-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » Bilgisayarlar

ads
ads
Bilim Felsefesi
Verdiğim uzun bir dersin yorgunluğunu atmak niyetiyle ‘ne yapabilirim?’ diye düşünürken, yıllardır görmediğim ehl-i kalp bir dostumun gelişiyle çok sevinmiş ve onunla kucaklaştıktan sonra kendimizi fakültemizin, güzel gülleri ile rengârenk hale gelen bahçesinde bulduk. Tatlı tatlı sohbetlerle, hafızalarımızda küllenen hatıraları canlandırırken, diğer taraftan da beraber şahit olduğumuz güzellikleri yâd edip senelerimizi tükettiğimiz okul yıllarımızı sinema şeridi gibi hayal ettik, duygulandık.

Maziyi düşünürken zorladığımız hafızamız bize, kendimizi taklit ederek yaptığımız bilgisayarları hatırlattı. Derken, bu muhabbet içinde bilgisayar-insan benzerliklerini tartışıp, elektronik parçaların yaptığı işlerin harikuladesinin hücrelere, sinirlere nasıl yaptırıldığını düşünüp, Allah (cc)’ın sonsuz ilmini bir parça olsun anlamaya, idrak etmeye çalıştık.

Evet yüzyılımıza damgasını vuran ve insanlığı artık dönüşü olmayan bir yola sokan elektronik alanındaki müthiş gelişmeler ve bunun sonunda ortaya çıkan bilgisayarların beş önemli yönüyle vazgeçemeyeceğimiz yardımcılarımız haline geldiğini düşündük. Gerçekten de bilgisayarlar, çok hızlı işlem kapasitesi, bilgi depolayabilmesi, depoladığı bilgilerde değişiklik yapma imkânı vermesi, gereksiz bilgilerin silinmesini sağlaması ve son olarak da var olan dosyalara eklemeler yapılabilmesi yönleriyle insanı birebir takip etmektedir.

İşte yukarıda zikredilen çok önemli yönleriyle günlük hayatımızdaki payını artıran bilgisayarların taşıdıkları yükler, getirdikleri kolaylıklar ve çok kısa sürede yapabildikleri büyük işler sebebiyle, artık terk edilmesi imkânsız yardımcılarımız haline geldiği kesin bir gerçektir. Bilgisayarların bu ölçüde yaygınlaşması her seviyeden insanın alakasını çekmiş ve herkes bu teknolojik imkândan faydalanma yollarını arar olmuştur.

Öyle ki aylık veya haftalık ücretini bankamatikten alan bir işçi, makine başındaki ilk günlerinde yanındakilerden yardım istemekten sıkılırken, kısa bir zaman içinde öğrendiği birkaç işlem ile kendi işini görür hale gelmiştir. Mekanik daktilo ile çalışan bir sekreter de yanlış yazdığı birkaç harf veya kelime sebebiyle hergün onlarca kâğıt israf ederken, masasına koyduğu bir bilgisayar ile büyük kolaylıklar kazanmıştır. En basit bir yöneylem ya da istatistik probleminin çözümü için saatlerini harcayan bilim adamları da bilgisayarlar sayesinde istifadelerine sunulan paket programlar ile haftalarca süren çalışmalarını birkaç saat içinde bitirir hale gelmişlerdir. Tıp sahasından da verebileceğimiz yüzlerce misali sıralamak mümkündür.

Misafirim ile bu sohbetleri yaparken, insanı model alan bilgisayarların hacim olarak giderek küçülmesine karşılık, çok daha buyük işler başardıklarını düşündükten sonra sabit disk gibi kayıt sahalarındaki gelişmeleri konuştuk. 1948 yılında, ENİAC adındaki, elektrik ile çalışan ilk bilgisayar yapıldığında 30 ton ağırlığında idi ve bugün cebimize koyduğumuz bir hesap makinasının yaptığı işleri bile yapamıyordu. Silikonun ve mikroçiplerin bulunmasıyla bilgisayarların hacimleri hızla küçülmüş, işlem hızları artmış ve çok büyük bilgi bankaları kurulmuştur. Bu sayede, birçok giriş ünitesi yoluyla veri tabanlarında depolanan bilgiler istenildiğinde görüntülenmekte, değişiklikler, eklemeler ve silmeler yapılabilmektedir. Bu fonksiyonların yanında, üretilen ve depolanan bilgiler, elektronik yollarla çeşitli adreslere aktarılabilmekte ve bilginin çoğalmasına yardımcı olmaktadır. Yukarıda anlatılan özelliklere ek olarak bilgisayarların en önemli bir diğer yönü de, tıpkı insanda olduğu gibi, bilginin kopyalarının alınmasına imkân vermesidir. Tek bir tohumdan yüzlerce tohumun ortaya çıkması da bu gerçeğin bir diğer delilidir. Bilgisayarların bu özelliği olmasaydı aylarca yürütülen çalışmalarla yazıları bir program bir kullanıcıya satıldığında, bir başka talebi karşılamak için yine aylarca çalışmak gerekecekti. Bu konuşmalar arasında kitaptan okuduğumuz bilgiyi bir arkadaşımıza aktardığımızda hafızamızdan silindiğini düşündük. Bu bilgiyi tekrar kazanmak istediğimizde, yeniden okumamız gerekeceğini ve hayatın zulüm olacağını düşündük. Hatta denilebilir ki, beyin sistemimizde bilgiyi çoğaltma mekanizması olmasaydı belki de hayat olmayacaktı.

Oysa en güzel şekilde yaratılan insanın biyolojik fonksiyonlarının yanında, beyin fonksiyonları ve kayıt sistemleri öyle ideal çalışmaktadır ki, göz, kulak, burun, deri gibi ünitelerden sürekli bilgi depolanmaktadır. Doğumumuzdan, hatta ana rahminden başlayan kayıt işlemi, ölünceye kadar devam etmekte ve bütün bu bilgiler beynimiz içinde nohut tanesi büyüklüğünde bir et parçasında saklanmaktadır. Hafızamız öylesine büyük bir kapasiteye sahiptir ki, sesler, renkler, görüntüler, ısılar, kokular hülasa çevremizden gelen bütün girdiler kayıtlanmakta, hem içtimai hem de biyolojik hayatımızı yönlendirmektedir. Bilgisayar teknolojisi bugün kokuları henüz kayıt ettirememektedir, fakat insan gibi harikulade bir modelin varlığı bu alandaki çalışmalara örnek hedef olmaya devam edecektir.

Göz, kulak, burun, dil gibi organlarımızdan -bir saniyesini dahi kaçırmadan gelen bilgiler, hafızamızda defter-i amalimizin eksiksiz kayıtlarıdır. Hatta, günlük hayatımızı paylaştığımız eşimiz, dostumuz veya mesai arkadaşlarımızın hafızalarına aldıkları kayıtların şahsımızla ilgili bölümlerini de “şahit kayıtlar” olarak değerlendirmek lazımdır.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde, ahiret yurduna vardığımızda elimize amel defterimizin tutuşturulacağından, dolayısı ile ömrümüzün her anının hesabının sorulacağından bahisler açılmaktadır.

Bilgisayarların hafızalarında saklanan bilgileri istediğimiz zaman ekrana veya yazıcılar vasıtasıyla kâğıda aktarabildiğimizi düşünürsek, ömrümüz süreğince hafızamızda toplanıp saklanan bilgilerle hesaba çekileceğimiz çok daha rahat anlaşılabilir.

Toprakta çürüyen bedenimizle birlikte, süper bilgisayar beyinlerimiz ve hafızalarımız da yok olmaktadır. Ancak bütün ömr ü hayatımızda bizi terk etmediğine inandığımız nurani varlıkların kayıtları ve şahitlikleri yanında, ruhumuzu teslim ederken hafızalarımızdaki kayıtların muhafaza edilmesi ve daha sonra da, defter-i amal olarak, elimize verilmesi maksadıyla, vazifeli melekler tarafından alınabileceği de düşünülmelidir. Zaten hutbe-i ezeliyemiz olan Yüce Beyan’da yer alan ayetlerde de bu istikamette net mesajlar bulunmaktadır. Mesela Kehf suresinin 49. ayetinde: “Kitap (ortaya) konulmuştur. Suçluların onun içindekilerden korkarak: “Vah bize, bu kitap da ne oluyor, ne küçük ne de büyük hiçbir şey bırakmıyor, her (yaptığımız) şeyi sayıp döküyor!” dediklerini görürsün. Yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Rabbin kimseye zulmetmez.” denilerek her şeyin kayıtlandığını bize bildirmektedir.

Kamer suresinin 52. ve 53. ayetlerinde de: “İşledikleri herşey kitaplarda mevcuttur. Küçük büyük herşey satır, satır yazılmıştır” denilerek insanın ne kadar ciddi bir imtihanda olduğu anlatılmaktadır
Bir başka örnek ise Casiye suresinin 28 ve 29. ayetleridir ki burada: “(O gün) her ümmeti (Allah’ın huzurunda) toplanmış görürsün. Her ümmet kendi kitabına (yaptığı işlerin tutanağı olan amel defterine) çağrılır: “Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!”“İşte kitabımız aleyhinize konuşuyor, gerçeği söylüyor. Çünkü biz yaptıklarınızı yazıyorduk.” denmektedir.

Bu surelerin yanında Enbiya, Mücadele ve Zilzâl surelerinde de aynı doğrultuda açık beyanlar bulunmaktadır.

Bütün bu ayetlerde yeryüzünde yaptıklarımızın hepsinden mes’ul olacağımız anlatılırken, çevremizdeki herşeyin şahitlik edeceği de beyan edilmektedir. İşte “Şahit kayıtlar”da, kendi kayıtlarımıza itirazlarımız halinde önümüze sürülecek delillerdir.

O halde cüz’i iradesiyle dünya hayatında yaşamaya gönderilen insan birçok yönden takip edilmektedir. Bu durumda denilebilir ki beşer, sanki yüzlerce, binlerce kameranın kontrolü altındadır, kaçacak yeri yurdu yoktur; bütün insanlardan kurtulsa da Yüce Yaratıcı’nın ve kendi hafızasının kayıtları, karşısına dikilecektir.

Misafirim ile aramızda geçen çok tatlı bu sohbetten sonra “Beşerin takip edeceği tek yolun Allah’ın yolu olduğunu, aksi yollarda, karşımıza çıkacak aleyhimizdeki şahit kayıtların hesabımızı çetin kılacağını” düşündük ve kucaklaşarak hayırlı ömürler dileği ile vedalaştık.

Ben de sakin adımlarla odama dönerken seçme hakkına sahip olan insanın, Allah’ın rızası istikametinde sürdüreceği ömrü ile “şahit kayıtlarını” hayırlarla doldurabileceğini düşündüm ve böyle olan kudsilerin bahtiyarlıklarına sevindim; zararda olanlara da Rabbim’in hidayet ve rahmetini diledim ve dilendim.

Yrd. Doç. Dr Şemseddin Seçilmiş

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.