-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » » » » Boles Varmış Gibi Geliyor Bana

ads
ads
Tereza, görünüşü hiç çekici olmayan, hayli kilolu, kaba saba bir Polonyalı kadın Teraza'nın sevgilisinin adı ise Boles. Tereza, sevgilisine sık sık mektuplar yazar, daha doğrusu yazdırır.Okuma yazması yoktur çünkü.

Bunun için komşu dairede oturan üniversite öğrencisinden yardım alır. Kırık dökük ama içten, pek incelikli olmasa da derinden bir aşkın habercisi olan aşk ifadeleri yazdırır her defasında sevgilisi Boles'e.Fakat zamanla, kadının hasret dolu ifadeleri bir tür kırıklığa dönüşür, araya nazla da olsa sitem cümleleri sızmaya başlar."Sevgili Boles'im,bi'tanem, neden bu mahzun kumruna cevap vermiyorsun?" Üniversiteli genç, kadının haline bakıp bu sorunun cevabını çoktan bilen biri olarak için için gülerek ve muhtemelen Boles'e de acıyarak yazar mektupları.
Bir gün üniversiteli gencin ummadığı bir şey olur.

Boles Varmış Gibi Geliyor Bana


Kadın,ondan, bu defa sevgilisi Boles'ten kendisine mektuplar yazmasını ister.
Bu defa genç, uzaklarda bir yerlerde, bu kabasaba kadının mektuplarını bıkkınlıkla okuduğunu ya da hiç açmadan bir kenara bıraktığını hayal ettiği Boles'in aslında bir hayal ürünü olduğunu anlar.
Kadının da itiraf ettiği gibi, Boles diye biri yoktur gerçekte ve kadın olmasını istediği birine yazdırmaktadır mektupları. Yalvarırcasına yeni isteğini yerine getirmesini ister delikanlıda: "Boles'e yazdığınız mektupları başkasına okutup dinliyorum. O zaman Boles varmış gibi geliyor bana... Bir de Boles'ten bir mektup yazarsanız bana onun varlığına hepten inanacağım, yaşamak benim için müthiş güzel olacak."

Üniversiteli genç ilk bakışta anlam veremediği bu "hayal aşk"a saygı duyar, kaba saba görüntüsü altında aşk için sakladığı temiz bir kalp taşıyan Polonyalı kadının isteğini yerine getirir. O günden sonra Tereza'dan Boles'e, Boles'ten Tereza'ya mektuplar yazar.....

Kadın Boles'ten gelen her mektubu gözyaşları içinde dinler: minnettarlığının ifadesi olarak üniversiteli gencin çamaşırlarını yıkar,söküklerini diker.

Bu küçük tatlı hayal köprüsünün üzerinde yürümek kadın için de,genç için de heyecanlı ve eğlenceli bir mutluluğa dönüşür. Bu köprünün ayakları yoktur,aşk ifadelerinin ulaşacağı geerçek alıcılar yerinde durmaz; ne kadın sevilen birisidir ne de sevdiği biri vardır.Ama kurgulanmış bir seven ve hayal edilen bir sevilen arasındaki o hayal köprüyü adımlamak, her adımda etrafı şöyle bir süzmek , kalbin bir köşesine cuk oturan bir sevgi sözüne raslamak, uzakta tepelerin ardında sevgi dolu kelimelerden örülü bir gökkuşağını seyretmek, sanki karşı kıyıya yaklaşıyor gibi hissetmek pek güze olmalı ki, hiçbiri bu köprüyü yıkmaya, yok saymaya,söküp atmaya yanaşmamış.Olmayan köprü üzerinde yürümüşler,gerçekten yürümüşler.

Öyküyü akışına bırakıp, kendi gerçekliğimize dönelim şimdi. Hangi birimiz bu irasyonel öyküyü yaşamadık! Belki de hala yaşıyor olanlardanız. Tamam, bu kadar ileri gitmedik, belki bu kadar detaylı kurgulanmadık hayallerimizi ama her birimizin sözsüz mektuplarımıza karşılık mektup yazacak, içimizdeki biriktirdiğimiz iltifat sözcüklerine layık olduğunu her haliyle gösterecek bir maşukumuz oldu, olageldi. Sonunda bulduk onu yada bulmak üzereyiz. Severek evlendik ya da evlenmek üzereyiz. Bir öykü kahramanı olmaktan öte var olamayan iri-yarı Polonyalı kadının ve öyküde bile var olamayan zavallı kocasının aksine,  gerçekten varız biz birbirmiz için. Onlarda olmayan şey var bizde; buradayız, elle dokunulur, gözle görülür bir mesafedeyiz birbirmize. Hayal etememize gerek yok, sahici bir köprü bekliyor bizi. Bizim köprümüzün ayakları gerçek. Bir ucunu severek evlendiğimiz kadın/erkek, diğer ucunu kendimiz tutuyoruz. Mektup yazan da, mektup yazılan da gerçek kişiler. Sevgi sözleri fısıldaması beklenen de, kendisine sevgi sözlerinin fısıldanmasını da umanda gerçek. Şu kadar sene bu köprüyü kurmayı beklemiş değil mi? 

Aşkımızın uzun ve kopmaz hatıralarının tutunduğu ayaklar üzerinde, her noktasında iltifat ve hürmetin, zarafet ve estetiğin, sevgi ve saygının olduğu bir köprü uzanıyor artık. Şimdi ikimiz de birbirimiz için somutlaşıp gerçek haline geldiğimizde göre, kalemi kalbimize bandırıp aşkla yazışma vakti gelmiştir. Dilimizi gönlümüze daldırıp sevgiyle söyleşme vakti erişmiş olmalıdır artık. Şimdi olmayan bir sevgiliden olmayan bir sevgiliye değildir artık iletişimin yönü. Şimdi ve buradai hemen yanı başımızda uyuyan, bir fısıltı uzaklığında duran sevgili eşimiz bizden mektup olmasa da birkaç güzel söz, birkaç tatlı iltifat bekliyor.

Yazar: Senai Demirci

Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu [ Timaş Yayınları ]

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.