-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Düşünmek Düşünmeye Çalışmak.

Sen hiç Düşündün mü?


Düşünmek, insanın en önemli etkin özelliklerinden biridir. Tabi ki her insan düşünür ama neyi? Düşünmeyi başarmak aslında bir o kadar kolay olmasına rağmen bir o kadar da zor..

Her insan düşünür evet.   Düşünmeyen insan yok ama düşünmek gerek.  Neyi ne zaman niçin neden niye düşündüğünü bilmeden düşünmek sadede düşünmediğini düşünmekdir. Bir insana düşünme desen  mutlaka düşünür neyi düşünür neyi düşünmediği yada düşünmemeyi düşünür. Ancak amaç  düşünmektir.

Gerçek anlamda düşünmek için ilk önce düşünmeyi bilmek gerekir. Bu sebeple  bu yazımızda ilk aşama olarak neyi düşünmeyi düşünmeniz ve neden  düşündüğünüzü düşünmeniz gerek.

Bunun için ilk önce düşünmeyi düşününüz.  Ve neden düşünmeyi düşündüğünüzü düşünerek  asıl olan düşünmeniz gereken ney ise onu düşünmeniz ve sonra düşündüğünüzü  tekrar düşünmek ve sonuca ulaşmakiçin  tekrar tekrar düşünerek bu şekilde düşüşnceler birbirini kovalayarak sizi düşünmeye sevk edecektir.

Unutmayın düşünmek için düşünmek mutlaka şarttır.  yoksa hindi de düşünür..  Düşünmek evet ilk olarak  düşünmeyi düşünün... 


Düşünmek Düşünmeye Çalışmak.


Örnek olarak görselden  misal verelim.  Ne kadar güzel dimi?  Evet bunu düşünün  ancak  denizin mavi rengini  taşları  dalgaları  gökyüzünü  hepsini düşünün ama  üstüne basıp geçtiğini o  taşların hepsinin  normal bir taş olmayacağını içinde   amber,  yakut hatta elmas bile olabileceğini düşünün. Hazineyi yerin dibinde  değil  çakıl  taşları arasında arayın. Kim bilir önemsiz gördüğünü bir taş  belkide  bir zümrüttür..

Devamı gelecek şu an için düşünmeye başlamak için bu ön bilgi yeterli.  (iF)

Seccade üzerindeki semboller

Seccade üzerindeki semboller masum mu?

Özellikle yurt dışında üretimi gerçekleştirilen ve Müslüman ülkeler tarafından ihraç edilen seccadeler kasıtlı olarak sübliminal (gizlenmiş) motifler ve semboller ile süsleniyor. İlk bakışta ibadet eden bir insan tarafından fark edilmiyor olsa dahi, ustaca yerleştirilmiş bu simgeler insanın bilinçaltına doğrudan etki edebiliyor. Bu da bir Müslüman'ın zihnine kodlanan bir fotoğraf karesi gibi işleniyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın seccade fetvası

Vatandaşların, camilerdeki halı ve seccadelerde yer alan motiflerin namaz sırasında dikkatlerini dağıttığı şikayetinde bulununca, Diyanet İşleri Başkanlığı harekete geçmişti.

Seccade üzerindeki semboller

Seccade üzerindeki semboller 1

Seccade üzerindeki semboller 2



TÂĞÛT NEDİR?

Tâğût kelimesi luğatta/sözlükte, azgınlaşan, haddi aşan manasındadır. Istılahtaki/şeriattaki anlamına gelince; İslam alimleri tâğut’un tanımında farklı tarifler ileri sürmüşlerdir. Bu tariflerin hepsi de doğrudur. Ancak bu tarifler, tâğut’u sadece tanımda söylenilen şeylerle sınırlamak manasında ya da birinin tâğut dediğine diğeri demiyor anlamında olmayıp, -ilim ehli arasında malum olduğu üzere- önemine vurgu yapmak/ dikkatleri çekmek için “bir şeyi, fertlerinden/kapsamı altına giren şeylerden bazıyla (bir veya birkaçıyla) tarif etmek” kabilindendir. Ancak -birazdan da görüleceği üzere- kimi alimler, tağut kavramını efrâdına câmi’, ağyârına mâni’ (bütün çeşitlerini kapsayacak ve dışındakileri içersine almayacak) şekilde tarif etmişlerdir

İnsanların kendisine muhakeme oldukları, işlerinin idarecisi olan insan suretindeki şeytandır. [5] (İbn-i Abbas’ın talebesi Mücahid).


