-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads
» » » İslam Aleminde Yahudiler

ads
ads
İslam Aleminde Yahudiler
Şimdi bu kurallardan hareket ederek İslam aleminde Yahudiler'in durumunu arz etmeye başlayabiliriz.

Ceziretülarap'ta (Arap Yarımadası) bulunan  Yahudiler'in, zuhurundan itibaren İslam'a karşı düşmanca bir tutum içerisine girdikleri ve İslam'ın nurunu söndürüp, İslam davetçilerinin kökünü kazıyarak külünü savurmak için müşriklerle dayanışma içerisine girdikleri şüphe götürmez bir gerçektir. İşte bundan dolayıdır ki, Resulullah (s.a.v) onlarla savaşmak zorunda kaldı. Kendileriyle anlaşma yaptı, fakat ihanet ettiler, hile yaptılar. Bundan dolayı da onlar Arap Yarımadası'ndan sürdüler. Fakat bu sürgün onların  'Yahudi olmalarından değil', ihanet etmelerinden dolayı meydana geldi.

İslam'ın müşrik ve Yahudiler'i yenip hakimiyet gücünü ele geçirmesinden sonra Yahudiler'in durumu Hristiyanlarla aynı oldu. Düzen dışına çıkmaları, kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmeleri şartı ile onlarda vatandaş olarak iyi muameleye tabi tutuldular. Görevlerini ifa ettikleri sürece hakları korundu. Aksine hareket yaptıklarında ise cezalandırıldılar ancak bu değişik bir dinden olmaları dolayısıyla sadece kendilerine uygulanan bir şey değildi. "İslam'ın koyduğu düzenden dışarı çıkan, kanun ve nizama muhalefet eden Müslümanlara da aynı uygulama tatbik edilmekteydi."

Yahudiler'in diğer ülkelerde yaşadıkları hayat, acı ve ızdıraplarla geçerken, İslam dünyasında, Müslümanlar arasında saygın bir hayat yaşadı ve kendilerine en güzel muamele yapıldı.

Bu durum Müslüman  tarihçiler yanında  Yahudi ve Hristiyan tarihçilerce de belirtilmektedir.

Müslümanların Filistin'i fethetmelerinden itibaren halife Ömer ibn Hattab, Yahudilerin Kudüs'e dönmelerine izin verdi ve ibadetlerini yerine getirebilmeleri için kendilerine "Zeytin Dağında bir toprak bağışladı. Aynı şekilde Haçlı seferleri esnasında uğradıkları sürgünden sonra sulan Selahaddin-i Eyyubi de Yahudiler'in Filistin'e dönmelerine izin vermiştir. Son olarak da Osmanlılar Endülüs'ten kovulan Yahudiler'in Filistin'e dönmelerine izin verdi."

Aynı günlerde Hristiyan Avrupa Yahudiler'e din adına işkence yaparak Ortaçağ onlara zulmün envai çeşidini tattırıyor ve onları Avrupa'nın doğusu ve batısına gitmeye mecbur ediyorlardır. Halbuki aynı anda Arap devletleri Yahudiler'i en yüksek idari mevkilere getiriyor ve onlar için mutlak eşitliği kabul ediyordu. Dolayısıyla bu ülkelerde yaşayan Yahudiler süratle ilerliyor, servet biriktiriyor ve gerek siyasi, idari ve gerekse de iktisadi alanlarda görülmemiş bir seviyeye ulaşıyorlardı. 

İslam aleminde Yahudiler'in ulaştıkları hoşgörüye dair örnekler vermeye Yahudi ve Hristiyan dinine mensup tarihçi siyasetçi ve sosyologların bu konuda yazdıkları ile başlamak istiyorum.

İşte Yahudi-marksist yazar İbrahim Liyon, "Yahudi meselesinde maddi yorum" isim kitabında şöyle diyor: "İslam, Yahudiliğe bu dinin Hritiyanlıktan gördüğü muamelelerinin çok üstünde bir  hoşgörü gösterdi. İslam, Yahudiliğin uğradığı hezimet karşısında ona hayat hakkı tanıdı."


Kitabın 157. sayfasında şöyle der: "İslam imparatorluğu ve onun parçaları üzerinde kurulmuş olan küçük devletlerde havralar sağlam olarak korundu. Uzak mıntıkalar arasında ticaret devam etti. Zirai üretim her iklimde çoğaldı. El sanatları revaç buldu. Diğer yerleşik ahali gibi Yahudiler de bu gelişme ve ilerlemede pay sahibi oldular. Covatiniy'nin İslam asırları boyunca Yahudiler merkanilist bir medeniyet önünde bulunup, meydan okuyan iş adamlarından  oluşan bir millet haline dönüşerek, yeni medeniyetin oluşumunda, birinci derecede rol alan bir durumda iken burjuva ihtilali, onları el sanatlarından birinci derecede faydalanan bir durumdan, süratle ticarete önem veren bir topluluk haline çevirdi diyerek işaret ettiği gibi Yahudiler'den büyük bir grup ticaretten faydalandı."

Liyon,  161. sayfada "İşkence görmeyen Yahudiler ise, özellikle de Hristiyan ülkeler dışında kendilerine kucak açan İslam ülkelerinde bir sığınak bulan Yahudiler'dir" der.

Siyonist Yahudi yazar Fort liylenta dai "İşte Ortadoğu böyle yitti" isimli eserin 194. sayfasında şöyle demektedir: Yahudi tarihçilerin tespit ettiği gibi Yahudiler'in altın çağı M.S 711 yılıyla  başlayan asırlardır. Bu dönemlerde Yahudiler, Portekiz'de ve İspanya'da İslam idaresi altında kişilikli ve hürmetle,  her türlü nimetten istifade ederek yaşadılar. Hristiyan 'Tedhiş Örgütü' tarafından kaçmaya mecbur edilen Yahudiler ise Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da kendilerine sığınacak yer bulabildiler.

Samiler  Batıda beslendiği bilinen düşmanlık hiç bir gün Araplar arasında vaki olmamıştır. Araplar katiyyen  Yahudiler'e ayrıcı değildir. İslam, İsa'ya olduğu gibi İbrahim ve Musa'ya da peygamber olarak itibar eder."

295. sayfada ise şöyle der: "Yahudiler Mısır'da bin yıl boyunca Müslümanlarla yan yana yaşadılar. Bu Yahudiler'den bazıları Musa'nın (a.s) Mısır'dan çıkarken geride bıraktığı Yahudi büyüklerinin torunları idi. Diğerleri de Babillilerin Kudüs şehrine yağdırdığı ölümden sonra Mısır'a kaçanlardan oluşmakta idi. M. Ö. 250 yılında Filo, bize şunları anlatıyor: İskenderiye'de Kudüs'tekinden daha fazla Yahudi vardı. Yahudiler, 5. yüzyılda İspanya, Portekiz ve daha sonra Rus ihtilali ve Hitler idaresi tarafından kendilerine uygulanan işkencelerden kurtulacak sığınağı Mısır'da buldular. İsrail'in Mısır'la yaptığı savaşın Yahudi aleminin Mısır'daki bu sığınağına son verdiği de bir gerçektir."


Dr. Filip Hatty, Dr. Edvart Corci ve Dr. Cebrail Haydar tarafından birlikte yazılan "Tarihü'l-Arab'ın II. cilt 437-438. sayfalarında şöyle denilir: " Bazı Kur'an ayetleri, kötülemesine rağmen Yahudiler, Hristiyanlardan daha çok Müslümanların iyi davranışlarıyla karşılaştılar. Bunun nedeni sayılarının az olması sebebi ile Yahudiler'in kendilerine zarar vereceklerinden Müslümanların korkmamalarıydı. Makdisi (975 M.) Suriye'deki sarraf ve banka sahiplerinin çoğunun Yahudi, kitapçı ve doktorların, çoğunun ise Hristiyan olduğunu söyler. Halifelerden birçoğu  ve özellikle Mutezit (892-902) zamanında Yahudiler'in devlet içerisinde önemli merkezlerinin olduğunu görmekteyiz. Bağdat'da Yahudi merkezlerine  ait şehrin düşüşüne kadar korunmuş lan büyük mahalleler var. Miladi 1169 senelerinde Bünyamin Tutyalı bu mahalleleri ziyaret etmiş ve oralarda on tane haham okulu, mermer kaplı ve altın ve gümüşle süslü bir baş kilise olmak üzere 20 tane kilise tespit  etmiştir.

Bünyamin, Babil Yahudiler'in reisine Müslümanlar tarafından verilen değeri şöyle nakleder: "Peygamber Davud'un ehl-i beytinin çocuğu, İsrail kavminin Aramiyyedeki reisi yada her zamanki sıfatıyla Halifeye itaatle dini hayatlarını devam eden Bağdat'daki tüm Yahudiler'in lideri. Kardinal Caselik'in yetkisi ne ise şeriat idaresince Hahambaşının kendi cemaati üzerindeki yetkisi de o idi. Hahambaşının kendisine ait serveti vardı. Makamı ve içerisinde bahçeler, evler bereketli tarlaların bulunduğu geniş bir mülkünün olduğu da rivayet edilir. Halifenin huzuruna çıkarken İpekli kumaştan dikilmiş bir elbise ve çeşitli kıymetli taşlar bulunan süslerle bezeli bir sarık giyer,  etrafını altı suvariler kuşatır, önünde ise yüksek sesle: Davud'un oğlu efendimize yolu açınız! diye bağıran bir kişi yürüdü."

Bazı gayri Müslim tarihçiler Yahudiler'in hayatta kalma sebebini Müslümanların onların imdadına yetişmesini ve onları himaye etmesine bağlar. 

İsrail ve Asya isimli kitabının 16. sayfasında şöyle yazılmıştır: "Yahudiler'in Avrupa'daki tarihlerine ait iki münasebette de hayatta kalabilmelerinin, Müslüman idarecilerin onların imdadına koşmaları ve onları korumalarına bağlı olduğunu gördük. Birinci fetret, 6. asırda İslam fetihlerinin İspanya'da Hristiyanların eliyle Yahudilere karşı yapılan işkenceleri durdurduğu zaman meydana geldi. Onuncu asırdan itibaren Batı Avrupa'da Yahudiler'e yapılan baskılar yavaş  yavaş artarak 16. yüzyıla kadar ulaştığında bu bölge bazı dağınık küçük obalar haricinde tamamı ile Yahudilerden boşaltılmıştı. Yahudiler şarka doğru gittiler ve Osmanlı Devletinde kendilerine bir sığınak buldular. 



Kaynakça:

Yazar: Refik Şakir en- Netşe

Çeviri: Necmeddin Gevri

Sultan II. Abdülhamid ve Filistin [ Semerkand ] - Pozitif Dağıtım

ads

FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

Yorum Yazmak İçin Aşağıdaki Seçenekleri Kullanınız


Lütfen konuyla alakasız yorumlardan kaçının. Sadece link almak amaçlı ( spam ) yorumlar yazmayınız. ( anında silinir ). Argo, küfür, siyasi vb. içerik barındıran yorumlar yazmayınız.

Not: Yorum yapabilmek için (yorumlama biçiminden) Anonim ( isimsiz olarak ) veya Adı/URL'yi ( Adı ( gerekli ) / URL ( kısmını boş bırakınız ), fonksiyonlarından seçim yaparak yorumlarınızı yazabilirsiniz.

Ancak Google + profili ile yapılan yorumları onaylamıyorum bilginize. Yorum yaparken Adı/URL kısmından yaparsanız sadece isim yazmanız yeterli. Site adresi, URL eklerseniz yorumunuz onaylanmaz.