
Yaz ayının sıcak günlerine tekabül ediyordu. İstanbul üniversitesi'nin önünden hareket eden Eskişehir otobüsü yedi-sekiz saat sonra beni candan arzuladığım bir ulu dergaha ulaştırmıştı. Asrımızın mürşidini misafir eden Müslüman-Tatar Hanedanından Abdülvahid Tabakçı bu defa bir Kafkasyalı kahraman konukluyordu. Belki de, beş dakikalık bir bekleyişten sonra, Kafkasyalı bahadırın huzurlarındaydım.
Rehber şahsiyet, önder insan Kafkasya'lı kahraman; Mehmed Zübeyir Gündüzalp'ten bahsetmeye çalışmaktayım.
Kendileri Müslüman-Anadolu'muzun bağrı sayılan Ermenek'te dünyaya gelmiştir. Babası Mehmed Efendi, annesi ise Seyyide Hanımefendiydi. 1940'lı yıllarının başlarında ve hayatının baharında Emirdağ'ında ziyaretinde bulunduğu Bediüzzaman Hazretine sevinç gözyaşları arasında talebe olmuştu. İşte bu tarihten sonra, belki de yirmibeş, otuz sene Kur'anın ebedi ışığında sanki bir pervane olmuştu. Atıldığı hapishane ve karakollarda kendisine zulmeden zalimleri metanetiyle perişan ve pes ettirmişti. Yüksek ruhundaki iman ateşi, ömrü boyunca alev alev yanmıştı.
Zübeyir Gündüzalp ve Bir kaç sözü:
"Cihandeğer Nurlar yeni nesilleri canlandırmaktadır.
Ay Yıldızlı bayrağımızın kıt'alara hükmettiği, İslam savet ve haşmetli günlerinden daha muşaşaa bir devrin geleceği muhakkaktır.
Risale-, Nurlar okunurken, nur alemin dalan gönüller vecde ışığa aşık gönüller Nur dershaneine girmeye can atmakdadırlar. Risale-i Nur okuyanlar, dershanelerinde kudsi heyecanlar içinde kalarak dinliyorlar.
Nurların, en tatlı en hisli bir şekilde hasreti, ruhumda yanmaktadır.
Ey Nur! Ömnrüm sana kurban, ruhum sana hayrandır. Risale-i Nur okurken, kalbimde nurlu alevler yanmaktadır. Gamlı gönüller ilahi bir şuurlar, ilahi bir neşve içinde dolanmaktadırlar.
Risale-i Nur iç alemimizi aydınlatan ilahi bir ışıktır.
Nurlar iç alemimizi aydınlatan Kur'ani bir ışlıktır.
Risale-i Nur'u dikkatle ve gönülden okuyanlar ilahi bir vecdin feyziyle feyyaz olmaktadırlar."
Rehber insan kısa bir notunda ise yakın tarihimizi ve Nur üstadını şöyle ifade etmekteydi:
"Dinsizliği alkışlayanlar gün geçtikçe çoğalıyordu. Millet ve gençlik adeta çıldırıyordu. Dindarlar en mücrim adamlar gibi karakollara ve mahkemelere sevk ediliyordu. Milletimizin sinesindeki imanlar ezilmeye, yok edilmeye çalışılıyordu. Dinsizlik cereyanı, ölüm saçan bir kan seli halinde akıp gidiyordu. Gündüzler geceye kaybolmuştu. Dinsizlik ve dalaletin zifiri karanlığı ülkemizi sarsmıştı. Ülvi ruhlar, rikkatli kalpler kan ağlıyordu. Ehl-i İslamı birbirinden ayıran derin uçurumlar açılıyor. Kardeşi kardeşe düşman edecek entrikalar çevriliyordu. Sinsi din din düşmanları milleti içinden vuruyordu. Kanlı eller bu büyük milleti dahil ve hariçten yıkmaya çalısıyordu. Vicdanlara zincirler vurulmuş, millet inim inim inletiliyordu. İşte böyle müthiş bir zamanda milletimizin muhtaç olduğu tarihi ve büyük hamleyi Bediüzzaman yapmış, dünya dinsizliğe tek başıyla meydan okumuş, dinsizliğin temel taşını tarümar eden ve atom kuvvetine malik Kur'an ve iman hakikatlerini telif ve neşrederk, kurtarmaya koşmuştur. Ehl-i imanı dinsizliğin koca devlerini titreten bir iman kuvvetine sahip kılmak uğrunda cihad-ı diniye bayrağını açmıştır.
Yazar: Necmeddin Şahiner
Hatıralarda Bediüzzaman - Vural Yayıncılık
ads
Hiç yorum yok: