-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

İspanyolca, Fransızca Ve Arapça Çeviri

İspanyolca, Fransızca Ve Arapça Cümle Çeviri


Onlarca ülke gezip yeni kültürler öğrenmek birçoğumuzun hayali. Yüzlerce ülkemizin bulunduğu dünya da düşünebiliyor musunuz kaç alt kültür mevcut? Sadece ana kültürünü değil yeni kültürleri de benimsemek kişinin vizyonunu oldukça geliştirir. İspanya da domates festivaline katılırken eminiz ki yeni şeyler öğreneceksinizdir, İspanyolca cümle çeviri programı kullanmak size oldukça yardımcı olur. Aynı şekilde Notre Dame Katedralinin Fransızca çeviri hikâyesini dinlemek. En müthişi ise Giza piramitlerinin gölgesinde Arapça çeviri konusunda yardımcı olan kişilerle sohbet etmek… Bunların size neler katabileceğini düşünsenize.

Hayat sadece evde kapalı kalmak için oldukça kısa sizde fırsatını bulduğunuz ilk an Boğalarla koşmaya ve İspanyolca cümle çeviri yanlışları yapmaya gitmelisiniz. Bilin ki hiçbir dil Fransızca çeviri yapıldığında Fransızca kadar yakışmayacak Notre Dame de Paris müzikaline bu yüzden gezmenin yanında dil öğrenmeye de adayın kendinizi. Geziye yakın ülkelerden başlayacağınızı varsayarsak Arapça çeviri öğrenmeye başlamanız ilk adım olur. Böylelikle Mısır gibi daha yakın ülkelerden Avrupa ülkelerine geçebilirsiniz..

İspanyolca, Fransızca Ve Arapça Çeviri

BES-MELA NEDİR?

BESMELE NE DEMEK?


BESMELE NEDİR?  BESMELE ANLAMI! BES-MELE  BES-MELA  BESMELA GERÇEK ANLAMI! BES NEDİR?


BES PUTU,  BES PUT MU? BES NE ANLAMA GELİR?  MISIR MİTLOJİSİ  BES TANRISI.


BES: BES MISIRDA ESKİ BİR CÜCE TANRISI  DİYE BENİMSENEN DANSÇI VE İSYANCIDIR. MELA-MELE DE ONUN ASLANLA İLİŞKİYE GİRİP ASLANDAN OLAN ÇOCUĞUNUN ADIDIR.CÜCE BES, ADLI  MISIR  TANRISI (PUT) EVLENECEK KADİN BULAMADIĞI İÇİN ASLANLA ZİFAFA GİRMİSTİR.VE MELE-MELA ADİNDA BİR COCUĞU OLMUŞTUR.



bes


BES-mela İSE PUT OGLU PUT DEMEK İYİ ARASTIRALİM COK HASSAS BİR KONU AMAN DİN KARDESLERİM AMAN EN İNCE DETAYİNA KADAR ARASTİRMA YAPABİLİRSİNİZ YORUMLARDA EN İNCE DETAYA KADAR BULUNUYOR UYANALİM NE DEDİĞİMİZİ BİLELİM..



BESMELE NEDİR?


İLLA BİR İSİM GEREKİYOR İSE RAHMAN VE RAHİYM OLAN ALLAH'İN ADI İLE DİYELİM VE HALEN DELİLLERE RAĞMEN İNANMIYORSANİZ ARKOLOGLAR BU KONUYU COK İYİ BİLİP ARAŞTIRIRLAR  SORUŞTURUN  BELGELERLE ISPAT İNDİRECEKLERDİR ÖNÜNÜZE..



BESMELE NEDİR? 1

Cüce bes bu isyankar tanri diye Mısır'da adlandırılan. BU RESİM DENDERA TAPINAGINDADIR.

M.S.60.YILINDA ROMALILAR TARAFİNDAN TAMAMLANMISTIR.



M.S.60.YILINDA ROMALILAR TARAFİNDAN TAMAMLANMISTIR.



Denderah Tapınağı (Arapça: دندرة; Dendera olarak da anılır), Mısır'da Nil Nehri'nin batı yakasında aynı adla bulunan yerleşim yerindeki bir tapınaktır.

Antik Mısır tanrıçası Hathor'a yapılmıştır. Kraliçe Kleopatra, Hathor'a burada tapmıştır. Tapınakta kabartma tasvirleri vardır. Tapınağı MS 60 yılında Romalılar tamamlamıştır

Uyandırıyoruz din kardeşim uyan kardesim.Bugune kadar uyuduk tamam e uyandıriyoruz kardeşim uyan artik.




KRALİCE Kleopatra  burada tapmıştır

KRALİCE Kleopatra  burada tapmıştır.

Kralicenin kimligi

Kraliçenin Kimliği

tapınak
VE BİZLER ŞARKILARA BESTE DİYORUZ.ÖRNEK ŞU ŞARKICI ŞU BESTEYİ YAPTİ DİYORUZ BES-BESTE -BESTELEMEK MISIR CÜCE TANRISI DİYE TABİR ETTİKLERİ BES TANRİSİNDAN GELME BİR KÖKENDİR, KELİMEDİR

ISBN 0192804588 KODLU KİTAPtan araştırma yapabilirsiniz

ISBN 0192804588 KODLU KİTAP'tan araştırma yapabilirsiniz.

ISBN 0192804588 KODLU KİTAPtan araştırma yapabilirsiniz1

Bu kitabı  ve kitabı satan site dahi var amazon.com da bu kitabı bulabilirsiniz.


bes2


(The oxford history of ancient egypt(ANTİK MISIR'IN OXFORD TARİHİ)

Tarihçesinde mevcut

kütüphane

Kitabın bulunduğu kütüphaneler..



Araştırmak için detaylar >> https://mythologica.fr/egypte/bes.htm

300 Spartalı (2006)

300 Spartalı (2006) Filmi - 300 Spartalı 1


Vizyon Tarihi: 16 Mart 2007
Yapımı : 2006 - ABD
IMDb: 7.8
Tür : Aksiyon , Savaş , Tarih
Süre: 117 Dak.
Yönetmen : Zack Snyder
Oyuncular : Gerard Butler , Lena Headey , David Wenham , Michael Fassbender , Peter Mensah
Senaryo : Zack Snyder , Kurt Johnstad , Michael Gordon
Yapımcı : Warner Bros , Bernie Goldmann


sinema

300 Spartalı Filmi Hakkında:


Eski çağ savaşları oldukça ilgi çekmiştir her zaman sinemalarda ve insanlarda. 300 spartalı'da bunların en iyilerindendir. Yüzüklerin efendisi filmine alternatif olabilecek filmdir. Yüzüklerin efendisi film tarzında ve anımsatan fakat onunla aralarında çok fark olan bir film. 300 Spartalı filminin yeri her zaman ayrı kalacaktır. IMDb: puan olarak ise, 7.8 gibi rakam almıştır. Hak ettiğinden çok az aldığıın iF ailesi olarak vurgulamak isteriz. 8.4'lük puan biz gönülden verebiliriz.


300 Spartalı (2006) Filminin özeti:


M.Ö.480 senesini anlatan ve Frank Miller romanından sinemaya uyarlanan film M.Ö.480 yılındaki Thermopylae savaşını anlatmaktadır. Ancak bu savaş farklı bir şavaş, Pers ile Sparta ordusu....

Persler devasa ordulara sahip çok güçlü ölümsüz binlerce askeri ve ruhsuz savaşçılar. Sparta kralı 300 kişilik ordusu ile yola çıkar. Kral biliyordur. İmkansız koca orduları devirmek ve yenmek ama en azından yüz yıllarca dillerden dile anlatılacak destanı yazmak imkansız değildir. Pers Tanrı kralına kafa tutar ve teslim olmaz. Spartalılar 300 kişi ama bir çağ açıp kapayacak nitelikte cesaret, onur ve ölüm için bugünü beklemektedirler.

Filmden Bir Kaç sahne:

sinema

sinema

sinema

sinema

sinema

Mandela Filmi Özgürlüğe Giden Uzun Yol

Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol - Mandela: Long Walk to Freedom Filmi



Vizyon Tarihi: 04 Nisan 2014
Yapımı :2013 - ABD , GüneyAfrika
IMDb: 7.1
Tür : Biyografi , Dram , Tarih
Süre: 146 Dakika.
Yönetmen : Justin Chadwick
Oyuncular : Idris Elba , Naomie Harris , Mark Elderkin , Robert Hobbs , Theo Landey
Senaryo : William Nicholson
Yapımcı : Anant Singh , David M. Thompson



Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol Filminin Özeti:



Etkileyici bir liderin hikayesinden bahseden film. Filmde Nelson Mandela´yı Idris Elba oynamaktadır.

5 Aralık 2013'de yaşama veda eden, Güney Afrika´nın efsane özgürlük direnişcisi Nelson Mandela´nın hayatını  kronolojik anlamda anlatan sinema filmidir., Mandela´nın bir taşra mahallesinde çocukluğundan itiabren hayatını konu alarak, Güney Afrika´nın demokratik seçimlerle iş başına gelen ilk başkanı olmasına kadar geçen zamanı sinemaya aktarılıyor.

Not: Bu video "MyBilet" isimli youtube kanalından alınmıştır. "Eğer Sitemizde telif haklarının size ait olduğu ve yayınlanmasından rahatsız olduğunuz bir fragman yahut herhangi bir video varsa bizimle iletişime geçtiğiniz takdirde, fragman sitemizden 3 iş günü içerisinde kaldırılacaktır." İletişime geçmek için sitemizde yer alan iletişim bölümünden direk olarak mail gönderebilir veya iletisim@ibrahimfirat.net mail adresine E - posta atabilirsiniz.

Mandela: Özgürlüğe Giden Uzun Yol / Fragman - 2014 İzle..



İnsanlık Tarihindeki 5 Tehlikeli Seri Katil

İnsanlık tarihinin en şeytani seri katilleri

1.  John Wayne Gacy

İşlediği cinayet sayısı 34. Meşhur olan sözü ise "Disneyland"da görüşürüz. Gacy evli ve çocukları olan bir ailesi vardı. Aynı zamanda çok zeki bir iş adamıydı. Ancak hobi amaçlı palyaçoluk yapmaktaydı. 

Ancak neredeyse kimsenin bilmediği gizemli şeyler vardı.  Palyaçoluk yaptığın sırada erkekleri kendi evinin bodrumuna davet ediyordu.  Ve onları bağladıktan sonra işkence ederek yavaş yavaş öldürüyordu.


İnsanlık Tarihindeki 5 Tehlikeli Seri Katil


Daha ilginç olanı ise  kurbanlarını öldürürken kulaklarına  şeytani bir şeyler fısıldardı.  Evinin bodrumunda  toplamda  27 adet erkek cesedi çıkmış ve  1980 senesinde  zehirli iğne ile hayatına son verilmiştir. 


2. Edward Gein

İşlediği cinayet sayısı  2  tanedir.  En bilinen sözü ise, bir katil olabilirim ama asla yamyam değilim. Zamanında kendisine çok sert davranan annesinin ölümünün ardından  değişiklikler geçirdi ve ruhi olarak sapıttı.   Bundan dolayı annesinin tekrar hayata dönmesi için anatomi bilimi ile ilgilendi ve derince bir araştırma içine girdi. 

Mezardan çıkarttığı cesetler üzerinde birçok deney yaptı.  Deneyler başarısız olunca bir kadının derisini yüzmeye karar verdi.  Bu arada kadınlığa karşı bir özenti ile deriyi annesine ait olan eski elbiseler ile birlikte giymeye başladı. 


Polisler kısa  zamanda katilten şüphelenerek evinde insan derilerinin bulunduğu sandalyeler ve kafatasından yapılmış olan  kaseler ve kadın elbiseleri araştırmaları sonucunda bulundu. 

3. Dr Henry Howard Holmes

İşlemiş olduğu cinayet sayısı akıllara zarar verecek derecede çok ortalama olarak  200 kişi.  En Önemli sözü ise; Dünyaya gözlerimi açtım ve şeytan arkadaşım olarak yanımda beklemekteydi. Ve o günden beri benimle beraber. 

İlk olarak hayalinde işleyeceği cinayetleri tasarlayarak ıssız bir köşeye bir otel inşa etti. 

19. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı Devleti

Emperyalist siyonist planın uygulamaya konulduğu zamanlardaki durumun iyi anlaşılabilmesi için önemli bölgelerden birisi de Filistin olan Osmanlı Devletinin geçirdiği siyasi ve iktisadi aşamaların iyice bilinmesi gerekir. 1517 yılında hükmü altına girmesinden 1918 yılında İngilizler eliyle düşürülmesine kadar Osmanlıların Filistin Araplarını tam 400 sene Osmanlı Devleti, kendisini zaafa uğratarak emperyalistlerin iştahını kabartan; ülkeyi başıbozukluğun ve adam kayırmacılığın kol gezdiği bir yer haline getiren sultanlar iş başına gelinceye kadar etrafa dehşet saçıp emperyalistlerin korkulu rüyası halinde hüküm sürmekte idi.


19. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı Devleti


Ne oluyordu! Arzu ve isteklerinin sürekli olarak yerine getirilmesini reddedecek bir Türk ihtilali mi olmuştu? Karşılıklı olarak cereyan eden bu soruşturmalardan sonra bütün bakışlar Türk delegasyonun üzerine çevrildi. Hariciye veziri Saffet Paşa toparlandı, üzüntüsünden sararmış bir yüzle şöyle dedi: Efendiler işittiğiniz bu top seslerinin kaynağı  Harbiye Nezareti burçlarıdır ve Ulu Sultanımız bütün vatandaşlara eşitlik hakkı veren Kanuni Esasinin yürürlüğe girdiğini ilan etmektedir. Bu büyük olaydan sonra artık bizim şu işimizin bir faydası olmayacağı kanaatindeyim. 

Emperyalist devletlerin önem verdiği "Avrupalıların İstekleri" İsmi altındaki bu kongre de böylece "Osmanlı Devleti ıslahatcılarının önem verdiği" halkın arzularının bir miktar yerine getirilmesiyle savuşturulmuş oldu. 

Emperyalist devletlerce Abdülhamid siyaseti, olabildiğince taasupla nitelendirilmekte  ve toplantılarda Bulgaristan'da meydana gelen katliamlar anlatılarak Türkler "Barbarlıkla" itham edilmekteydi. Bir defasında Fransız delegesi Bulgaristan'da meydana gelen katliamları  ima ederek hücuma kalktığında  orada bulunanlar onun bu hatırlatmasından "19. Şarlın" emri ve kraliçe "Katrin de Metsis'in," teşvikiyle Fransız Katoliklerinin kendi vatandaşları Protestanları, katlettiği meşhur "San Bartelemi" Katliamını hatırlamakta gecikmediler.

Osmanlı Devletinde Yahudiler

Yahudiler Osmanlı idaresi altında sulh içerisinde yaşadılar, ama, Doğu Avrupa'da onlara uygulanan ayrımcılık zaman zaman katliama dönüştü ve bu katliam zamanla artarak devam etti.

Yine aynı yazar kitabının 23. sayfasında bunu teyit ederek şöyle der:

- Göçmenler herhangi bir zorlukla karşılaşmadılar. Çünkü Müslüman liderler her dönemde yabancı ülkelerden gelen Yahudiler'in Filistin'e girip orada yerleşmelerine müsamaha ettiler. Bu müsamaha batılı  Hristiyanlara verilmedi. 

1882 yılında Romanya'dan gelen siyonist yerleşimcilerin ilk kafilesinin ulaşmasından sonra sultan Abdülhamid ilk defa 1885 yılında  Yahudiler'in Filistin'e yerleşimci olarak değil hacı olarak gelmelerine izin veren bir emir çıkardı. Fakat bu kanun sert bir şekilde uygulanmadı. Bu ve bunu takip eden kanunlar göçü kayıt altına alıyor ve sadece yabancı Yahudiler'e uygulanıyordu. Osmanlı Devletinin idaresi altındaki yüz binlerce Yahudi'ye gelince, Filistin'e yerleşmek onların her zaman güç yetirebileceği bir şeydi.


Osmanlı Devletinde Yahudiler


Bu bakımdan  Filistin'deki Yahudiler'in sayısı 1814 yılında sadece 10.000 iken 1914 de gündelik 3 vakit namazlarında Urşelim ve Arz-ı Mevuda dönmeyi katiyyen unutmayacaklarını tekrar eden dünyanın diğer bölgelerindeki Yahudiler arasından Filistin'e göç edenlerin sayısı 35.000'e ulaştı. "Filistin'in Yahudi milletinin kalbindeki yeri, hakkında yazılanlara rağmen, bir Yahudi ferdi üzerinde, yaşanılacak bir yer olarak yapacağı küçük bir etkiden başkaca bir etkisinin olmadığı da kati bir gerçektir. Bu Yahudi propagandacı kendi ruhunda da hissettiği şu ikaza işaret ediyor. "Filistin'i arzulayarak oraya yönelen diğer gruplara göre Yahudiler azınlıkta idi."

Dr. Emil Toman'ın "Filistin davasının kökleri" kitabının 12. sayfasında John Bronig'in Suriye hakkında açıklamaları, başka bir deyişle "İslam himayesinde Yahudiler" isimli kitabından yapılan alıntıda şöyle denilmektedir: 

"Şam'daki yabancı tüccarlar arasında en zengini Yahudiler'den oluşan grup idi. Her biri bir milyon, iki milyon cüneyh mali güce sahip iki aileden bahseder ki bu meblağ o zamanın şartlarında büyük bir servet idi. Con Bronig ticaret odalarının çoğunluğunun Britanya ile ticaret yaptıklarını da sözlerine ekler"

Tarih boyunca Yahudiler'in Filistin'e gelişleri sadece bir dini duyguya dayanmakta idi ve hiçbir zaman Yahudiler'in Filistin için siyasi bir istekleri olmamıştı. Tabi bu durum Buhttunnasr'ın Babil sürgününü gerçekleştirmesinden önce idi. Çünkü tarih ile sabittir ki Yahudiler, bu zamanda sadece Filistin'de değil aynı zamanda bir çok devletin vatandaşı olarak da toplu bir şekilde hayatlarını sürdürmekteydiler. Yukarıda  da söylendiği gibi Yahudiler'in Filistin'e gelişleri sadece bir dini duyguya dayanmakta ve bazı dindar Yahudi guruplar ömürlerinin son günlerini Kudüs, Safed, Taberiyye ve Elhalil gibi mukaddes şehirlerde geçirmek, ibadet etmek ve yapılan ayinlerden yararlanmak için kudsi mekanlarda bulunmak üzere Filistin'e rağbet etmekteydiler.

Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

İslam Aleminde Yahudiler

İslam Aleminde Yahudiler
Şimdi bu kurallardan hareket ederek İslam aleminde Yahudiler'in durumunu arz etmeye başlayabiliriz.

Ceziretülarap'ta (Arap Yarımadası) bulunan  Yahudiler'in, zuhurundan itibaren İslam'a karşı düşmanca bir tutum içerisine girdikleri ve İslam'ın nurunu söndürüp, İslam davetçilerinin kökünü kazıyarak külünü savurmak için müşriklerle dayanışma içerisine girdikleri şüphe götürmez bir gerçektir. İşte bundan dolayıdır ki, Resulullah (s.a.v) onlarla savaşmak zorunda kaldı. Kendileriyle anlaşma yaptı, fakat ihanet ettiler, hile yaptılar. Bundan dolayı da onlar Arap Yarımadası'ndan sürdüler. Fakat bu sürgün onların  'Yahudi olmalarından değil', ihanet etmelerinden dolayı meydana geldi.

İslam'ın müşrik ve Yahudiler'i yenip hakimiyet gücünü ele geçirmesinden sonra Yahudiler'in durumu Hristiyanlarla aynı oldu. Düzen dışına çıkmaları, kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmeleri şartı ile onlarda vatandaş olarak iyi muameleye tabi tutuldular. Görevlerini ifa ettikleri sürece hakları korundu. Aksine hareket yaptıklarında ise cezalandırıldılar ancak bu değişik bir dinden olmaları dolayısıyla sadece kendilerine uygulanan bir şey değildi. "İslam'ın koyduğu düzenden dışarı çıkan, kanun ve nizama muhalefet eden Müslümanlara da aynı uygulama tatbik edilmekteydi."

Yahudiler'in diğer ülkelerde yaşadıkları hayat, acı ve ızdıraplarla geçerken, İslam dünyasında, Müslümanlar arasında saygın bir hayat yaşadı ve kendilerine en güzel muamele yapıldı.

Bu durum Müslüman  tarihçiler yanında  Yahudi ve Hristiyan tarihçilerce de belirtilmektedir.

Müslümanların Filistin'i fethetmelerinden itibaren halife Ömer ibn Hattab, Yahudilerin Kudüs'e dönmelerine izin verdi ve ibadetlerini yerine getirebilmeleri için kendilerine "Zeytin Dağında bir toprak bağışladı. Aynı şekilde Haçlı seferleri esnasında uğradıkları sürgünden sonra sulan Selahaddin-i Eyyubi de Yahudiler'in Filistin'e dönmelerine izin vermiştir. Son olarak da Osmanlılar Endülüs'ten kovulan Yahudiler'in Filistin'e dönmelerine izin verdi."

Aynı günlerde Hristiyan Avrupa Yahudiler'e din adına işkence yaparak Ortaçağ onlara zulmün envai çeşidini tattırıyor ve onları Avrupa'nın doğusu ve batısına gitmeye mecbur ediyorlardır. Halbuki aynı anda Arap devletleri Yahudiler'i en yüksek idari mevkilere getiriyor ve onlar için mutlak eşitliği kabul ediyordu. Dolayısıyla bu ülkelerde yaşayan Yahudiler süratle ilerliyor, servet biriktiriyor ve gerek siyasi, idari ve gerekse de iktisadi alanlarda görülmemiş bir seviyeye ulaşıyorlardı. 

İslam aleminde Yahudiler'in ulaştıkları hoşgörüye dair örnekler vermeye Yahudi ve Hristiyan dinine mensup tarihçi siyasetçi ve sosyologların bu konuda yazdıkları ile başlamak istiyorum.

İşte Yahudi-marksist yazar İbrahim Liyon, "Yahudi meselesinde maddi yorum" isim kitabında şöyle diyor: "İslam, Yahudiliğe bu dinin Hritiyanlıktan gördüğü muamelelerinin çok üstünde bir  hoşgörü gösterdi. İslam, Yahudiliğin uğradığı hezimet karşısında ona hayat hakkı tanıdı."


Kitabın 157. sayfasında şöyle der: "İslam imparatorluğu ve onun parçaları üzerinde kurulmuş olan küçük devletlerde havralar sağlam olarak korundu. Uzak mıntıkalar arasında ticaret devam etti. Zirai üretim her iklimde çoğaldı. El sanatları revaç buldu. Diğer yerleşik ahali gibi Yahudiler de bu gelişme ve ilerlemede pay sahibi oldular. Covatiniy'nin İslam asırları boyunca Yahudiler merkanilist bir medeniyet önünde bulunup, meydan okuyan iş adamlarından  oluşan bir millet haline dönüşerek, yeni medeniyetin oluşumunda, birinci derecede rol alan bir durumda iken burjuva ihtilali, onları el sanatlarından birinci derecede faydalanan bir durumdan, süratle ticarete önem veren bir topluluk haline çevirdi diyerek işaret ettiği gibi Yahudiler'den büyük bir grup ticaretten faydalandı."

Liyon,  161. sayfada "İşkence görmeyen Yahudiler ise, özellikle de Hristiyan ülkeler dışında kendilerine kucak açan İslam ülkelerinde bir sığınak bulan Yahudiler'dir" der.

Siyonist Yahudi yazar Fort liylenta dai "İşte Ortadoğu böyle yitti" isimli eserin 194. sayfasında şöyle demektedir: Yahudi tarihçilerin tespit ettiği gibi Yahudiler'in altın çağı M.S 711 yılıyla  başlayan asırlardır. Bu dönemlerde Yahudiler, Portekiz'de ve İspanya'da İslam idaresi altında kişilikli ve hürmetle,  her türlü nimetten istifade ederek yaşadılar. Hristiyan 'Tedhiş Örgütü' tarafından kaçmaya mecbur edilen Yahudiler ise Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da kendilerine sığınacak yer bulabildiler.

Samiler  Batıda beslendiği bilinen düşmanlık hiç bir gün Araplar arasında vaki olmamıştır. Araplar katiyyen  Yahudiler'e ayrıcı değildir. İslam, İsa'ya olduğu gibi İbrahim ve Musa'ya da peygamber olarak itibar eder."

295. sayfada ise şöyle der: "Yahudiler Mısır'da bin yıl boyunca Müslümanlarla yan yana yaşadılar. Bu Yahudiler'den bazıları Musa'nın (a.s) Mısır'dan çıkarken geride bıraktığı Yahudi büyüklerinin torunları idi. Diğerleri de Babillilerin Kudüs şehrine yağdırdığı ölümden sonra Mısır'a kaçanlardan oluşmakta idi. M. Ö. 250 yılında Filo, bize şunları anlatıyor: İskenderiye'de Kudüs'tekinden daha fazla Yahudi vardı. Yahudiler, 5. yüzyılda İspanya, Portekiz ve daha sonra Rus ihtilali ve Hitler idaresi tarafından kendilerine uygulanan işkencelerden kurtulacak sığınağı Mısır'da buldular. İsrail'in Mısır'la yaptığı savaşın Yahudi aleminin Mısır'daki bu sığınağına son verdiği de bir gerçektir."


Dr. Filip Hatty, Dr. Edvart Corci ve Dr. Cebrail Haydar tarafından birlikte yazılan "Tarihü'l-Arab'ın II. cilt 437-438. sayfalarında şöyle denilir: " Bazı Kur'an ayetleri, kötülemesine rağmen Yahudiler, Hristiyanlardan daha çok Müslümanların iyi davranışlarıyla karşılaştılar. Bunun nedeni sayılarının az olması sebebi ile Yahudiler'in kendilerine zarar vereceklerinden Müslümanların korkmamalarıydı. Makdisi (975 M.) Suriye'deki sarraf ve banka sahiplerinin çoğunun Yahudi, kitapçı ve doktorların, çoğunun ise Hristiyan olduğunu söyler. Halifelerden birçoğu  ve özellikle Mutezit (892-902) zamanında Yahudiler'in devlet içerisinde önemli merkezlerinin olduğunu görmekteyiz. Bağdat'da Yahudi merkezlerine  ait şehrin düşüşüne kadar korunmuş lan büyük mahalleler var. Miladi 1169 senelerinde Bünyamin Tutyalı bu mahalleleri ziyaret etmiş ve oralarda on tane haham okulu, mermer kaplı ve altın ve gümüşle süslü bir baş kilise olmak üzere 20 tane kilise tespit  etmiştir.

Bünyamin, Babil Yahudiler'in reisine Müslümanlar tarafından verilen değeri şöyle nakleder: "Peygamber Davud'un ehl-i beytinin çocuğu, İsrail kavminin Aramiyyedeki reisi yada her zamanki sıfatıyla Halifeye itaatle dini hayatlarını devam eden Bağdat'daki tüm Yahudiler'in lideri. Kardinal Caselik'in yetkisi ne ise şeriat idaresince Hahambaşının kendi cemaati üzerindeki yetkisi de o idi. Hahambaşının kendisine ait serveti vardı. Makamı ve içerisinde bahçeler, evler bereketli tarlaların bulunduğu geniş bir mülkünün olduğu da rivayet edilir. Halifenin huzuruna çıkarken İpekli kumaştan dikilmiş bir elbise ve çeşitli kıymetli taşlar bulunan süslerle bezeli bir sarık giyer,  etrafını altı suvariler kuşatır, önünde ise yüksek sesle: Davud'un oğlu efendimize yolu açınız! diye bağıran bir kişi yürüdü."

Bazı gayri Müslim tarihçiler Yahudiler'in hayatta kalma sebebini Müslümanların onların imdadına yetişmesini ve onları himaye etmesine bağlar. 

İsrail ve Asya isimli kitabının 16. sayfasında şöyle yazılmıştır: "Yahudiler'in Avrupa'daki tarihlerine ait iki münasebette de hayatta kalabilmelerinin, Müslüman idarecilerin onların imdadına koşmaları ve onları korumalarına bağlı olduğunu gördük. Birinci fetret, 6. asırda İslam fetihlerinin İspanya'da Hristiyanların eliyle Yahudilere karşı yapılan işkenceleri durdurduğu zaman meydana geldi. Onuncu asırdan itibaren Batı Avrupa'da Yahudiler'e yapılan baskılar yavaş  yavaş artarak 16. yüzyıla kadar ulaştığında bu bölge bazı dağınık küçük obalar haricinde tamamı ile Yahudilerden boşaltılmıştı. Yahudiler şarka doğru gittiler ve Osmanlı Devletinde kendilerine bir sığınak buldular. 



Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

Kur'an ve Sünnette Yahudiler..

Kur'an-ı Kerim'de ehl-i kitaba (Yahudi ve Hristiyanlar) iyi davranmalarını Müslümanlara emreden birçok ayet-i kerime vardır. İslam toplumunda ehl-i kitapla karşılıklı münasebet, fukaha (islam fıkıhçıları) tarafından konulmuş şu ana kurala dayanmaktadır.

"Bizim için olan, onlar için de vardır, onlar için olan bizim için de vardır."

Allah Teala mümtehine suresinin 8. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Sizinle din konusunda muharebe etmeyen ve sizi diyarınızdan çıkarmayanlara iyilik ve ihsan etmekten,  onlara adaletle muamele etmekten Allah sizi men etmez. Allah adaletle davrananları sever."

Kur'an diğer müminleri övdüğü gibi ehl-i kitaptan sayılan kimleri de methetmektedir.

Allah (c.c) Al-i İmran suresinin 75. ayetinde şöyle buyurmuştur:

"Ehl-i kitaptan öyle kimseler vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana noksansız iade eder."

Müslümanlar ehl-i kitaba iyi muamele yapmaya çağıran, onlara eziyet yapmayı, mal ve ibadetlerine karşı düşmanca davranmayı ve onların diğer haklarını çiğnememeyi haram kılan hadis-i şerifler ise onlarcadır.

Kur'an ve Sünnette Yahudiler..


Yahudi ve Hirstiyanlarla yapılan her sözleşme İslam şeriatınca mutlaka yerine getirilmesi gereken sözleşme olarak görülür. İslam halifeleri harp bittikten sonra Yahudi ve Hristiyanlarla birçok şeyi kapsayan (ehl-i kitabın) korunması; şahsi ve dini hürriyetlerinin muhafazası,  aralarında adaletin tahakkukunun  sağlanması ve haklarının zalimlerden eksiksiz alınması gibi şeyleri kapsamaktadır.


Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: "Kim bir zımmiye zulmeder ya da onu güç yetiremeyecei bir şeyle sorumlu tutarsa ben onunla mücadele ederim."

İşte bunun için İslam, gayr-i müslim ve Müslümanları eşit görmüş ve "Müslümanlar için olan şey onlar için de vardır" buyurmuştur." Yine bunun için onlardan herhangi birini terk etmeye zorlamadan dini hürriyetlerini koryacağını tefekkül etmiştir.

Allah (c.c) Bakara suersinin 256. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Dinde zorlama yoktur. İman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır."

Ehl-i kitabın, dini görevlerini diledikleri gibi uygulama hakları vardır; kiliseleri yıkılamaz, haçları kırılamaz.....

Hatta Müslüman bir erkeğin Yahudi veya Hristiyan olan karısının kilise ya da havraya gitme hakkı da vardır. Kocası onu engelleyemez.

Cezalar konusunda İslam, Müslümanlarla zımmileri eşit tutar. Zühri, "yahudi, Hristiyan ve diğer zımmilerin diyeti, Müslümanların diyetiyle aynıdır," der. 

İslam, insanların, bu  arada tabiki  Yahudi ve Hristiyanların bütün haklarını; ister dini, ister medeni, isterse de siyasi olsun korumayı tekeffül eder. Bu hakların korunması ve himaye edilmesini de müntesiplerine vacip kılar.

Bu haklar şunlardır:

* Hayat hakkı
* Malın korunması hakkı
* Hürriyet hakkı
* Irzın korunması hakkı
* Barınma hakkı

Ayrıca  öğrenim ve görüşünü açıklama hakkı da vardır. 

İnsan haklarından her hangi birinin yok edilmesi ya da kısıtlanmasına suç, nazırıyla bakılır. Müslümanlar, kendi aralarında birbirleriyle çeşitli muameleler yaptıkları gibi kendi dinlerinden olmayanlarla da bir takım muameleler yapmaktadırlar. Bir Müslüman kanın karşısında bir Yahudi ve Hristiyan; hatta bu Müslüman Hulefa-i Raşidin'den birisi veya bir sahabi olsa bile aynı seviyede görülür.




Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

Yıkılmış Bir Mezarım Ki..

Yıkılmış Bir Mezarım Ki..
19 yüzyılın sonlarında ve 1900 senelerinin başlarında Üstad  Hazretlerinin Siirt'li Molla Fethullah Efendi  kendilerine; eşsiz zeka, hafıza, kabiliyet, zeka ve dehasından dolayı "Bediüzzaman" diye ediyordu.

Bu hitabe bundan sonra uzun ve bereketli ömründe kendinden yıldızlar gibi parlayan bir namı ünvan olmuştu. "BEDİ"nin manasını sözlükler şu şekilde vermektedir. Eşsiz, güzel, misilsiz, benzeri olmayan ve nadirattan olan...

Bediüzzaman ise, zamanın, asrın, çağın güzeli demektir. Bu güzellikler içinde gariplikler, acayiplikler ve eşsizlikler  de bulunmaktadır.

İşte Bediüzzaman Said Nursi'nin azizi ömrü  eşsizlikler ve benzersizliklerle doludur. Bu garip hallerin bazılarından misaller vermek isterim:

*  Yazdığı Kur'an tefsiri, Nur Risaleleri ismindeki şaheserler tarihte emsali görülmemiş bir şekilde binbeşyüz kere mahkemelere verilmiştir.

*  Elli sene (1935 - 1985 ) bütün basında aklı eren-ermeyen, meseleyi bilen-bilmeyen Bediüzzaman hakkında lehte aleyhte yazılar yazmıştı. 

* Doksan yıla yakın hayatında evlenmemişti.

Her haliyle, yani hayatiyle vefatı ile  Bediüzzaman olan, çağımızın sultanı Ulu Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin geceleri mermer kabri parçalanmış, tankların ve topların gölgesinde Urfa'ya gelen teyyare ile,  pilot  astsubay Amhmed Kırlay'ın idaresindeki iki saat onbeş dakikada tabut ve içindeki mübarek naaşı Afyon Hava alanına indirilmişti.

Mezar soyguncularına  Araplar "Nebbaş" demektedirler. Kelime kabir veya mezar soyguncusu demektir. Nebbaşlar kabirdeki ölünün altın dişlerini eğer varsa kıymetli eşyalarını alıp kaçarlarmış. Bazı tarihçilere sormuştum, tarihte mezardan ölü kaçırma hadisesi var mıdır? Bir ölünün mezarı kırılarak, kazılarak, eşerek ölü kaçırma hadisesi tarihlerde var mıdır? diye sormuştum. 

Mezkur şahsiyetler tarih sayfalarının mezardan bir ölü kaçırma hadisesini yazmadıklarını söylüyorlardı. 


Kaynakça...

Yazar: Necmeddin Şahiner

Hatıralarda Bediüzzaman - Vural Yayıncılık


Anneler Günü (2016) Tarihi

Anneler Günü Ne zaman? Anneler Günü Hangi tarihte?

Anneler günü ne zaman kutlanır? Anneler günü açıklaması, anneler günü ne  zaman ortaya çıktı. Anneler gününün kültürümüzdeki yeri nedir?


Dünyada bir çok gün vardır. sevgililer günü, babalar günü ve birçok gün bunlardan en önemlisi anneler günüdür. Çünkü annelerin hakkı hiç bir zaman ödenmez. Ancak anneler günü denmesi bizce hoş değil. Çünkü annenin günü olmaz bir güne sığdırılamaz. Annelerin günü  365 gündür. Ancak tabi belirlenmiş bir gün olarak anneler günü vardır. Bu gün ile o güne dair hediyeler alınır ve gün kutlanır. En azından bir günde olsa o annelere yetebiliyor. Yukarıda dediğimiz gibi her ne kadar bir günde olsa her gündür. Bunu unutmayalım. Yada annemizi sadece o günde hatırlamayalım bu ahmaklık olur.


Anneler Günü (2016) Tarihi


Şimdi gelelim asıl konumuz 2016 yılında anneler günü hangi  tarihte ne zaman kutlanacak.  2016 senesinin anneler günü ne zaman?

Genel olarak her zaman bu gün Pazar gününe denk geliyor bu yılda 8 Mayıs 2016 Pazar günüdür.

Bu günde annelerimiz anmak ve onlara güzel sözler söylemek ve günü kutlamak elimizden geldiğince hediye almak onların gönlünü hoş edecektir. 


Annelik, evladına gösterdiği sevgi, ilgi, şefkat ve diğer unsurları kapsayan geniş anlamı ile buna verilen isimdir.  Bu sene 2016 yılında Mayıs ayına girdiğimizin 2. haftasına denk gelen ve Pazar günü 8 Mayıs olarak belirlenmiştir. 


İslam ve Yahudiler

Sözün başında üzerinde önemle durarak söylemek isterim ki, İslam idaresinin koruması altında bulunan Yahudilere yapılan muameleler tarih boyunca tesadüfen oluşmuş tek bir olaydan ibaret değildir. Yine bu muameleler bazı Müslüman idarecilerin ahlaki olgunluğundan da kaynaklanmamıştır. 

Bu muamelelerin sebebi İslam inancının, diğer din mesnuplarının korunması ve onlara normal vatandaşlar gibi muamele yapılması hususunda, ister idareci olsun ister idare edilen, kendi müntesiplerini yükümlü kılmasıdır. İslam inancına göre onların da dokunulması caiz olmayan hakları vardır ve onlara da İslam dininin kabul edip peygamberlerini tasdik ettiği diğer din sahipleri gibi saygı duyulması gerekir.


İslam ve Yahudiler


Bugün mevcut olan diğer dinlere ait kitaplar  tahrif edilmiş olmasına, Musa ve İsa (a.s)'a indirilenlere aynı olmamasına rağmen İslam, Müslümanların o kitaplara inananlara saygı duymak, kiliselerini korumak ve inandıkları şekilde yapacakları ibadetlerini, huşu içerisinde ifa etmelerini sağlamak için kendilerine fırsat verilmesini engellemez.

Aynı şekilde İslam, Müslümanları gayri müslimlerin hukukunu korumakla da yükümlü kılar. Bu anlamda sadece onların ibadet yapma değil, çalışma, mülk edinme, saygı değer bir şekilde yaşama haklarını da korumakla yükümlü kılar, gayrı müslimler, kendilerinin yerine getirmekle mükellef oldukları görev ve sorumlulukları yerine getirdikleri ve İslam'ın Müslüman ve gayri müslimler için koyduğu kanun ve nizamlara uyup genel düzeni bozmadıkları sürece, İslam bunlardan herhangi birisine yapılan haksızlığı adaletten çıkma olarak kabul eder. 


Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

İslam İdaresi Altında Yahudiler.

İslam İdaresi Altında Yahudiler.
Uzun insanlık tarihi boyuca Yahudiler birçok işkence ve zulümle karşılaştılar. Bazı tarihçiler, bu işkence ve zulümleri, Yahudilerin Yahudi dinine mensup oluşları nedeniyle, bizzat kendi nefislerinde meydana gelen bir takım sebveplere ya da ekonomik yaşantılarından doğan sebeplere dayandırırlar. Diğer bazı tarihçiler ise bunları Yahudiler dışındaki sebeplere, Yahudiler hakkında çeşitli olumsuz inançlar taşıyan diğer milletlerden neşet eden sebeplere ya da iktisadi ve siyasi nedenlere dayandırırlar.

Yahudiler, hepsinde olmasa da, Avrupa'nın büyük bir bölümünde; doğusunda ve batısında birçok katliam ve işkencelere maruz kaldılar. O ülkelerden bazıları  aşağıda:

Britanya: Miladi 6. yüzyılın başlarında Yahudiler ülke dışına sürüldü ve 
üç asır boyunca Britany'ya girmeleri yasaklandı.

Fransa: 19. Lui zamanında Yahudiler ülke dışına sürüldü ve  Talmutları yıkıldı.

İspanya: Yahudiler  sürüldü ve İspanya'yanın girişleri yasaklandı. Ayrıca kral Ferdinant ve kraliçe İzabel tarafından Yahudiler'in, erkek ve kadın hizmetçileri küçük büyük bütün akrabalarıyla birlikte ülke dışına sürülmeleriyle ilgili emir çıkarıldı.

Portekiz: Sürüldüler. Ülke dışına sürgün yapıldı.

Almanya: Alman Nazi İmparatorluğu'nun onlara karşı tutumu ve Naziler tarafından uygulanan katliamları hepimiz bilmekteyiz.

Çar Rusyası:  Rus Çarını öldürmeye   teşebbüs etmeleri dolayısıyla tarihin  değişik dönemlerinde  Yahudiler'e çeşitli katliamlar uygulandı.

Bir Yahudi olan Musa ibn Meymun, Endülüs'te İslam halifesinin sarayında, İslam idaresinin koruması altına ve tam bir hürriyetle  Talmut ve Yahudi felsefesini yazdığı yıllarda, Avrupa ülkelerinin bir çoğunda Yahudiler Talmut gibi dini kitaplarının yakılmasıyyla yüz yüze geldiler.

1244 senesinde  Fransa Kralı 9. Lui Talmut nüshalarının  yakılmasını emretti. Aynı yıl Papa 4. İnnoset Roma'da Talmut nüshalarının  yakılması emerini verdi.

1248 yılında kardinal Licata yeniden Talmutların  yakılmasını emretti.

1309 yılında   Fransa Kralı  Filip Libyil bizzat kendi kontrol ve denetiminde Talmutları  yaktıktan sonra Talmuttah vaz geçemedikleri ve tekrar yazıp yaymaya başladıkları için Yahudiler'in Fransa'dan kovulmalarını emretti. 

1322 yılında Papa 12. Jeo'nun emriyle Roma yakınlarında yakalanan Yahudiler öldürülüp mallarının ülkenin fakirleri arasında pay edilmesiyle  birlikte  Talmut nüshaları da Roma'da yakıldı.

1353 yılında 3. Yolyos Talmutlar yakılması emrini verdi.  Barselona , Venedik, Roma, Orbine, Bisero gibi, ahalisinin çoğunluğu Hristiyan olan şehirlerde Talmutlar yaktırdı. 

1558 yılında İtalya, ANkkona, Fetra, Matauna, Bedaua Kandiyad ve Rafin'de Talmutlar yakıldı.

Aynı sene  Roma'ya yeniden giren  Talmut nüshaları  kardinal Cirslirg'in emri ile yakıldı.

1559 yılında Sktos Seneziz, Yahudiler'in gizlice Roma'ya soktukları Talmutların yakılmasını emretti.

1557 yılında Talmutun tehlikesinin farkına varan tüm Belçika halkı bütün Talmut nüshalarını yaktı ve aynı şekilde Belçika  hükümeti de Talmutların yakılması için emir çıkardı.

Şimdi , mutlaka  cevaplandırılması gereken şu soruya geldik: Acaba islam dünyadaki Yahudiler'in durumu nasıldı_ Hristiyan ülkelerde olduğu gibi buralarda da baskı ve katliam ile karşılaşıyorlar mıydı? 

Ancak bu arada Müslümanlar'dan ve Araplardan intikam almak isteyerek onların vatanlarına  ve bu vatanın en önemli yeri olan Filistin'e saldırarak orasını gasp etmek isteyen yeni emperyalist işbirlikçilerinin iddia ettikleri gibi genel olarak Yahudiler, özel olarak da  siyonistlerle ilgili herhangi bir dini, ırki ve siyasi saplantıları var ise açıklığa bir sonraki konuda kavuşturmaya  çalışacağız.


Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

Muhammed İhsan Oğuz Efendi Hazretleri Kimdir?

Büyük İslam Alim ve Mutasavvıfı Muhammed İhsan Oğuz Efendi,  27 Ramazan 1304 hicri, 19 Haziran 1887 miladi tarihinde Kastamonu da dünyaya gelmiştir.

Babasının ismi Atâullah, annesinin adı Hacer'dir.  İlk Mektepten sonra orta tahsilini Kastamonu Askeri rüştiyesinde ve yüksek tahsilini ziyaiye medresesinde yapan "Muhammed İhsan Oğuz" Efendi Hazretleri, saygın bir alim ve müderris eniştesi ve hocası Ahmet Ziyaettin Efendi dende hususi  dersler almış; onun genç yaşta vefatı üzerine tek başına ilmi çalışmalarına devam ederek kendisini yetiştirmiştir.

Muhammed İhsan Oğuz Hazretleri mumuriyet hayatına Osmanlı döneminde Posta ve telgraf idaresinde başlamış; bir ara Sultani mektebine katiplik, askeri rüştiye de Hüsn-i Hat (güzel yazı anlamına gelmektedir) ve Türkçe öğretmenliği görevlerinde bulunmuştur. Posta ve Telgraf idaresinde, muhabere memurluğundan Başmüdürlüğe kadar çeşitli kademelerde görevler yapmış, İstiklal harbi sırasında memleketimiz için değerli hizmetler ifa etmiş; 1938 yılında emekliye ayrılmış ve ilmi çalışmalarını daha da hızlandırmıştır.

Tasavvuf hayatı ise çok küçük yaşta başlamış, 7 yaşlarında iken Şeyh Muhammed Evliya Efendinin terbiyesine gitmiştir. İnsan-ı kamil olma yolunda senelerce süren çalışma ve araştırmalardan sonra Harput'ta Seyit Ahmet Çapakçuri hazretlerini bularak kendisine intisap etmiştir.

Yazdığı dokuz mektupla ve rûhâniyyet yoluyla irşâd ettiği bu yüksek yaratılışlı talebesine hicrî 1340 ( milâdî 1921 ) yılında "İrşad İcâzesi" veren Seyyid Ahmed Hazretleri , aynı yıl (94 yaşlarında) ebedî âleme göçmüştür. Muhammed İhsan Beyefendi'nin tasavvufî hayâtı son nefesine kadar devam etmiş, çocukluğundan itibâren pek çok Allah Dostundan ve Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in rûhâniyyetinden feyz almış bütün ilim ve feyzini eserleri, sohbetleri ve mektuplarıyla zihinlere ve gönüllere aktarmıştır. Bir asrı aşan hayatı "Hak ile hakîkatin bilinmesi, yaşanması ve anlatılması" uğrunda geçen Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi, 2 Ağustos 1991 (21 Muharrem 1412) Cuma'yı 3 Ağustos Cumartesi'ye bağlayan gece saat 2.15'de aramızdan ayrılıp ebedî âleme intikal etmiş, hasret ve iştiyâkında olduğu Allah ve Resulü'ne kavuşmuştur.

Alıntı yapılan kaynak >>  allahinyolu.blogspot.com.tr/2011/05/muhammed-ihsan-oguz-ks.html

Cübbeli Ahmet Hoca | Abdülhamit Han

Cübbeli Ahmet Hoca | Abdülhamit Han Hakkında Kıssa

Ahmet Mahmut Ünlü tarafından anlatılan (Cübbeli Ahmet Hoca) ibretlik kıssa.


Sulatan Abdülhamit Han bir gece yaverine arabayı hazırla der. Fayton ile belli bir süre ilerledikten sonra Sultan Abdülhamit Han dur demiş ve şu kapıyı çal ve kapıyı açan kişinin başını vur demiş. Yave emre itaat ederek durumu gerçekleştirmiş. Ancak yaverin içine bu durum şüphe olarak kalmış ancak Sultan hayatta iken bu konu üzerine hiçbir şey soramamış. Sultanın vefatı sonrasında bir gün aynı yere giderek kapıyı çalmış ve şu zamanda şu vakitte böyle bir oldu mu diye sorar. Bu meseleyi çözemedim der. Kapıyı yaşlı kadın açar ve evet oldu der. O kişi benim oğlumdu ve bana zorla sarkıntılık ediyordu. Ben ise Allah (c.c.) yalvardım sahibim yok mu diye. O gece bir kişi geldi ve bu olay yaşandı bende ondan kurtulmuş oldum dedi.

Metin2 Özgeçmiş ve Pvp Serverlerin Ortaya Çıkması

Metin2 pvp serverler online oyun oynayanlarının bir çoğunun bildiği bir oyun metin2.Sizler için bu yazıda metin2 hakkında genel bir yazı yazmak istiyorum yani kısaca metin2 nin tanıtımı gibi bir yazı.Metin2 global bir oyun olmayı başarmış sayılı oyunlar arasında kendini kanıtlamış bir oyundur.İlk piyasaya sürüldüğü senelerde çok büyük patlama yaşamış ve online oyun piyasasına hükmetmiş bir oyundur.Metin2 tıpkı gerçek hayattaki gibi bir yapıya sahipti yani gerçek yaşamdada olduğu gibi para kazanmak eşya almak satmak gibi olduğu için oyuncuları fazlasıyla kendisine bağlayan bir yapısı var.Ancak son zamanlarda metin2 nin orijinal sürümü oyuncu kaybetmeye başladı çünkü oyuncularının isteklerine karşılık vermez hale gelmişti bunun neticesinde metin2 pvp serverler ortaya çıktı.

Metin2 Özgeçmiş ve Pvp Serverlerin Ortaya Çıkması


Pvp serverler , metin2 nin orijinal sürümünün aksine oyuncularının neredeyse her isteğini yerine getiren bir yapıya sahipler.Oyuncularının isteklerine göre sürekli yenilikler yaparak oyuncuları oyuna bağlayabilmekteler ve sıkılmamalarını sağlıyorlar.Herkez elbette kendi zevklerine uyan oyunu oynamak ister.Pvp serverler in özellikleride bu şekilde metin2 malum bir çok dala ayrılmış durumda bunlardan bir kaçı şu şekilde; editsiz serverler, wslik serverler, emek serverler vs. gibi bu kategori gerçekten saymakla bitmez.Burada söylemek istediğim konu metin2 oynamayı seven ama zor olan pvp server oynam istemeyen kişi wslik serverler oynayabiliyor veya kolay sevmeyen bir oyuncu emek server oynayabiliyor bu avantaj metin2 tr nin zayıflamasına ve oyuncu kaybetmesine neden oldu.

Metin2 serverler güncel olarak yeni yarışmalar, eventler düzenleyerek oyuncularının oyundan uzaklaşmamasını sağlıyorlar.Tabi bu kadar iyi hizmet veren metin2 serverler varken bir okadarda kalitesiz ve saçma sapan açılmış pvp server var.Bunlar küçük yaşlarda kişilerin bilişimlerden çok ucuz fiyatlara açtıkları mt2 serverler bu serverler hem server sahibi için hemde oyuncu için gerçekten sıkıntılı bir durum.Çünkü oyuncu emek vererek oyun içerisinde bir şeyler yapıyor ve belirli seviyeye geliyor.Fakat oyun hakkında hiçbir bilgisi olmaya arkadaş oyun dosyalarını kurcalarken serveri bozuyor, ikinci ay server süresini uzatacak para bulamıyor, oyun içinde yardım yapıyor gibi meseleler yüzünden serverler kapanıyor ve oyuncular bu durumdan fazlasıyla muzdaripler.Bu gibi durumlardan muzdarip olmamak için sitemizi ziyaret edin ve en kaliteli pvp serverleri bulun.

Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Doğumu

* Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sünnetli ve göbeği kesilmiş olarak dünyaya gelmişti.

*  Sırtında iki kürek kemiği arasında kalbinin hizasında Peygamberlik mührü bulunmaktaydı.

* Doğduğu zaman ellerini yere dayamış başı yukarı doğru, gözleri semaya bakar bir vaziyetteydi.

* Hiç yıkılmaz diye bilinen, o zamanların en büyük devletlerinden olan İran kisrasının  sarayında 14 sütun beraberce çöktü.

* Müşrik olanların Kabe'nin içine koydukları putlar, devrildi ve kırıldı.

*  İran'da bulunan Save isminde ki göl o gün kurudu.

*  Gök yüzünden yıldızlar adeta döküldü.

* Semave vadisi ve şehri, taşan seller sebebiyle  sular altında kaldı.

Peygamber Efendimiz Muhammed  Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in soyu, Hz. İbrahim (a.s.)'ın oğlu İsmail (Aleyhisselam)'dan gelmiştir. Kureyş kabilesindendir. Mekke'nin en şerefli kabilesi bu kabiledir. Haşimoğulları ailesine mensuptur ve bu aile kureyş kabilesinin en ileri gelen seçkinidir.

Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Doğumu


Kainatın Efendisi Muhammed (a.s.v.) dedesi olan Abdulmuttalip oğlu Hazreti Abdullah'ı soylu bir ailenin kızı olan, Hazreti Amine ile evlendirdi. Hz. Abdullah evlendikten sonra ticaret için Şam'a doğru gitti. Ticaret  için gittiği Şam'dan dönüş için hazırlandı ve bu dönüş sırasında ise Medine'de hastalandı ve orada vefat etti.

Sevgililer Sevgilisi Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Rebiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi (571 senesinde 20 Nisan'da) şafak yeri ağarırken mübarek şehir Mekke'de dünyaya geldi. Ebesi ise Şifa Hatun'dur.


Efendimizin (s.a.v.) doğumu ile dedesi Abdulmuttalib çok büyük bir ziyafet düzenledi. Ve bu günde  Abdulmuttalip, torununa (övülmüş) anlamına gelen "Muhammed"  adını verdi.

MAHPEYKER KÖSEM VALİDE

MAHPEYKER KÖSEM VALİDE
Son yıllarda tarihimiz ve tarihi şahsiyetlerimiz yeni ve ağır bir iftira dalgasına maruz kalmaktadır. Evvelce ideolojik sebeplerle maksatlı bir karalama kampanyasına maruz kalan tarihimiz  en mümtaz şahsiyetleri bu kez ideolojinin yanında reyting kaygılarına da feda edilmektedir.

Bu saldırılar diziler, filmler ve romanlar yoluyla bir linç kampanyası gibidir.

Son birkaç yıldır Kanuni Sultan Süleyman, Hurrem Sultan, İbrahim Paşa, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Barbaros Hayrettin Paşa ve daha niceleri bundan nasibini aldı. Şimdi de Kösem Sultan ve o dönemin tarihi şahsiyetleri bu linç kampanyasına maruz kalmaya başladılar.

Reytingimiz birinci geldi şu kadar ülkeye dizimizi sattık diyerek ellerini ovuşturan gafiller, tarihlerini katlettiklerinin farkındalar mı bilmiyorum. Fakat onların masum olduklarını da düşünmüyorum. Zira bilginin meydanda  olduğu her şeyin güneş gibi açık olduğu bir zamanda kafasına göre tarih oluşturmak ve bunu gerçek kişiler üzerinden yapmak tam bir ahlaksızlıktır.

Öyleyse bize düşen de her tür iftiranın ve saldırının odağında kalan ecdadımızı doğru bir şekilde bilmek ve yeri geldikçe sahip çıkarak anlatmaktır. Zira onların saldırılarının aslına inilecek olursa bunlar onların şahsında bizzat bize onları sevenlere ve değerlerine saldırmaktadırlar. 

Bu itibarla bu yazımı Mahpeyker Kösem Sultan'a ayıracağız.

Kösem Sultan  I. Ahmed Han'ın eşi ve daha sonra arka arkaya tahta çıkacak olan Sultan IV. Murad'ın ve Sultan İbrahim'in validesidir.