felsefeden) politik manevralar için ondan yararlanmak istediği zaman, yapabildiği kullanım hakkı anlamındadırlar.

Yeni Filozoflar

Böylece başlangıca, yani düşüncelerin işletilmesi için yunan sofistlerin merkanilist kullanım çağına geri dönülür.

Kültür pazarında pazarlama ve eğlence endüstrisi yöntemleriyle zengin bir tarzda yayıncılıkla çeşitlendirilmiş. 

Grubun başlangıç çekirdeği, 1968 büyük hareketinin eski maocuları tarafından oluşturulmuştu.  Başarıszlıktan sonra hareket ile ilgili düşüncelerinin düş kırıklığına uğradığın açığa vurarak, kendilerini zeolojik bir anti kominizm ile ötekilerden ayırıyorlardı. Onun için iktidar, onları memnunlukla karşıladı ve hiç kimse onlarda hiçbirini stanlinci veya maocu olduklarından dolayı kınamayacak, hatta İtalya'da eski arkadaşlarını polise ihbaer eden, Kızıl Tugayların pişman olmuşları tugaycı oldukları için kınadıklarından daha az kınamaya uğrayacaklardır. 

Alıntı yapılan kaynakça >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr -s,41,42

İlluminati Tarafından Kullanıldığı Varsayılan 10 Sembol

İlluminati Nedir?

İlluminati, çoğul bir sözcük olup tekili (Latince: illuminatus, Türkçe: aydınlanmışlar) tarihteki adıyla «Bavyeralı İlluminati», batıl inanca, ön yargıya, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine, iktidarın kötüye kullanımına karşı Aydınlanma Çağı döneminde 1 Mayıs 1776'da kurulmuş bir topluluk olup modern illuminati; zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni'ni sağlamak niyetiyle hareket ettiği öne sürülen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen; fakat faaliyeti ve varlığı henüz kanıtlanamamış bir oluşumdur..  Bazı komplo teorisyenleri, İlluminati üyelerini ışığın insanları ya da aydınlanmışlar olarak addetmektedirlerdir.  

kaynak >>  https://tr.wikipedia.org/wiki/İlluminati

Her ne kadar kanıtlanmamış olsa bile varlığı aşikardır. Çünkü illuminati ile ilgili birçok sembol ve simgeleri gözümüze soka soka gösterir gibiler. Yani biz varız der gibi. Bunlar yavaş yavaş son zamanlarda kendini daha çok belli etmeye başladılar diyebiliriz. Birçok yerde gözünüze bu semboller çarpar ve görürsünüz. Ancak dikkatli olmadığınız ve bu konu hakkında bilgi sahibi olmadığınız zaman onları sadece bir sembolden ibaret olarak görürsünüz. İlluminati genel olarak ve en çok bilinen sembolleri arasında yer alan şüphesiz tek göz simgesidir. Bu tek gözü hemen her yerde görebilirsiniz. Zaten dikkat ederseniz nazar boncukların da da tek göz vardır. Ancak nazar boncuğu bu yapılanma ile ilgili midir? bunu bilemeyiz. Bildiğimiz her yerde gözleri oldukları. 

Bundan dolayı zaten bu gözün amacı, her şeyi görmek olarak nitelendirilmektedir. Dikkat ederseniz bu gözler teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha da arttı. Örnek olarak akıllı telefonlardaki iç kamerayı söyleyebiliriz. Kim bilir siz selfi falan çekerken aslında o tek gözün sahibi kimse ve kimlerse onlar tarafından tüm insanlık belkide dikizleniyor. Bu yüzden teknolojiyi ciddiye alın ve her elinize verilen şeyi tutmayın. Herhangi bir sakıncası olabilir mi? bence olmaz. Belki de olabilir bunu zaman gösterir. Belkide hiçbir zaman bunların varlıklarını göremeyeceğiz ve gizli kalacaklar. Yada bunlar hiç olmadı, böyle bir yapılanma belkide yok.. Kesin olarak bilemeyiz. İnanan var inanmayan var. Ancak genel olarak çoğunluk inanmaktadır. İF ailesi olarak bizde kısmen inananlardanız. Ve tehlikeli bir yapılanma olduğu kanaatindeyiz. 

İlluminati ile ilgili 10 maddelik sizler için galeri hazırladık. Kısa ve öze olarak bu yapılanmanın hangi sembolleri kullandığına dair görseller ile açıklama yaptık.  Galerimize aşağıdaki numaralar ile gezinti yapabilirsiniz.  "Onların tek gözü varsa bizim iki gözümüz var"



İlluminati Tarafından Kullanıldığı Varsayılan 10 Sembol

                            1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

Yapısalcılık (structuralisme): Yöntem mi Yoksa Sistem mi?

Mantıksal ampirizm içinde son aşaması sırasında, doğa bilimlerinin dilini tanımalamak için "anabilim" (semantique) kavramının yanlış kullanılmasından ortaya çıkmış dilbiliminin çekiciliği başka bir biçimde, yani dilbilimsel olmaktan çok doktriner olan bir yapısalcılığın bakışında insani bilimlerin dilini  tanımlamak için 'yapı' kavramının yanlış kullanımında ifadesini bulunur.

Yapısalcılık (structuralisme): Yöntem mi Yoksa Sistem mi?


Söz konusu yalnızca bir 'moda' değildir. Ya da daha çok mu moda zira ondan bir tane vardır. Çok genel tarihsel bir fenomene bağlıdır. Varoluşçuluğun egemenliği çeyrek yüzyıldan fazla sürdü. O da yaşanmış tarihsel bir deneyime; savaşın yönetimleri baskıcılaştırmasına, Hitler faşizmin totalitler ezişine, bürokratik bir sostalizmin dramlarına karşı, tek kelimeytle kendine özgülüğü inkar eden tüm yapılara karşı cevap veriyordu ve özdenlik, insanın sorumlululuğu, insanı seçimlerin sıkıntısı üzerine dikkat çekti.

Fakat yapılar, daha çok sinsi daha az açıkça sataşan ve saldırgan bir biçim altında taşındı. 

Yalnızca, basın, yayın radyo, televizyon ve sinema gibi kültür yayma kitle araçlarına gücü değil, bireylerin  tutumunu ekonomik, ahlaki, politik amaçlara şartlandırmak için, o araçları kullanan kuruluşların da bütün  gücü, içinde bireysel davranışların en açık görünümü şemalar yoluyla yapılaştırılmaları olan olgudan bir durum meydana geldi. Şartlandırılmış reflekslerden yapılmış reklam montajlarından duygusal, basma kalıplara kadr, önceden hazırlanmış formüllere göre kristalize edilmiş kitlenin politik tepkileri geçiştirilerek yeni bir geleceğin açılışına, kararıyla, gerçekten katılan ve sorumlu özne gibi davranan, insanın buluşçu tarihsel insiyatif anı böylece ikinci plana atılır. Eşyanın yalnızca görünen yüzünde gerçekten bütünüyle tarih, kendine özgü etkiye sahip yapıların bir  diyalektiğine indirgenebilir gibi görünür. Öyle ki, yapıdan onu doğuran insan etkinliğine doğru çıkmak ihtiyacı hiç duyulmayacakmış duruma gelinir.

O halde, tarihi kendisinin doğurduğu yapıların kişisiz oyununa indirgenirmiş gibi görünen, eşyaya dönüşmüşp insanın görünen ve geçici geri çekilişi üzerine teori kurmaya mı mecburuz, yoksa tam tersine, yapıların başlıca işlevini bütünüyle bilerek yapıyı insani gerçekliğin bir anı gibi, fakat ne bütün  yapıları doğuran temel insan pratiğinden, ne de bu yapılardan hareketle gelişen fakat indirgenmeyen ve kendileri de bir icat etme  anı içeren bireysel pratiklerden dışlanmaz bir an gibi yerleştirmeye mi mecburuz? İşte sorun bunu bilmektir. Başka bir deyişle. Yapısalcılığın geçerliliğini, bilimsel buluşun ve insani ve toplumsal gerçekliğin bir düzeyini incelemenin bilimsel yöntemi olarak kabul etmek ve doktriner yapısalcılığı, insan gerçekliğinin eksiksiz bir incelemesini veren ve de oradan olma  anını ve özellik anını inkar eden bir felsefe olmak istediği zaman atmak. 

Bu önlemler ya da metodolojik postlatlar, araştırmaların alanını sınırlandırmak, bir bilgi düzeyini tespit etmek için gerçekten geçerli ve tamı tamına böylelikle bir bilgi düzeyinin sınırlandırıldığı bilincine sahip olmak ve araştırma sonunda başka düzeylere erişmek sözkkonusu olacağı zaman onu unutmamak ve bu başka düzeyleri daha önceki düzeye katmak koşuluyla verimlidirler.

Levi-Strauss, birçok kez bu yapısal  yöntemin uygulama sınırlarını vurguladı. Örneğin College de France'de açılış dersinde canlı bir tarih övgüsünden sona şöyle ekliyordu: "Bu tarih inancı mesleği şaşırtıcı olabilir, çünkü bazen bize tarihe kapalı olduğumuzdan dolayı eleştiri getirildi... Onu hiç uygulamıyoruz, fakat haklarını kendisine  saklamak istiyoruz...." Araştırmalarda eğer, doğuştan çok yapıya oluşumundan çok sonuca bağlanmışsa, insanın incelenmesinde başka saldırı araçlarının olasılığını ve geçerliliğini ve bilginin yanındakinden başka düzeyleerinin varlığını  hiçbir şekilde dışlama. Örneğin tarih ve yapı arasında bir çeşit temel soğukluğu "La Pense Sauvage"detümüyle kabul ederek 1964'de şöyle yazar: 

"Sosyal ve insani bilimlerin belirsizlik ilişkileri de vardır. Örneğin yapı ve uzantı arasındaki ilişki: şöyle bir bakışta söylenmiş olsa da, tarih ve etnoloji arasında tamamlayıcılığı açıklamanın elverişli bir aracını doğuran, diğeri bilinmeyerek biri algılanamaz."

Bu an, ya da daha çok bu bilginin yapısal düzeyi marksistler tarafından çok uzun zaman ihmal edildi ve bazen de saklandı: Sık sık: örneğin felsefi kavramlar, dinler, ya da sanatsal biçimlerin incelenmesinde, önce eserin yapısının iç ayrıştırması, kurgunun iç ilkesinin araştırması yapılmaksızın hemen dış düzenlemelerin incelenmesine geçtikleri oldu. Ancak Roman Jakopsunu şöyle dediği zaman kabul edebiliyoruz: " Diller ve sanat üzerine çalışmak söz konusu olduğu zaman, ondan yapının nalaşılmasına nasıl kalkışılamayacak bilmiyorum. Başka şeyden söz edenler yarenlik yapıyorlar, bilim değil.  (Fransız mektupları, sayı 1157, tarih 17-23 Mart 1966)

Marksizmi, örneğin sanat düzlemini başka düzlemlerin bir  türemi olarak incelemek isteyen marksizmin mekanikçi karikatürü ile karıştırmamak sarıyla, yapısal yöntem ve marksizm arasında hiçbir karşılığın görülmediğini vurgular.

Yapısal yöntem, marksistlere tüm araştırma için iç ve yapısal analizin ilk ve zorunlu aşama olduğunu hatırlatarak, Marx'ın yönteminin dar ve mekanik yorumunu düzeltmekte yardımcı olabilir. Fakat bu bilgi düzeyinin tek olmadığını unutmamak şartıyla.

Toplumlar ve onların tarihi konusunda marksist anlayışla kendi araştırmalarını bütünleştirme olasılığını düşündüren Levi-Strauss, Vahşi Düşünce'de şöyle diyordu: "Altyapıların söz götürmez önceliği ortaya konmaksızın, inanıyoruz ki praxisler ile pratikler arasında her  zaman bir aracı yer alır. Bu aracı, bir madde ile bir biçimin, ikisi de bağımsız varoluştan yoksun, yapı olarak, yani hem görülür hemde kavranabilir varlıklar olarak gerçekleşmesi işlemi yoluyla olan kavramsal şemadır. Katkıda bulunmak istediğimiz, Marx tarafından henüz kabaca çizilmiş, üst yapı teorisidir. (sf. 173-174)

Kaynak >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr

Mitoloji

Mitoloji Nedir? - Nasıl Meydana Gelmiştir?

mitoloji nedir mitoloji hikayeleri mitolojik isimler mitoloji isimleri mitoloji kitapları mitoloji sözlüğü mitolojik ögeler mitoloji tanrıları..


Mitoloji sözlük anlamı olarak; ‘İnanç yahut bir toplumun kültüründe tanrılar, önde gelenler, kainat ve insanın oluşumuna dair bütün sözlü ve yazılı efsane safsatasının ve bu söylemlerin doğuşlarını, manalarını yorumlayıp, mercek altına alan yada inceleyen aynı zamanda bunları sınıflandıran çalışmaların bütününe verilen isimdir’ Bu şekilde açıklamanın yanında genel anlamda ise efsanevi olaylara da mitoloji denir. 

Mitoloji


Mitolojikler genel manada en çok tanrıları, doğa üstü meydana gelen olayları buna bağlı olarak kahramanlıkları kendilerine konu edinmişlerdir.  Mitolojide genel olarak akıl dışı olması mümkün olmayan olaylar, bir devleti kuruluşu, bir şeyin nasıl meydana geldiğini anlatan olağanüstü olayların geneli diyebiliriz.

Bu efsaneler ilk çıktıkları zaman sözlü olarak aktarılmıştır. Daha sonraları not alınarak bu gibi efsanevi konular ölümsüzleştirilmek istenilmiştir. Ve bugüne kadar gelmiştir. Buna bağlı olarak mitolojinin objektif bir doğruluğu söz konusu bile olamaz. 


Mitoloji Nasıl Oluşmuştur?


Bazı yazarlara göre bu olayların yaşanmış ve unutulmaya yüz tutulmuş olayların bütünü olarak bildirmektedirler. Bunlardan çoğu hayal gücü ve bilinçaltının yansıması gibi. Bazı yazarlar ise halkın yada toplulukların kaynak bulma ihtiyaçlarını sömüren dini ve siyasi liderler tarafınca teşvik edilip oluşturulduğu kanaatini gütmektedirler. 


Kaç türlü mitoloji vardır?


Üç türlü mitoloji vardır. Biz bunların sadece isimlerini aşağıda listeleyeceğiz ayrıntıya girmeyeceğiz. 

* Mısır mitolojisi
* Roma mitolojisi
* Yunan mitolojisi

Tarihe Adını Yazdıran Kişilerin Önemli Sözleri

Tarihi şahsiyetlerin politikacılar hakkında söylediği 20 söz.  Aşağıda sıralanan sözler herhangi bir gruba veya politikacıya söylenmiş söz değildir. Genel olarak tarihin verdiği tecrübelerin kapsadığı alanı işaret eder.

Not: Siyasi içerikli yorumlar yapmayınız kesinlikle onaylanmayacaktır. Sözleri söyleyen kişiler hakkında fikirlerinizi belirtebilirsiniz.


1. "Sadece bir şey, bir şey olarak kalıyorum, o da palyaço. Bu beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir düzleme yerleştirir."  Charlie Chaplin



2. "Politika para yerine insanların ortaya sürüldüğü bir oyundur." Napolyon Bonapart



3. "Delilik, kişide seyrek görülen bir nesnedir: Gruplar, partiler, uluslar, çağlar için ise bir kural halindedir."  Friedrich Nierzsche




4. "Politika gerçekleri yadsıyıp, yalan söylemek değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermesidir."  Winston Churchill


5. "Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirme izniniz olmadığını bulun." Voltaire


5

6. "Politikacıya soru sorma ki sana yalan söylemesin."  Dashiell Hammett


7. "Hükmetmek kolay, idare etmek zordur."  Wolfgang Goethe



8. "Demokrasi istatistiklerin istismar edilmesidir."  Luis Borges

8


9. "Devlete eleştiriler onaylanmayabilir ama gereklidir. Vücuttaki 'acı' ile aynı fonksiyona sahiptir. Sağlıksız bir duruma dikkat çeker."  Winston Churchill


10. "İnsanları kandırmak, kandırıldığına inandırmaktan daha kolaydır."  Oscar Wilde


11. "Ülkeye sadakat, her zaman; hükümete sadakat, hak ettiği zaman."  Mark Twain




12. "Politikada aptallık bir handikap değildir."  Napolyon Bonapart


13. "Probleme getirilen hükümet çözümü en az problem kadar kötüdür."  Milton Friedman


13

14. "Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler."  Nikita Khrushchev


14


15. "Demokraside meclisler ahır gibidir; içeridekiler tepişir; ama tekmeyi hep dışarıdakiler yer."  Platon



