2000'li yılların çocuğuysanız bilirsiniz. İçinde berbat çözünürlük kalitesinde bir sürü oyun barındıran, kaset dediğimiz eğlence depolarımız vardı. Bu kasetleri tepesine yerleştirip saatlerce hayattan koptuğumuz atarilerimiz vardı. Ne kadar kaliteden yoksun olursa olsun, atariler dünyanın en olmazsa olmaz cihazıydı o zamanlar. Ve bu cihazda öyle bir oyun vardı ki koca bir nesli düşünmeye davet etti. Duck Hunter.
Televizyona bağlı bir konsol; kosola bağlı da bir tabanca var. Anlaşıldığı üzere ekranda görünen bir şeylere ateş etmemiz gerekecek. Hedefteyse çalılar arasından göğe doğru uçuşan ördekler var. Ne kadar da basit, değil mi?
LCD, LED, 3D gibi teknoloji harikası televizyonların çağında fazla da abartılı bir sistem gibi durmuyor. "O dabi' şey mi? Bizim evde...." diye başlayan cümlelerimizi duyar gibiyim. Sakin olun. Çünkü olay henüz tüplü televizyon dediğimiz CRT monitörlerin olduğu bir zamanda geçiyor. Yani mesele göründüğü kadar basit değil!
Dile kolay, koskoca bir nesil, "Ben televizyona ateş ediyorum. Ördek de sadece doğru nişan aldığımda ölüyor. Peki, bu atar, benim nereye ateş ettiğimi nereden biliyor? diyerek kafa patlattı.
Tüplü televizyon deyip geçmeyin. Sahip olduğu kendine özgü sistemi, bu oyunu oynayabilmemizi sağladı.
Durumun aslı şuydu, ördeğe doğru nişan alıp ateş ettiğimiz tabancadan ekrana herhangi bir ışın gitmiyordu. Tabancanın tetiğine basıldığında ekran bir anlığına kararıyor ve sadece ördeğin olduğu kısım aydınlık kalıyordu. Tabancanın ucunda bulunan fotodiyat, bu aydınlıktan sızan ışınları, çok küçük bir zaman diliminde algılıyordu. Eğer fotodiyot, ışınlarla buluşabilirse ördeği telef ediyordunuz. Buluşmazsa av köpeğinin sinir bozucu gülüşüyle baş başa kalıyordunuz.
Teknolojinin gelişmesiyle ekranlar artık kendilerine yapılan müdahaleyi algılamaya başladı. Önce ultrason sonra kızılötesi algılayıcı ekranlar derken gelişmeye devam etti. Ve nihayet erkanlar da aradan çekildi. Kamera, 3 yönlü akselerometre desteği , 3D hareket kaydı, derinlik sensörü, ses algılama cihazları derken artık ekranın içine girip oyunun başkahramanı olma fırsatı verildi yeni nesle.
Yine de hiçbirinin bi' Duck Hunter edemeyeceği ve onun kadar şaşırtıcı olamayacağı kesin. Ne dersiniz
Yazar: Meraklı Adam
Kaynak Nisan 2015, sayı: 19, sayfa: 48,49 genç okur aylık ilkgençlik dergisi "Semerkand"
Duck Hunter Nasıl Bir Oyundur?
Televizyona bağlı bir konsol; kosola bağlı da bir tabanca var. Anlaşıldığı üzere ekranda görünen bir şeylere ateş etmemiz gerekecek. Hedefteyse çalılar arasından göğe doğru uçuşan ördekler var. Ne kadar da basit, değil mi?

LCD, LED, 3D gibi teknoloji harikası televizyonların çağında fazla da abartılı bir sistem gibi durmuyor. "O dabi' şey mi? Bizim evde...." diye başlayan cümlelerimizi duyar gibiyim. Sakin olun. Çünkü olay henüz tüplü televizyon dediğimiz CRT monitörlerin olduğu bir zamanda geçiyor. Yani mesele göründüğü kadar basit değil!
Dile kolay, koskoca bir nesil, "Ben televizyona ateş ediyorum. Ördek de sadece doğru nişan aldığımda ölüyor. Peki, bu atar, benim nereye ateş ettiğimi nereden biliyor? diyerek kafa patlattı.
Tüplü Ama Havalı!
Tüplü televizyon deyip geçmeyin. Sahip olduğu kendine özgü sistemi, bu oyunu oynayabilmemizi sağladı.
Durumun aslı şuydu, ördeğe doğru nişan alıp ateş ettiğimiz tabancadan ekrana herhangi bir ışın gitmiyordu. Tabancanın tetiğine basıldığında ekran bir anlığına kararıyor ve sadece ördeğin olduğu kısım aydınlık kalıyordu. Tabancanın ucunda bulunan fotodiyat, bu aydınlıktan sızan ışınları, çok küçük bir zaman diliminde algılıyordu. Eğer fotodiyot, ışınlarla buluşabilirse ördeği telef ediyordunuz. Buluşmazsa av köpeğinin sinir bozucu gülüşüyle baş başa kalıyordunuz.
Yeni Nesil Teknoloji
Teknolojinin gelişmesiyle ekranlar artık kendilerine yapılan müdahaleyi algılamaya başladı. Önce ultrason sonra kızılötesi algılayıcı ekranlar derken gelişmeye devam etti. Ve nihayet erkanlar da aradan çekildi. Kamera, 3 yönlü akselerometre desteği , 3D hareket kaydı, derinlik sensörü, ses algılama cihazları derken artık ekranın içine girip oyunun başkahramanı olma fırsatı verildi yeni nesle.
Yine de hiçbirinin bi' Duck Hunter edemeyeceği ve onun kadar şaşırtıcı olamayacağı kesin. Ne dersiniz
Yazar: Meraklı Adam
Kaynak Nisan 2015, sayı: 19, sayfa: 48,49 genç okur aylık ilkgençlik dergisi "Semerkand"
ads
atari'de ilk oynadığımız oyunlardan biriydi. ama adı duck hunter değil duck hunt
YanıtlaSilhahahaha :) ne güzel günlerdi onlar okul kantinindeki cipslerin içinden çıkmıştı bana bir ateri seti onda vardı gözüm gibi bakıyorudm ona...
YanıtlaSil