Bir zamanlar telgraf ne ise sosyal medyada aynı etkiyi göstermektedir. Teknolojinin yöndeşme özelliği ile, arama, mesajlaşma ve medya paylaşma gibi özelliklerle insanlar kendi aralarında iletişime geçmektedirler. Bunlar isterlerse, evlerinden kullandıkları kişisel bilgisayarları, isterlerse tabletleri ya da akıllı telefonları olsun… Hepimiz her an online haline gelmiş ve birbiriyle iletişim halindeyizdir. Bu da sürekli bilgi üretimine ve 7/24 işleyen online bir dünyanın gelişimine de kapılarını açmıştır. Örneğin, forumlarda sanal cemaat olarak adlandıracağımız gençler, normal hayatta konuşamadıkları konuları aynı eğitim ve öğretim seviyelerindeki ve hemen hemen aynı yaştaki diğer kullanıcılar ile online ortamda bir konu hakkında kolayca konuşabilmektedirler. Bunun sebebi bu dünyanın tamamen kullanıcı için mükemmel olmasıdır. Örneğin günümüzde sosyal ağlar platformları yönetimi uzmanlarca yapılmaktadır.
Gerçek hayatta aslında istediği gibi olamayan kullanıcı, bu sanal ortamda istediği profil fotoğrafı ve kullanıcı adıyla istediği kimliğe bürünebilmekte, hatta cinsiyet değiştirebilmektedir. Bu belki de güvenilmez bir tablo olarak çizilse de, konuşulmayanların konuşulması, kullanıcıların fikirlerini rahatça beyan etmeleri sosyal medyanın özgürleştirici kısmına değinmektedir. Fakat hiçbir kontrolün bulunmadığı sosyal medyada, fikir özgürlüğü adı altında diğer insanlara hakaret edilmekte, kimi zamanda nefret söylemi oluşturulmaktadır. Örneğin, milliyetçi görüşlerini paylaşan bir kullanıcı, onun gibi düşünmeyen ve karşıtı olduğu kişi hakkında hakarete kadar farklı söylemler geliştirebilmektedir. Belli bir oranda hukuki yaptırımı olmayınca da, bunun karşılığı bir ceza tabi ki olmamaktadır. Sosyal medya yönetimi ve pazarlaması artık çok önemli bir yere sahiptir.
Bu alandaki suçlar daha yeni yeni ortaya çıktığı için ülkemizde ve dünyada ceza yaptırımları da çok gelişmemiştir. Aslında sosyal medyanın kullanımı dünyada farklı olmuştur. Örneğin sosyal medya ve internetin tamamen yasaklandığı İran ve Çin gibi ülkelerde siyasi oluşumlara pek katkı sağlanmazken, Arap Baharı ve Türkiye’de gerçekleşen Gezi olaylarında insanlar sosyal medya üzerinden seslerini duyurmuş, ilk başlarda sosyal medyada toplanan gruplar sokaklarda kendilerini göstermişlerdir. Bu dönemde televizyonlarda geleneksel medyanın olaylarla ilgili bir şey göstermemesi, sosyal medyanın alternatif medya özelliğini ön plana çıkarmıştır. Ayrıca o olaylarda anında çekim yapılamadığı için, insanlar kendi imkanlarıyla görüntü alıp bunları yayınlayarak yurttaş gazeteciliği de yapmışlardır. Bu kadar önemli bir iletişim kanalı hakine gelen sosyal medya ileri de kim bilir nelere gebedir?
ads
Hiç yorum yok: