-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

ATEİSTLERE SORU

ateistlere tokat gibi soru ve cevaplar 


ATEİSTLERE SORU:   ALLAH YOK DİYORSUNUZ ANLADIK! SİZ HENÜZ KAVRAYAMADINIZ  DURUMU.  CİDDİ BİR  ŞEY  DEMEK İSTİYORUM VE SADECE DÜŞÜNÜN.  ALLAH VAR  BİLİR MUSUNUZ?  SÜREKLİ YOQ  YOQ  DEMEYE GEREK (YOK !). SİZE  GÖRE GÖRMEDİĞİNİZE  YOK,  SENİN  O BAŞINDAKİ İKİ ÇİFT GÖZDEN İBARET OLDUĞUNu SANDIĞIN GÖZÜN VAR YA HAH O İŞTE GÖZÜNÜ  GÖREMEZSİN.  AYNA  OLMADAN.

GÖZÜNÜ GÖRDÜN MÜ? (AYNASIZ)

ANCAK HER GÖZ BAKSA DA HER KİŞİ  GÖRDÜKLERİ FARKLI FARKLI BELKİDE. BAKIN İDRAK  EDEMEYECEĞİNİZ  BU  KELİME  SİZİ   AŞsA DA SÖYLeyeceğim. BAZEN GÖRMEMEK GÖRMEK İLE EŞ DEĞERDİR. 

ALLAH'A HAŞA  YOK  YOK DİYE DİYE NE ÇOK ALLAH  DİYORSUNUZ...   SİZE GÖRE MADEM YOK?  O ZAMAN ALLAH'IN OLMADIĞINA NASIL KANAT GETİRDİN? KISACASI  ALLAH'IN  YOKLUĞUNU VE  İSMİNİ BİLDİĞİN HALDE  "YOK YOK" DİYORSUNUZ YA! ALLAH YOK İSE ALLAH'IN ADI VARLIĞINA İSPAT OLARAK  YETMEZ Mİ?

ALLAH'IN VARLIĞINI ALLAH DİYEREK  ZATEN İSPATLAMIŞ  OLUYORSUNUZ.  .  

KISACASI ALLAH YOK  DİYORSUNUZ? 


SORU: YOK MU? NE YOK?

ATEİST: ALLAH  YOK! (HAŞA)

- NASIL  YOK? 

ATEİST: GÖREMİYORUM GÖRMEDİĞİME İNANMAM.

-  NEYİ GÖREMİYORSUN?

ATEİST:  ALLAH'I (C.C)

-  ÇOK GARİP NEREDE  GÖREMEDİN?

ATEİST: HER YERDE ..

- HER YER NERESİDİR HER YER HİÇBİR YER Mİ

ATEİST: HİÇBİR YERDE  GÖREMEDİM! HER YERE BAKTIK. (MİSALİ)

-  SEN! HER YERE BAKACAĞINA HİÇBİR YERE BAKMASAYDIN.  NASIL  OLSA SİZİN HER YER DEDİĞİNİZ HER ZAMAN HER YERİ HİÇBİR YER İLE KARIŞTIRIYOR OLMAYASANIZ.

ATEİST:  dÜŞÜNMEYE  BAŞLAR...

- BAZEN DERLER YA;  HER YERE BAKTIK HİÇBİR YERDE YOK!  HER YERE  BAKIP VE HİÇBİR YERDE  YOK DEMEK GİBİ SİZİN  BU VIZILTINIZ.  HER YERİ ANLADIKTA HİÇ BİR YERDE OLMADIĞINI HER YERE Mİ SORDUNUZ?  YOKSA HİÇBİRYERİ BULAMADINIZ BU YÜZDEN HER YERE BAKTINIZ SANIRIM? SİZ BİZE  HİÇ BİR YER NEDİR  AÇIKLAYIN BİZ DE SİZE HER YERİ TEK CÜMLE İLE  ÖZETLEYELİM. 

GARİP OLAN  BİRÇOK KİŞİNİN  KULLANDIĞI  TABİR SANIRIM YANLIŞ.   BİR EŞYANIZ KAYBOLUR  VE ARARSINIZ  ALLAH ALLAH  HER YERE BAKTIM NASIL OLURDA HİÇ BİR YERDE YOK.  BU DURUMDA HER  HİÇ OLURKEN HİÇ HER OLUYOR İSE HER BİRİNİZE HER ZAMAN, HERKES , HER DEFASINDA, HER KİMSE? HER KİM? HER KİMSE Mİ? HERKES ALLAH'A İNANIYOR.  HİÇ KİMSE İSTE O İNANMADIĞINI VURGULUYOR?

???; İNANMADIĞINIZI  DİLE  GETİREREK BU İNANDIRMA  ÇABANIZ NEY'İN TIRMOLOJİSİDİR? 

GARİP Kİ:  İNANMIYORSUNUZ VE İNANDIRMAK İÇİN BİRÇOK  ÇABA.  KISACASI İNANMAYAN KİŞİ NEYİ İNANDIRMAYA  ÇALIŞIYOR? ALLAH'A   İNANMIYORSUN? PEKİ  ZIRTOLOJİK BEYİNLER :) İNANMADIĞINI İNANDIRMAK TAM BUDALACA. ATEİSTLİĞİN KISACA ÖZETİ: İNANMAMAYA  DELİ  GİBİ İNANMANIN BİZ CE Kİ ADI. YA SİZCE? 

SİZ İNANMADIĞINIZA NASIL İNANIYORSUNUZ? CEVAP VERECEKSİNİZ SAYGI ÇERÇEVESİNDE MANEVİ  DEĞERLERİMİZE  SAYGISIZLIK   FALAN  YAPMAYIN. SİZ BİLİMCE CEVAPLARDA VEREBİLİRSİNİZ. ANCAK BİLİM,  İLİM, B İLİM Mİ? BİLİMİ SİZ  YANLIŞ  ANLAMIŞSINIZ. BİLİMİ BİLMEDEN BİLİM  ADAMI   EDASI GİBİ  BİR İLİMDEN BAHSEDİYORSUNUZ. O BİLİMSE DİĞERİ İLİMDİR. İLİMİ BİLİYOR MUSUNUZ?  İLİM  DİYİNCE AKLINIZA ŞEHİR GELMESİN. 

İLİM İLİMDİR. İLİME ULAŞMAK İSTERSEN BİLİMİN İLİME HANGİSİ İLE GİRİŞ  YAPMAK İSTERSİN?

BİLİMİN NE DERECE  YETERLİ?  YAHUT İLİM BİLİME, BİLİM  İLİME, HAYDE SEN BİLİMİNLE BİZ  İLİM İLE BİLİME BEYİN   YAKAN DÜŞÜNCELER  İLE İLİMİN VE BİLİMİN TEK FARKI İLİM İLİMDİR. BİLİM BİLİMDİR. TEK FARK BUYSA NE ANLADIN Kİ?  HAYIRDIR.  HAYIR MI? NEYSE BUNDA DA BİR HAYIR VARDIR.  BAK <<<<<

ATESİT: 


HALA DÜŞÜNÜYORUM

DÜŞÜNMEYEN İNSANLARA, DÜŞÜNMENİN NASIL DÜŞÜNÜLENECEĞİNİ TAHAYÜLLÜMDE FİKREYLEDİM Kİ; O VAKİT OLDU HALA DÜŞÜNÜYORUM!

Düşünebilmek!

DÜŞÜNMEYİ BİLMEYEN İNSAN NE ÇOK! NASIL DÜŞÜNECEĞİNİ KEŞKE DÜŞÜNEBİLSE!

ATOMDAN DAHA KÜÇÜK NE VAR.

DÜŞÜNMEYİ  DÜŞÜNMEDEN  DÜŞÜNMEYE   BALAYAMAZSIN.


Hayal Gücünü kullanmayı becerebilmen için önce düşünmeyi düşünebilmen gerek ve bu sizler için çok zor.Çünkü neyi düşüneceğini dahi bilmiyen bir insan neyi düşümneceğini düşünmeye başladığı neyi düşünmediğini düşünerek sadece düşünür bu düşünceye ibolojide her şeyi düşünmeyi deneyen aslında hiç bir şeyi düşünemediğini düşşünemeycek kadar fazla düşünmüştür. Düşünmeyi becermek o kadar zor ki düşnmeden önce düşünmeyen kişi düşünmeye henüz başlayamamıştır. Arafta kalmış kendini dahi sanan düşüncelerini dahi düşüncelerine düşündüremeyen düşünen adam neyi neden niye niçin ne sebeple düşünmemeyi düşünerek hiç bir şeyi dahi düşünemeyerek sürekli düşünmeye çabalar çırpndıkça düşünemediklerinde batar boğulur.Çünkü O KİŞİLER DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNMEDEN DÜŞÜNMEYE BAŞLAYAN DÜŞÜNEMEDİKLERİNİ BİLE DÜŞÜNEMDEN DÜŞÜNEREK DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SANDIĞINI BİLE DÜŞÜNEMEMİŞTİR Kİ, İŞTE İBOLOJİ DE DÜŞÜNMEYE ÇOKÖNEM VERİLİR. nE YAZIK Kİ DÜŞÜNMEYİ İNSANLARA DÜŞÜNDÜREMEYEN İBOLOJİ DÜŞÜNDÜKTEN SONRA DÜŞÜNMEYE BAŞLAYAN KİŞİLERE DÜŞNDÜKTEN SONRA DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNDÜRMEYİ BAŞARAMADIĞI İÇİN DÜŞÜNCELERİN İÇİNDE ARAFA GİREN KİŞİLERİ DÜŞÜNCENİN DAR CEMBERİNDEN NEYİ DÜŞÜNECEĞİNİ DÜŞÜNMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜRMEKTEN VAZ GEÇİP DÜŞÜNMEYE DEVAM EDEREK., DÜŞÜNMEYE BAŞLAMADAN ÖNCEDE DÜŞÜNEREK DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜNDÜĞĞÜNE ÇAPRAZLAYARAK DİKEY 43 DERECE EĞİMDE YATAY BİÇİMDE ENLEMESİNE DÜŞNCELERİNE DÜŞÜNMEYİ ÖĞRETEN VE DÜŞÜNREK DÜŞÜNMEDİĞİ İÇİN DÜŞÜNDÜREMEDİĞİ İÇİN DÜŞÜNCELERİN GENLEŞMESİ İLE YOĞUNLAŞMAYA BAŞLADIĞINI FARK ETTİĞİNDE DÜŞÜNCELERİ ARASINDA UNUTULAN DÜŞÜNMEK NEYDİ DÜŞÜNCESİ İLE HAYAL GÜCÜ İLE DÜŞÜNCELERİNE KOMUT VERMEYE BAŞLAR DÜŞÜNCELERİDE ÖYLE BİR DÜŞÜNÜR Kİ İLKDIMI ATARAK DÜŞÜNMEYİ DÜŞÜNEREK DÜŞÜNMEYİ DŞÜNEREK DÜŞÜNDE UNUTAN HAYALGÜCÜNDE ATOMLARINA AYIRAN NÖTRONLARINA KADAR VE DEVAMLA Elektron; Nötron; Proton VS. DERKEN


DÜŞÜNCESİNİ DEVREYE SKARAK HAYALGÜVÜNÜN GÜCÜ İLE ENKÜÇÜKPARÇAÇIK OLAN "HİGS OLDUĞUNU SANAN GERİ ZEKALILAR ATOMLARI OLUŞTURAN ATOMLARIN OLDUĞUNU DAHİ DÜŞÜNMEDİKLERİNDEN EN SON BULUNAN HİGSS FİZİKÇİLERE GÖRE ŞUAN ENKÜÇÜK PARÇAÇCIK OLARAKBİLİNİR. hİÇ DÜŞÜNMEZLERMİ O KAÇ MİLYON KAÇ DHA KÜÇÇÜK OLAN HİGGS DEDİKLERİ BİLLİNEN EN KÜÇÜK PARÇACACIK ONDAN KAÇ TRİLYON DAHAKÜÇÜK PARÇAÇIKLARDAN YARATILDIĞINI VE İSMİ İBOLOJİDE DAHA OLMAUYAN HİGGS PARÇACAĞININ KATRİLYONLARCA MESAFELER UZAKLIK DERECESİNDE ETRAFINDA BOŞLUKTA DÖNEN VE O MİNİ MİNİMİNNACIK PARÇALARIN DA DAHİ BAŞKA DAHA MİLYARCA KÜÇÜK KAT KÜÇÜK PARÇALARIN BİR ARAYA GELMESİNDEN ANCAK ARALARINDA MİLYARCA IŞIKYILI MESAFE İLEMİKTOSKOPLADAHİ NEREDEYSE GÖRÜNMEYEN EN KÜÇÜK PARANIN DA DAHA KÜÇÜKPARCADAN PARÇAGİBİ GÖRÜNEN VE O PARÇALARINDA DAHA KATBE KAT KÜÇÜKPARÇALAR DAN PARÇAYA ULAŞAN VE HİÇGÖRÜLMEMİŞ VEDAHA BİLİMSELOLARAKİSPAT EDİLEMEMİŞANCAK DENİLDİĞİ GİBİ HİGGS EN KÜÇÜK DERLER.bRE BE AHMAK HER ŞEYİN ARASIBOŞLIKVE DÖNMEKTEDİR. GECEYILDIZLARA BAKTIĞINDA YILDIZLARIYAKIN GÖRÜRSÜN AMABİLİRSİN Kİ ONLRIN ARALARINDA KAÇ MİLYAR IŞIKMHIZI YILI MESAFE VAR.BU YÜZDEN DÜŞÜNMEYİ KISITLI SINIRDA BIRKARAKHAYALGÜCÜNÜ KÖŞEYE ATAN ATOMCULAR HİGGS DERLER HİGSS - KATRİLYONCA DAHA KÜÇÇÜK PARÇAÇCIK, O DAHA KÜÇÜK PARÇACIKLARINDA KATRİLYONLARCA DAHA KÜÇÜK PARÇACIKLARDAN VE BÖYLE HERKESİN GÖZLE GÖREMEYECEĞİ VEDAHİ ZATENN FİZİKÇİLERİN BİLE ATOMU DAHİMİKTOSKOPLA NEREDEYSE GÖREBİLECEK DERECEDE GELİŞMİŞ BÜYÜTEÇLERİ OLMADIĞINDAN SANDILARDAKİ EN KÜÇÜK PARÇA HİGGS HİGSS- HİGSS İ ORTAYA ÇIKARAK MİLYARLARCA KÜÇÜK PARÇAÇIKLARIN DEVAMINDA - GİDE BİLDİĞİYERE KADAR KÜÇÜLDÜKÇEKÜÇÜLEN DAHA NİCE BİLMEDİĞİMİZ PARÇAÇCIK OLDUĞUNU HAYA GÜCÜNÜ ÖN PLANA ÇIKARDA MİKROSKOPAGEREKKALMADAN BELKİ GÖZÜNLE GÖRÜRSÜN.bUNUN İÇİNDE ÖRNEKLE BİR ATOMU GÖRMEK İTİYORSAN KENDİNİ ATOMDAN DAHA KÜÇÜK HALE SOKHAYALİNDE ATOMU İSE EVREN KADAR BÜYÜT VE GÖRDÜĞÜN ATOM ÇEKİRDEĞİNÖTRON ELEKTRON KUARK, ÇEVRESİNDE DÖNEN PARÇACIKLAR VE HER PARÇACACIĞI DA ATOMUN 20000000000000000000000000000000000000052555555 KATRİLYON KADAR BÜYÜT KENDİNİDE O DERECE KÜÇÜLT BAK ATOM SANA DÜNYA KADAR BÜYÜK GÖZÜKÜRKEN EN KÜÇÜK ADI ŞUAN İBOLOJİDE KONUŞMAMIŞ O PARÇACAĞI GÖRÜRSEN ŞAŞIRMAVE 555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555555 KTRLYONLARCA KATRİLYON ONLARIA BÜYÜT KENDİNİDE O DERECEKÜÇÜLT OEN KÜÇÜKDEDİĞİN SANA GÜNEŞKADAR YILDIZLAR KADAR BÜYÜK GELİRKEN FARK EDECEİN DAHA KÜÇÜK PARÇACIKLAR VE BU PARÇACIKLARI HAYALİNDE AYNI FORMÜLLE BÜYÜT KENDİNİKÜÇÜLT VE DAHA NE KADAR KÜÇÜK PARÇALARIN OLDUĞUNU GÖRÜNCE KAFAYI YEME ZATEN BAYA BİRKÜÇÜTTÜN KENDİNİ O KÜÇÜK PARÇACIKLARIN ARASINDAKİ MESAFELERİN MİLYARCA IŞIKYILIUZAKLIKTA OLDUĞUNU FARKEDİNCE ASLINDA HER ŞEYİN DÖNDÜĞÜNÜ BELİRLİ DÜZEN HALİNDE ALLAH IN EZELİ İLMİİLE YARATMASI İLE KENDİNİN BİR HİÇOLDUĞUNU ANLADIYSAN TAMAMDIRSIN... sEN İSTE DUVARDAN ELİNİGEÇİRİRSİN AMAAKLINDA KALAN ELİMDUVARDAN GEÇMEZ DŞÜNCESİNİÇIKARAMAYACAĞIN İÇİN ELİNİ DUVARDAN GEÇİRMEZSİN PEKİ DUVARI DÜNYA KADAR BÜYÜT KENDİNİ ATOM KADARKÜÇÜLT DUVARIN ASLINDA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ BİRLEŞİKOLMADIĞINI GÖRDĞÜNDE TIPKI YILDILAR GİBİ ARALARINDA KİMESAFEYİGÖRÜNCE ELİNİ DUVARDAN GEÇİRMEYİBIRAK DUVARA KAÇMİLYAR SENEDE ULAŞACAĞI DŞÜNCESİ İLE KAFAYI YE.. MADEMELİNİGEÇİRMEDİN DUVAR VE MADDELER HEPSİ BOŞLUKTUR.. BİRBİRİNE DEĞMEZ ÇARPMAZ ANCAK SANA DUVAR VEYA BİR CİSİM BİRLEŞİKMİŞMİBİ GELİR.. TAMAM HAYAL GĞCÜNÜ DELİRT VE ELİNİ GEÇİRMEDİYSEN BRAK DUVAR ELİNDEN GEÇSİN... NEDEN OLMUYOR DİYORSUN ...BİLİYORSUN MİLYARLCA IŞIKYILI UZAKLIKAR KADAR BOŞUKLAR VAR BUNUDA BİLDİN.. KISACA HER GÖRDÜĞÜN ŞEYİN GÖRDÜĞÜN GİBİ OLSAYDI BAKMANA GEREK KALMAZDI. GÖRDÜKLERİMİZİN HEPSİNİN ASLINDA TAMAMEN BİR ENERJİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜN MÜ? KATI SANARSIN SIVI SANARSIN,O GÖRDÜĞÜN AMA BAKTIĞIN DEĞİL...DAHA DOĞRUSU BAKTIĞUIN AMADERİNİNİ GÖREMEMENDİR. eVRENE GÖRE ÜNYA BİR ATOMÇEKİRDEĞİİSE YILDIZLAR DA ETRAFINDA DÖNEN BİLEŞENLER İSE DÜNYANIN ÜERİNDEKİ VAR OLANLAR DA DHA KÜÇÜK PARÇACIK İSE VE VAROLANLARIN ATOMLARINDAN EN KÜÇNE KADAR KÜÇÜĞE GİDEREK DUR ORADA. vE EVRENE GÖREGNEŞ SİTEMİ EN KÜÇÜK PARÇAÇCIK DESEN KAİNATIN İÇİNDE 18 BİN ALEMİN İÇİNDE EN KÜÇÜK PARÇANIN DA GÜNEŞ SİSTEMİ İSE NEYSE DAHA FAZLA ZORLAMİM..... BURAYA KADAR DAHA BERİYE GİDERSEK KARINCANIN KENİNDEN BÜYÜK OLDUĞUNU FARK EDERSEN KORKARSIN DİYE SUSAK. ALLAH VAR ALLAH. LA İLAHA İLLA ALLAH MUHAMMEDUN RASULU ALLAHİ. YEGANE BÜYÜK TEKBÜYÜK ALLAH C.C BİZ HİÇİZ HİÇ..

Düşünmek Düşünmeye Çalışmak.

Sen hiç Düşündün mü?


Düşünmek, insanın en önemli etkin özelliklerinden biridir. Tabi ki her insan düşünür ama neyi? Düşünmeyi başarmak aslında bir o kadar kolay olmasına rağmen bir o kadar da zor..

Her insan düşünür evet.   Düşünmeyen insan yok ama düşünmek gerek.  Neyi ne zaman niçin neden niye düşündüğünü bilmeden düşünmek sadede düşünmediğini düşünmekdir. Bir insana düşünme desen  mutlaka düşünür neyi düşünür neyi düşünmediği yada düşünmemeyi düşünür. Ancak amaç  düşünmektir.

Gerçek anlamda düşünmek için ilk önce düşünmeyi bilmek gerekir. Bu sebeple  bu yazımızda ilk aşama olarak neyi düşünmeyi düşünmeniz ve neden  düşündüğünüzü düşünmeniz gerek.

Bunun için ilk önce düşünmeyi düşününüz.  Ve neden düşünmeyi düşündüğünüzü düşünerek  asıl olan düşünmeniz gereken ney ise onu düşünmeniz ve sonra düşündüğünüzü  tekrar düşünmek ve sonuca ulaşmakiçin  tekrar tekrar düşünerek bu şekilde düşüşnceler birbirini kovalayarak sizi düşünmeye sevk edecektir.

Unutmayın düşünmek için düşünmek mutlaka şarttır.  yoksa hindi de düşünür..  Düşünmek evet ilk olarak  düşünmeyi düşünün... 


Düşünmek Düşünmeye Çalışmak.


Örnek olarak görselden  misal verelim.  Ne kadar güzel dimi?  Evet bunu düşünün  ancak  denizin mavi rengini  taşları  dalgaları  gökyüzünü  hepsini düşünün ama  üstüne basıp geçtiğini o  taşların hepsinin  normal bir taş olmayacağını içinde   amber,  yakut hatta elmas bile olabileceğini düşünün. Hazineyi yerin dibinde  değil  çakıl  taşları arasında arayın. Kim bilir önemsiz gördüğünü bir taş  belkide  bir zümrüttür..

Devamı gelecek şu an için düşünmeye başlamak için bu ön bilgi yeterli.  (iF)

Aynadaki Sen misin? (Aynaya mı Bakıyorsun?)

Ayna ve Kişi ile ilgili  İlginç Fikirler


Aynaya neden bakar insan,  aynaya bakmak,  aynaya sürekli bakanlar, aynaya  bakmak ve görülenler, aynaya baktığında gördüğün kişi sen misin?


Aynadaki Sen misin? (Aynaya mı Bakıyorsun?)  1


Şu sözümle bir başlangıç yaparsak  daha net ve detaylı olur..

Aynadaki Sen misin? (Aynaya mı Bakıyorsun?)


"BEN SANA BAKTIĞIMDA SENİ GÖRÜRKEN, SEN AYNAYA BAKTIĞINDA KENDİNİ(mi)  GÖRÜYORSUN..!?"

Yukarıdaki sözüm çok basit ve karmaşık gibi gözksede oldukça  ilgilenilmesi gerken durumdur.  Her insan bakar ama aynı görmez. Bununla ilgili daha önce yazmış olduğum  düşüncem renkler ile ilgili idi.  Renkleri  hepimizin aynı  görmediği  ve sadece isim olarak  aynı renke bakarken  ben kırmızı görüken sen yeşil görebiliyorsun vs..  Bununla ilgili yazıyı okumak için "RENKLER  TARİF EDİLEBİLİR Mİ?"

Aynalar  bana  ilginç geldi. İnsanlar genelde bende dahil aynaya arada sırada bakarız. Bazıları ise sürekli bakar. Sorsak aynaya bakıyorum der. Fakat  aynaya bakan aynayız neden görmez?  Ben aynaya baktığım zaman  aynadaki  tozları, çerçeveyi  vs.  Bunları görürken  kendimi de görürüm.  Ancak insan  aynaya kendini görmek için bakar.  Yani aynaya değil kendine bakar. Sözümde geçen ben sana bakarken seni görürüm ancak sen aynaya bakınca kendini görürsün...?

aynalar


Bu sözü biraz açalım.  Bir bakış  açısıdır. Her insan  bakar ama  aynı görmez.  Dedim ya  aynaya bakanlar genelde  kendini gördüğünü sanar, bazıları aynayı  ve aynadaki   çizgi ve tozlarıda görebilir.  Her insan bakar ancak aynı görmediği   durum  gerçektir. Bir kişinin aynaya sürekli bakması bir bakıma  ayna hastalığı olabilir.  Kendini  beğenmeme veya en ufak bir sivilceden dolayı bunu  takıntı  haline getirmesi ile sürekli ayna karşısında zaman geçirmesidir.  Ve bazı kişiler aynaya bakarken kendini  görür  ama aslında o kendi  değildir.  Görmek istediği kişidir.  Yani aynalar her zaman  doğru söylemez. Aynada görünen sensen neden sürekli sen sana bakıyorsun?  Senin sen olduğuna henüz karar veremedin mi?  Aynaya  bakıpta  kendini çirkin göreni  görmedim.  Herkes kendini genel olarak beğenir kimi  kaşını, gözünü,   saçlarını  vs.

Aynaya bakıpta kendinde beğenmediği   yerleri görenler ise kendinin  çirkin olduğunu sanmasından kaynaklanabilir.  Allah  (c.c)!ın yarattığı hiçbir canlı çirkin değildir  ancak bir tık ötesi ve daha ötesi olarak güzelin daha güzeli olunca önceki güzel o güzele göre çirkin  görünür ve çirkin derler. Aslında hepsi  güzel  ama  güzelinde güzeli olduğu zaman iş değişir.

aynadaki gizem..


Ben birine baktğım zaman onu görüyorum evet ama kişi aynaya baktığında acaba benim onu gördüğüm gibi mi görüyor? bunu bilemeyiz.  Ancak   onunla yer değiştirmemiz lazım.  Buda imkansız. O beni nasıl görüyor onuda bilemem,  o da benim onu nasıl görüdğümü bilemez.  Sadece  belki   anlatabiliriz.

Aynada görünen suret kişinin kendini görmek istediği kişidir.  Ayna da  gördüğü kişinin hayalindeki kendisidir  dersek bile bunu ispatlayamayız.  Her  şeyde hata payı vardır. Bu sadece bir düşünce. Biz bunun tam olarak  gerçek olduğunu iddia etmiyoruz . Fakat  neden olmasın diyebiliri?

Bazende  ayna bakınca insan ne kadar  tipsizim der.  Peki neden böyle der?  Başkası ise ne kadar  yakılşıklı yada güzelsin derken...Dediğimiz gibi kişi  hayalinde ne istiyorsa onu görüyor olma olasılığı ile ilişkili olabilir.

Leyla ile Mecnun örnek verilebilir.  Denildiğine göre Leyla o kadarda  güzel değilmiş ancak Mecnun onu nasıl  gördüki çöllere düştü.  Buda demek oluyor bizim ancak  Mecnunun gözleri ile bakmamız gerek.

Leyla  ile Mecnun ile ilgili Bazı Sözler:



  • Mecnuna sorarlar herşey bu çirkin leyla yüzünde mi?. Mecnun da yapıştırır cevabı : Sen hiç onu benim gözümden gördün mü ?


  • Padişah leyla'ya dedi ki: 

    • ''Sen o musun ki, mecnun senin aşkından perişan oldu. sen başka güzellerden daha güzel değilsin.''
    • Leyla dedi ki :
    • ''Çünkü sen de mecnun değilsin.''
    • Leyla öldükten sonra mecnuna söylemişler leyla öldü demişler hayır ölmedi leyla benim içimde yaşıyor.

    Bu kadar   örnek yeterli sanırım.  Herkesin  gördüğü  farklıdır ve işin içinde  aşk var ise  o durumda kişi  daha farklı görür.  Birçok kişinin  çirkin olarak görüdğünü  güzel bakmasını bilen çok güzel görebilir.  Aynaya bakan  kişi de buna örnek olabilir. 

    aynadaki başka adam


    Konumuzu daha  fazla uzatmaya gerek yok.  Aynaya bakarken bir kerede aynayı görmeyi deneyin.. Bakın ne kadar  değişiklikler  olacak.  (iF)

    Rekler Hakkında Farklı Bir Teori

    Renkler tarif  Edilir mi?



    Rengini  tarif eden var mı?  Renkler hakkında  ilginç bilgiler?


    Renkler hayatımızın bir parçasıdır. Her insanın en çok sevdiği renk veya renkler vardır. Bildiğiniz  gibi bir rengin fazlaca tonları olduğu  gibi  ana renkler  7  tanedir. Bunları saymaya  luzüm  görmüyorum biliyoruz ancak aşağıda bun renkler ile ilgili  fikirlerimi  yazacağım.  

    Evet renkler önemlidir.  Her insan bazı renkleri veya bir rengi daha çok sever. Rengarenk her yer aslında  giyimden tutunda,  gök yüzünün gecesi  gündüzü,  ayın rengi, güneşin rengi,  insanların renkleri , yazıların renkleri, kokunun bile rengi var. Buna benzer çok örnek çıkarabilirim  şimdilik bu kadarı yeterli.


    Rekler Hakkında Farklı Bir  Teori


    Bildiğiniz  gibi insanların  hiç biri birbirine benzemez ikizler bile birbirine ne kadar benzer gözükse bile farklılıklar var.  Parmak izleri mesela  her insanın farklı farklı.  Kar taneleri hiç birbirine benzemez ama her ne kadar da olsa bize aynı gibi gözükür.  Renkler konusuda bunun gibi   aslında  saçma  gibi gelebilir belki  aşağıdaki  yazdıklarım ama olabilitesi yüksek durum.


    Yedi Ana Renk


    Siyah ve beyaz renk olarak kabül edilmez; siyah yedi rengin hepsini emer beyaz ise hepsini yansıtır. Renklerin koyuluk açıklıkları (Valör) da ışıkla ilgilidir . Bu 7 renk; Sarı, kırmızı , turuncu ,mavi, yeşil, mor, lacivert

    1. teori: Mesela ben   yeşil  ve mavi rengi severim.  Ama ben bu rengi nasıl görüyorum bunu sadece ben biliyorum. Herkes için  renklerin ismi aynı ama ve bizler öyle bildiğimiz için her bakan bu renklere evet bu yeşil veya mavi  diyebiliyor. Bu  çocukluktan beri  alıştığımız daha doğrusu bildiğimiz görüntüden oluşan akılda kalan bir durum olasılığı. Ben yeşil diyorum  yanımdaki kişiye sorduğumda oda yeşil diyor. Peki size  yeşil renk nasıl bir renk diye sorsam  bana yeşil rengi anlatın desem bunu anlatabilir misiniz? Birçok şey anlatılabilir ancak renk nasıl  tarif edilebilir?  Koku  kısmen tarif edilebilir. Mesela  yeşil rengi  tarif edebilirim derseniz de edemezsiniz? Örnek olarak yeşili  tarif ederken  bir cimeni örnek  gösterirsiniz ama bu tarif değil siz rengi değil  cimeni  tarif etmiş  olursunuz yani cimende yeşil. Veya iki aynı renkte olan elbiseyi örnek gösterseniz gene olmaz. Burada  istenilen bir rengin anlatılması.  Bana  yeşili anlatsana? İnsanlara sorun  renkleri anlatın diyin  bakalım renkleri anlatılabilir mi?  Bu konu hakkında  fazla  detayım yok ben sadece  fikrimi  yazıyorum  yanılma ihtimalimde elbette var. 

    Ben  baktığım zaman mavi renge mavi görüyorum ee ötesine gidemiyorum  tarif edemiyorum.  Yani en fazla  gök  yüzü  gibi  derim ama  gök yüzüde mavi. Aslında renkler aynı  evet  ama  kime  göre bizlere göre aynı.  Senin gözlerinle ben bakamadığım için mavi renk sana  nasıl gözüküyor  bunu çok merak ediyorum. Ancak her insana benim fikrimce  renkler farklı gözüküyor. Ancak aynı renkte birleşiyor gözler. Örnek verecek olursam ben  yeşile bakıyorum yeşili görüyorum bir başkası bakıyor oda yeşil görüyor. Buraya kadar sorun yok ama nasıl  görüyor o yeşil rengi acaba. Ben nasıl görüyorum sizce  yeşili bunu anlamak mümkün değil.  Çünkü benim gözlerimle bakmanız gerek bende  bir başka insanın gözü ile  o zaman bir karşılaştırma yapılır ve farklar ortaya çıkar. 

    Aslında her şey  sandığımız gibi değil. Hani meşhur bir söz vardır. Hiçbir şey göründüğü gibi değil bu söz  bu teoriyi destekler durumda.  Her insan bakar ama bazısın baktığı zaman ötesini göremez, bazısı bakar  duvar görür, bazısı bakar duvarın boyasını, bazısı bakar  arkasını  hisseder, bazısı bakar duvardaki  tabloyu fark eder, kimisi de  tabloyu görür  ama odaklanamaz  ve  her insan farklı bakar.  Eğer  herkes aynı bakış açısı ile bakmış olsaydı herkes aynı olmazmıydı.  Olurdu  tabi. 

    Leyla ile Mecnun  buna örnek olabilir. Mecnun leylayı nasıl görmüş ki acaba  ona ondan daha güzel bir şey gözükmemiş ama başkaları leylanın  çok çirkin olduğunu söyleler. Çirkinlik  bir nebze anlatılır.  Haşa  Allah'ın yarattığı hiçbir şey çirkin değil ancak  güzelin bir tık ötesi  daha güzeli olarak  fark arası var. 

    leylaya bakan sizin gözünüz olsaydı mecnun olmazdınız dimi,  ama mecnunun  gözü ile baksanız mecnundan beter bile belki olurdunuz çok garip dimi. Çok delice gelmesin bu sözlerim incesine inerseniz oldukça  mantıklı ve olası durum. Fakat  herşeyde yanılma payı vardır.

    Bir sinek nasıl görüyor bunu bilmek mümkün mü bilemem ama  buna ilişkin  bilgiler vardır. Ama sinek olmak gerek o gözle bakmak için. Yılan başka  görürken,  akrep başka görür,  köpekler kokuları ile anlaşırken gözleri çok net görmez mesela.  

    Eğer imkan olsaydı işte  bir başkasının gözüyle bir renge bakarak  karşılaştırma yapılsaydı o zaman bu teori çürürdü. Hiç kimse başka birinin gözüyle bakamaz.  Manevi olarak başkasının gözüyle bakarsın bu sadece benzetmeden ibaret, bakış açısı  kastediliyor.  Evet  bakış açısı herkesin farklı demekki insanlar bile  başkasının gözüyle bakmak istiyor aslında ama fikir olarak bir pencereden ama  asıl olarak bakmayı düşünmediler çünkü  asıl olarak  başkasına ait gözle bir başkası asla bakamaz. O kişinin gözleri ile  bir başkasının gözlerini  takas etseler bile bu değişmez. Burada sadece  göz değil, ruh beden,  akıl, idrak, irade, kavrayış hepsi buna etkendir. Yani  kısaca kimse bir başkasının gözüyle bakamaz. Konumuz renk olduğu için bir renk  bana öyle gözükürken sana başka gözüküyor kim bilir. Ama  yukarıda belirttiğim gibi  biz  renkleri böyle bildik isimleri ile. Yani öyle öğrendik aslında yeşili  yeşil öğrendik diye bize  yeşil oldu. Ama gördüğümüz sahi hangi renk?

    Beyaz ve  siyah renk en ilginç olanı. Bunlara örnek verilebilir ama ötesine gidlemez.  Mesela  gündüz gökyüzü mavi, bulutlu havalarda  daha değişik ama dikkat ediniz  hava karardığı zaman  siyah gözükür. İşte bu karanlık yani siyah size  nasıl bir  siyah nasıl karanlık.  Aklınızdan şu  fikir geçebilir. Işıkları kapatınca  zifiri karanlık olur etrafı bir süre göremeyiz işte o diyebilirsiniz ama öyle değil. Bir  insan beyaza bakıncada göremez.

    Heryerin karlarla  kaplı olduğu bembeyaz bir yere  bakın bir süre sonra kör olursunuz yani geçici kar körü deler buna bir şey göremezsiniz. İşte  karanlık aslında bu durumda beyaz oluyor. Beyaz ise  karanlığa kaçıyor.  Renkler birbirlerini  kovalıyor aslında  her bir renk her bir renge özeniyor.  grinin  kaç tonu var  bilmiyorum ama her bir rengin baya bir  tonu var.  

    Teknoloji gelişmiş durumda   photosop ile ilgilenen yazılımcılar normal bir insan bile renk kodları ile  bir renk düşünelim bu sefer  sarı renkten örnekler verelim:  renk kodlarını basitçe bilen biri yada  photsopdan anlayan biri  sarıdan  belki  en az  30 ton çıkarabilir. Bu beceriden beriye değişir.

    Mesela Medine'de yeşil kubbe var  bilirsiniz. Kutsal belde olan  Peygamber  Efendimiz  (s.a.v) ravzasında.  Her bakan o yeşile  farklı görüyor buna eminim.  Orada zaten birde  maneviyat var daha da  farklı.   Yeşil kubbe diye aratın hiç bir  kamera yada   fotoğraf makinesi  canlı olarak yakından görüldüğü  tonda çıkmamış  binlerce yeşilin tonu çıkmış Ama o bir yeşil. Bu renk üzerine bir  çalışma yaparak  benim gözümün gördüğü  o yeşilin en  yakın tonunu  tutturdum ama kime göre bana göre.  Başkasına göstersem herhalde  tutmamış diyecektir.  O remi  de ekleyeceğim aşağıda bakınız. Bu  tonu arattım  görsellerde tek benim  paylaştıklarım  çıkıyordu ancak başka  tonları arattığımda milyarca ton çıkıyordu.  Bu resme iyi bakın.  Aşağıdan bakın, yukarıdan bakın,  sağdan bakın,  soldan bakın, yandan,  köşeden  ve  değişik açılardan bakın bakalım  kaç tonlama var. Bakışa göre  50  tonda görebilirsin bazısı binlerce tonlama görür, bazısı bakar tek  ton görür, bazısı bakınca  sağ taraf tonu koyu der  ama halbuki öyle değil. Tek ton var ama bakıştan bakışa bu binlerce tona kadar  görünebiliyor.  Renkleri anlatamıyoruz ama örnek olarak.  Biri öyle bir bakarki  siyah görür.  Biri bakar ki  mavi görür, biri bakar ki  altın sarısı görür. Evet  farkındayım  kafanızı çok karıştırdım neyse konumuza dönelim.


    yeşil  kubbe


    Bu renge benim gözümle bakmanızı çok isterdim. O zaman beni anlardınız. Hiçte  tahminime göre sizin baktığınız  gibi  görmüyorum. Sizde benim  gördüğüm  gibi  tabi. Her insan kaç milyar insan varsa  herkes  bakar   yeşil der  ama  yeşil  hangi renk anlat dersen anlatamaz ki?  Yeşil   yeşil işte der geçer.  Tamam da yeşil ne renk?  Anladınız mı? yada  siyah hangi renk? Beyaz ne renk? Siyah siyah, beyaz beyaz, yeşil  yeşil evet bunu  biliyoruz ve bildiğimiz için bu isimlerle devam etmiş. Ama bu isimler öğrenilendir.   

    Beni anladınız ama  daha detaylı  anlatacağım ki net anlaşılmam için.  Konuşmaya  yeni  başlayan bir bebeğiz şimdi ve  bir renk ismi  öğreniyoruz mavi rengini  öğrendik diyelim nasıl  öğrendik. Renk nasıl  öğrenildi  konuşmaya yeni başlayan bir bebeğiz daha  büyüklerimizden biri gökyüzünü  tarif etti  bak  gökyüzü masmavi dedi  o andan itibaren bu renk adı  ve görüntü  atomlarımıza kadar işledi ve  öyle kaldı. Bu böyle devam ederek, aya baktı ve ay ne kadar parlak ve beyaz denildi  ve beyaz rengi  işledi  bize ve devam edegele  edegele  durum buna işaret etti.

    Şimdi  size soruyorum bana  kırmızı rengi anlat. Kanda kırmızı neden? Kan rengi kırmızı ve baktığımız kırmızı da aynı neden düşündünüz mü? Mesela bir kırmızı elma?  Kırmızı bir elbise? Kırmızı başlıklı kız neden kırmızı başlıklı? Bu kırmızı neye göre kırmızı?  nasıl bir kırmızı. Ben baktığımda kırmızı görüyorum evet sende kırmızı görüyorsun ama bunu  anlat diyorum hala anlatmıyorsunuz? Anlatılabilir mi acaba? kanımız,  bayrağımız  örnek  gösterilirsede bu rengi anlatmaz rengi gösterir sadece. Parmak izleri  ve dahi  her insan farklı surette  yaratılmıştır.  Ama biz hepimiz insanız  evet tek bir kelimede birleşen canlı olarak insanız. Hayvanlarda çeşit  çeşit ama hayvan diyoruz. Ama  kurt, var  çakal var,  keçi, koyun, kuzu, kertenkele, yılan, akrep  vs. Ama  herbiri farklı renkleri de,  insanlarda rengarenk. Hangi insan  hangi insanın renginde? siyahilerde  kendi renginde tonlara  ayrılmış tonlarca ton. beyaz tenlilerde her biri ayrı tonda,  sarısınlar,  kızıllar, esmerler, kumrallar vs.  Tonlarca   renk tonu.  

    Ben beyaza baktığımda belki siyah görüyorum ama sen  baktığında  sarı görüyorsun belki. Ama bunun  farkında   hiç olamayız.  Çünkü  dediğim gibi isimler  atomlara işledi  başta öyle  öğrendik.  Bir yansıma bir bakış  bir görüş  ama farklı  farklı sanma ki her insan senin gibi bakar.  Yok öyle her insan  farklı bakar. Ama  aynı şeye  baksa bile  gördüğünü seninle aynı sansada aynı değil farklıdır.  Bunu renk için diyorum aslında çok  şey için de  örnekler olabilir ama  en ilginç renk geldi bana.  Rengin tarifini  yapanlar varsa bu teori çürür zaten.

    Fazla  uzatmıyayım  uzun yazıları insanlar okumayı pek sevmez  burada keseyim  2. teorime geçeyim kısaca.

    2. teorim:

    Yukarıda anlattıklarım olası bir durum ama  hiçte öyle olmayabilir.  Her insan  aynı  bakıyordur kimbilir ki. Çünkü ben senin gözünle bakmadım nereden bilebilirim aynı görüp görmediğimizi  belki her insan baktığı zaman aynı görüyor.  Fakat bu teorimin olasılığı  1. teorime göre çok düşük kalır.  Bu sebeple burada yazmı sonlandırıyorum  fikirlerinizi bekliyorum.  

    Budizm Nedir?

    Yakın tarihimize ve dünya üzerindeki büyük dinlere baktığımızda, genel olarak ülkelerde en fazla inanışa sahip olan 3 büyük din bulunmaktadır. Ancak bu dinlerin yanı sıra belirli sayıda inananı bulunan dinlerde yer almaktadır.

    Budizm Nedir?


    Çok eski yıllardan beri farklı din anlayışına sahip olan insanlar, toplamda 4500’e yakın din anlayışı olduğunu ortaya koymuştur. Ancak din ve felsefi açıdan aynı tanımlanabilen dinlerin olduğu da geçmişe bakılarak öğrenilmiştir.

    Bu yazımızda Budizm Nedir sorusunun cevabını araştıracağız. Evren ve galaksileri yaratan bir Tanrı olduğunu kabul etmeyen dindir cevabını verebilecek olduğumuz budizm dini için, ayrı bir parantez açmakta gereklidir. Günümüzde halen din ya da felsefi bir düşünce olarak tartışılan Budizm, 500 milyonu aşkın insan tarafından inanılan dinlerden birisidir. Budizm dini, diğer bir deyişle birlikte Budizm felsefesine inanan kişilere ise Budist adı verilmektedir.

    Budistlerin Kutsal Saydığı Kitap Nedir?

    İlk olarak Hindistan’da ortaya çıkan Budizm felsefe ya da dini, eski yıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Bahsedilen felsefi düşünce ya da dine inanan kişilerden olan budistlerin kutsal saydığı kitap çeşitleri ise Pali dili ile yazılmıştır.

    Ancak bu kitaplar, gerçek anlamda kutsal kitabı olmamakla beraber, Buda’nın fikirleri, düşünceleri ve dile getirdikleri kutsal kabul edilerek, Budistler tarafınca yazılan Mahayana Sutraları ve Tipitaka kitaplarıdır. Bahsedilen kitaplardan ayrı yazılan Budizm kitapları olduğu da bilinmekte ve bu kitaplar, mezheplere göre farklı gruplara ayrılmaktadır.

    Budist Neye Tapar?

    Hindistan’daki yaşam ve inançların büyük bir merak konusu olduğu ülkemizde, insanlar budist neye tapar sorusuna çözüm aramaktadır. En net yanıt ile Buda’ya taptıkları bilinen Budistlerin, tıpkı onlar gibi bir insan olmasına rağmen ibadet ettikleri görülmektedir. Buda’nın resmi ve heykelleri önünde dua ve ibadet etmeleri ve bu acıkmaların en büyük örneği olarak gösterilmektedir.

    Dünyanın En Ünlü 5 Filozofu

    Dünyada tanınmış 5 Filozof


    Gelmiş geçmiş dünyaya yön veren ve en ünlü 5 tane filozofu sizlere tanıtacağız.

    Aslında en iyi veya en başarılı demek biraz uygun olmayabilir her filozofun görüşü kendine göre en iyidir bu yüzden biz sadece en tanınmış ve üst sıralarda yerini alan filozofları listeleyeceğiz


    Dünyanın En Ünlü 5 Filozofu

    İşte En ünlü 5 Filozof Listesi


    1.Aristoteles (MÖ. 384-322)


    Kıta felsefenin ulaştığı her yere ulaşmıştır.



    2.Platon(Eflatun)(MÖ.427-347)


    Sokrates‘in öğrencisidir. Sokrates’in düşüncelerini bize aktaran da odur.



    3.Karl Marks(1818-1883)


    Almanya’da doğdu. İngiltere’ye göç edip ömrünün büyük kısmını orada geçirdi.



    4.Friedrich Nietzsche(1844- 1900)


    Alman filolog ve filozof. Tarihteki en tartışmalı kişilerden biridir.



    5.Descartes(1596-1650)


    Fransız filozof. Matematik eğitmeni olarak kariyer yapmaya başlar. Bavyera Ordusu’nda da aynı zamanda çalışmaktaydı. İnsan bilgeliğini şüphecilik olmadan ifade etmek istiyordu.

    Bir önceki En5 Konumuz "5 En İyi Yabancı Dizi"

    Baş Dille Tartılır

    Baş Dille Tartılır Atasözü ve Anlamı


    Konuşmak, dil önemli bir kavramdır. İnsanları anlamak için dil çok önem arz eder. Bu sayede insanlar konuştukça iyi mi kötümü bunu anlamak daha kolay olur. Bazı istisnalar hariç. 

    Baş Dille Tartılır


    Dil gücünü yürekten, bilinçten aldığından dolayı, iyi olan insanların ağızlarından genel olarak iyi ve güzel sözler çıkar. Kötü insanların bilinçsiz şekilde konuşmaları nispetinde kötü sözle ortaya çıka ve bu şekilde kendini belli etmiş olur. 

    Sonuç olarak, kötülerden kötü söz, iyilerden iyi sözler çıkar. Bunun tam tersi  düşünülemez.

    Bir önceki konumuzda "Başbaşa Vermeyince Taş Yerinden Kalkmaz" atasözü ve anlamı hakkında bilgiler içeren konumuzu inlceyebilirsiniz.

    Bu Zamanda Ateist Olmak Zor İş

    Bu Devirde Ateist Olmak Zor İş
    Yaşamın tılsımları.. ✨✨Etrafımızda fark edilmeyi bekleyen öyle mükemmellikler, içinde büyüleyici bilgilerin olduğu açılmayı bekleyen öyle kapılar var ki. Ve açtığımız her bir tılsım ayrı bir tefekkür sebebimiz.

    Teorik fizikçi olan Paul Davies; “Tasarımın bıraktığı izlenim baş döndürücüdür.” der. Peki biz baş döndürücü olan bu tasarımın ne kadar farkındayız ?
    Ben diyorum ki gelin tasarıma birlikte bir göz atalım. Tabi onlarca tılsımdan sadece bir kaç tanesine değineceğiz. Zira satırlar sınırlı.

    Astrofizikçi Martın Rees “Just Six Numbers” adlı kitabında evrende yaşamı sağlayacak altı tane rakamın bulunduğunu ifade ediyor. Örneğin; 🍰 bir kek tarifinin malzemelerini düşünün. Malzemelerden sadece bir tanesi 1 gram eksik ya da fazla olsa, kek istediğimiz kıvamda istediğimiz lezzette oluşmaz değil mi ? Aynı şekilde eğer bu rakamlarda ufak bir değişim olsaydı evrende hayatın oluşması imkansız olurdu.

    Bu rakamlardan bir tanesinin sembolik adı Omega. Bu sayı evrendeki madde miktarını ifade ediyor. Astrofizikçi Rees, kitabında bu değerin Big Bang den hemen sonra 1 saniye içinde 1’den biraz farklı olduğu takdirde hayatın oluşamayacağını söylüyor. Eğer 1 den biraz büyük olsa evren uzun zaman önce çökerdi ve yaşam oluşmazdı. Eğer 1 den biraz küçük olsaydı galaksiler, yıldızlar vs. hiç bir şey oluşamazdı, evren genişlemeye devam eder fakat yinede yaşam oluşmazdı. Omeganın sayısal değeri 1015 dir.
    👉🏼 1.000.000.000.000.000
    Omeganın tesadüf eseri oluşması 15 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal.
    •Elektromanyetik ve Çekim kuvvetinin ayarı birbiriyle belli bir orandadır. Bu oranın hassas ayarı 10^36 dır.
    👉🏼1.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
    Bu ayarın tesadüf eseri oluşması 36 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal
    .
    Eğer bu ayar biraz daha küçük olsaydı karıncadan büyük hiçbir canlı oluşamazdı. Bu ayar insanoğlunun oluşması için son derece önemli ve bıçak sırtında bir değerdir.
    •Kozmolojik Sabit. Son verilere göre bu hassas ayar 10 üzeri eksi 122 dir.
    👉🏼100.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
    Yani tesadüfen oluşması 122 sıfırlı rakamda bir ihtimal.
    Mesela bir zar düşünelim.
    3 kere 6 atma olasılığı: 0,00463
    4 kere 6 atma olasılığı: 0,000772
    5 kere 6 atma olasılığı: 0,000129
    Yani 6 atma adedi arttıkça olasılık düşüyor. Oyun oynarken arkadaşınız üst üste 2 ya da 3 defa zarı 6 atsa “Hile mi yapıyorsun?” diye sormaktan kendimizi alamayız. Neden ? Çünkü zihin düşük olasılıklı ve mantıksız şeyleri otomatikman eliyor. İşte bizi o soruyu sormaya iten şey budur.
    Devam edelim.
    •Bir maymunu daktilo başına oturtsak, ‘A’ harfini yazma ihtimali 29’da 1’dir. ‘At’ yazma ihtimali ise ( 1/29.29 ), yani 841’de 1’dir. Mesela 7 harfli “TESADÜF” yazma ihtimali ( 1/297 ) yani 17.249.876.309 da 1’dir. Bu ise zaman bakımından da imkansızdır. Tek bir DNA’ya baksak, bir DNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotit, yani 3.5 milyar harf bulunur. Yedi harften oluşan bir kelimenin tesadüfen oluşma ihtimali 17.249.876.309 da 1 ise acaba bir tek DNA’daki 3.5 milyar harfin tesadüfen oluşma ihtimali nedir ?
    (Valla bu devirde ateist olmak zor iş 😏)
    •1 gram DNA 455 eksabayt veri depolama kapasitesine sahiptir. Bu Google ve Facebook başta olmak üzere akla gelen bütün teknoloji şirketlerinin verilerinin toplamından fazla. Üstelik bu veriyi 700 bin yıldan uzun tutabiliyor. Ki DVD’ler 100 yılı bile göremiyor.
    E artık tasarımın baş döndürücülüğü…
    •Mesela bir yağmur damlası saatte 800 km hız ile toprağa düşüyor. Fizik kanunlarına göre; kafamızı delip tabanımızdan çıkması lazım. Ama her yağmur damlası saçımızı okşuyor. Nası oluyor peki bu ?
    “Allah neyi dilerse o olur, kuvvet ancak Allah’ındır.” (Kehf,39)
    Sonsuz Merhamet sahibi bir Zat’a inananlar olarak çok şanslıyız bence :)
    •Peki şuana kadar üretilmiş en iyi kamera; 50 megapiksel,
    Gözlerimiz; 576 megapiksel. 💫
    •64 gb hafızası olan telefona hayran olanlar, 2,5 milyon gigabyte hafızamız var. Bu 300 yıl süren bir HD filmi kaydetmek demektir. İşte tasarım, tasarım, tasarım…
    Gönül isterdi ki daha fazla tılsımları aralamak ama dedik ya satırlar sınırlı.
    Daha fazlası için tıklamanız yeterli 👍🏼
    Gördüğümüz en güzel şey; Göremediğimizin bize gösterdikleri.
    Unutmayın;
    Görünmeyene inanırsanız, kimsenin görmediklerini görürsünüz.

    https://youtube.com/watch?v=CD8gsru8I_c

    Ayette ne deniliyor;

    “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49)

    Ve son olarak yazımı Max Planck’in şu sözleriyle bitirmek istiyorum;
    ” Özetlemek gerekirse pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize öğretilen her şey, kesin bir düzenin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Bu insan zihninden bağımsız bir düzendir. Algılarımızla tanımlayabileceğimiz kadarıyla bu düzen ancak amaçlı bir düzenleme sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Dolayısı ile evrenin bilinçli bir düzene sahip olduğuna dair açık kanıt vardır. Hangi sahada olursa olsun bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes Bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır:” İMAN ET”. İman bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.”

    Doğanın derinliklerinde gizli ölçüleri ve tılsımları aralayabilmek dileğiyle.. Allah’a (c.c.) emanet olun..

    Yazar: Esila Uz

    Kaynakça: http://blog.sozlerkosku.com/

    Yeni Filozoflar

    Yeni filozoflar olarak isimlendirilmesi benimsenmiş olan şey bize felsefeyi çağrıştırmıyor. Çünkü bu ideolojik akım felsefeden hiçbir şey taşımıyor: yalnızca "habercilik" ve politika düzeyince kullanılışlarının işleyişlerini içeriyor, çünkü bu işleyişler, gücün ve paranın yada devletin gücünün üniversite felsefesinden (her zaman olduğu gibi, başka felsefe profesörleri üretmek için felsefe öğreten felsefeden) politik manevralar için ondan yararlanmak istediği zaman, yapabildiği kullanım hakkı anlamındadırlar.

    Yeni Filozoflar

    Böylece başlangıca, yani düşüncelerin işletilmesi için yunan sofistlerin merkanilist kullanım çağına geri dönülür.

    Kültür pazarında pazarlama ve eğlence endüstrisi yöntemleriyle zengin bir tarzda yayıncılıkla çeşitlendirilmiş. 

    Grubun başlangıç çekirdeği, 1968 büyük hareketinin eski maocuları tarafından oluşturulmuştu.  Başarıszlıktan sonra hareket ile ilgili düşüncelerinin düş kırıklığına uğradığın açığa vurarak, kendilerini zeolojik bir anti kominizm ile ötekilerden ayırıyorlardı. Onun için iktidar, onları memnunlukla karşıladı ve hiç kimse onlarda hiçbirini stanlinci veya maocu olduklarından dolayı kınamayacak, hatta İtalya'da eski arkadaşlarını polise ihbaer eden, Kızıl Tugayların pişman olmuşları tugaycı oldukları için kınadıklarından daha az kınamaya uğrayacaklardır. 

    Alıntı yapılan kaynakça >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr -s,41,42

    İlluminati Tarafından Kullanıldığı Varsayılan 10 Sembol

    İlluminati Nedir?

    İlluminati, çoğul bir sözcük olup tekili (Latince: illuminatus, Türkçe: aydınlanmışlar) tarihteki adıyla «Bavyeralı İlluminati», batıl inanca, ön yargıya, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine, iktidarın kötüye kullanımına karşı Aydınlanma Çağı döneminde 1 Mayıs 1776'da kurulmuş bir topluluk olup modern illuminati; zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni'ni sağlamak niyetiyle hareket ettiği öne sürülen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen; fakat faaliyeti ve varlığı henüz kanıtlanamamış bir oluşumdur..  Bazı komplo teorisyenleri, İlluminati üyelerini ışığın insanları ya da aydınlanmışlar olarak addetmektedirlerdir.  

    kaynak >>  https://tr.wikipedia.org/wiki/İlluminati

    Her ne kadar kanıtlanmamış olsa bile varlığı aşikardır. Çünkü illuminati ile ilgili birçok sembol ve simgeleri gözümüze soka soka gösterir gibiler. Yani biz varız der gibi. Bunlar yavaş yavaş son zamanlarda kendini daha çok belli etmeye başladılar diyebiliriz. Birçok yerde gözünüze bu semboller çarpar ve görürsünüz. Ancak dikkatli olmadığınız ve bu konu hakkında bilgi sahibi olmadığınız zaman onları sadece bir sembolden ibaret olarak görürsünüz. İlluminati genel olarak ve en çok bilinen sembolleri arasında yer alan şüphesiz tek göz simgesidir. Bu tek gözü hemen her yerde görebilirsiniz. Zaten dikkat ederseniz nazar boncukların da da tek göz vardır. Ancak nazar boncuğu bu yapılanma ile ilgili midir? bunu bilemeyiz. Bildiğimiz her yerde gözleri oldukları. 

    Bundan dolayı zaten bu gözün amacı, her şeyi görmek olarak nitelendirilmektedir. Dikkat ederseniz bu gözler teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha da arttı. Örnek olarak akıllı telefonlardaki iç kamerayı söyleyebiliriz. Kim bilir siz selfi falan çekerken aslında o tek gözün sahibi kimse ve kimlerse onlar tarafından tüm insanlık belkide dikizleniyor. Bu yüzden teknolojiyi ciddiye alın ve her elinize verilen şeyi tutmayın. Herhangi bir sakıncası olabilir mi? bence olmaz. Belki de olabilir bunu zaman gösterir. Belkide hiçbir zaman bunların varlıklarını göremeyeceğiz ve gizli kalacaklar. Yada bunlar hiç olmadı, böyle bir yapılanma belkide yok.. Kesin olarak bilemeyiz. İnanan var inanmayan var. Ancak genel olarak çoğunluk inanmaktadır. İF ailesi olarak bizde kısmen inananlardanız. Ve tehlikeli bir yapılanma olduğu kanaatindeyiz. 

    İlluminati ile ilgili 10 maddelik sizler için galeri hazırladık. Kısa ve öze olarak bu yapılanmanın hangi sembolleri kullandığına dair görseller ile açıklama yaptık.  Galerimize aşağıdaki numaralar ile gezinti yapabilirsiniz.  "Onların tek gözü varsa bizim iki gözümüz var"



    İlluminati Tarafından Kullanıldığı Varsayılan 10 Sembol

                                1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

    Yapısalcılık (structuralisme): Yöntem mi Yoksa Sistem mi?

    Mantıksal ampirizm içinde son aşaması sırasında, doğa bilimlerinin dilini tanımalamak için "anabilim" (semantique) kavramının yanlış kullanılmasından ortaya çıkmış dilbiliminin çekiciliği başka bir biçimde, yani dilbilimsel olmaktan çok doktriner olan bir yapısalcılığın bakışında insani bilimlerin dilini  tanımlamak için 'yapı' kavramının yanlış kullanımında ifadesini bulunur.

    Yapısalcılık (structuralisme): Yöntem mi Yoksa Sistem mi?


    Söz konusu yalnızca bir 'moda' değildir. Ya da daha çok mu moda zira ondan bir tane vardır. Çok genel tarihsel bir fenomene bağlıdır. Varoluşçuluğun egemenliği çeyrek yüzyıldan fazla sürdü. O da yaşanmış tarihsel bir deneyime; savaşın yönetimleri baskıcılaştırmasına, Hitler faşizmin totalitler ezişine, bürokratik bir sostalizmin dramlarına karşı, tek kelimeytle kendine özgülüğü inkar eden tüm yapılara karşı cevap veriyordu ve özdenlik, insanın sorumlululuğu, insanı seçimlerin sıkıntısı üzerine dikkat çekti.

    Fakat yapılar, daha çok sinsi daha az açıkça sataşan ve saldırgan bir biçim altında taşındı. 

    Yalnızca, basın, yayın radyo, televizyon ve sinema gibi kültür yayma kitle araçlarına gücü değil, bireylerin  tutumunu ekonomik, ahlaki, politik amaçlara şartlandırmak için, o araçları kullanan kuruluşların da bütün  gücü, içinde bireysel davranışların en açık görünümü şemalar yoluyla yapılaştırılmaları olan olgudan bir durum meydana geldi. Şartlandırılmış reflekslerden yapılmış reklam montajlarından duygusal, basma kalıplara kadr, önceden hazırlanmış formüllere göre kristalize edilmiş kitlenin politik tepkileri geçiştirilerek yeni bir geleceğin açılışına, kararıyla, gerçekten katılan ve sorumlu özne gibi davranan, insanın buluşçu tarihsel insiyatif anı böylece ikinci plana atılır. Eşyanın yalnızca görünen yüzünde gerçekten bütünüyle tarih, kendine özgü etkiye sahip yapıların bir  diyalektiğine indirgenebilir gibi görünür. Öyle ki, yapıdan onu doğuran insan etkinliğine doğru çıkmak ihtiyacı hiç duyulmayacakmış duruma gelinir.

    O halde, tarihi kendisinin doğurduğu yapıların kişisiz oyununa indirgenirmiş gibi görünen, eşyaya dönüşmüşp insanın görünen ve geçici geri çekilişi üzerine teori kurmaya mı mecburuz, yoksa tam tersine, yapıların başlıca işlevini bütünüyle bilerek yapıyı insani gerçekliğin bir anı gibi, fakat ne bütün  yapıları doğuran temel insan pratiğinden, ne de bu yapılardan hareketle gelişen fakat indirgenmeyen ve kendileri de bir icat etme  anı içeren bireysel pratiklerden dışlanmaz bir an gibi yerleştirmeye mi mecburuz? İşte sorun bunu bilmektir. Başka bir deyişle. Yapısalcılığın geçerliliğini, bilimsel buluşun ve insani ve toplumsal gerçekliğin bir düzeyini incelemenin bilimsel yöntemi olarak kabul etmek ve doktriner yapısalcılığı, insan gerçekliğinin eksiksiz bir incelemesini veren ve de oradan olma  anını ve özellik anını inkar eden bir felsefe olmak istediği zaman atmak. 

    Bu önlemler ya da metodolojik postlatlar, araştırmaların alanını sınırlandırmak, bir bilgi düzeyini tespit etmek için gerçekten geçerli ve tamı tamına böylelikle bir bilgi düzeyinin sınırlandırıldığı bilincine sahip olmak ve araştırma sonunda başka düzeylere erişmek sözkkonusu olacağı zaman onu unutmamak ve bu başka düzeyleri daha önceki düzeye katmak koşuluyla verimlidirler.

    Levi-Strauss, birçok kez bu yapısal  yöntemin uygulama sınırlarını vurguladı. Örneğin College de France'de açılış dersinde canlı bir tarih övgüsünden sona şöyle ekliyordu: "Bu tarih inancı mesleği şaşırtıcı olabilir, çünkü bazen bize tarihe kapalı olduğumuzdan dolayı eleştiri getirildi... Onu hiç uygulamıyoruz, fakat haklarını kendisine  saklamak istiyoruz...." Araştırmalarda eğer, doğuştan çok yapıya oluşumundan çok sonuca bağlanmışsa, insanın incelenmesinde başka saldırı araçlarının olasılığını ve geçerliliğini ve bilginin yanındakinden başka düzeyleerinin varlığını  hiçbir şekilde dışlama. Örneğin tarih ve yapı arasında bir çeşit temel soğukluğu "La Pense Sauvage"detümüyle kabul ederek 1964'de şöyle yazar: 

    "Sosyal ve insani bilimlerin belirsizlik ilişkileri de vardır. Örneğin yapı ve uzantı arasındaki ilişki: şöyle bir bakışta söylenmiş olsa da, tarih ve etnoloji arasında tamamlayıcılığı açıklamanın elverişli bir aracını doğuran, diğeri bilinmeyerek biri algılanamaz."

    Bu an, ya da daha çok bu bilginin yapısal düzeyi marksistler tarafından çok uzun zaman ihmal edildi ve bazen de saklandı: Sık sık: örneğin felsefi kavramlar, dinler, ya da sanatsal biçimlerin incelenmesinde, önce eserin yapısının iç ayrıştırması, kurgunun iç ilkesinin araştırması yapılmaksızın hemen dış düzenlemelerin incelenmesine geçtikleri oldu. Ancak Roman Jakopsunu şöyle dediği zaman kabul edebiliyoruz: " Diller ve sanat üzerine çalışmak söz konusu olduğu zaman, ondan yapının nalaşılmasına nasıl kalkışılamayacak bilmiyorum. Başka şeyden söz edenler yarenlik yapıyorlar, bilim değil.  (Fransız mektupları, sayı 1157, tarih 17-23 Mart 1966)

    Marksizmi, örneğin sanat düzlemini başka düzlemlerin bir  türemi olarak incelemek isteyen marksizmin mekanikçi karikatürü ile karıştırmamak sarıyla, yapısal yöntem ve marksizm arasında hiçbir karşılığın görülmediğini vurgular.

    Yapısal yöntem, marksistlere tüm araştırma için iç ve yapısal analizin ilk ve zorunlu aşama olduğunu hatırlatarak, Marx'ın yönteminin dar ve mekanik yorumunu düzeltmekte yardımcı olabilir. Fakat bu bilgi düzeyinin tek olmadığını unutmamak şartıyla.

    Toplumlar ve onların tarihi konusunda marksist anlayışla kendi araştırmalarını bütünleştirme olasılığını düşündüren Levi-Strauss, Vahşi Düşünce'de şöyle diyordu: "Altyapıların söz götürmez önceliği ortaya konmaksızın, inanıyoruz ki praxisler ile pratikler arasında her  zaman bir aracı yer alır. Bu aracı, bir madde ile bir biçimin, ikisi de bağımsız varoluştan yoksun, yapı olarak, yani hem görülür hemde kavranabilir varlıklar olarak gerçekleşmesi işlemi yoluyla olan kavramsal şemadır. Katkıda bulunmak istediğimiz, Marx tarafından henüz kabaca çizilmiş, üst yapı teorisidir. (sf. 173-174)

    Kaynak >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr

    Mitoloji

    Mitoloji Nedir? - Nasıl Meydana Gelmiştir?

    mitoloji nedir mitoloji hikayeleri mitolojik isimler mitoloji isimleri mitoloji kitapları mitoloji sözlüğü mitolojik ögeler mitoloji tanrıları..


    Mitoloji sözlük anlamı olarak; ‘İnanç yahut bir toplumun kültüründe tanrılar, önde gelenler, kainat ve insanın oluşumuna dair bütün sözlü ve yazılı efsane safsatasının ve bu söylemlerin doğuşlarını, manalarını yorumlayıp, mercek altına alan yada inceleyen aynı zamanda bunları sınıflandıran çalışmaların bütününe verilen isimdir’ Bu şekilde açıklamanın yanında genel anlamda ise efsanevi olaylara da mitoloji denir. 

    Mitoloji


    Mitolojikler genel manada en çok tanrıları, doğa üstü meydana gelen olayları buna bağlı olarak kahramanlıkları kendilerine konu edinmişlerdir.  Mitolojide genel olarak akıl dışı olması mümkün olmayan olaylar, bir devleti kuruluşu, bir şeyin nasıl meydana geldiğini anlatan olağanüstü olayların geneli diyebiliriz.

    Bu efsaneler ilk çıktıkları zaman sözlü olarak aktarılmıştır. Daha sonraları not alınarak bu gibi efsanevi konular ölümsüzleştirilmek istenilmiştir. Ve bugüne kadar gelmiştir. Buna bağlı olarak mitolojinin objektif bir doğruluğu söz konusu bile olamaz. 


    Mitoloji Nasıl Oluşmuştur?


    Bazı yazarlara göre bu olayların yaşanmış ve unutulmaya yüz tutulmuş olayların bütünü olarak bildirmektedirler. Bunlardan çoğu hayal gücü ve bilinçaltının yansıması gibi. Bazı yazarlar ise halkın yada toplulukların kaynak bulma ihtiyaçlarını sömüren dini ve siyasi liderler tarafınca teşvik edilip oluşturulduğu kanaatini gütmektedirler. 


    Kaç türlü mitoloji vardır?


    Üç türlü mitoloji vardır. Biz bunların sadece isimlerini aşağıda listeleyeceğiz ayrıntıya girmeyeceğiz. 

    * Mısır mitolojisi
    * Roma mitolojisi
    * Yunan mitolojisi

    Tarihe Adını Yazdıran Kişilerin Önemli Sözleri

    Tarihi şahsiyetlerin politikacılar hakkında söylediği 20 söz.  Aşağıda sıralanan sözler herhangi bir gruba veya politikacıya söylenmiş söz değildir. Genel olarak tarihin verdiği tecrübelerin kapsadığı alanı işaret eder.

    Not: Siyasi içerikli yorumlar yapmayınız kesinlikle onaylanmayacaktır. Sözleri söyleyen kişiler hakkında fikirlerinizi belirtebilirsiniz.


    1. "Sadece bir şey, bir şey olarak kalıyorum, o da palyaço. Bu beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir düzleme yerleştirir."  Charlie Chaplin



    2. "Politika para yerine insanların ortaya sürüldüğü bir oyundur." Napolyon Bonapart



    3. "Delilik, kişide seyrek görülen bir nesnedir: Gruplar, partiler, uluslar, çağlar için ise bir kural halindedir."  Friedrich Nierzsche




    4. "Politika gerçekleri yadsıyıp, yalan söylemek değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermesidir."  Winston Churchill


    5. "Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirme izniniz olmadığını bulun." Voltaire


    5

    6. "Politikacıya soru sorma ki sana yalan söylemesin."  Dashiell Hammett


    7. "Hükmetmek kolay, idare etmek zordur."  Wolfgang Goethe



    8. "Demokrasi istatistiklerin istismar edilmesidir."  Luis Borges

    8


    9. "Devlete eleştiriler onaylanmayabilir ama gereklidir. Vücuttaki 'acı' ile aynı fonksiyona sahiptir. Sağlıksız bir duruma dikkat çeker."  Winston Churchill


    10. "İnsanları kandırmak, kandırıldığına inandırmaktan daha kolaydır."  Oscar Wilde


    11. "Ülkeye sadakat, her zaman; hükümete sadakat, hak ettiği zaman."  Mark Twain




    12. "Politikada aptallık bir handikap değildir."  Napolyon Bonapart


    13. "Probleme getirilen hükümet çözümü en az problem kadar kötüdür."  Milton Friedman


    13

    14. "Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler."  Nikita Khrushchev


    14


    15. "Demokraside meclisler ahır gibidir; içeridekiler tepişir; ama tekmeyi hep dışarıdakiler yer."  Platon



    16. "Politikacının hayatının yarısı seçmeni, öbür yarısı birbirini aldatmakla geçer."  Mark Twain




    17. "Devir değişti; insanlar artık komedyenleri ciddiye alıyor, politikacılara gülüyor."  Will Rogers



    18. "Meclis toplantısı, tek başına bir şey yapamayan insanların bir araya gelerek bir şey yapılamayacağına birlikte karar vermeleridir."  Bernard Shaw


    18


    19. "Politika, insanları kendilerini ilgilendiren meselelerle uğraşmaktan alıkoyma sanatıdır."  Paul Valery


    19


    20. "En kuvvetli uyuşturucu, politikacının ağzından çıkan kelimelerdir."  Rudyard Kipling


    20

    Yaşayanların ve Ölmüşlerin Marksizmi

    Yaşayanların ve Ölmüşlerin Marksizmi
    Marx felsefesinin  garip bir yazgısı olmuştur. Marx'ın, içinde felsefesini anlattığı temel eseri, 1844'de yazılmış olan "FELSEFE VE POLİTİK EKONOMİ ET DE PHILONUSCRİTS DECONEMİE POLİTİQUE ET DE PJILOSOPHİE" İlk olarak, yarım yüzyıla yakın bir süre sonra, 1932'de Marx'ın ölümünden yaklaşık elli yıl sonra onrjinal Almanca metinleri yayınlandı. Yabancılaşmış iş üzerine olan en önemli bölüm çıkartılmış. olarak Fransızcaya 1937'den öncei Rusçaya (Stalin'in ölümünden sonra) 1955'ten önce çevrilmedi. İngilizce ilk basımı  1959'da Amerika'da ilk basımı ise 1961'dedir. 1932'den önce, Alman ideolejisi birkaç dağınık felsefi parçanın ve bir iki kitapçığın dışında Marksist felsefe ya bilinmiyordu ya da Marx'ın büyük oranda basitleştirilmiş ekonomi kitabında çıkarılıyordu. 


    Politik ekonominin bu ağırlığı, erken kuramcıların Marksizmin, Marx'ın sıkı takipçisi Paul Lafargue'ın ifadesiyle; "ekonomik bir deterinizm" olduğu sonucuna vardıkları gibidir. Bu tarz yorum, bizzat Marx'ın; Marksizm buysa eğer, ben Marx, Marksist değilim" demesine neden oluyordu.

    Rusya'da marteryalizm tarihi üzerine denemeler ve tarihin materyalist gelişimi üzerine denemesinden etkin marteryalizm üzerine yazdığı kitabına kadar Plehanov, 18. yüzyıl Fransız tipinde (Holbach'ınki gibi)bir materyalizm  anlamında, Feurbach'ın Rus takipçisi Çernişevşki'nin felsefesinin saptırır. Düşünncesiyle oldukça etkili olmuş olan Lenin, onunla birlikte marteryalizm ve ampirik eleştricilikde  pozitivizm ve mantıksal ampirizm arasında yarı yol kat etmiş bir bilim kuramına karşı savaşı sürdürür. Sonu batı felsefesinin son düşkünlüklerine varacak olan bu eğilime karşı Lenin, bütün gücüyle karşı koyar  Fakat bunu materyalizm ve idealizmi boşu boşuna karşı karşıya getiren Descartes'çı  geleneğin içinde yapar. Materyalizmle devrimi bir araya getirir.  ( Hobbes materyalizminin daha çok sert bir tutuculuğa bağlı olduğu İngiltere için olduğu kadar, Saint Just'ün dediği gibi, 18. yüzyıl Fransız materyalizm geleneğinin Jakobenlerin iradeci  teizmine karşı,  Jironden ideolojisinin başkaldırısı olduğu  Fransız  devrimi için olarak da yanlıştır. Bu tarihsel bakış açısının Lenin'i bir yansıma olduğu şeklinde  zararlı teorisini poitivizmle kirlenmesine yol açacaktır.

    Yine de Bernstein'in opportunizmi uyandıran yavan evrimciliğe karşı verdiği savaşta kendi zamanında henüz yayınlanmamış olan  1844 elyazmalarından habersiz Lenin iradeci devrim anlayışının ruhunda nesnel koşullar  tarafından taşınmış değildir. Çünkü Lenin, Kautsky'nin körükörüne Marksizmine, inanıyordu.


    Kaynak >>   20. Yüzyıl biyografisi (Roger Garaudy) - Fecr

    Körle Yatan Şaşı Kalkar.

    Körle Yatan Şaşı Kalkar.
    Her birimiz arkadaşlık ve dostluk edeceğimiz insanları çok iyi seçmeliyiz. Çünkü bazı hastalıklar nasıl insandan insana bulabiliyorsa, kötü huy, kötü alışkanlık da insanda insana bulaşabilmektedir. 

    Bundan dolayı kötü bir insanla  arkadaşlık veya dostluk ediyorsak, hemen olmasa bile zamanla  onun huylarını kapabiliriz. Bu ata sözü aynı bu şekilde bu gerçeğe parmak basıyor. 

    Örnek verecek olursak; Derslerine  hiç çalışmayan bir öğrenci ile arkadaşlık ettiğimizi var sayalım. O kişinin bu tembelliği zamanla bize de bulaşacak. Biz düzenli ders çalışan biri olsak bile arkadaşımız tembel ve çalışmayan biri olduğu için zamanla onun huyunu kapacağız.  Bunun tam tersi neden olmuyor derseniz insanlar genel olarak, rahatı, ve iyi olmayanı seçer. Çünkü nefsi daima kötü şeyleri istediği için insanlar genel olarak kötü arkadaşın huyunu kapmaktadır. Kötü arkadaş ise iyi insanın huyunu kapamıyor buna nefis izin vermiyor. Bazı istisnai durumlar hariçtir. 

    Buna benzer bazı atasözlerimizde var. "Kır atın yanında bulunan ya huyundan, ya suyundan", isin yanına varan işlenir," "İtle yatan bitle kalkar" vb. gibi.  birçok atasözü bulunmaktadır. 

    Sonuç olarak  buradan çıkarmamız gereken ders şu olmaktadır: Kişilerin birbirleriyle bağlantı kurması önemlidir.  Bundan dolayı kötü bağlantılar ve kaynaklardan uzak durmak bize fayda sağlayacaktır. 

    Eğitim ve Sabır

    Amerika Cumhurbaşkanlarından James Garfield, politik hayata atılmadan önce küçük bir üniverisitenin rektörü idi. Bir gün, çocuğunu üniversiteye kaydettirmek isteyen bir kadın odasına çıkarak: "Rektör Bey, dersleri biraz hafifletemez misiniz?" dedi.  "Benim çocuğumun programındaki bütün dersleri takip etmeye vakti yok. O, bir an önce üniversiteyi bitirip hayata atılmak istiyor."

    Eğitim ve Sabır


    Rektör Garfield, "Evet hanımefendi bu mümkündür" cevabını verdi. "Yalnız, önce çocuğunuzun ne olmasını istediğinizi sorabilir miyim? Bildiğiniz gibi, İlahi takdir ile, bir meşe ağacı yüz senede yetişirken, bir kabak iki ayda yetişiyor."

    İnsan yetiştirmek isteyenler ve nesillerin istikbalini düşünenler sabırlı olmaya mecburdur.

    İnsan ilim öğrenerek kemale erer. Yirmi yaşına gelene kadar iyiyi kötüyü ayırt etmeyi ancak öğrenir. Mahiyeti eğitim ve öğretimle gelişmeye programlanmış insanların bir günde ham halden has hale ereceğini zannetmek, istisnai durumlar ve eller dışında, hayaldir.

    Emek, meyvenin kıymeti ve güzelliği kadardır. İnsan gibi meleklerden üstün bir potansiyelin yetişmesi elbette mevsimlik bir meyve, on yıllık bir fidan gibi olmayacaktır.

    Ve en kıymetli yatırım insana yapılandır. 

    Yazar: Mehmet Akar

    Mesel Ufku | Nükte ve Hikmet  [ Timaş Yayınları ]

    Lüzumsuz Konuşmak

    Lüzumsuz Konuşmak
    Meliklerden birisi, hayvan terbiyecisi ve adamları ile beraber yolculuğa çıkmıştı. Yolda konaklarında, bir kuş sesi duydular. Melik, derhal o kuşun avlanmasını emretti. Adamları sesin geldiği tarafa gitti ve öten kuşu avlayıp getirdiler. Hayvan terbiyecisi:

    - Eğer bu kuş ötmeseydi, avlanmaktan kurtulacaktı, dedi.



                                                                *****

    Bir fikir adamı, "Çocuklarınıza susmayı öğretin. Nasıl olsa bir gün konuşmayı öğrenecekler" der.

    İnsan, dilinin eseri ve esiridir. Kimliğini dili gösterir. Lüzumsuz söz edenin, kıymeti sukut eder. 

    Yazar: Mehmet Akar

    Mesel Ufku | Nükte ve Hikmet  [ Timaş Yayınları ]