-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » » » » » » Yeşilay

ads
ads
Yeşilay
Ulu Osmanlı Hakanlığı gurup vakti batan güneşler gibi, hüzünlü bir şekilde artık adalet güneşinin ışıklarını çekiyordu.

Hüzünlü günlerdi; yüzyıllarca hilafetin merkezi olarak, cihana aydınlıklar saçan cihan devletinin merkezi, İslam'ın ebedi düşmanları tarafından işgal edilmişti. Bu karanlık günlerde bazı büyüklerden müjdeli sesler de geliyordu.

Vatana hizmet yolundaki bazı gayret ehli ise, geceyi gündüzlere katarak yeni yeni aydınlıkların peşini elden bırakmıyorlardı. İngiliz-Fransız gibi fesat mihrakları, hilafetin şanlı merkezini, gemilerle getirdikleri fıçı fıçı pisliklerle, fetih beldesini içkilerle pisletmeye çabalıyorlardı.

Fransız işgal kumandanı at üzerinde kendisine bir kumanda eda ve tavrını vererek,güya İstanbul'u fethetmiş gibi, bir tiyatrocu şekliyle İstiklal Caddesinden Taksime doğru yürüyordu.

Vatanın havası karardıkça kararıyordu.
Bu talihsiz günlerde din ehli, vatan ehli, maneviyat ehli, iman-irfan sahipleri kendi aralarında gizli gizli toplanıyorlardı. Bu toplanmaların sonunda bu aydınlık zatlar bir cuma namazında tekrar bir araya gelmeye karar vermişlerdi. 

Vatan semasının bu aziz hilalleri; nihayet Çağaloğlundaki vilayet bitişiğindeki Nallı Baba Cami-i şerifinde 5 Mart 1920 gününde hep birlikte cuma namazını eda etmişlerdi. Bu mübarek cuma vaktinin hürmetine Ulu dergaha el açarak yalvarmışlardı.

Cumanın sela ve selatından sonra, vatanın münevverleri; Ulu Mehmed Fatih Hazretlerinin atlarını nallayan Nallı Baba'nın mescidinin yanındaki Matbuat Cemiyetinde bir araya gelmişlerdi.

O günlerin Şeyhülislamı İbrahim Efendi, Halifenin katibi Salih Karamet Nigar, Sebilürreşad Mecmuasının sahibi Eşref Edip Fergan, Mazhar Osman Süheyl Ünver, bazı tabipler ve Nurlu Üstad Bediüzzaman bu toplantıya, daha sonraki zamanlarda İstanbul'un vali ve belediye  başkanlığını yapan Fahreddin Kerim Gökay da bir Tıbbiye talebesi olarak, katılmıştı. Genç tıbbiyeli Gökay, bu toplantıda katiplik vazifesini yapmıştı. 

Gayret ve hamiyet ehli bu şahsiyetler içki denilen şerli pisliği karşı harp ilan etmeye karar vermişlerdi.

Yapılan konuşmalar ve müzakerelerden sonra, müdavele-i efkarın sonunda hayırlı ışık parlamıştı. Bu ışıldayan aydınlığın adını Y E Ş İ L A Y şeklinde parlatmışlardı.

Bu hayırlı cemiyetin kuruluşunu o günleri yaşayan ve o zaman katip olarak bulunan Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, Yeşilay Fahri başkan imzasıyla Yeşilay dergisinin 1966 senesindeki üç yüz doksan ikinci sayısında yayınladığı bir makalesinde şöyle ifade ediyordu:

"Bu cemiyet için ne bahtiyarlıktır ki, kuruluşunu idrak edenler, onun yarım yüzyıla yaklaşan tarihini yazabiliyorlar.  

Babali Camii yanında halen harabe yüz tutmuş bulunan binada matbuat cemiyeti bugünkü adı ile gazeteciler cemiyeti bulunuyordu.

5 Mart 1920 İstanbul mütarekenin acı günlerini yaşıyor, batıdan fıçılarla getirilen alkollü içkiler, İstanbul'un hem ciğerini ve hemde beynini yakıyordu.
İşte bu acı günlerde yukarıda ismini yazdığımız bina da hilali ahzar cemiyeti kuruldu.

Bu kuruluşa hareket veren insan rahmetli hocam Mazhar Osman'dı. O sıralarda Toptaşı Tımarhanesi başhekimi bulunuyordu. Yanında Şükrü Hazım, Ahmed Şükrü, İhsan Şükrü, Fahreddin Kerim, Talha, Münir, Ahmed Zekai, Müderris K. Refik, Abdülkadir Cahid, İsmail Ziya, Necati Kemal, Behçet Tahsin asistan olarak bulunuyordu. İşte 5 Mart 1920 Cuma günü bu talebesi ve arkadaşı Dr. Lütfü AKif, tımarhane idare müdürü Tevfik bey ile birlikte Üsküdar'dan İstanbul'a geçildi. Saat 14'de Babıali'deki binanın üst salonundan toplanıldı. İlk toplantıya katılanların imzalarını taşıyan tarihi defteri en büyük emanet olarak saklıyorum cemiyete vereceğim"

Fahreddin Kerim, yazısının devamında daha da tafsilatıyla bu güzel toplantıya katılanları ve konuşmaları da kendi elleriyle tuttuğu notları tutulan defterleri ve imzaları kendileriyle görüştüğüm bir çok defalar bizlere göstermişti.

Yeşilay'ın kuruluş gününde Üsküdar'daki Toptaşı tımarhanesinde toplanan doktorlar ve tıbbiyeler, gemiyle İstanbul'a geçmişlerdi. Bu kuruluş için birlikte hareket eden Şeyhülislamlıkdaki büyük alimler de kendi aralarında, cuma namazından sonra onlar da, Matbuat cemiyetine gelmişlerdi.

Bunların isimlerini de veren Fahreddin Kerim Gökay, Şeyhülislam Haydarizade İbrahim Efendi, Darülhikmetü'l-İslamiye azasından Bediüzzaman çok heybetli bir şekilde buradaki toplantıya katıldıklarını uzun uzun bizlere anlatmıştı.

Hilal-i Ahdar, Yeşil Hilal, ve Yeşilay  olarak üç isim değiştiren bu teşekkülün gayesini ilk kurucular şöyle açıklamışlardı:

"Bu cemiyetin gayesi içki ile mücadeledir. Bu maksadın temini husulü için evvela işretin zararlarını halka anlatmak üzere kitap ve mevziler tertibi, risale ve makaleler neşri ve şaire gibi terbiye-i fikriyeye hizmet eden çarelere tevessül edecek."

Bugün ise mezkur gayeyi kısaca:

"Yurdumuzda ahlaki ve kültürel bir kalkınma atmosferi içinde, içki ve uyuşturucu madde istihlakini yok etmektir." şeklinde açıklayan Yeşilay'ın güzel gayretleri bugün de devam etmektedir

Yıllar evvelinde kurulan Yeşilay cemiyetinin kurucularından bugün hiçbirisi dünyada kalmamış ve hepsi de rahmete kavuşmuşlardı. 




Yazar: Necmeddin Şahiner

Hatıralarda Bediüzzaman - Vural Yayıncılık

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.