- Siyah, kurşuni veya kahverengi bir kumaşı kirli suya batırın. Kurusun, sarık olarak sarın. Kirini belli etmez. Fakat beyaz bir tülbenti değil kirli suya atmak, üzerinden sinek geçse fark edersiniz.
Diğer mesleklere nazaran ulema mesleği budur. Şimdi soruyorum: Baktığımız her yüz talebeden en az beş tanesi istediğimiz gibi yetişiyor mu, yetişmiyor mu?
- Yetişiyor Padişahım!
- Öyle ise o beşin hatırına doksan beş taneye de bakacağız. Hangisinin o beşe gireceğini önceden bilemeyiz.
Maliye Veziri bu izaha hak vermiş.
O gün medreseler birer ilim merkezi olarak işliyordu ve Osmanlı'nın köylerine kadar ulaşmıştı. Vazifesini de hakkıyla ifa ediyordu.
Sultan, bir insana dünyalar kadar yatırım yapılsa değeceğini nazara veriyor, sayı ve meblağın büyüklüğü karşısında vezirlerini ikna ediyordu.
Bugün, ilahi bir lütufla hakkıyla yapılan eğitim faaliyetlerinin büyük bir çoğunluğundan hoşnutluk uyandıran neticeler alınmaktadır.
Birine, beşine değerken, binlercesine, inşaallah milyonlarcasına elbet değer.
Yazar: Mehmet Akar
Mesel Ufku | Nükte ve Hikmet [ Timaş Yayınları ]
Hiç yorum yok: