-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Ölülerin Kitabı

Ölüler Kitabı, antika mısır cenazelerinde okunan metinleri içeren ve cins siftinlik "Günden dışarı Gidenler" olan bir kitabın, Alman bilimadamı Richard Lepsius aracılığıyla 1842'de bu metinlerin birtakım kısımlarını biraraya getirerek oluşturduğu kitaptır.


Bilimadamlarına göre, antik mısır halkı aracılığıyla kullanılan Ölüler Kitabı, ölümden ahir yaşamda lazım olacak bazen emir ve yönlendirmeleri içermekteydi. bütün çare ve dualar her cenaze için her seferinde okunmaz, içtimai heykel ve zenginliğe bakarak tefavüt gösterirdi. bazen önlem ve dualar Tanrılara armağan takdim etmek amacı ile kullanılırken, bazılarıysa öteki tarafta yürüyebilmeyi veya ölümden sonraki hayatta gene ölmemeyi sağlayıcı organizatör yönlendirmeleri içerirdi. Sanılanın aksine, Ölüler Kitabı ölen insanları diriltmek için değil, ölümden sonraki yaşamda ölen kişiye sistem temsil etmek ve hayatını dizmek amacı ile oluşturulmuş metinlerden oluşmaktaydı. antik Mısır'da ölümden sonraki yaşamın cenneti olarak düşünülebilecek sazlık tarlalarına ulaşmayı isteyen her Mısırlı için, ölüler kitabı onlara kez gösteren bir orijin olarak 18. hanedanlıktan başlayarak kullanılmaya başlanmıştır. tılsım 125 125. önlem ölüler kitabının en aşırı tanınmış tılsımlarından biri olup, sonuç olarak ölen kişinin halik Osiris'e ve 42 hakem aracılığıyla hayatında yaptıkları ile alakadar yargılanmasını içermektedir.

Ölen kişinin kalbi ve atıfet oranı hak Osiris, ilahe olarak malum İsis ve Neptis, ve yazıcı hak Anubis karşısında tartılır. hu Osiris kararı verir ve tanrıça İsis' in taşıdığı sıdk tüyü ile karşılaştırılır. Tüy elan korkulu ise kişi şerç tezyifkâr maruz etkili aracılığıyla yenilir.Eğer tüy yeğni hasılat ise nefer İsis ilee yanında cennete gider. bazı bilimadamlarınca çare 125'te bahsedilen 42 sorumluluk ve bu günahlara ait suçsuzluk açıklamalarının (Örn. sirkat yapmadım, cinayet işlemedim vb.), Musevilikteki ön buyruk için üs oluşturduğu öne sürülmektedir.

Eski Bir Krallık

çarkıt kraliyet M.Ö. 3. bin senelik döneme maruz addır. kokoroz ilk posta bu dönemde uygarlık gelişmişliği ve başarıları açısından devamlı zirvededir. Bu yarıyıl "Krallık" dönemleri olarak anlandırılan üç dönemden ilkidir, bunlar Nil Vadisi'nde medeniyetin en güçlü olduğu dönemlerdir (diğerleri ılımlı krallık ve Yeni Krallık'tır). skolastik krallık genelikle Mısır'ın Üçüncü Hanedan'den Altıncı Hanedan'a (M.Ö. 2575?M.Ö. 2134) kadar yönetildiği mevsim aralığından bahseder. hassaten birçok mısırbilimci, Memphisli yedinci ve sekizinci hanedanları Memphis merkezi idari yapılanmasının devamı olması nedeniyle müzelik krallık içinde sayar. yıprak krallık dönemini, mısırbilimciler aracılığıyla bir numara mabeyin Dönemi olarak adlandırılan hicran ve göreli kültürel düşüş dönemi takip eder.


Eski krallık döneminde Mısır'ın kraliyet başkenti Djoser'in sarayını kurduğu Memphis'te bulunmaktaydı. külüstür krallık zait sayıda yapılan piramit, yapıldıkları zamanda firavunlara ilgili define yerleri olarak yapılmışlardır, yüz en elleme bilinen dönemdir. Bu nedenle, esbak kraliyet kesif sık "Piramitler Çağı" olarak adlandırılır. bahis başlıkları 1 Başlangıç: Üçünücü Hanedan 2 altın Çağ: Dördüncü Hanedan 3 Düşüş ve Çökme: Beşinci - Sekizince Hanedanlar 4 Referanslar 5 Kaynaklar 6 ilişik okuma ezelî Krallık'ın ilk adlı sanlı firavunu ilk piramitini Memphis'in yeni mezarlığı Sakkara'da yaptıran Üçüncü Hanedan'dan Djoser'dir (2630?M.Ö. 2611). Djoser'in mesabesinde stratejik bir erkek mezarlığın yapını denetlemiş olan ferz Imhotep'tir. antik Mısır'ın bir zaman bağımsız milletvekili olan eyaletlerinin nome olarak adlandırıldığı ve yalnızca firavun aracılığıyla yönetildiği çağ bu dönemdir. bilahare ahir yöneticiler valilerin görevini zorla gitmek zorunda kalmışlardır yahut hırçın halde vergi dercetmek için hizmet etmek zorunda kalacaklardı. Bu çağda antik Mısırlılar firavunun ekinleri için Nil'in senelik taşmasını sağladığına kesin olarak inanıyorlardı. hatta kendilerini bilhassa güzide insanlar olarak görmekteydiler, "dünyadaki uslu doğruluk insanoğulları". çıkma krallık ve onun krallık gücü zirvesine Sneferu (2575?M.Ö. 2551 ) ile başlayan Dördüncü Hanedan yönetiminde ulaşır. sair bütün firavunlardan henüz yetişkin boyutlarda ahcar kullanarak üç piramit yapmıştır: Meidum'da gizemli bir piramit (bir başarısızlık), sesli harf Dahşur'da kanun maddesi Piramiti (diğer bir başarısızlık) ve Daşur'daki ıvır zıvır al Piramit. Sneferu'nun peşi sıra Keops Piramiti'ni yaptırmış olan oğlu Khufu 2551?M.Ö. 2528) firavun olmuştur. bilahare Mısırlılar edebiyatlarında onu zulmeden bir despot olarak anlatmışlardır çünkü piramidinin tamamlanması için işçileri zorla çalıştırmıştır.

Khufu'nun ölümünden sonra oğlu Djedefra (2528?M.Ö. 2520) ve Khafra (2520?M.Ö. 2494) eksiltme etmiş olabilirler. elan sonra ikinci piramiti ve Gize'deki Sfenks'i yapmışlardır. Kanıtların yeni baştan incelenmesi sonucunda Sfenks'in Djedefra tarafından Khufu için yapılmış bir abide olduğu fikri öne sürülmüştür. Dördüncü Hanedan'ın diğer kralları Gize'daki en değersiz piramiti yapmış olan Menkaura (2494?M.Ö. 2472) ve Şepseskaf'tır (2472?M.Ö. 2467). Beşinci Hanedan Firavun'u ve merkezi hükümeti zayıflatan reformlar başlatan Userkhaf (2465?2458 BC) ile başlar. Hükmünden sonra canlı nomarşların (bölgesel yöneticiler) krallık ailesine merbut olmaması hasebiyle yürek savaşlar çıkmıştır. Kötüleşen iç harp birliğe ve canlı yönetime mazarrat verdi ve antrparantez kıtlığa münasebet oldu. ama düşüşün yekta nedenleri bölgesel özerklik ve iç savaşlar değildi. Dördüncü Hanedan'ın aşırı önemli dokuma projeleri hazinenin ve halkın kapasitesini aşmıştı, bundan çevre krallık köklerinden zayıflamıştı. Son vuruş ise bölgedeki hatıra ve kesik periyodik soğuma ile olmuştur ve sonucunda M.Ö. 2200 - M.Ö. 2100 yılları arasında yağış yağışında sıkı bir düşüş olmuştur buda Nil'in alışılagelen taşmasını engellemiştir. skor olarak onyıllarca süren kıtlık ve çatışmalar olmuştur. Ankhtifi'nin mezarındaki bir yazıtta, bir numara aralık Dönem'den bir lider önceki Krallık'ın son yıllarındaki devletin durumunu kez sözlerle anlatır: mafevk Mısır'ın tümü açlıktan ölüyordu ve insanlar çocuklarını yiyorlardı...

Yenişarbademli - Isparta

İlçe, Beyşehir Gölünün batısında Toros dağlarının yıldız uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. Doğusunda Beyşehir, batısında katarakt ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. ilçe denizden 1150 m yüksekliktedir. Akdeniz iklimi ile karasal abuhava ortada iftira iklime yakın bir iklimdedir. İl merkezine uzaklığı 105 km olup, yüzölçümü 184 Km2'dir.


Coğrafi şartların elverişli olduğu Yenişarbademli, gün boyunca birçok uygarlığa oyunluk olmuştur. Yapılan araştırmalara göre, M.Ö. 4000 yıllarında Etiler (Hititler), M.Ö. 1500 yıllarında Frigyalılar, M.Ö. 800 yıllarında İyonlar, M.Ö. 600 yıllarında Lidyalılar, M.Ö. 446 yıllarında Persler, M.Ö. 190 yıllarında Romalılar, M.S. 395 yıllarında Bizanslar yörede egemen olmuşlardır. 1071 Malazgirt zaferinden sonra 1142 yıllarında selçuklu topraklarına katılmış, 1810 yılında Konya vilayetine bağlı bir sakatlık olmuştur. Yenişarbademli, kaza statüsüne 1990 yılında malik olmuştur. kaza ve yöresinde günümüze kadar vasıl 25 civarında harabelik yeri bulunmaktadır. Ayrıca, tepeler hakkında müesses türlü zamanlara ilgilendiren kermen kalıntıları bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; Kestel (küçükkale), Kaledost (geledost), Doğdu, Çataltepe, asar (kaletepe), Ortatepe, Mandras, Maltepesi, Aktepe (Gavur harmanı) dır. Ayrıca, vadilerde kurulan 12 yerleşimde ise sarnıçlar, kaleiçi ve mekân altı evleri bulunmaktadır.

Psidia bölgesine dahil olan Yenişarbademli?deki kalıntılar, Roma ve Bizans dönemlerindeki Gorgorum antika kenti olarak anılmaktadır. Turizm Potansiyeli Pınargözü Mağarası: durağan yabancı bütün in araştırmacılarının gözdesi olan mağara, 15 km. uzunluğuyla Türkiye?nin en uzun mağarasıdır. Mağara, Yenişarbademli ilçesine 8 km. uzaklıkta, Çaydere Ormanları?nın içre bulunmaktadır. bir zamanda bir akarsu kaynağı olan mağara, çevresinde tespit edilen 213 makule barındıran nebat örtüsüyle de ilgi çekicidir. Mağaraya, girişte mevcut sifondan dalarak girilir. Sifonun uğrunda hızı 150-160 km?ye ulaşan gökyüzü akımı oluşur ve kez ısısı Ağustos ayında bile 5.8 C?dir. Bölgede bulunan dünyanın en kebir aykırı ırmağı, Beyşehir Gölü ile Manavgat Çağlayanı beyninde akar. Kubad-ı Abad: Kubad-ı Abad , Yenişarbademli İlçemize 2,5 km uzaklıkta, Konya sınırları içinde, Beyşehir Gölü?nün kuzeybatı kıyısına kurulmuş, rum Selçukluları dönemi çırçıplak yapılarının en namdar ve konuşma tarihi açısından ciddi yapılardandır.

Alaaddin Keykubad?ın buyruğuyla, 1236?da veziri mimar ve nakışçı Sadeddin it yaptırmıştır. 1949?da çevrede tetkikat yapan M. zeki Oral?ın bulduğu çini kalıntılarından sonra, 1956?da Mehmet önder çalışmaları sürdürmüştür. 1965-1968 arasında K. Otta Dorn başkanlığındaki kazılardaysa 5.200 m²?lik alanı şamil selçuklu kenti tümden ortaya çıkarılmıştır. çeper duvarına menent aşağılık bir uğur içre makro Saray, değersiz Saray (Vezir Sarayı) Ferdevs (Paradeison) Av Hayvanları Parkı, majör Saray altında padişah kayıklarının evet da değersiz yelkenlerin yanaşabileceği dü gözlü değersiz bir tezgâh ve 16 dokuma kalıntısı bulunmaktadır. Bunlar ortada bir mescit, hamamlar, fırın ve mutfak, kışla kapısı, depolar ve ahırlar vardır. hak çalışmaları Prof Dr üstünlük zayıf başkanlığındaki kol tarafından devam ettirilmektedir. Dedegöl Dağı: Her yaşta insanın tırmanabileceği bir cebel olan Dedegül Dağı, yumuşaklığı ve güzellikleriyle her yıl yüzlerce dağcıyı ağırlamaktadır. cebel turizminde ciddi bir yere ehil olan Dedegül, dolaşma kayağı ve triking yürüyüşlerine imkân sağlamaktadır. Karagöl: Karagöl Ispartanın en güçlü dağı olan (2992 m.) Dedegül Dağı'nın doğusunda Kurucuova Sınırları içerisinde 2335 m. Yükseklikte 2500 metrekare kadar bir cümudiye gölüdür. Karagöl ve sadece Dedegül eteklerinde yetişen Dedegül Çiçeği, dağcıların alaka odağıdır Kız Kalesi Adası: Kubad-ı Abad?ın 3 km kuzeydoğusunda mevcut Kız Kalesi Adası, Türkiye?nin Manyas?tan sonra mühim dargın cennetlerinden biri konumundadır. Kubad-ı Abad?ın haremliği ve tersaneliği olan 5 dekarlık bu tarihi ada, 10?un üzerine küs türüne ev bark sahipliği yapmaktadır.Konya ili Beyşehir İlçesi Gölyaka Kasabası sınırları içerisindedir.

SMS Yumurta Kabuğunda

Güney Afrika'da mevcut devekuşu er bezi fosillerini inceleyen bilimciler, atalarımızın kabuklar hakkında çizdikleri sembollerle haberleştiklerini keşfetti. Diepkloof Rock Shelter kenti dışında yapilan kazilarda 60 bin almanak devekuşu yumurtasının üstünde çizimlere rastlayan bilim insanları 10 yıl süren düzentileme sonucunda bunların ?haberleşme aracı? olduğuna karar verdi. millî bilim Akademisi?nde yayımlanan makaleye bakarak atalarımız er bezi kabukları üstündeki şekiller tarafından haberleşiyordu.


Araştırmaya katılan Bordeaux Universitesi'nden Dr. Pierre-Jean Texier, er bezi kabuklarının üzerindeki paçarız ve tekdüze sembollerin nasıl karışık banyo insanlarının kullandığı bir iletişim metodu olduğunu açıkladı. Texier, elan bu metodun kökeninden ferdî evet da topluluklar arası iletişim için kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya başladıklarını belirtti. Texier, yeni bulguların atalarımızın ne komünikasyon kurduğuna ilgili araştırmalarda bir mihenk taşı olduğunu tabir etti. sembolik düşünme, değişik bir deyişle ?başkasına kendi düşüncesini ilam yeteneği?nin ilk adımı olarak tanıdık bu davranış, insanların bir araya gelip medeniyetler rekiz yolundaki çağa adımları olarak görülüyor. Bilimcilere gereğince adam davranışındaki bu ilerlemenin ne zaman ve nerde başladığı, ?insan evrimi'ni anlamada ciddi bir nokta. elan evvela İsrail ve Cezayir?deki mağaralarda bulunan 100 bin mücehver insanlığın ilk sembolik tefekkür örneği olarak gosteriliyordu. er bezi kabukları elan er bir tarihe ait olması ve 'mesaj' haiz er bezi kabuklarının şunca sayıda bulunması, son bulguların bilimsel değerini bir tane kılıyor.

Türkiye'de Müzecilik Ve Müzelerimiz

Ülkemizde müzecilik, ilk olarak 1846 yılında damat Fethi Ahmed Paşa?nın girişimleriyle başlamıştır. ayak tabanı İrini?de mütenevvi silah ve tarihsel yapıtlar bir araya getirildi. lakin bu ilk müze ziyaretçilerin girişine örtüsüz değildi. Müzecilik tam anlamda Osman Hamdi Bey?in 1881?de müze müdürü olmasıyla gelişti. Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları, Kariye, Ayasofya gibi birçok tarihsel strüktür dem ortamında müzeye dönüştürüldü. Günümüzde İstanbul, İzmir, Hatay gibi şehirlerdeki stratejik müzelerin dışında, hemen takkadak her şehirde bir müze bulunmaktadır.

Resmi müzelerin dışında İstanbul?da bulunan Sadberk bayan Müzesi, Konya?daki Koyunoğlu Müzesi kabilinden özel organizasyon ve kuruluşlara ilişik müzeler vardır. Ülkemizin esas müzeleri şunlardır: İstanbul: İstanbul arkeoloji Müzesi; 1880?de kurulan müze üç bölümden oluşur. kazı bilimi Müzesi?nde müzelik yunan ve Roma yapıtları, külüstür şark Eserleri Müzesi?nde Mısır, Anadolu, Mezopotamya ve İslamiyet öncesi Arabistan uygarlıkları yapıtları, Türk çini ve Seramikleri Müzesi?nde fayans ve seramikler sergilenmektedir. levha ve statü Müzesi (1937). adlı sanlı Türk yontucu ve ressamların yapıtları sergilenmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi (1924). Dünyadaki sayılı bir iki müzeden biridir. Osmanlı Devleti?ne ilişkin zengin eşya koleksiyonu dışında, cin ve Japon porselenleri, kutsal Emanetler, minyatürler, hazine eşyaları, yönetim yazmaları ve eş Dairesi görülebilir. Türk-İslam Eserleri Müzesi 1913?te Evkaf-ı İslamiye ismiyle kuruldu ve bugünkü adını 1927?de aldı. 1984?te gelişen müzecilik anlayışına uygun olarak yine düzenlendi. Kafkas, Selçuk, İran ve küçük asya halıları, etnografik eşyalar ve aşiret yazmaları sergilenmektedir. Ankara: anadolu Medeniyetleri Müzesi (1967). Taş Devri ve bronz Çağı?ndan kalan kazı bilimsel buluntular, Urartu, Frig ve hitit sikkeleri, kızıl cıcık eşyaları sergilenmektedir. İlk Türkiye yetişkin herkes Meclisi Müzesi (1961). Cumhuriyetin ilan edildiği bu binada ilk meclisten kalma möble ve eşyalar, felah Savaşı?ndan artan plan, harita ve belgeler, şûra üyelerinin fotoğrafları bulunmaktadır. kavmiyat Müzesi. Ankara?nın başşehir oluşunun peşi sıra kurulan ilk müzedir. Anadolu?dan toplanan muhtelif giysi, halı, elişi ve kilim dışında, sini, kazan, korluk kabilinden mütenevvi eskimemiş işçiliği örnekleri, değirmi eser ve minyatürler, türlü tekkelere ilişkin eşyalar sergilenmektedir. Gordion Müzesi (1965). Polatlı?nın Yassıhöyük köyünde bronz Çağı, Frig ve eti dönemine ilişik buluntular sergilenmektedir. İzmir: İzmir kazı bilimi Müzesi. 1927 yılında kuruluşunun arkası sıra 1951?de Bergama, Milet, Efes, Afrodisias, kayıt başta olmak amacıyla çeşitli yerlerde yapılan kazılardan çıkarılan eşyalar sergilenmektedir. Efes arkeoloji Müzesi (1929). çıkma Yunan, Bizans, Roma, Selçuk ve Osmanlı dönemine ait yapıtlar bulunmaktadır. Bergama Müzesi (1936). arkeoloji ve kavmiyat yürütmek gibi dü bölümden oluşur. kazı bilimi yıprak Yunan, Roma ve Bizans kalıntılarını kapsar. etnografya bölümünde ise, yöreye başmaklık eskimemiş ve ahşap araçlar, giysi, halı ve kilimler sergilenir. Konya: Mevlana Müzesi. 1925 yılında hapishane ve türbelerin kapatılmasının arkası sıra Mevlana Dergahı ve Türbesi müze olarak yeni baştan düzenlendi. Mevlana?nın yapıtlarının ezelî kopyaları, ney, rebap, kudüm, tambur kadar çalgı aletleri, yönetim yazmaları, tesbih, halı ve güpür örnekleri sergilenir. dergaha ilişkin çilehane, mevlevi sofrası, dervişlerin semah öğrendikleri mekân gibi görülmeye paha enteresan bölümlerden oluşan bir müzedir. Afyonkarahisar: Afyonkarahisar kazı bilimi Müzesi (1937). Taş Devri, tunç Çağı?ndan kalma kaplar, esrar bıçak, silah ve baltalar, fildişinden yapılmış cerrahi müdahale araçları, Kibele, Apollon, Zeus ve Eros heykelleri ve geberik tedfin törenlerine ilgili kabartmalar bulunur. Bunların dışında kitaplığında 8 bin eser vardır. Hatay: Hatay arkeoloji Müzesi (1948). Sergilenen mütenevvi tarihsel örgü dışında, dünyanın ikinci cesim mozaik koleksiyonuna sahiptir. esrik Dionysos ve Orpheus bunların en güzellerindendir. tel Açana degaje cazibe Müzesi. İ.Ö 5500 ? İ.Ö 3500 döneminden kalan saray ve mabet kalıntıları sergilenmektedir. Adana: Karatepe kilitsiz küreksiz ortam Müzesi. İ.Ö 8. yüzyılda Kadirli ilçesinde muammer olan hitit Kralı Asistavandas?ın kendi adını verdiği kermen ve şehir 1945 yılında bölgede yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarıldı ve sergilenmeye başladı.