16. "Politikacının hayatının yarısı seçmeni, öbür yarısı birbirini aldatmakla geçer."  Mark Twain




17. "Devir değişti; insanlar artık komedyenleri ciddiye alıyor, politikacılara gülüyor."  Will Rogers



18. "Meclis toplantısı, tek başına bir şey yapamayan insanların bir araya gelerek bir şey yapılamayacağına birlikte karar vermeleridir."  Bernard Shaw


18


19. "Politika, insanları kendilerini ilgilendiren meselelerle uğraşmaktan alıkoyma sanatıdır."  Paul Valery


19


20. "En kuvvetli uyuşturucu, politikacının ağzından çıkan kelimelerdir."  Rudyard Kipling


20

Yaşayanların ve Ölmüşlerin Marksizmi

Yaşayanların ve Ölmüşlerin Marksizmi
Marx felsefesinin  garip bir yazgısı olmuştur. Marx'ın, içinde felsefesini anlattığı temel eseri, 1844'de yazılmış olan "FELSEFE VE POLİTİK EKONOMİ ET DE PHILONUSCRİTS DECONEMİE POLİTİQUE ET DE PJILOSOPHİE" İlk olarak, yarım yüzyıla yakın bir süre sonra, 1932'de Marx'ın ölümünden yaklaşık elli yıl sonra onrjinal Almanca metinleri yayınlandı. Yabancılaşmış iş üzerine olan en önemli bölüm çıkartılmış. olarak Fransızcaya 1937'den öncei Rusçaya (Stalin'in ölümünden sonra) 1955'ten önce çevrilmedi. İngilizce ilk basımı  1959'da Amerika'da ilk basımı ise 1961'dedir. 1932'den önce, Alman ideolejisi birkaç dağınık felsefi parçanın ve bir iki kitapçığın dışında Marksist felsefe ya bilinmiyordu ya da Marx'ın büyük oranda basitleştirilmiş ekonomi kitabında çıkarılıyordu. 


Politik ekonominin bu ağırlığı, erken kuramcıların Marksizmin, Marx'ın sıkı takipçisi Paul Lafargue'ın ifadesiyle; "ekonomik bir deterinizm" olduğu sonucuna vardıkları gibidir. Bu tarz yorum, bizzat Marx'ın; Marksizm buysa eğer, ben Marx, Marksist değilim" demesine neden oluyordu.

Rusya'da marteryalizm tarihi üzerine denemeler ve tarihin materyalist gelişimi üzerine denemesinden etkin marteryalizm üzerine yazdığı kitabına kadar Plehanov, 18. yüzyıl Fransız tipinde (Holbach'ınki gibi)bir materyalizm  anlamında, Feurbach'ın Rus takipçisi Çernişevşki'nin felsefesinin saptırır. Düşünncesiyle oldukça etkili olmuş olan Lenin, onunla birlikte marteryalizm ve ampirik eleştricilikde  pozitivizm ve mantıksal ampirizm arasında yarı yol kat etmiş bir bilim kuramına karşı savaşı sürdürür. Sonu batı felsefesinin son düşkünlüklerine varacak olan bu eğilime karşı Lenin, bütün gücüyle karşı koyar  Fakat bunu materyalizm ve idealizmi boşu boşuna karşı karşıya getiren Descartes'çı  geleneğin içinde yapar. Materyalizmle devrimi bir araya getirir.  ( Hobbes materyalizminin daha çok sert bir tutuculuğa bağlı olduğu İngiltere için olduğu kadar, Saint Just'ün dediği gibi, 18. yüzyıl Fransız materyalizm geleneğinin Jakobenlerin iradeci  teizmine karşı,  Jironden ideolojisinin başkaldırısı olduğu  Fransız  devrimi için olarak da yanlıştır. Bu tarihsel bakış açısının Lenin'i bir yansıma olduğu şeklinde  zararlı teorisini poitivizmle kirlenmesine yol açacaktır.

Yine de Bernstein'in opportunizmi uyandıran yavan evrimciliğe karşı verdiği savaşta kendi zamanında henüz yayınlanmamış olan  1844 elyazmalarından habersiz Lenin iradeci devrim anlayışının ruhunda nesnel koşullar  tarafından taşınmış değildir. Çünkü Lenin, Kautsky'nin körükörüne Marksizmine, inanıyordu.


Kaynak >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr