
- Durun!
Yolcular, hemen atlarını durdurdular. Ses, atlardan inmelerini söyledi. İndiler:
- Şimdi, yerden bir avuç taş alarak ceplerinize koyun ve yolunuza devam edin, dedi.
Yolcular atlarına bindiklerinde gaipten gelen sesin sahibi sözlerine devam etti:
- Emrimi yerine getirdiniz. Yarın güneş doğduğu zaman hem sevinecek, hem de üzüleceksiniz.
Ne diyeceğini bilmeyen atlılar şaşkın yollarına devam ettiler. Ertesi sabah ceplerindekini çıkardıklarında gözlerine inanamadılar. Çakıl taşları elmaslara, yakutlara, altınlara dönmüştü. Seviniyorlardı, çünkü taşları ceplerine koymuşlardı, üzülüyorlardı çünkü daha fazla taş almamışlardı.
İnsanın, hakiki insanlık ufkuna ulaşması ve hayat yolunda azıksız kalmaması, kıymeti sonradan belli olacak eğitim öğretim cevherleriyle cebini doldurması ile mümkündür.
Bizde, bilgi hayata mal olan şeydir. Bir yaşanmayan ilmi sahibi için bir yük sayarız. Aklında tuttuğu değil, yaşadığı kadarını biliyor demektir. Onun içindir ki insan, bildiği kadar insandır.
Bir gün herkes, marifet peteğini din ve fen ilimleri ile niçin daha fazla doldurmadım diye hayıflanır, onların kıymetini, buralar ve öteler için ne denli geçer akçeler olduğunu anlar.
Yazar: Mehmet Akar
Mesel Ufku | Nükte ve Hikmet [ Timaş Yayınları ]
Hiç yorum yok: