
Eğer O, bir kuluna imanı dilemezse, bütün kainat bir araya gelse o kişiyi imana getiremez. Yüce Mevlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslam için açar, gönlünü genişletir. Kimi de saptırmak isterse onun da kalbini sanki göğe çıkıyormuş gibi iyice daraltır" (En'âm 6/125)."
Hz. Muhammed (s.a.v) amcası Ebû talib'in iman etmesini çok istemiş, bir sefer de olsa kelime-i şehadeti söylemesini çok arzulamıştı. Bunun üzerine şu ayet nazil olmuştur:
"(Resulüm) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, fakat Allah dilediğini hidayete erdirir. O, doğru yola girecek olanları daha iyi bilir" (Kasas 28/56).
İşte bu sebeple sahip olduğumuz iman, bize Allah'ın en büyük lutfu, ihsanı ve ikramıdır. Bütün peygamberler insanları ve insanlığı bu nimete nail olsunlar diye davet emişlerdir. Çünkü iman sahip olduğumuz hayatın tadıdır.
Evet, Cenâb-ı Hak, bize iman nimetini verdi, kalbimize yerleştirdi, onu bize sevdirdi ve kalbimizi onunla süsledi. Ayrıca iman gideren küfrü ve onu sarsan günah ve isyanı da çirkin gösterdi. Bunlar Rabbimiz'in bize en büyük lutuflarıdır.
Yazar: Muhammed Mübarek Elhüseyni
Ehl-i Tasavvuf [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım
ads
Hiç yorum yok: