Arife denir ki: Fikir elini, kalbinin içine sok; parlak nurani şekilde çıksın; nurları beşeri varlığını sarsın; o zaman beşeriyetin, mana aleminin nurları altında gizlenip kalır. Sonra bu nurlar bütün vücudu kaplar. O zaman bütün vücut, ceberut ve melekût alemine ait bir nur olur.
Bu nur, en büyük nura ve her şeyi saran mana denizine bitişik bir haldedir. Bu durum tövbe, takva, istikamet, ihlas, sıdk, huzur, murakebe
muhabbet ve müşahede makamlarını elde ettikten sonra gerçekleşir. O zaman arif, yüce Allah'ın (c.c) apaçık ayetlerinden biri olur; kulları Allah (c.c)'a yönlendirir; basiretle O'na davet eder.
Bu hali inkar eden Neml sûresi 14. Ayette belirtilen kimselerden olur: "Kendileri bunların hak olduğunu kesin olarak bildikleri halde, sırf zulüm ve kibirler onları inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!"
Bu makamlara erişmek aslında o kadar kolay değil. Bunun için çok çaba sar etmek lazımdır ve tam teslimiyet ve yukarıda belirtiği gibi hususları yerine getirmemiz lazım. Sağlam bir tövbe ve günahlara bir daha dönmemek, takva sahibi olmak, istikamet, ve ihlas ile hayırlı işler yapmak, doğruluk, dosdoğru olmak vb. gibi.
Ve aslında bir o kadar da kolay yukarıda belirttiğimiz gibi yaparsak ve çaba gösterirsen zamanla ve tam teslimiyet ile bu makamlara erişmek genel olarak kolay her ne kadar nefse ağır gelse de nefsi yenmek zorundayız. Ona biz boyun eğmek yerine biz ona boyun eğdirtmemiz lazım.
Günahlardan kaçınmak, farzları yapmak ve Allah'ın bizlere haram kıldıklarından uzak durmak gerekir. Allah'ın emir ve yasaklarına tümüyle uymak lazım gelir. Aksi halde doğru istikamette olamayız.
Konumuzu bir hadis-i şerif ile bitirelim:
"Akıllı kimse nefsini ıslah edip ölümden sonrası için çalışandır. Ahmak kimse ise nefsine uyup Allah Tealadan kendisini hayal ettiği şeylere kavuşturmasını bekleyendir."
Bu nur, en büyük nura ve her şeyi saran mana denizine bitişik bir haldedir. Bu durum tövbe, takva, istikamet, ihlas, sıdk, huzur, murakebe
muhabbet ve müşahede makamlarını elde ettikten sonra gerçekleşir. O zaman arif, yüce Allah'ın (c.c) apaçık ayetlerinden biri olur; kulları Allah (c.c)'a yönlendirir; basiretle O'na davet eder.
Bu hali inkar eden Neml sûresi 14. Ayette belirtilen kimselerden olur: "Kendileri bunların hak olduğunu kesin olarak bildikleri halde, sırf zulüm ve kibirler onları inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!"
Bu makamlara erişmek aslında o kadar kolay değil. Bunun için çok çaba sar etmek lazımdır ve tam teslimiyet ve yukarıda belirtiği gibi hususları yerine getirmemiz lazım. Sağlam bir tövbe ve günahlara bir daha dönmemek, takva sahibi olmak, istikamet, ve ihlas ile hayırlı işler yapmak, doğruluk, dosdoğru olmak vb. gibi.

Ve aslında bir o kadar da kolay yukarıda belirttiğimiz gibi yaparsak ve çaba gösterirsen zamanla ve tam teslimiyet ile bu makamlara erişmek genel olarak kolay her ne kadar nefse ağır gelse de nefsi yenmek zorundayız. Ona biz boyun eğmek yerine biz ona boyun eğdirtmemiz lazım.
Günahlardan kaçınmak, farzları yapmak ve Allah'ın bizlere haram kıldıklarından uzak durmak gerekir. Allah'ın emir ve yasaklarına tümüyle uymak lazım gelir. Aksi halde doğru istikamette olamayız.
Konumuzu bir hadis-i şerif ile bitirelim:
"Akıllı kimse nefsini ıslah edip ölümden sonrası için çalışandır. Ahmak kimse ise nefsine uyup Allah Tealadan kendisini hayal ettiği şeylere kavuşturmasını bekleyendir."
ads
Hiç yorum yok: