-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Gelmiş Geçmiş En Zekice Cevaplar

Dünya tarihinde yetişmiş, alim, filozof ve birçok bilgin bulunmaktadır. Bıraktığı eserleri kadar hazır cevap olmaları ve sorulara en zeki şekilde cevap vermeleri de onların namını unutturmamıştır.

Aşağıdaki izleyeceğiniz video tarihin en zekice verilen cevaplarını yazılı şekilde okuyacaksınız, Hepsini kesinlikle beğeneceksiniz.





POLİTİK HİTABET STANDARTLARI

Kari Popper ilk ve önde gelen bilim filozoflarından biri olup ayrıntılı bilimsel konuşma ve bilimsel deneyler için bazı standartları ortaya koymuştur. Örnek olarak, bilimsel olabilme adına yasaların değiştirilebilir ve deneyimlerin de yinelenebilir olması gerekir. Bilimsel yöntemin standartları, doğrudan politikaya uygulanamaz ancak bir kurallar örneği olarak ortaya konmalıdır.

Bilim ve politika arasında çok önemli iki farklılık tespit etmiştik. Birincisi, politikanın güç arayışıyla, doğrunun arayışından daha çok ilgilenmesidir. Diğeri, bilimde bağımsız bir ölçünün olduğudur. Yani, gerçekler ve söylenenlerin doğruluk veya geçerliğinin yargı la nabilmesidir. Politikada gerçekler, genellikle katılımcıların kararlarına dayanır. Yansıma, Popper’m bilimsel metot modelinin başarısız olmasına yol açar.

The Alchemy of Financé1 ta konuyu, Popper’m doktrininin yöntemler birliğine göre ele aldım. Yansımanın, sosyal bilimleri, doğal bilimlerin standartlarını karşılamaktan alıkoyduğunu açıkladım. Bazı olayların akışı esas olarak belirsiz kalırken, bilimsel metodun iki yönlü determinist tahminler ve açıklamalar sağlayan genellemeler üretmesini nasıl bekleyebiliriz? Alternatif senaryolar yerine, determinist ön yargılarda da, kuşkularla dolu olmalıyız.

Geriye baktığımda, sosyal bilimcilerin rolünü inceleyerek, muhtemelen çok zaman kaybettiğimi ve sosyal durumlarda yeteri kadar katılımcı olmadığımı görüyorum. Bu Popper’m açık toplum kavramında bir kusur bularak niçin yanıldığımın nedeniydi. Yani politikalar, güç peşinde koşmakla çok ilgili olup doğruyu izlemekle pek ilgili değillerdi. Şimdi açık toplum için gerekli olduğu için gerçeğe saygı ve doğruluğu açıklayarak bu hatamı düzeltmek istiyorum.

Ne yazık ki, bu ihtiyacın nasıl karşılanabileceği ile ilgili, açık ve kesin hiçbir formüle sahip değilim. Bunu çözümlenmemiş bir sorun olarak sadece tespit edebiliyorum. Bu şaşırtıcı değildir. Sorun tek bir kişinin çözebileceği bir şey değildir. Bu, topluluğun tutumunda bir değişikliğe ihtiyaç gerektirir.

İnanıyorum ki politik söylevlerde çok yüksek standartta, doğruluk ve muhaliflerin görüşlerine saygı ilkelerine bağlılık kullanılmıştır. İki yüzyıllık Amerikan demokrasisinde bu, şimdi mevcut olandan çok daha fazladır. Yaşlı adamların geçmişi, genellikle bu günden daha tozpembe gördüklerini anlıyorum fakat bu olayda Aydınlanma safsatasına başvurarak açıklamamı adil kılacağıma inanıyorum. İnsanlar mümkün olan en uzun süre boyunca aklın gücüne inandılar ve aynı zamanda doğru olana inanıp peşinden gittiler. Şimdi artık, gerçeklerin saptırılabildiğini keşfettik. Artık o eski inançlar sarsılmış oldu.

Bu da politikadaki yüksek standartların bir yanılsamaya dayandığı ve gerçeğin saptırılabileceği doğrusunun keşfedildiği paradoksal sonuca bizi götürür. Bu sonuç, Rove’un, Aydınlanma safsatası altında çalışan ve aldırmadıkları duygulara başvurmaktan çok gerçeği, geçerli akılcı argümanlarla araştıran çevredeki merkezlere, yazabilmesi gerçeğini pekiştirmiştir. Teröre karşı savaş, hepsinden daha etkili bir slogan olduğunu kanıtladı çünkü en güçlü duygu olan ölüm korkusunu hatırlattı.

Geçerli olmasına alışılan şu daha yüksek standartlan yeniden kurabilmek için insanlar, tahrif edilseler bile gerçeklik sorunlarını anlamaya başlamalıdırlar. Diğer bir deyişle, insanlar yansımayla ilişki içinde olmalıdırlar. Bu kolay bir görev değildir çünkü yansıma realitesi, Aydınlanmanın izlediği realiteden çok daha karmaşıktır. Gerçekten, realite öylesine karışıktır ki, asla tam olarak bilinemeye de bilir. Bilinmesi mümkün de olmayabilir. Bununla beraber, realiteyi sadece daha iyi bir anlayışla kazanmak bile, Aydınlanma zamanında olduğu kadar önemlidir ve bu kabul ediş, yansıma ile ilişki içinde olmak, ileriye önemli bir adım atma etkisi yaratacaktır. Akıl çağından, yanılabilirlik çağma ilerlemek ihtiyacındayız görüşüm, son ımda anlatmaya çalıştığım şeydi.

Kaynak en uygun kredi

Felsefe Ve İnsan

FELSEFE

Felesefenin İnsana bakış açısı

Önemli olan felsefede sorulardır. Cevaplar ise sorular kadar fazla önem teşkil etmemektedir.  Bazen hiç cevaplara gerek kalmaksızın sorulara sorular ekleyerek   çıkmaz ikilemlere girilebiliyor.  Felsefede soruların çok önemli olduğu cevapların ise sorular kadar önemli olmadığından, bir nevi cevapsız olan sorular yeni soruları beraberinde getirdiğinden felsefenin çıkmaz sokaklarını meydana getiriyor.

İnsanın bütün varlığı değişik mantıklı bir bakışla "düşünceleridir".  İnsanoğlunda düşünce olmazsa  hiç bir şeydir. Albert Einstein düşüncesi olmasaydı "Einstein" olmazdı.  Düşünceler farklılık göstererek şekillenmektedir. İnanış tarzı, kültür farklılığı, bulunduğumuz  etnik yapıya göre farklı şekillerde yansımaktadır.  Bu durum ise zihniyeti ve genel bütünlük olarak ise düşüncemizi meydana getirmektedir.

Yukarıda izah ettiğim gibi önemli olan sorudur cevaplar ise önemsizdir. Önemli olan soru sormaktır. Cevaba önem vermemek düşünmeyi  ve onun sunduğu nitelikleri
kale almamaktır. Bundan dolayıdır ki  insanın tamamen düşüncesini bir kenara atıp tek hedefi soru üzerine yoğunlaşması ve her sorunun cevapsız soruları beraberinde getirmesi ile yeni sorulara kapı aralama sonucunu oluşmuştur.  Doğruyu bulmak için düşüncenin aksine ve/veya/acaba/..  mantıksal   açıklamaların karşınıza çıkmasına  ve bunların cevaplarının düşüncelerin vermek istediği cevapların önüne geçmesi sonucu   belirmiştir.  Bu durumdan oluşan hadise ise, kendi düşüncesi ve mantığı doğrultusunda değil  doğruları matematiksel somut ve matematiksel  doğrultusunda bulunmaya çalışmak demektir.   İnsanın soyut  düşünce mantığı, matematiğin somut gerçeklerinin arkasında kalmıştır.   Bu zamana kadar   felsefeciler kendine ve düşüncesine saygısı çerçevesinde, kendi düşüncesini eleştirmişlerdir.  Doğru bir düşünce benimseyerek düşüncesinin doğrultusunda ilerlemiştir. Sonu gelmeyen bu cevapsız sorular neticesinde    felsefeciler kendilerini  sorulara bırakmışlardır.  Bunun sonucunda düşüncelerinden vaz geçip sorular dünyasında kaybolmuşlardır. En önemli ispatlarından biri "Materyalizm"dir.   Materyalizm de,  her olay matematiksel ve somut tesadüf ile meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Bir kaç   kelime  ile özetleyecek olursak; Felsefe insanın vereceği cevabı  soru kadar önemli görmeyen bir bilimin insan düşüncesine saygı duyulması beklemenin mantıksız olduğu gibi bu durum ise felsefenin insanoğluna verdiği  değerin bir ispatıdır.

Ateistin Sorusu ve Cevabı

felsefe

Soru: -İncil ve tevrat insanların korumasındaydı ve bu yüzden değiştirilebildi. Ancak Kran Allahın koruması altındadır.
Peki bu mükemmel yaratıcı bunların değiştirileceğini bilmiyomuydu.Yada onları insanlara bıraktı da neden sadece Kuranı kendi korumasına aldı.

Cevap:

Evet sizde hep neden ( cevapsız sorular ) olmuştur. Bu nedenler çoğaldıkça neden, dediğiniz nedenleri unuttunuz... Evet neden sadece bizim kitabımız bozulmadı diğerleri bozulmadı bu soruya direk olarak bakarsak ( sizin gibi ) evet oldukça zor ve sizin bakışınızla çok mantıklı...

Bildiğim kadarıyla ateistler çok bilgili okumuş biz müslümanlardan daha çok bizim dini ve çoğunu bilenler... ama sadece bilenler ( anlamak ) ile ( bilmek ) arasında çok fark olduğunu biliyorsunuz ama sonuç olarak anlamak ile bilmek arasındaki farkı sadece biliyorsunuz ama ( anlamıyorsunuz ) bunun gibi.... Düşün öğretmenin bir sınav yapıyor seni ve zor bir soru soruyor. a, b , c şıkkı oluyor doğru her zaman bir tanedir değilmi... 2 çelişkili örneklerle seni yanıltmaya çalısıyor ( hoca gözünden çünkü doğruyu bilmeyi haketmen lazım ) ve çelişkili kelime yada soru oyunlarıyla seni doğru sorudan uzaklaştırmak veya doğruyu tamamiyle bulman için yanlışlara çelişkiler VE doğruya sadece doğru izlenimi veriyor.. Burada ki hocanın amacı aslında seni sınıfta bırakmak değil..... Senin hak edip bir üst seviyeye çıkman için, senin iyiliğin için sınav etmiyor mu?? Her şeyin sahibi Allah'ımız bizi de boş boşuna ve kolay olarak bazı şeyleri elde etmek için yollamadı bir sınav halindeyiz kimisi, takdir alıyor, kimi teşekkür, kimisi geçiyor, kimisi kalıyor ancak biraz cezasını çekip geçiyor ama sizler sınava bomboş bir kağıtla çıkıyorsunuz ve ne kadar üniversite mezunu, prof da olsanız birinci sınıfı bile geçemiyorsunuz...

Neden incil ve diğer kitapları korumadı dediniz, yazdım anlamadınız bunu çok iyi biliyorum ama farkımız ben anlamadığınızı çok iyi bildiğim gibi anlamadığınızı anladığım için sizin gibi bilipte anlamadığınızın çok ötesindeyim ne kadar günahkar alcak, lanet, yaratıcıma, Allah'ıma kul olmadığım halde, Yüce Yaratanım bana varlığını hissetmemi, bulmamı, ona kul, köle olmamı nasip ettiği için ve cehenneminde sonsuza kadar yaksa bile, benden razı olmasını her zaman isterim.. Aslında bizlerin istediği ne cennet, ne başka bir şey gerçekten, gerçek, Allah'ın bizleri sevmesi bizden razı olması, O Güzelo O yüce ve kelimelere sığdıramayacağım Allah'ımızın bizi sevmesi, razı olması yeter. İNŞ.

Kusura bakmayın konu biraz kaydı ama tutamadım kendimi. Yukarıda sınav dedik, Kimse kimseye çalışmadan para, ekmek vermiyor.. En basit örnek ile sizler ateistler çok bilgil ve çok bilir dersiniz.. Siz bu bilgiyi direk mi aldınız deneme yanılma yöntemleri ile fiziğin ve diğer bilimlerin farkına varmadınız mı yani gerçek anlamda size çelişkili gelen olayların çelişkileri ile siz gerçeğe gitmeniz mi... Sizin sorunuzun cevabı aslında net olarak bu sizin ilahlaştırdığınız.. Bilim kuralları, kavramları, hidrojen veya neyse siz daha iyi bilirsiniz.. Siz var olanı yok göstermek için bütün işlevleri ve varoluşumuzun sebebi olarak o maddeyi veya mahlukatı öne çıkarmadınız mı ateist en bilinen tabiri ile yaratıcının var olmadığını kabul etmek ama siz var olmayan bir şeyi yok olarak göstermek için savunduğunuz oluşumun varlığını bir yönden ispatlıyorsunuz evet o dediğiniz madde var ama onu yaratanda var O'da Allah ( c.c.) ancak sizin sorduğunuz sorunun cevabını verdiğimi düşünüyorum tatmin olmadıysanız nefesimin sonuna kadar tartışırım ve çelişkisiz.. Bir gr bile beyinsizliğimle mantıklı şeyler sizlere söyleyebildim.. Ama siz deki o kocaman beyin ile hep mantsız kavramları savundunuz.. Buradaki olay önemli olan aslında beyinin büyüklüğü yada bilmek değil, ne kadar olursa olsun beyin onu benim yaptığım gibi bir gr bile kullanabilmek inanın bu kadar bile Allah'a iman etmeye yetiyor..

Dedim ya; siz Allah'ın yokluğunu savunurken maddenin varlığını ispatlamaya çalışıyosunuz ama buradaki en büyük akılsızlık zaten dediğiniz madde var, biz de yok demiyoruz.. Fakat size varlığı olan bir şeyler varlığı olmadığını savunduğunuz Allah'ımıza yok diyerek zaten olan bilinen ve kabul edilen bir şeyi her şey o şekilde oldu diyerek, siz, siz, siz onu Tanrı edinmiyormusunuz........ sizin felsefeniz de ateistlik tanrısızlıksa neden davanıza sadık değilsizniz madem öyle o kim. Tesadüfse nasıl bir tesadüf bu eğer o madde o oluşumlardan olduysa bunun bir başlangıcı yokmudur? sizin düşüncenizle başlatan ve oluturan belkde senin saçmalamana neden olan odur. Ama şunu unutmayın her başlangıcın sonu vardır.. Ve şunu unutmayın... Allah tekdir.. Başlangıcı ve Sonu yoktur.... Bu son iki kelimelik söz sadece yeter.. sizin sorunuzun artık bir anlamı kalmadı her şeyini yitirdi. SİZİN GİBİ

Ateizm

Ateizm

felsefe
Ateizm ya da tanrıtanımazlık, tüm tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği akıl yoluyla açıklamayı kabul eden bir felsefi düşünce akımı.
Ateistler; bazen "tanrıtanımaz" kelimesiyle anılsalar da,[1] bu isimlendirme var olan bir tanrıyı reddetme fikrine atıfta bulunduğu için ateistler tarafından kabul görmez. Ateizm inanç koşullanmalarını, hayalî yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısıyla tanrının yanı sıra tüm metafizik inançlar ve tüm ruhanî varlıklar da reddedilir.[2]
Kelime anlamında da belirtildiği üzere; ateizm, din ile ilgili bir kavram değil, tanrı ile ilgili bir kavramdır. Dinlerin varlığı, dinlerin tanımının ne olduğu, dinlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu ateizmin konusu ve tartışma alanı dışındadır. Ateizm, her tür metafiziği reddettiği için, kendini metafizik öğeler üzerinden temellendiren dinlerin metafizik boyutlarını da reddeder. Yani bu, özellikle dinlere karşı sergilenen bir duruş değil, genel olarak tüm metafizik inanışlara karşı bir duruştur.
Ateizm sıklıkla "dinsizlik" ile özdeşleştirilse de, Budizm gibi bazı Uzakdoğu dinlerinde de "yaratıcı" anlamında bir tanrının varlığına rastlanmaz.[3] Bu yönüyle de ateizm ile dinsizlik birebir örtüşmez. Deist akımlara bakıldığında da, tanrıya inancın olduğu ancak dinlerin kabul edilmediği görülür.[4]
Ateizm, anti-teizm yani teizm karşıtı demek değildir ve bir "tepkisellik" anlamı içermez, zira metafizik öğelerin "var olmadığını" savunmak için metafizik öğelerin "var olması" gerekmez. Ateizm, yalnızca bir "durum" ifadesidir. Sadece tanrı veya tanrıların ve metafizik öğelerin var olmadığını söyler.
Ateizm; yaratıcı ve müdaheleci bir tanrıyı kabul eden teizmden,[5] yaratıcı ancak müdahaleci olmayan bir tanrıyı kabul eden deizmden,[6] tanrının evrenin kendisi olduğunu savunan panteizmden ve tanrının hem evrenin kendisi hem de evrenin ötesinde (aşkın) olduğunu savunan panenteizmden; ayrıca, tanrının varlığı ve yokluğu konusundaki soruları "cevaplandırılamaz" diyerek cevapsız bırakan agnostizmden; tanrıyı, "kesin olarak" reddetmesiyle ayrılır.[7]
Günümüzde, dünya nüfusunun % 2,3’ü kendini ateist, %11,9’u teist olmayan (non-theist) olarak tanımlamaktadır.[8] Bu oran Rusya’da %48’in üzerine çıkmakta, Japonya’da ise %64 ila %65 arasında seyretmektedir. Avrupa Birliğinde oran, %6 ile İtalya ve %85 ile İsveç arasında değişkenlik göstermektedir.[9] 2006 yılı istatistiklerine göre ise Türkiye'de ise bu oran %2,5-%3 arasındadır.[10]

Ateist

Ateist, tanrı veya tanrıların varlığını hayal ürünü bulan kişidir. Ateizm bir inanç değildir. Çoğu zaman yanlış ifade edildiği şekli ile (tanrıtanımaz kelimesinde olduğu gibi) tanrıyı inkar eden kişi değildir. Çünkü "inkar" varolan bir şeyin reddedilmesi anlamı taşır, oysa ki ateistlere göre tanrı varolmadığı için onun "inkar edilmesi" de yanlış bir terminolojik kullanım olacaktır..

Kaynak >>   http://tr.wikipedia.org/wiki/Ateizm

Kendi görüşümüz:  Son 15 yıl boyunca  ateist  dediğimiz varlıklar çoğalmaya başladı,  ama  sadece    az biraz çoğaldı milyarda belki  50 yada  daha az kesimi. Bundan  40 - 50 sene  öncesinde      ben ateistim, Allah'ım yok, yaratanım yok diyen kesimleri pek duyamazdık. Bunun iki nedeni var:  Bir ve ikinci nedeni teknoloji ile  bağlantılı. Teknolojinin gelişmesi ve bilimin  sıra dışı  icatlar çıkarması ve   dünyanın  uzay çağına gelmesi, bilgili insanları hatta bu gelişmeye  öncülük eden   insanların kafalarını karıştırdı. Özellikle  bilime kendini adamış insanları,     bildikçe  Allah  öğrettikçe  o öğrendi ama  öğrendikçe  Allah'ını kaybetti... Her şeyi  bilim ile  yaptığını sanarak suçu  ilime, bilime attı. Dediki: her şeyi aslında ben bilimin sayesinde yaptım dünya, gezegenler ve biyolojik kavramlar sadece  hidrojen veya hangisini diyorsanız o ile oldu diye saçmalarsınız. Biz de deriz ki Allah doğmadı, doğrulmadı ve hiç bir şey yokken o vardı ve her şey onun emri ile oldu. Siz  Allah'ın varlığını kabul etmiyorsunuz, belkide göremediğiniz den yada hissedemediğinizden veya kabullenemediğiniz den... O kadar büyük ve Yüce ve eşi benzeri olmayan Yaratıcının sizin yaratıcınız olmasını kabullenemiyorsunuz belkide....  Suçu atıyorsunuz hidrojene, hangi elementi tanrı görüyorsanız... Hangi isim,  hangi ad, hangi isimsiz, hangi savunduğunuz   aslında görünmez ama  varlığını hissettiren fizik konunlarını siz zaten ilahlaştırmışsınız kendi  beyninizde. Ve sizin bu halinizin adı ateist olmuş ama anlamı ile sizin düşüncelerinizde çok çelişki var. ateist ( baş harfini bile  kelime  başında büyük yazmam gerekiyor o kadar saygı duymuyorum ki size küçük harfle aşağılıyorum )  Siz  tanrı yok olarak kabul edersiniz ancak var olan bir  Allah'ımızın  yok olduğunu ispatlama çabasından  bir türlü vaz geçemediniz.. Olmayan bir şeyi inkar edemezsiniz, bu  yüzden bir varlığın olmadığını ispat etmek için, gene var olan bir şeyi öne sürerek, örneğin ( hidrojen )  tanrılaştırıp her şey onun sayesinde olmuş diyerek zaten bir yandan  gerçek Allah'ı inkar ederek, sahte tanrıları    beyniniz de   canlandırıyorsunuz. 

Dedim ya: ateistlik  aslında kabullenememek, anlamamak, anlasada anlamamak..  Sadece  yedirememek kendine varlığına neden olan çok büyük yaratıcının olacağına, olmayan  insansızlığına, karaktersizliğine, kitapsızlığına. Aslında ateistlik asiliktir..  Allah'ına, yaratıcısına olan asiliğidir.  O'nun büyüklüğünü kabullenemeyip ( Şeytan) misali nefsinin dediklerini yapan Cahil  ( Ebu Cehil )  gibi bilgili ama Cahil, gerçek anlamda cahil olan kişidir.

Bir  çok yerde denk gelebilirsiniz, ateist gruplara  bunlar  azınlıktır ama, kimileri   söyler, kimileri söylemez..  Genel olarak bu kesim bilime kendini adamış insanlar   çok bilgili,  çok bilen gibi gözüken teknolojinin gelişmesin de, eğitim de,   bir çok   düşünceler de   çok iyi bilen olarak gözükürler ve çok bildiklerini sanarlar... Zaten kendileri de öyle der: Duydum bir yerde...  Şunu diyor varlıksız; Biz ateistler çok bilgili, çok bilen, ilim de , bilim de, en iyi seviyeye geldik, ve  zaten bilmeden ateist olunmaz,  çok bilmek lazım, bilimi ve bilimi..... Evet bilgilisiniz, biliyorsunuz gerçekten biliyorsunuz atomu parçalara da ayırdınız..... Ancak bilmek sadece yetmiyor. Bilgi aslında çok tehlikeli bir güçtür iyi yönde de  kötü  yönde de kullanabilirsiniz, silah gibidir. Fakat silahın namlusunu kendinize çevirerek bilginizi tek bir  hamle ile bitirdiniz.  Allah verir insana  ilim,  kör  cahil anlar ki  her şey bu o dediğimizden oldu ama akıllı insan anlar ki buna o gücü veren çok yüce yaratıcı vardır ve  bilgisiyle Allah'ını  daha iyi bulur ve tanır, cahil olan  tam tersini bütün her şeyi Allah'ın emrinde olan basit bir maddeye bağlar her ne kadar tanrı yok deseler de gerçek Allah'ı inkar ederken savunduğu basit düşüncesinin kulu olduklarının farkında bile  değiller....

Sizlere soruyorum, olmayan bir şeyi insanlar neden bu yok diye  savunmaya  çalışşınlar.. Yok Yoktur ve olmayan bir şeyin varlığıda olmaz,  zaten varlığı olmayan bir şeyi inkar etmek için inkar edecek inkarınız olmaz.. Bu noktada şu oluyor; Allah var ve ufacık bir insan kırıntısı ve delirmiş insan müsvetteleri  ilk fikri kim ortaya atmışşa onu savunarak ne kadar, Yaratıcımız yok  dese de her kelimesinde  Allah'ın varlığını bizlere ispat ediyor..  Çünkü Allah var ve bunu  o kişide  biliyor.. Ancak  kabullenemiyor... Yediremiyor....Basitliğine.......  

Teknoloji geliştikçe 1. yönden  sayısı artmıştı atistlerin bilime dayamışlardı her  şeyi. İkinci kesim ateist  daha beter ateist internet ortamında bildikleriyle  oluşan  kavram.. Orada burada okudukları ile Allah'ını inkar edenlerin sayısı gene teknoloji ile  internet bilgisayar ve orada ki yazılanlar ile çoğaldı aslında gerçekten Allah yok diyemiyordu,  beş kuruş etmez zeka kırıntısı ile Allah'ı düşünerek düşünce ile yaratıcısını bulmaya çalıştı derinlere indi, indi, indi ve kayboldu  derinliklerde ve Allah'ını kaybetti.. Çünkü beyin sınırlıdır.. her şeyi kavrayamaz ve bilemez.. Düşüncelerin sonucunda beyin artık daha derinlere inemedi ve pes etti. Kaba tabir ile "Yeter benden bu kadar" diyerek işin içinden sıyrılarak  işlevini durdurarak bütün beyinsizliği insanın nefsine verdi ve söz artık nefiste oldu ne derse o oldu.. Beyin artık sustu, Nefis devreye  girdi ve yok dedi, yok dedi, yok dedi,  yok dedi ve sizin  için yok olarak düşncelere  düştü. Ancak ateistler  Kur'an-ı Kerimi bir çok müslümandan daha çok okumuş ve bizim dinimizi bizden daha çok bilmiş derinlere inmiş olabilirsiniz bu gerçek.. Fakat bildikçe  sapıttınız, bu   gizemi bu evresenllik ve bu sonsuzluğu idrak edemediniz bidiniz, bildiniz, bildiniz ve çok çok bildiniz biliyorsunuz.... Ama..... ( anlamadınız )........... Bilmek yetmiyor bilmenin ötesinde anlamak bilginin ötesindedir. Bilipte yapmamak vardı hani bilirsiniz. Misal  sigara içmek zararlıdır ve bilirsiniz, ancak içersiniz ve bildiğinizin bir anlamı olmaz çünkü bildiğiniz gerçeği yokmuş gibi davranarak varmış gibi içtiğiniz den..... Çünkü gerçektir ve zehirler bunun farkına varırsınız  zamanla ve ölüm geldiğinde.... Tıpkı ölüm gibi, geldiğinde ölüm.... ölüm....  Varolması için görmek gerekse sizin için öldüğünüz de gerçekleri bütün çıplaklığı ile göreceksin  ama gördüğün gerçekler ve inanmadığın gerçekliğin gerçekliği  hiç bir  zaman seni kurtaramayacak....


Yazar: Tunahan

Felsefi Kitaplar



JOSTEİN GAARDER - SOFİE'NİN DÜNYASI

Platon (Eflatun) - DEVLET

Satılık Filozoflar - Balıkçı veya Ölüler Canlanınca

Chuck Palahniuk - Tıkanma

Totem ve Tabu Sigmund Freud

Metazfizik üzerine Konuşma Leibniz

Gübneş Ülkesi Tommaso Campanella

Duvar Jean Paul Sartre

Devlet Platon

Allah Felsefe ve Bilim

Sokratesin Savunması

Nietzsche Ağladığında

Sofie'nin Dünyası

Tanrı Yanılgısı, Richard Dawkins

Yanılmışım, Tanrı Varmış.

Georges Politzer - Felsefenin Başlangıç İlkeleri

Georges Politzer - Felsefenin Temel İlkeleri

Felsefi Sözler

sözler







"Düşünüyorumda düşüncelerin en güzeli senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken düşündüğünü düşünmek olsa gerek diye düşünüyorum."

"Hayatta varolduğu için düşlenen şeyler vardır ve düşlendiği için varolacak şeyler..."
(Henri Frederic Blanc-Uyku İmparatorluğu)

"İnsanların gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez."
(Crow kabilesi)

"Geçmiş dert için yakınmak ,yeni dert edinmektir."
(Shakespear)

"İnsanların umudunu kırma..belki de sahip olduğu tek şey odur."

"Söz ağzınızdan çıktımı size hakim olur. Söylemedikçe siz ona hakim olursunuz."

"Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir."
(John Christian)

"Dosttan bol şeyde yok dünyada,dosttan bulunmaz şeyde."
(La Fontaine)

"Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşün."
(DANTE)

"Dertli olmanın sırrı, dertli olup olmadığımızı düşünecek kadar boş vakte sahip olmamızdır."
(BERNARD SHAW)

"Aslında hiçbirşey iyi veya kötü değildir. Herşey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır."
(SHAKESPEARE)

"Hayata en önemli şey kazançlarınızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur."
(WILLIAM BOLITH)

"Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsaydık hayat ne kadar güzel olurdu."
(RENAN)

"Hayata yapılacak o kadar çok hata varki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok"
(SARTRE)

"Herkes hazza kosar,cok azı onun basında beklemeyi bilir."

"Ben sana bir elma versem, sen bana bir elma versen, bende bir elma, sende bir elma olur.
Ben sana bir bilgi versem, sen bana bir bilgi versen, bende iki BİLGİ, sende iki BİLGİ olur."
(KONFİÇYUS)

"Ölümle hiçbir zaman karşılaşmayacaksın. Ölüm varsa sen yoksun, sen varsan ölüm yok. O halde ölümden korkmak ahmaklıktır."

"bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir."
(Çin? Atasözü)

"Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur."
(Arap Atasözü)

"Bilmediğini bilenin arkasından gidin, bilmediğini bilmeyeni uyarın, bilmediğini bilene öğretin, bilmediğini bilmeyenden kaçının."
(Conficius)

"Gençliğinde bilgi ağacı dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz."
(Seneca)

"Üzüntü kendi kendini giderir, ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağınız birinin olması gerekir."
(Mark Twain)

"Konfor, bir misafir olarak gelir, gitmemek için elinden geleni yapar, sonunda bizi esir ederek kalır."
(Lee S. Bickmore)

"Bencillik dostluğun zehiridir."
(Balzac)

"Bizi esas yoran yaptığımız iş değil, yapmadan kenarda bıraktığmız işlerdir."
(Ebner-Eschenbach)

"Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin."
(Huang-Çe)

"İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar."
(Newton)

"Çektiğimiz sıkıntı parasızlık sıkıntısı değil, bilgi sıkıntısıdır."
(İ. İnönü)

"Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir."
(Emerson)

"Asla herşeyi bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsan da "ben cahilim" diyebilecek cesaretin daima olsun. "
(Ivan Pavlov)

"Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir."
(Lao-tzu)

"Eğitim sadece okumak değildir. Okudukları üzerinde düşünebilmek yeteneğidir."
(Hilty)

"Başka birinin sizin kadar iyi yapabileceği bir şeyi bırakın o yapsın, siz yapmayın."
(Andre Gide)

"Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın."
(Dale Carnegie)

"Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da. Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir."
(Cenap Şahabettin)

"Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder."
(İbni Sina)

"Akıllı bir kimse düşmanından akıl öğrenmeyi ihmal etmez."
(Beydaba)

"Öyle horozlar var ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar."
(L. Dumont)

"Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir."
(T. Lowell)

"İnsan, ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayasını gözler göremez."
(Exupery)

"Boş bir çuval dik durmaz."
(Benjamin Franklin)

"Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur."
(N. F. Kısakürek)

"Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın sebebidir."
(W. E. Channing)

"İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır."
(V. Hugo)

"Buluş, başkalarıyla aynı şeye bakıp, farklı düşünebilenler tarafından yapılır."
(A.S. Gyorgyi)

"Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır."
(F. Bacon)

"Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer."
(Tolstoy)

"İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler."
(Montaigne)

"Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi."
(Allen)

"Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler."
(Çin Atasözü)

"Çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız bir dilimiz vardır."
(Diogenes)

"Memleketin nasıl yönetildiğini anlamak mı istiyorsunuz;onun müziğine kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum vardır, orada adalet ve erdem hüküm sürer."
(Konfüçyus)

"En büyük düşman, benliğinizin dışında değil içindedir."
(R. Rolland)

"Bütün günler ölüme gider, son gün varır."
(Montaigne)

"Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir."
(Pascal)

Filozoflar



John Locke (1632-1704)
[Metafizik, Epistemoloji]

18.yy’ın en önemli materyalist düşünürlerinden biri. Avrupa’daki aydınlanma çağının ilk kurucusu olarak da biliniyor. Locke, gelenek ve otoriteden kurtulmak gerektiğini, insan hayatına sadece aklın kılavuzluk edebileceğini ve sezgisel olarak insanların bir bilgiye sahip olmadığını söyler. Bu düşünceleriyle de Locke Liberalizmin öncüsü kabul edilir. Locke’a göre özgürlükler çok önemlidir. Bir insanın özgürlüğü, diğer kişinin özgürlüğünü kısıtladığı noktada bitmelidir. Hükümetlere, insan hürriyetine ve yargı bağımsızlığına önem verir. Descartes’dan etkilenmiş ama düşünceleri ona hiç bir zaman tam olarak benzememiştir.

Epikuros(Epikür) (341-270)
[Metaryalizm]

Ahlak Felsefesinin en önemli düşünürlerinden biri. Felsefesinin ana fikri “mutluluk”. İnsan hayatının temel amacının “Mutluluğa ulaşmak”olduğunu öne sürer. Bu yol ona göre doğru “yol”dur. Mantık da doğru yola giderken kullanılması gereken bir araçtır. Epikür’e göre insan tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Buna da ancak önyargı ve kuruntulardan kurtularak ulaşılacağına inanır. İnsanlar da dahil, dünya’daki herşeyin atomlardan meydana geldiğini savunur. Ölünce de yok olunacağına inanır. Tanrı ve ölüm ile ilgili en önemli sözü: “Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur”.

Kıbrıslı Zenon (Citium) (335-263)
[Stoacılık]

Listede bulunan diğer isimlere göre daha az tanıdık bir isim Kıbrıslı Zenon. Ama o Stoa felsefe okulunun kurucusudur. Stoa felsefesinde mutluluk dış koşullarda aranmamalı, doğaya uygun yaşanmalıdır. Ayrıca Stoacılar dünya vatandaşlığını da savunurlar. Kıbrıslı Zenon’a göre gerçek olan herşey maddedir. Zenon, evrenin hareket halinde olan bir maddde olduğunu söyler. Bu madde de ateştir. Ateş heryere girer ve dağılır. Tanrıya inanır. Zenon’a göre Tanrı doğanın içindeki akıl ve rasyonel güçtür. Ona göre insan ruhunun en iyi ifadesi “akıldır”.


İbn-i Sina (980-1037)
[Tasavvufi Anlayış]

İbn-i Sina hem bir filozof, hem hekim hem de bir bilimadamıdır. İbn-i Sina’ya göre her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden ,altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. Deneycilikle akılcılığı birleştirir, Tasavvuf alanında da çalışır. İbn-i Sina mantığı psikolojiden çıkarıp düşünce kanunlarını psikoloji üzerine kurmuştur. İbn-i Sina’nın Aristonun öğretisi olduğu tümdengelim yoluyla sonuç çıkarma çözümlemeleri İslam Ortaçağında klasik olmuş, sonraki mantıkçılara da ışık tutmuştur.İbn-i Sinaya göre insanın tanrısal olanla bağlantıya geçmesinin yolunun bir çeşit manevi sezgiyle olduğunu düşünür. Filozofa göre iyilik , yetkinlik ve mutluluk fikrinin doğması için kötülüğün olması gereklidir. Böylece mutlu olmak isteyen insanın önce ruhunu temizlemesi gerektiğine inanır. İbn-i Sina’nın eserleri 12.yy’da Latinceye çevrilmeye başlamış, bazı eserleri Batı’da Üniversitelerin temel ders kitapları olarak okutulmuştur.


Thomas Aquinas (1225-1274)

[Skolastik Felsefe, Epistemoloji]
Ünlü Hristiyan Filozof. Kilise öğretisindeki çelişkileri ve Hristiyan inancını sistemleştirmekle uğraşmıştır. Eski bilgileri sentezlerken yardım aldığı kişi Aristoteles ve felsefesi olmuştur. Thomas’ın Tanrı’nın varlığı ile ilgili görüşleri 1917′de Kilise’nin yasası kabul edilmiştir.


Konfüçyüs (551-479)
[Antik çağ, Etik Felsefe]

Konfüçyüs’ün ana teması insancıl olmaktır. Buna ulaşmanın yolu da diğer insanlara ve atalarımıza saygı duymaktır. “İyi” insan dünyayla uyum içinde yaşayan insandır. Konfüçyüs’ün öğrencileri ile yaptığı konuşmaları toplayan analektler, Çin edebiyatının 13 klasik eserinden biri sayılmaktadır. Onun için 4 temel esas vardır.
1. Ana-babaya saygı
2. Merhamet
3. Adalet
4. Ayinler
O bu 4 erdeme ulaşmanın çok zor olduğunu ama herkesin bunun için çaba göstermesi gerektiğini söyler. Ayrıca “Bilgi”yi en önemli araç olarak görür.

Rene Descartes (1596-1650)
[Kartezyenizm]

Fransız Filozof, Batı düşüncesinin en önemli düşünürlerinden biri. Modern Psikolojinin ve Matematiğin kurucusu olarak bilinir. Batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu. Buna göre öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, inandığının hepsini birden büsbütün silerek, her şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı. Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yaptı. Sıkça duyduğumuz “Düşünüyorum Öyleyse Varım” (Cogito ergo sum) sözünün mimarıdır.
+Descartes'in temellendirmesi.
Örneğin elimizde bulunan kırmızı bir elma düşünelim.Gerçekten var mıdır, var ise kırmızı mıdır, veya boyutu o kadar mıdır? Descartes'e göre yanıltıcı duyu organları bizi bu elmanın doğru bilgisine götürmeyebilir. İşte bu şüphe durumu Descartes i "Cogito ergo sum" a götürmüştür. Şüphe ederek durumu şüphe edemeyeceği son noktaya kadar götürmüştür. Artık kesin bir şey varsa o da şüphe ettiğidir. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmemiz ise var olduğumuzun kanıtıdır. Ve son tahlilde "Düşünüyorum, öyleyse varım".

Plato (Eflatun) (427-347)
[Epistemoloji]

Çok önemli bir Yunan Filozofu. Batı Dünyasının ilk yüksek öğretim kurumu olan “Atina Akademisinin” kurucusu. Eflatun, Sokrates’in öğrencisidir. Bu nedenle de Sokrates gibi ahlakçı bir pencereden olaylara yaklaşmıştır. Buna göre insanların mutlu olması ancak erdemli bir hayat sürebilmesiyle mümkündür.Eflatun, hem doğada, hem de ahlak ve toplum yaşamında mutlak ve değişmez olanın peşinden koşmuştur.

Aristoteles (384-322)

Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli 2 filozofundan biri sayılır. Aristoteles’in en büyük başarısı bilimsel çalışmayı yöntemleştirmesidir. Aristoteles, ele aldığı her sorunu sistematik olarak inceler. Yani önce konuyla ilgili söylenenleri toplar sonra bu olgulara dayanarak kendi anlayışını oluşturur. Kurduğu kavramların sağlam, açık ve tutarlı olmaları yüzünden Aristoteles, iki bin yıl boyunca felsefenin büyük ustası sayılmıştır. Kendisi aynı zamanda bilim dilinin de yaratıcısıdır; bugünkü bilimsel kavramlarımızın ve terimlerimizin birçoğu onun formüllerinden çıkmıştır.

Sokrates (469-399)
[Epistemoloji]

Yunan felsefesi kurucularından. Sokrates, başta öğrencisi Platon olmak üzere Yunan gençleri üzerinde giderek kendisini taklit etmeye varan derecede yükselen bir etki yaratır. Ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Sokrates’in yaşamının en belirgin olaylarından biri MÖ 399 yılında hakkında açılan davadır. Platon'un Sokrates'in Savunması adlı eserinde anlattığı kadarıyla Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrates bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir.
+ Sokrates'in Savunmasından;
...Ey yargıçlar, ölüm karşısında umutsuz olmayın, ve pekinlikle bilin ki, ister bu yaşamda olsun isterse ölümden sonra, iyi bir insanın başına hiçbir kötülük gelemez. O ve onun olan hiçbirşey Tanrılar tarafından gözardı edilmez; ne de benim yaklaşan sonum yalnızca bir şans sonucunda olmuştur...
...Ayrılma saati geldi, ve kendi yollarımıza gidiyoruz; ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir...

Kaynak >>  http://www.frmtr.com/felsefe/4755018-dunyayi-degistiren-10-filozof.html

Ateist'e Verilen En Güzel Cevap

İslam

Ateist Nedir?

Ateistin Kısaca Tanımı:

Ateist'ler Yüce Allah'a inanmazlar. "Her şeyin  doğa kanunları ile varoluyor. Bir yaratıcı yoktur. Zaman ilerledikçe her şey şekil  değiştirmektedir derler. Ateistin    kısaca tanımı budur. Bir başka açıdan bakacak olursan Yaratıcısının var olmadığına her şeyin  tesadüfen oluştuğuna inanırlar. Halbuki  Hayatta tesadüfe yer yoktur. Bu kadar  beyinsizce ahmakça  düşüncenin sebebi düşünürün kafasının içinde gerçekten beyin olmadığıdır. Soruyorum size sizce bu  da bir tesadüf müdür?

Bir ateistin 3 tane sorusuna  verilen muhteşem cevaplar..

Genç bir çocuk yıllarca  ülke dışında eğitimini tamamlamak için yurtdışında yaşıyormus. Okulu bittikten sonra  anayurduna  gelen kişi ateist olarak geri döner. Kafasına takılan ateist olmasına neden olan 3 soru vardır  bu soruların cevabını her kimse sormuş ise de mantıklı  iyi bir cevap alamamıştır.  Bu durumdan dolayı kendini iyi kötü hisseden ve çıkmazlara giren biri olmuştur. Ailesi çocuklarını bu durumdan kurtarmak amacı ile  yaşadığı yerin büyük alimlerden  olan kişini huzuruna varmışlar.   Hoca ile genç arasında geçen dialog şöyledir:


Genç Çocuk: Kimsin sen? Sorularıma cevap verebilecek misin?
Hoca: Allah'ın bir kuluyum ve Onun izniyle sorularına cevap verebileceğim.

Delikanlı: Emin misin? Profösörler bile cevap veremedi bana.
Hoca: Allah'ın izniyle cevap vermeye çalışırım.

Genç Çocuk: 3 sorum var

1. Allah yaşıyor mu? öyle ise, şeklini bana göster.
2. Takdir (kader) nedir?
3. Eğer şeytan ateşten yaratıldıysa neden cehenneme yollanıyor, cehennemde ateş dolu değil mi? Ateş ateşi nasıl yaksın. Tanrı bunu düşünemedi mi?

Bu arada, aniden bizim hocamız delikanlının başı üzerinde bir saksı kırar.

Genç Çocuk: canı yana yana sorar; Neden sinirlendin ki?
Hoca: Sinirlenmedim. Bu benim üç soruna bir cevabım der.
Genç Çocuk: Hiç birşey anlamadım.
Hoca: Nasıl hissetin kendini saksıyı başında kırınca?
Genç Çocuk: Tabii ki, fena bir acı hissettim.
Hoca: Yani, acının varlığına inanıyor musun?
Genç Çocuk: Evet.
Hoca: Bana bu acının şeklini göster o zaman!
Genç Çocuk: Gösteremem.
Hoca: Bu benim ilk cevabım. Herkes Allah'ın varlığını hisseder ama Allah'ı göremez.

Hoca: Dün gece rüyanda benim başında saksı kırdığımı gördün mü?
Genç Çocuk: Hayır.
Hoca: Bugün böyle birşey ile karşılaşacağını hiç düşündün mü? Aklından geçti mi?
Genç Çocuk: Hayır.
Hoca: Bu işte takdirdir.(kader)

Hoca: Biz neyden yaratıldık? Topraktan yaratılmış değil miyiz?
Genç Çocuk: Evet böyle denir.
Hoca: E o zaman ? Saksıda topraktan yapılmadı mı? Allah isterse ateşten yaratılan şeytanı ateşin içinde cezalandıramaz mı?