
1239 yılında Sader Kalesi'nden seçkin bir cemaatle beraber yola çıktık. Yanımızda bize kılavuzluk eden biri vardı. Bir müddet gittikten sonra suyumuz tükendi. Durup su aramaya çıktık. Ben de bu arada ihtiyacımı görmek için uzaklaştım. Bu sırada müthiş bir şekilde uyku bastı. Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar dedim ve başımı yere koyup uyudum. Uyandığımızda kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi. Yalnızlktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde sağa sola yürümeye başladım. Nerede olduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum. Her taraf dümdüz kumdu. Az sonra hava karardı. Yolculuk yaptığımız kafileden hiçbir iz yoktu. Ben, gece karanlığında yapayalnızdım. Korkum daha da şiddetlendi. Telaşla daha süratli yürümeye . Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve yorulmuş bir halde yere yıkıldım. Artık hayatımdan ümidimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hissetmeye başlamıştım. Susuzluk ve yorgunluktan, ıstırap ve elemim son haddine varmıştı. Gece karanlığında birden aklıma,
- Yetiş ya Resulallah, demek geldi ve inleyerek Hz. Peygamber'den (sallallahu aleyhi vesellem) yardım istedim.
Duamı bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydu. Sesin geldiği tarafa baktğımda; gece karanlığında, etrafına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giymiş, o zaman kadar hiç görmediğim bir kimseyi gördüm. Bana yaklaşıp, elimi tuttu. O anda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kaybolduç Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısını verdi. El ele bir müddet yürürdük. Hayatımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeciğini aşınca, beraber yolculuk yaptığım kafilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğru yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en araka da onları takip ediyordu. Birden gelip önüme durdu. Bineğimi önümde görünce sevinç çığlığı attım. Ben bağırınca, benimle gelen zat elini elimden çekti. Daha sonra elimden tutup bineğime bindirdi sorna da,
- Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunanı boş çevirmeyiz, dedi ve geri dönüp gitti. O zaman onun Hz. Resulallah (s.a.v.) olduğunu anladım. O, geri dönüp giderken, çevresine yaydığı nurların gece karanlığında göğe doğru yükseldiği görülüyordu. O, gözümden kaybolunca birden aklım başıma geldi,
- Nasıl olup da ben, Hz. Muahammed (s.a.v.)'in elini ayağını öpmedim, diye çırpındım. Ama iş işten geçmiş, fırsat elden kaçmıştı:
Yazar: Siraceddin Önlüer
Şefaat Ya Resulallah (sallallahu aleyhi vesellem) - Delilleri ve Hikmetleriyle Şefaat [ Semerkand ]
ads
Hiç yorum yok: