
Bu vatanın yetiştirdiği İslam-Türk kahramanlarından Osman zeki yüksel merhumu 1962 kışında tanımıştım. Mukaddes cihadının sancağı halindeki Serdengeçti Dergisini yeniden çıkartmak istiyordu. Bu sebepten Gaziantep'e gelmişti.
Serdengeçti Mecmuasına aboneler toplayarak bu mücahit insana yardımcı olmaya çalışmıştık.
Şehrin, Gaziler caddesi ile Şehitler caddesinin uzantısını birleştiren Yeniçeri sokağındaki bir dostun, genişçe olan evinde sohbetlerini ve hatıralarını dinlemiştik.
Sanki ateşler saçan bir imanın sahibiydi. İslamiyetin ebedi düşmanlarına karşı görüşür ve Kur'an talebelerine olan sevgisi çok müstesna idi. Dergisinin her sayısı bir hadise olurdu. Mutlaka mahkemeye verilirdi. Bir çok defalar Allah-Millet-Vatan yolunda hapishanelere girmişti.
Osman Yüksel Serdengeçti 1952 yılında İstamnbul Fatih Reşadiye otelinde ziyaret ederek, görüşerek ellerini öptüğü Üstad Bediüzzaman'ı daha sonraları ise Isparta'da ziyaret etmişti.
Aziz İslam-Türk kahramanı Serdengeçti merhumla, muhtelif defalar İstanbul'da da görüşmelerimiz olmuştu. Son görüşmemiz ise 1980'de uzun uzun gündüz ve müteakiben gece vakti geç saatlere kadar, hatıralarını, bazen gülerek, bazen yaşlı gözlerle dinlemiştik. En acı hatıralarında bile, yaptığı şakalarla insanı mutlaka güldürüyordu.
Son sohbetlerimizde çok hastaydı. Kahraman bünyesine nüzul inmişti; vücudunu bir tarafından, eli ve kolları tir tir titriyordu. Yine de hicivlerinden, şakalarından ve kafiyeli nütkelerinden hiç vazgeçmiyordu. Necip Fazıl Kısakürek, Serdengeçti için, "Kafiye için feda etmeyeceği hiç bir şey yoktur" diyordu. Nüzul hastalığını da hicvediyordu. "Eskiden bir ey Türk titre ve kendine dön diyorduk. Şimdi görüyorsunuz, titriyoruz ama hala kendimize dönemedik" diye bu hasta halinin bile hicvini yapıyordu.
Bir aralık sohbetler sırasında, hanımının isimin de İsmet Hanım olduğunu öğrenmiştik. Kendisinin hiç çocuğu yoktu. Bu durumu da yine şaka ederek, gırgıra alıyordu. İsmet İnönü'nün devrinde de hapislere atılmıştı. Bu halleri ise şöyle anlatıyordu:
"Hayatta iki İsmet'ten çok çektim. Bu İsmet'lerden birisi beni zürriyetimden etti. Hiç çocuğum olmadı. Diğer İsmet ise, beni hürriyetimden etti."
Muhtelif tarihlerde, mesela: 1952 yılında ve 1960 senesinde Bediüzzaman'ın resimlerini dergisinin kapağına koyarak yayınlamıştı. Gördüğü bir rüyayı Serdengeçti mecmuasının kapağına çizdirmişti. Serdengeçti Mecmuası'nın kapağına:
"Said Nursi, Yirminci Asrın Karanlığını Delerken!" şeklinde ateşli bir başlık atmıştı. Kahraman insan, çok kuvvetli bir fıkra yazarı olduğu gibi, aynı zamanda da coşkun gönüllü bir şairdi.
Osman Yüksel rahmetli, 1954 yılında Isparta'da ikamet eden, Nur Üstad Bediüzzaman Said Nursi'yi ziyaret etmek istiyordu. Bu sebeple orada bulunan İslami kitaplar satan bir dükkana varmıştı. Osman Yüksel, dükkancıdan Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret için geldiğini, bu ziyaretinin nasıl olabileceğini sorup dururken, tam o esnada oraya M. Zübeyir Gündüzalp da gelir. Şimdi bu anı Serdengeçti bana şöyle anlatmıştı:
"Ben dükkanda Üstad Bediüzzaman'ı sorarken, talebe ve hizmetkarı Zübeyir Gündüzalp gelmişti. Aniden Zirver zuhur etmişti. Rahmetli ne kahraman bir insandı. Bu kahramanda ne kadar yüksek bir iman vardı. Yarabbim ondaki iman, Himalayalar gibi yüceydi. Ateşler gibi bir delikanlıydı. Üstad Bediüzzaman'ı ziyaret etmek istediğimi söyledim.
"Üstad Hazretleri hasta ama, sizi kabul eder" dedi.
Ayrı ayrı yollardan Üstad Bediüzzaman'ın kaldığı eve gittik. Bu ev devamlı polisin kontrolündeydi. Mahalle arasında ahşap bir eve girdik.
Ben Ankara'dan Said Bilgiç ve Dr. Tahsin Tola'dan selam ve hürmetler götürmüştüm.
Üstadı ziyaretim esnasında bu selamları da kendilerine söylemiştim.
1952 yılında, Adnan Menderes'in Malatya'ya seyahati esnasında, birisi, Ahmet Emin Yalman'a postahane önünde bir kurşun sıkmıştı. Bu yüzden Anadolu'da birçok milliyetçileri, dindar ve Nur Talabeleri'ni tabii bu arada bizleri de tevkif edip, zindanlara atmışlardı. Üstad Bediüzzaman'a Menderes'in ve Demokratların bu kötülüğünden şikayetler ettim. Şimdide Müslümanlara aynı kötü muameleleri bunlar yapıyorlar diye şekvada bulundum. Bediüzzaman cevap olarak aynen şunları buyurmuştu:
"Sen bu kadar İslamiyete, Millete ve vatana hizmet ediyorsun. Elbette hapse gireceksin. Yoksa, Osman Yüksel hizmetlerden vaz mı geçti? İslam davasından döndü mü? şeklinde bir istifham ile Müslümanlar senden şüphelenirler!"
Yazar: Necmeddin Şahiner
Hatıralarda Bediüzzaman - Vural Yayıncılık
ads
Hiç yorum yok: