İnnâ lillahi ve İnnâ İleyhi Raciûn
"Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince; ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gidebilirler." A'RAF Suresi 34. ayet meali.
Değerli Abimimiz (akrabamız) Metin Kaya 'nın Kıymetli Abisi Zeki Kaya Tedavi Gördüğü Halkalı Acıbadem Hastanesinde Rahmani Rahman’a Kavuşmuştur. Rabbim Taksiratını Affeylesin, Makamını Âli, Mekanını Cennet Bahçesi Eylesin... Cenazesi 30 Aralık 2018 ( Yarın ) Bağcılar Sultan Şehmus Camiinden İkindi Namazına Müteakiben Kaldırılacaktır Dostlarımıza Duyurulur...

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sahabelere:
−‘Sizler kendi aranızda kimi şehit sayıyorsunuz?’ dedi.
Sahabeler:
−Ey Allah’ın Rasulü! Allah yolunda öldürülen kimse şehittir, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−‘Şüphesiz o zaman ümmetimin şehitleri az olur.’
Sahabeler:
−Onlar kimlerdir ey Allah’ın Rasulü deyince? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen de şehittir. Taun’dan ölen şehittir. Karın hastalıklarından ölen şehittir. Suda boğularak ölen şehittir’ buyurdu.”
Müslim 1915/165, Ahmed 522, İbni Mace 2804 Hâkim 2/159, Beyhaki, Taberani Mucemu’l-Evsad, Mecmau’z-Zevaid 317
(Nice kendisine silah isabet edip ölen vardır ki, ne şehittir, ne de hamid. Nice döşeğinde ölen kimse vardır ki, Allah katında sıddık ve şehittir.) [Ebu Nuaym, Ebuşşeyh]
(Şehitlerin çoğu yatakta ölür.) [İ. Ahmed]
“Ümmetimin şehidlerinin çoğu, başı yastıkta ölenlerdir. Savaş meydanında nice öldürülenler vardır ki, onların niyetini ancak Allah bilir.” (Ahmed bin Hanbel)
“Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52)
Muhakkak ki biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri”!(bakara suresi 155)
Dertler, sıkıntılar, insana acı gelse de, bunlar iman edenler için, günahlarının affına sebep olmaktadır. Zaten Peygamber efendimiz;
قَالَ رَسُولُ اللّهِ: أُمَّتِى أُمَّةٌ مَرْحُومَةٌ لَيْسَ عَلَيْهَا عَذَابٌ في اخِرَةِ؛ عَذَابُهَا في الدُّنْيَا الْفِتَنُ وَالزََّزِلُ وَالْقَتْلُ
"Şu ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir. Ahirette azaba maruz kalmayacaktır. Onun azabı dünyadadır: Fitneler, zelzeleler ve katl." [Ebû Davud, Fiten, (4277).] buyurmaktadırlar.
Allahü teâlâ, günahı çok olan kullarını affetmeyi murad edince, onlara çeşitli hastalıklar, sıkıntılar vermekte ve böylece o sıkıntılarla günahlarını affetmektedir.
Bir hadis-i şerifte; Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
دَخَلَ رَسولُ اللّهِ عَلى أُمِّ السَّائِبِ رَضِيَ اللّهُ عَنْها. فقَالَ: مَالكِ تُزَفْزِفِينَ. فقَالَتِ: الحُمّى! َ بَارَكَ اللّهُ فيهَا. فقَالَ: َ تَسُبِّى الْحُمّى فإنَّهَا تُذْهِبُ خَطَايَا بَنِى آدَمَ كَمَا يُذْهِبُ الْكِيرُ خَبَثَ الْحَدِيدِ
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ümmü's-Saib (radıyallahu anhâ)'in yanına girdi ve:
"Niye zangırdıyorsun, neyin var?" dedi. Kadın: "Humma (sıtma)! Allah belasını versin!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Sakın hummaya sövme! Çünkü o, insanların hatalarını temizlemektedir, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlediği gibi!" buyurdular.( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/288.)

İsa aleyhisselam buyurdu ki:
(Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, alim değildir.)
Musa aleyhisselam, bir hastayı görür, haline acır ve; (Ya Rabbi! Bu kuluna merhamet et!) diye arz edince Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Allahü teâlâ, sevdiklerinin günahlarını affetmek için, onlara dert, bela gönderiyor. Tövbe, istigfar edince de, günahlar affolur. Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz ve gelmiş dertler de gider. O halde, dert ve beladan kurtulmak için, çok istigfar okumalıdır.
Dertlerin, belaların, musibetlerin çok olması, günahların çok affedildiğini gösterir. Günahların çok olduğunu göstermez. Dostlarına çok bela vererek, günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur. Resulullah efendimiz ölüm halinde, Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor
وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: لَمَّا حُضِرَ النَّبِىُّ جَعَلَ يَتَغَشَّاهُ الْكَرْبُ. فقَالَتْ فَاطِمَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْها: وَاكَرْبَ أبَاهُ. فَقَالَ لَهَا: لَيْسَ عَلى أبيكِ كَرْبٌ بعْدَ الْيَوْمِ
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ): "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başadı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!" buyurdu.”
"Ölüm öncesinde temiz insanların yüzü daha da berraklaşır. ..."
ads
Hiç yorum yok: