
Zulumatlı kaşeneleri temelden sarsılmıştır. Dinsizliğin kızıl yangınını döndrmek için canıı alevler içine atarcasına, fedakarane bir faaliyete geçmiştir. Yeni yetişen, nesl-i cedit de, bu şahlanış aşkıyla kanatlanmaya başlamıştır.
İslamiyetin fedaisi Zübeyir Gündüzalp Hazretleri 1948'deki karanlık dinsizliğin son zamanlarında, arkdaşları ve Nurlu üstadıyla birlikte Afyonkarahisar'ın karanlık zindanlarına atılmışlardı.
Afyon ağır ceza mahkemesinde hakimlerin önünde haykırarak, yaptığı bir müdafaada şunları söylüyordu:
Sorgu hakimliğinde: "Sen Risale-i Nur'un talebesi imişsin!"
Denildi: "Bediüzzaman Said Nursi gibi bir dahinin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa iftiharla evet risale-i nur şakirdiyim derim."
Merhum-mağfur Zübeyir Gündüzalp müdafasının tam bu kısmını söylerken; Bediüzzaman Said Nursi ayağa kalkarak:
"Evet.. evet... binine bedeldir!"
Diyerek, afyon mahkemesinin önünde, zalim savcının karşısında; bu kahramanlar kahramanı talebesi Mehmed Zübeyir Gündüzalp'in bin tane nur talebesine bedel olduğunu, adeta bin talebe kuvvetinde olduğunu mahkeme hakimleri, savcısı ve maznunların şahitliği önünde ifade ediyordu.
Rahmetli nur ağabeyim Zübeyir Gündüzalp, bir çok fazilet levhalarıyla parlayan sanki bir ifran abidesiydi. Fedakarlığın doruk noktasındaydı. Kur'ana hizmet için evlenip çoluk çocuğa karışmaya zaman bulamamıştı.
Cesur ve kahramandı. Kur'anın ebedi gerçeklerini okuduğu için atıldığı zindanlarda saatlerce kendisine zulmeden, dayaklar atarak falakaya çeken gardiyanları şaşırtmıştı. Çünkü zalimler vurdukça, bizim Kafkasyalı Bahadır "vur!... vur!.." diye haykırarak bu zulümkarları şaşkınlık içinde bırakmıştı.
Büyük bir müdebbir, idareci yeni ifadelerle yöneticiydi. Üstadından aldığı tedbir dersini aynen tatbik ediyordu.
Hayatının son zamanlarında "ben...ben...ben..." diyerek benlik gayyasında yüzerek paramparça olanlardan ayrılmış, Fındıkzade semtinde yalnız bir ömür sürmüştü.
İslamiyetin bahadırı bir defasında sıla-yı rahim için memleketi Ermenek'e gelmişti. Sılasını yapıp, anasını-babasını ziyaret edip, dualarını aldıktan sonra, iki gün geçince artık hizmetine dönmeye karar vermişti. O gün otobüs bulunmadığından kalmasını söylemişlerdi. Bunlara cevaben: "Biz buraya keyfetmeye gelmedik. Ben yayan giderim!" diyerek cevap veriyordu.
Zübeyir Gündüzalp Efendi, nur yolundaki hizmetlerinde ve yazılarında bazen Abdurrahman Sıddıkoğlu müstear (takma ) isim ve imzasını kullanırdı.
Yazar: Necmeddin Şahiner
Hatıralarda Bediüzzaman - Vural Yayıncılık
ads
Hiç yorum yok: