-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » » Şeyh Ahmed Siyahi Hazretleri Kimdir?

ads
ads
Ahmed Siyahi Hazretleri H. 1191/M. 1777 senesinde Kastamonu'da doğdu. Şehrin önde gelen alimlerinden ilim tahsil etti. Çorum'da  Yusuf-i Bahri Efendiden hadis ilmini öğrenip Hafız-ı Hadis ünvanı aldı. Çerkeşli Şeyh Mustafa Efendinin sohbetlerine katıldı.

Mustafa Efendiz, Ahmed Siyahi Hazretlerinş, Nakşibendiyye yolunun büyüğü Mevlana Hâlid-i Bağdadi Hazretlerine talebe olarak gönderdi, başına siyah sarık sarması sebebiyle hocası tarafından Siyahi lâkabı verildi. 

Hâlid-i Bağdadi Hazretleri tarafından icazet (diploma) verilerek insanları irşad vazifesi ile Kastamonu'da görevlendirildi.

H. 129j/M.1874 senesinde vefat etti. Yerine halife olarak oğlu Seyyid Ahmed Hicabi Hazretleri geçti. H. 1242/M.1826 senesinde dünyaya geldi. H. 1306/M.1889 senesinde bir seher vakti ahirete irtihal eyledi, babasının yanına defnedildi. (r.a.)

Dergah ve kütüphane, banisi (kurucusu) Hâlidiye Şeyhi Seyyid Ahmed Hicabi Efendi tarafından H.1295/M. 1878 yılında yaptırılmıştır.


Şeyh Seyyid Ahmed Siyahi Hazretlerini tanıyalım


Tahminen doksan beş senelik ömrünü nefis mücahedesinden oluşmuş sebat sayesinde, gayr-i meşru heveslere feda etmeyerek, ilim ve irfan elde etmeye , maddi  ve manevi sahada kendinde oluşmuş olan hasılatı, diğer insanlara yaymaya ve dağıtmaya adamış az bulunur bir irfan ehlidir ki, hicr 12. yüzyılın sonralarında Kastamonu'nun Kırkçeşme mahallesinde sa'diyye tarikatının salihlerinden demirci Ahmed Baba'nın soyundan dünyaya gelmiştir.

Yetişme ve İlim Tahsili


Henüz küçük bir çocukken şefkatli anasının, derviş meşrebli babasının merhametli ellerinde dervişane vera (takva ve zühd) sahibi olarak terbiye görmüştür. Kur'ân-ı Kerîm öğrenmek için ilk defa önünde besmele çektiği Şaban Hoca Efendi'nin sahip olduğu zühd (dünyaya dalmamak) ve vera (şüpheli şeyleri terketmek, titiz davranarak takvanın bir üst mertebesine ulaşmak) onda doğuştan bulunan zâhidlik kabiliyetine başka bir letafet ve parlaklık katmıştır.


Şeyh Ahmed Siyahi Hazretleri Kimdir?


Gençliğinde gördüğü bu sofiyane terbiye sayesinde gerekli ilimleri tahsil ettikten sonra, kendini Kasabalı Mehmet Efendi adındaki vera sahibi , temiz ahlaklı bir zatın terbiye edici eline teslim etmiştir. Daha sonra zühd ve salihlikle meşhur olan Amasyalı Uzun Ali Efendi merhumun istifade halkasına devam ederek, lim ve fazilet dairesini genişletmeye çalışmıştır.

Bir müddet değerli alimlerden ve Nakşibendi Şeyhlerinden (Kastamonu da bulunan Numaniye Medresesinin kurucusu ve müderrisidir) Hoca Numan Efendinin ilim ve irfan kütüphanesiyle Üveysi azizlerinden "Buhari Abdülaziz Efendi"nin olgunluk kazandıran kürsüsünden ilmi ve ameli feyizler elde etmeye mümkün mertebe gayret ve himmet etmiştir.

İrfan ve  fazilet fikirler genişledikçe, kemal elde etmeye şevk ve gayreti arttığından olmalıdır ki, altında bulunduğu ihtiyacın, ağır yükün çekilmez sıkıntısı altında, fakirlik ve sabrı kıran darbesine, sofiyane metanetini koruyucu bir siper edinerek, o zamanlar alimler merkezi denmeye layık olan Amasya'ya yönelerek, mantıkçılar arasında eşsiz Hoca Payas'tan ve ilmi tefsirde  Beyzavi'ye denk olan Hoca Muhammed Caniki Hazretlerinden gerekli kitapları okuyup tamamlayarak icazet almıştır.

Dönüşünde Çorum vilayetinde feyiz nurlarını yayan Yusuf Bahri Hazretlerinden hadis ilmini öğrenerek, rivayet silsilesini tashih suretiyle, kendisiyle sohbet şerefini elde etmiş olan hemşehrilerinin söylediğine göre, hadis hafızı ünvanını haiz olacak kadar Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hadis-i şeriflerini ezberlemiş olarak doğduğu yer olan Kastamonu'ya dönmüştür.

Bu sırada meşhur Ayaklı Kütüphanesinin en kıymetli talebelerinden olan ve mezkur beldenin namazgah Medresesi Müderrisi Hoca Osman Efendi Merhum'dan tefsir meâni ve kelam ilimleri okumuştur.

Hâlid-i Bağdâdi Hazretleriyle Buluşması


İlim tahsil ettiği dönemlerde tatil günlerinde birkaç defa Çerkeş'e giderek, Halveti Tarikatının müceddidlerinden Şeyh Mustafa Efendi (k.s.) Hazretleriyle sohbet etmiş ve ondan inâbe (tarikat dersi) istirham etmişse de Mustafa Efendi; "Senin feyzine sebep olacak zatın adı Hâlid olacaktır. Onu ara!" şeklinde irşad olunmuştur.

Bu irşad edici kılavuzun irşadının şevkiyle aşıkane fikirleri kaynamaya başlayıp, gizlice işaret edilen mürşidine doğru koşmak isterken ve bir takım imkansızlıklar içerisinde şeyhine ulaşmaktan mahrum iken, memleketin zenginlerinden ABdulbakizade Hacı Numan Ağa isminde cömert, yüksek ahlaklı bir seveninin nakdi yardımı ve himmetiyle karayoluyla Hicaz cihetine yöneldi.

Derken cennet kokulu Şam'a ulaşınca, Yüce Nakşibendi tarikarının en mükemmel müceddidi (yenileyicisi), Cenâb-ı Hakk'ın feyizli yolunu anlamada mükemmel bir mürşid, gavsulenam (halkın medetkarı, kibar-ı evliyaullah'tan) ve İslam dairesinin kutbu (reisi, zamanın ulusu) Hâlid-i Bağdâdi Hazretleri (Kuddise Sirruhû) ile buluştu. 

Ahmed Siyahi Hazretleri, insanların ve cinlerin peygamberinin sünnetlerine uygun olarak, siyah sarık sarınmayı alışkanlık haline getirdikleri için, Halid-i Bağdadi hazretleri tarafından "Siyahi" lakabına mazhariyetle  maksadına ulaşmış, sülük erbabı için gerçekten cihan kıymetinde bir nimet denmeğe layık bir şekilde O'nun maiyyetinde Hicaz'a doğru yönelerek, halkın kıblegahı olani Kabe'yi tavafla mutlu olmul. Cenâb-ı Hakk'ın sevgilisinin  Ravza-i Mutahhara'sını ziyaretle tecellilere mazhar olmuştur.

Ahmet Siyahi hazretleri Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ziyaretlerini mürşidi Halid-i Bağdadi hazretleri  ile birlikte nice tarikat sırlarına vakıf olarak ifa edip hac farizasını yerine getirdikten  sonra, o yüce terbiye edicinin tarikat nurlarını yaymak üzere mürşidinin verdiği icazetnameyi alarak 1826 senesi başlarında Kastamonu'ya dönmüş ve görevi gereği salihlerin terbiyesine başlamıştır.

Halid-i Bağdadi Hazretlerinin En Son Halifesi Ahmed Siyahi Hazretleridir!

Ahmet Siyahi Hazretleri, Halid-i Bağdadi Hazretlerinin en son halifesidir. Siyahi Hazretlerinin Kastamonu'ya avdetlerinde kısa bir süre sonra, yani 1242 tarihinde Halid-i Bağdadi Hazretlerinin vefat etmiş olması ve "En son olarak irşad izni verdiğimiz kimse, Kastamonulu Hacı Ahmet Efendidir. " buyurmaları da bu konuda delil teşkil etmektedir.

Nitekim bazı değerli halifelerinin özel menkıbelerindeki kayıtlarda ayrıca Mevlana Halid Hazretlerinin Ahmed Siyahi Hazretlerine tarikat-ı Aliyyedeki bazı müşkillerinin halini ihtiva eder mahiyette gönderdiği cevaplarla ve kütüphanelerdeki nefis sandıkta  bulunan yazılarıyla, yine böylece en son halifelerinin vesikalı ittifakı ile bu husus sabittir.

Kastamonu'da İrşâd Faaliyetine Başlaması


O zamanlarda kastamonu'da Şabaniyye, Rufaiyye, Kadiriyye, Sadiyye, Celvettiye ve diğer yüce tarikatların erbabı bulunmasına rağmen, Şerefli Halidiyye Tarikatının usul  ve adabına vakıf olan kalp ehlinin yokluğundan dolayı, Halidi usulü üzere teveccühe  ve rabıtaya  ve tarikatın diğer şartlarına ve adabına alimler ve değerli şeyhler tarafından itiraz edilerek, kendiledri pek çok taarruza hedef olmuştur.

Fakat Ahmed Siyahi Hazretleri bunların her birine sabır ve sükunetle karşılık vererek, bu yola karşı saldıranların neticede sevgi dairesine gireceklerini tarikat kardeşlerine  beyan ederek daima onları teselli etmiş ve azmine asla bıkkınlık getirmeyerek  bulunduğu hak yolda dosdoğru yürüyerek, kendisine bağlananları marifet feyizleri saçmaya devam etmiştir ki Kastamonu'da bulunan Namazgah  adındaki yüce medresede  talim ve tedris (eğitim ve öğretim) kürsüsünü şereflendirmişti.

Bu şekilde bir-iki sene geçtikten sonra şimdi halk arasında kendi ismine izafetle "Hacı Ahmed Efendi Medresesi" adıyla diğer medreseleri şeref bakımından kıskandıracak olan merdiyye" medresesine intikal etmiştir.

Bu mübarek mekan o zamanlar merdoğlu adında bir kimsenin evi imiş. Bu zikredilen şahıs bir gece rüyasında bir kuyuya düşerek boğulmak üzere iken, kuyu başında Siyahi Hazretlerini görür ve ondan yardım ister. O da; "Eğer evini benim için medrese yaparsan seni kurtarırım" şeklinde onu irşad edince bu kişi bunu yapacağına dair çok kuvvetli bir şekilde söz vererek, o dehşetli gaflet uykusundan uyanır.

Daha sonra rüyasında verdiği sözü yerine getirir. Bir merdzade bu zikredilen medresenin  ortasındaki havuza dökülen yüz masuralık (dört yüz çuvaldız kalınlığında akan) suyu da, kasabanın güney tarafında, yarım saat mesafede bulunan "Olukbaşı" mahallinden getirip susayanları leziz soğuk suyuyla kandırmakla bu zikredilen medreseyi alimlerin özlemi yapmıştır. İşte bu nedenle siyahi hazretleri fazilet ve marifet kürsüsünü  oraya naklederek, irşad ve terbiye kilimini oraya yaymıştır.

Ahmet Siyahi Hazretleri, zahir-perestlerin (birşeyin görünüşüne kıymet verip, hakikatına değer vermeyenlerin) ayıplamalarına zette kadar ehemmiyet vermeyerek, baz<en gizli bazen açık gündüzleri ikindiden sonra, medresenin küyüphanesinde ve geceleri şimdiki dergahlarının yakınında bulunan küçük oğulları Sadeddin Efendinin tasarrufundaki mütevazi bir evde, 1257 (1841) tarihine kadar Hatm-i Hacegan okumaya, salihleri terbiyeye devam etmiştir.

Mevlâna Hâlid Hazretlerinin Halifesi Fethullah El- AKri Hazretlerinin Kastamonu'yu Teşrifi


Halidiyye mensuplarından Ahmed Siyahi Hazretleri ile kıymetli mahdumu Ahmed Hicabi Hazretlerinin Kastamonu vilayetinde yüce eserler meydana getirmeleri ve o sırada Mevlana halid el-Bağdadi (k.s.) hazretlerinin değerli halifelerinden Adülfettah Efendi Hazretlerinin İstanbul'a giderken, ziyaret için Kastamonu'yu teşrifleri, Yüca Halidiyye tarikatının bu beldede şöhret bulmasına ve gaflet erbabının gözleri üzerindeki kıskançlık perdesinin kalkmasına sebep olmuştur.

Hatta Kastamonu ulemasının icazet silsilerinin tümü kendisine ulaşan muhakkık (araştırıcı) alimlerin ileri gelenlerinden Keskinzade Ahmed Erib Efendi merhuım, yukarıda zikredilen  Abdülfettah Efendiden inabe (tarikat dersi alma) ricasında bulunca; "Şeyh Siyahi burada iken bizim inabe vermemiz edebe uygun olmaz" demek suretiyle onun irşad ve terbiyesini Ahmed Siyahi Hazretlerine havale ederek onun faziletini herkese bildirmiştir.

Netice olarak kendisinden zuhur eden Rabbani cezbeler ve apaçık kerametlerle yabancıları yar (dost) eden, kendine karşı çıkanları bile zikir dairesine dahil eden Ahmet Siyahi Hazretlerinin itibarı günbegün artmış ve nihayet 1277 (1860) tarihine kadar kendisine intisab etmeyen, özellikle sevmeyen kimse kalmamıştır. 

Ahmet Mahmut Ünlü


Ahmet Baysan'ın "Şeyh Seyyid Ahmed Siyahi ve Evliya Sohbetleri" kitabından alıntı yapılmıştır.

Kaynakça: Lalegül - Aylık İlim- Kültür ve Fikir Dergisi: yıl,3 sayı:34 Aralık 2015 - Sayfa: 12,13,14,15

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.