İbnu’l Kayyim: “Kendisine ibadet edilmede, tabi olunmada ve itaat edilmede haddi aşan her kul demektir. Her kavmin tâğut’u, Allah’ın (azze ve celle) ve Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) dışında kendisine muhakeme oldukları (yani çıkan anlaşmazlıklarda kendisinden hüküm talep ettikleri), veya ibadet ettikleri, veya Allah’tan delil olmadığı halde tabi oldukları, veya Allah’a itaat olduğunu bilmedikleri bir hususta itaat ettikleri kimse/şeydir…” (İ’lâmu’l Muvakkiîn, 1/50). Bu tarif de tâğut’un bütün çeşitlerini kapsayan bir tariftir.

Bakara Suresi Tefsiri (Taberi)

"Bir zamanlar Rabbin, meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım " demişti de (melekler): "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek kimseyi mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz! Demişlerdi. Allah (c.c)'da "BEN SİZİN BİLMEDİKLERİNİZİ BİLİRİM" BUYURDU. Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere sunup: "Haydi sadık iseniz, onların isimlerini bana söyleyin. " dedi. Melekler de dediler ki: "Sen Yücesin, Bizim, Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen Alim'sin, Hakim'sin." Allah buyurdu ki: "Ey Adem, bunlara onların isimlerini haber ver." Adem bunlara onların isimlerini haber verince (Allah): "Ben size göklerin ve yerin gaybını bilirim, sizin açıkladığınızı ve içinizdeki gizlediğinizi bilirim, dememiş miydim?" dedi. Meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. Hemen secde ettiler. Yalnız iblis diretti, böbürlendi ve inkarcılardan oldu. (Bakara, 2/30-34)


Meleklerin dilleriyle açığa vurdukları şuydu: "Yeryüzünde bozgunculuk yapacak birini mi yaratacaksın?" Gizledikleri de, iblisin kendi içinde gizlemiş olduğu, Allah'a itaat etmekten kibirlenmekti. Rebi bin Enes r.a rivayetle: Gizledikleri şey, onların şu sözleri idi:"Rabbimiz her ne yaratırsa yaratsın, mutlaka biz, ondan daha üstün ve daha bilgiliyiz!" Neticede onlar, Allah (c.c)'ın, Adem'i , ilim ve değerde kendilerine üstün kıldığını anladılar. Bakara Suresi Tefsiri Meali..

Ölümsel Kurgusal Günlük Ders

Sandığınız gibi olmasını istediniz hep. Ama andığınız gibi oldu. Siz andığınızı doğru sandınız. Aslında siz çoktan yandınız. Daha açıtmadı, yanıyorsunuz bunu fark etmediniz, siz öldünüz, Görülen bir saniyelik an bize. Kaç trilyon seneden beri ruhun çıkamıyor, kalp ölmüş, dil tutulmuş, sadece acı ama ne acı boğazından içeri dikenli telller tüm bedenine yayılmış halde tüm damalar içine giren onlarca dikenler kılcal damar ve tüm vücut ve ruh çekilen bu acı kaç trilyon senede acaba. Seni gömdüler dün gece üstüne yağmur yağdı nasıl bildiler acaba seni iyi mi bilirdik dediler. Ne dedilerse dediler hadi gömün dediler gömdüler seni koydular mezara ağladılar bir kaç gün sonra unuttular sen öldün ya bir saniye görülen bu zaman.
Ölüm anındaki kalkan perdenin ardındaki zaman kaç trilyon seneden beri ruhun daha ayaklarından diz kapağına kadar gelememiş, dikenli bir daldan tülbenti çekiyorlar gibi tarifi imkansız acı içinde acaba kaç milyardan daha uzun sene sonra ruhunu bedenindenh ayırır ölüm meleği, sen o zamanı dünyadaki zaman mı sandın? bize görülen ölüşün bir andaki kısalık. Senin ölüm anında başlayan zaman farkı ile kaç kaç milyar seneden beri ruhunu dikenli tellerin tüm vucudu acıdan çıldırtan bu acı içinde acaba kaç katrilyon ışık yılı daha sürer ruhunun vücudundan ayrılması. Ayaklarından başlayan bu çekilişin her bir çekişinde 100lerce katrilyon ışık senelerince zamana denk gibi sanki ve her bir sene bu çekilişin acısı ile ruhunu teslim etmek istersinde her an o katrilyonlarca senelere denk gelebilircesine o acıyı sen daha ayak uçlarında iken ruhunu her anda farklı ve çoğalarak şiddetlenen acının daha farklı türü ile aynısını yaşarken 565462331 katrilyon ışık yılı ile hesabla artık karnına kadar çekilen ruhun acısı ile vücudun çığrışması acının dahada acıtması ile karnında takıldı 50 milyon sene geçerde gögsüne 14569877 katrilyon ışık yılında ulaşır. Evet sen dün gece öldün ya. Biz seni gömdük bile, ama sen hala ölüyorsun, (öldün) ama ölemiyorsun, sen bizim zaman kavramımızda öldün gömdük gittin de sen hala ölüyorsun.

Ne garip dimi bu nasıl olur diyorsun. Baksana öldüğün o günden beri ölemiyorsun. Daha 646434315125646454666646 katrilyon ışık yılına ve misali zamanlama ile bu kadar zamana ihtiyacın var. Ve sonunda ruh boğaza kadar çekildi ve ölüm meleği ruhunu öyle bir sıktı bu acı ruhunun çıkmasından daha ötesine giden büyük acı. Dur daha bitmedi nereye.. Hiçbir yere. Sen dün gece öldün biz seni gömdük unuttuk.. Bak yapmur yağdı mezarına. Ve artık mezardasın sorgu melekleri en korkunç şekilde karşında tek başınasın. kafanı çarptın ya işte o tahtaya öldün işte sen o zaman. Bilemem o zaman hangi zaman. Bize daha dün gibi. Sorgu başladı Rabbin Kim? (?) Ee sen bizleyken biliyordun, kim bilmez ki, Peki dilin neden suskun. Yoksa sen Rabbim Allah diyemedin mi? Çok yazık. Bak gördün mü? Bildiğin bir şeyi diyemiyorsun. Allah diyemiyorsun. Topuzu kafana yedin mi, yerin ne kadar dibine göçtün. Mezar seni kaç yüzmilyonsene sıktı bıraktı sıktı bıraktı... Hadi söylesene? Pardon sen daha azapdasın.

Gördün ya gidecein yeri çok mu korkuyorsun sen oradan? Evet bak korkudan korkuyu bile korkutuyorsun? Sorguda birinci soruyu nasıl bilemedin sen? Arapçayı da ile biliyorsun aslında bir çok dilide hadi diyelim her dili. Yazıklar olsun sana Allah diyemedin. Bak gördün mü? İlmin o kadar çok olduğu halde İlk soruda nakavlt oldun. Bu kadar ilminle kendini bilmeyi unuttun. Sen kendini bilseydin, bilirdin belkide birinci soruyu, ikinciye geçerdi sorgu melekleri, Ama senin ilmin çok baya billiyordun ya ikinci soruda dinin nedir? kem küm bilmiyorum mu? dedin yoksa? Ama biliyordun ya? Bak bildiklerin senin aslında bilemediklerinmiş. Sen daha üç soruyu bilemedin ya bak işte bende bunu bildim. Nasıl iyi mi? Bu sadece bazı durumları anlabilmek için uzunca yazılmış bugünün dersi olarak bizlere yeter... (iF)

Karıncalar Neden Süper Organizmalardır?

Karıncalar Niçin Süper Organizmalardır?


Karıncaların işitme duyuları ayaklarına yerleştirilmiştir. Diğer canlılar tarafından ezilmemeleri için, Rahmeti Sonsuz (celle celâluhu) bu canlılara, en hafif sesleri bile fark edebilecek hususiyette işitme duyuları vermiştir. Yerin altındaki titreşimlere duyarlı bu minik canlılar, zelzeleyi önceden fark edebilmektedir. Bu canlılar, âdeta kendilerine has hiss-i kablelvuku'a (önseziye) sahiptirler. Birinci Dünya Savaşı öncesi karıncaların cenazelerini yuvalarından dışarı taşımalarını müşahede eden veli bir zât, onların sıradışı hareketlerini, dünya çapında büyük bir hâdisenin patlak vermesine işaret olarak yorumlamıştır.1

Karıncalar birçok özelliğiyle enteresan mahlûklardır. Bir buğday tanesini tek başına yuvalarına taşımaları, onların çalışkanlığına örnektir. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri, onların süper organizmalar olarak adlandırılmasına vesile olmuştur. Karıncalar, bulundukları koloninin diğer fertleriyle ortak bir kimyevî molekül üzerinden ayrılmaz bir yapı oluşturur. Bu sayede de bağlı oldukları koloniden asla ayrılmazlar. Araştırmacılar, "karıncaların kolonileriyle beraber yaşayıp, beraber öldüklerini" ifade ederler.

şekil-1Kolonilerin çoğunda, kanatlı erkek karıncanın biri yuvayı terk eder. Bu karınca, yuvasını terk etmiş dişi bir karıncayla yeni bir aile kurar ve yeni koloniler oluşturur. Dişi karıncalar, eşlerinden yeterli miktarda sperm alır ve onların yumurtalarıyla birleşmesine izin verir. Bu döllenmiş yumurtalardan çıkan dişi karıncalar işçi olacaktır. Döllenmemiş yumurtalardan ise, erkek karıncalar yaratılır. Yeryüzünde tespit edilmiş 12.000 karınca türü vardır. Antarktika'da yaşayan az sayıda karınca çeşidinden biri, göçebe asker karıncalardır. Bu karıncalar, her gün yer değiştirebilmektedir. Diğer böcekleri ve küçük omurgalıları besin kaynağı olarak kullandıklarından, etçil karıncalar olarak da bilinirler.

Sıradışı hususiyetlerde yaratılmış bir başka karınca türü, Güney Afrika yaprakkesici karıncalarıdır. Bitkilerle ve mantarlarla beslenen bu karıncalar, toprağın derinliklerinde inşa ettikleri mantar bahçelerinde yaşar. Toplu savaşabilen bu karıncalar, çok iyi toprak kazar. Yuva olarak, toprakların çatlak kısımlarını seçerler; toprak kazmada, zaman ve enerji tasarruf edebilme kabiliyetiyle donatılmışlardır.

şekil-2Hayranlık uyandırıcı karınca davranışları

Amazon karınca kolonisinin arasına, başka koloniye ait bir karınca bırakıldığında, kolonideki karıncaların, yabancı karıncayı, kafasını makaslayarak öldürdüğü müşahede edilmiştir (Resim–1). Göçmen asker karıncalar, bacaklarını birbirlerine ip şeklinde kenetleyerek havada asılı bir yuva oluşturabilir. Bu şekilde yuva inşa etmenin maksadı, küre hâlini almış karınca topluluğunun tam ortasındaki kraliçe karıncayı ve lârvaları korumaktır. Bu asılı yuvanın yeri, sadece yiyecek için değiştirilir. Neslin devamlılığını sağlama maksatlı yuvaya, binlerce karınca katılabilir.

Avustralya'nın yağmacı buldog karıncalarına, uçan bir arıyı havada kolayca yakalayabilecek maharetler verilmiştir. Diğer karınca türlerine kıyasen çok daha çevik olan bu tür, keskin bir algılama hissine ve yakalama kabiliyetine sahip kılınmıştır (Resim–2).

şekil-3Kuzey Arjantin'de yaşayan karıncalar, su taşkınlarıyla karaya vurmuş pirana vb. balıkları yiyebilen etçil türlerdir. Gemilerin iskele halatlarından ve köprülerinden tırmanabilen bu karıncalar, gemilerle seyahat ederek çok farklı coğrafyalara taşınmıştır. 1890'lı yıllarda Güney Kaliforniya'ya taşınan bu karıncalar, daha sonra ABD'nin güney kısımlarında görülmüştür. İnsanoğlunda bulunan toplu taşıma kabiliyeti, karıncalara da bahşedilmiştir. Büyük yağma karıncası, diğer işçileri sırtında taşıyarak grupta enerji tasarrufunu sağlamaktadır. Karınca davranışlarıyla alâkalı bir başka enteresan tespit şudur: Bir koloni, işgal ettiği bölgede bulunan diğer genç karıncaları, kendi kolonisine katıp, onları hizmet maksatlı kullanabilmektedir. Amazon karıncalarının arasına düşen bir siyah karıncanın, koza vb. maddeleri taşıması buna bir misâl verilebilir (Resim–3).

şekil-4Sürahi bitkisinin filizlerini barınak olarak kullanan marangoz karıncalar, hem bu bitkinin içindeki havuzcuklarda yüzer, hem de bitkinin sindiremediği diğer böcekleri, yiyecek kaynağı olarak kullanır (Resim–4). Lârva karıncalar ise, buldog veya başka tür bir işçi karıncaya yiyecek için yalvarıyormuşçasına mekanik hareketler yapar. Karıncalarda lârva dönemlerinde beslenme önemlidir. Karıncanın gelecekte asker, işçi veya kraliçe olması, beslenme tarzıyla alâkalı olabilir. İlim dünyası şu âna kadarki araştırmalar ışığında, asker, kraliçe veya işçi karınca seçimin nasıl yapıldığı hakkında kesin bir fikre sahip değildir. Karıncaların herhangi bir mantık ve iradeye sahip olmadan bir seçim yapmaları, Yüce Allah'ın (celle celâluhu) ilhamı ile hareket ettiklerinin açık birer delilidir. Allah'ın (celle celâluhu) yaratma fiili, Kur'ân-ı Kerîm'de mealen şöyle ifade edilmiştir: "Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır." (Casiye Sûresi, 3–4)

Karıncalar etrafa yaydıkları kimyevî maddelerle (feromenler) ve diğer karıncaların bu haberleşme moleküllerini tespit edebilen anten yapılarıyla, güçlü bir sosyal hayat inşa eder. Karıncalarda içtimaî hayatın düzeninin korunmasına yönelik itaat davranışları da gözlenir. Araştırmalarda, termitlerin bir kraliçenin emriyle hareket ettiği, kraliçeden ayrı ses geçirmez bir bölüme alınan termitlerin, toplum düzenini nizamî hareketlerle korudukları, ancak kraliçenin öldürülmesiyle düzenli hareketlerin bir ânda durduğu görülmüştür.

Karıncaların sosyal davranışları, birlikte hareketleri, Bediüzzaman Said Nursi'nin de dikkatini çekmiştir. O, karıncaları şu sözlerle takdir etmiştir: "O zaman, şimdiki gibi, hali bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum. (…) Küçücük hayvanların cenazelerini ve nimetin küçücük parçalarını ve tanelerini toplamakla vazifeli karıncalar, nezâfet (temizlik) memurları olarak, hem nimet-i İlâhîyenin küçük parçalarını teleften, çiğnemekten, hakaretten ve abesiyetten korumakla ve küçücük hayvanatın cenazelerini toplamakla, sıhhiye memurları gibi vazifelendirilmişlerdir."

Karıncalar Neden Süper Organizmalardır?


Karıncaların davranışları, araştırma projelerine ilham olmaktadır. Bunlardan biri, "Robot Karıncalar Ordusu" projesidir. Bu projede, küçük, ucuz ve basit robotların geliştirilmesi hedeflenmiştir. Karıncaların proje için uygun bulunmasının sebebi ise, grup şeklinde hareket etmeleri, koordinasyon içinde olmaları, fizikî işleri takım hâlinde yerine getirmeleri ve ortaklaşa karar almalarıdır. Karınca davranışlarından ilham alınan bir başka uygulama ise, "Karınca koloni optimizasyonu algoritması" isimli problem çözme tekniğidir. Karıncaların ilham kaynağı olan davranışları şunlardır: Koloni hâlinde yaşayan karıncalar, yiyecek bulmak için, ilk olarak öncü karıncaları çevreye tek başlarına gönderirler. Öncüler, etrafı araştırarak uygun yiyecek kaynağını bulmaya çalışır. Öncülerden biri yiyecek bulduğu takdirde, koloniye geri dönerken, feromon isimli molekülleri etrafa yayar, böylelikle arkasında hususi koku izi bırakır. Aynı yiyecek kaynağını keşfeden başka bir öncü karınca, daha kestirme bir yol bulmuş da olabilir. Yiyecek kaynağını başarıyla bulan öncü karınca geri dönerken, en kısa yoldan dönmemiş de olabilir. Hattâ 3-4 öncü karıncanın her biri, farklı bir kestirme yol da bulabilir. Peki, kolonidekiler, hangi öncünün kestirme yolunu izleyecektir? Bu durumda kolonideki diğer karıncalar, karmaşık ve uzun yollarla yiyeceğin kaynağına gitme durumuyla karşı karşıya kalabilir. Ama kestirme yollardaki kimyevî koku izleri, düzenli olarak yenilenir ve bu sayede de karıncalar daha belirgin izi olan, yani daha çok tercih edilen yolu kolayca anlar. Az tercih edileni değil, çok tercih edileni, yani güçlü feromen kokusu aldıkları yolu tercih ederek, uzun yollardan yiyecek kaynağına gitmek mecburiyetinde kalmazlar. Karıncaların kullandığı bu çözüm plânının benzeri, zaman alan karmaşık bilgisayar problemlerinin çözülmesinde de kullanılmaktadır.2 Bu çok tercih edilen ve güncellenen feromen izi sayesinde diğer karıncalar da, zaman ve enerjilerini israf etmeden, doğrudan yiyecek kaynağına yönelir. Mühendisler, bilgisayar ortamında oluşturdukları sanal karıncaların davranış ağlarına bakarak, bazı problemleri daha kolay çözebilmektedir. Haberleşme ağlarında kullanılan yönlendirici sinyallerin en kısa rotadan gönderilmesi, trafik sıkışıklığının önlenmesi, bunlara çarpıcı misâllerdir.

Karıncalar, cisim itibariyle küçük ve basit gibi görünmelerine rağmen, içlerindeki hayat onlara öyle bir kıymet ve genişlik vermektedir ki, hayatı olmayan dağları ve galaksileri sanat itibari ile geride bırakıp "süper organizmalar" tabirini hak etmektedirler.



Kaynaklar

- Science Illustrated, Kasım-Aralık 2010.

- Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman Said Nursî, Şahdamar Yayınları.

Yazar: Dr. Ahmet Nazif CANOĞLU

Anneler günü'nü Kutlamak Caiz'mi?

Anneler günü'nü Kutlamak Caiz'mi?. Timurtaş Hoca Efendi.




Not: Bu video "MUSTAFA AKKAN" isimli youtube kanalından alınmıştır. "Eğer Sitemizde telif haklarının size ait olduğu ve yayınlanmasından rahatsız olduğunuz bir fragman yahut herhangi bir video varsa bizimle iletişime geçtiğiniz takdirde, fragman sitemizden 3 iş günü içerisinde kaldırılacaktır." İletişime geçmek için sitemizde yer alan iletişim bölümünden direk olarak mail gönderebilir veya iletisim@ibrahimfirat.net mail adresine E - posta atabilirsiniz.

Hasan Kılıçtan Silsile (ilahisi sözleri)

Hasan Kılıçtan Silsile (ilahisi sözleri)


Bu nurlu yol başladı Peygamberle
Devam eder gelir Nakşibendiyle
Bu kapıda dolu gönül erleri
Seyyid Abdulkadir Geylanilerle

****
Şeyh Abdulhalık-ıl Gücdivaniyle
Devam eder İmam-ı Rabbaniyle
Rabbimin çift kanat verdiği yâri
Şeyh Mevlana Halid Zülcenahaynla

****
Şeyh Seyyid Abdullah Hazretleriyle
Gör Şeyh Seyyid Taha O’nun izinde
Her zamanının bir Gavsı var unutma
Gavs-ı Hizani girdi silsileye

****
Eşşeyh Abdurrahman-i Tahi ile
Şeyh Fethullah hemen O’nun peşinde
Bu kapının sultanları hiç bitmez
Eşşeyh Muhammed Diyauddinlerle.

****
Yer ile gök birbirine girse de
Ahmedül Haznevi girer sohbete
Müridleri hal ehli cezbe ehli
Gavs-ı Azam Seyyid Abdulhakim ile.

****
Sultanül Müslimin Muhammed Raşid ile
Devam eder gelir bu yol bizlere
Ya sultanlar sultanı Seydam ile
Nazarı yetişir bütün evlere

****
Gözünü aç bak şunu iyi belle
Şimdi zaman Seyyid Abdülbaki’de
Hasan der bi lki kıyamete dek
Menzil’deki bu nur hiç bitmeyecek.