
- Biz "Allah!" der döneriz, "Allah!" der döneriz, "Allah!" der döneriz demişler.
Nakşiler de demiş ki:
- Biz bir kere "Allah!" der, bir daha dönmeyiz.
Bir hakikat bu kadar güzel ifade edilir. Şimdilerde insanlar, "kabul ediyorum, etmiyorum, bölünmeye karşıyım" gibi garip garip şeyler söylüyorlar.
Böyle diyenlerin hali cehaletlerine verilse de, maksatlarını anlamak mümkün değildir.
Kim kimden ayrılmış, kim farklı bir şey söylemiş, kim neyi bölmüştür?
İkisi de Allah (c.c.) dememekte midir?
Bunu diyenler insanların farklı farklı yaratıldığını, farklı tarzlarının olabileceğini kabul etmemekte midirler?
Yani bir kişi, bir yerde oturup hak hakikat adına bir şey anlatıyorsa, bu başkalarının da anlatmasına engel midir? Birileri bölünmek zannedecek diye bütün herkes susmalı, irşad ve tebliğ de bulunmamalı mıdır?
Konuşan her nasihi aynı koltuğa oturtmak, dinleyen herkesi aynı odaya sıkıştırmak madden mümkün müdür?
Ayrı ayrı kurulan fakülteler, farklı kürsülerde ders veren doktorlar, başka başka sokaklarda ilaç satan eczaneler bölünmüş olmaz da, niçin dini bir şey anlatanlar farklı mekanları kullanınca bölünmek olur?
İnsanların tarz ve anlayış farkının olmaması mümkün müdür? Kendine ait bir eli, bir dili ve aklı olan her ustanın kendince bir tarzı yok mudur?
Bir insan, ders dinlediği hocasını sevemez mi? Bundan, başkasını reddettiği manası nasıl çıkarılabilir?
İlim yolunda ihtisaslaşma, orada veya burada bir rahleye diz çökme zaruridir. Buna farklı mana verenler, üç beş çocuğun bakışını umuma ve ilim ehline mal edenler ve kabul etmediğini söyleyenler, bir olmazı talep ettiklerinin farkında değildirler.
İnsanları bir yerde oturtmaya ne mekan, ne hikmet müsaade eder.
Yazar: Mehmet Akar
Mesel Ufku | Nükte ve Hikmet [ Timaş Yayınları ]
ads
Hiç yorum yok: