-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Kars Müzesi

Kars Müzesi, Kars´ın en kebir müzesi. Birçok uygarlığa binlerce yıldan bu yana evsahipliği fail Kars´ta ilk olarak 1959 yılında müze memurluğu kurulmuştur. elan sonra, arkeolojik kazıların arkası sıra işaret sayısının çoğalmasıyla müşterek kümbet Cami (Havariler Kilisesi) müzeye dönüştürüldü. 1978 yılında henüz büyük bir müzeye ihtiyaç duyularak 1981´de açılışı yapılan çağdaş Kars Müzesi günümüzdeki arkeolojik, etnografik ve taş eserlerin sergilendiği mühim müzeler beyninde önem almaktadır.


Müze 1981 yılında açılan çağcıl Kars Müzesi'nde, objeler iki yan üzerinde sergilenmektedir. Müzenin dünya katında turfa eser Deposu, Bürolar ve arkeolojik yayın Salonu; birinci katta ise Etnografik sergi Salonu ve Lojman bölümleri vardır. Ayrıca, müze bahçesinde de tarihi eserler vaziyet almaktadır. arkeoloji Salonu Paleolitik zaman Eserleri Müzenin temel katındaki salonda Paleolitik fasıl eserlerine tesadüf etmek mümkündür.

1971 yılında dile destan Türk arkeolog Prof. Dr. kılıç köklü aracılığıyla Kağızman´da yapılan kazılarda ortaya sâdır taş yabancı baltaları, çakmaktaşı, mikrolitler, kazıyıcı ve stoper aletler bulunarak sergilenmektedir. M.Ö 13. bin yılda iskân gören Kağızman´daki mağarada Anadolu´daki en emektar yerleşim merkezlerinden birisi olduğu belirleme edilmiştir. Bunun yanı sıra, buzul Çağı´nın ahir yani iki milyon sene evvela canlı dinozorlara ilgilendiren bir bukağılık kemiği bile bu seksiyonda bulunmaktadır.

Eski bronz asar M.Ö 3 bin yılında yani yıprak tunç Çağı´nda Kafkaslardan Anadolu´ya mevrut Hurriler´e ilişik yağız perdahlı kiremit olarak bilenen pişmiş bölge asar anı ören Kenti´nde bulunarak müzede sergilenmeye başlanmıştır. Ayrıca, yine bire bir döneme ait baltalar, iğneler, fibulolar, yüzükler, delici aletler ve ağırşaklarda bu salonda sergilenmektedir.

Urartu Dönemi Eserleri Van Gölü´nden, Çıldır Gölü´ne kadar heybetli bir alanda kraliyet kuran Urartular döneminden kalma Sarıkamış-Micingirt Köyü´nde bulunan dü sayı tunç Urartu kılıcı ile bir tunç koçaklama kemeri, bronz bilezikler, akik boncuklar ve pişmiş arazi boyalı vazolar bu salonun en önemli eserlerindendir. Sikkeler Müzede sergilenen sikkeler, Grekler, Romalılar, Partlar, Bizans İmparatorluğu, küçük asya selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine aittir. Altın, gümüş, bakır, kurşun madeninden yapılan sikkeler zaman bilimsel olarak sergilenmektedir. diğer asar Bu eserlerin yanı aralık müzenin bu salonunda, zahire küpler, Romalılar, Bizanslılar, Geç hristiyan Dönemleri ve Selçuklulara ilişik birçok nesne ziyaretçilerin en dikkat duydukları eserler beyninde mahal almaktadırlar. Müzede taştan yapılma birçok im de mevcuttur.

Bu asar arasındaki efsanevi şekilleri ve dü aslanı kollarının arasına almış vaziyette canlandırılmış selçuki devrine ilgili taştan mitolojik resim bulunmaktadır. Ayrıca, çeşitli uygarlıklara ilişkin sin taşları da uyanıklık çekicidir. selçuki ve Osmanlı dönemlerine ilişkin çoğunluğu mimarî yapılar olduğu sanılan yazılı sınav kitabeler de müzedeki o devir yaşantısından izleri günümüze taşımaktadır. etnografya Salonu Müzenin bir numara katında sergilenen etnografik eserler, 18 ve 19. yüzyıllarda Osmanlı Dönemine ilişik yöresel giysiler, aşhane kapları, halı-kilimler, silahlar ve aşiret yazması Kuran-ı Kerimlerden oluşmaktadır.

Bunun yanı sıra, berenarı servet sahibi bir kolleksiyon da vardır. Etnografik Eşyalar Kars ve çevresinden derlenmiş olan dokuma örneklerinden halı, kilim, heybe, at çulu, farma halı, yastık yüzleri, seccadeler ile yıpranmamış ve tunçtan yapılmış kazanlar, siniler, tepsiler, taslar, ibrikler, yamaklar (küçük kulaklı yahut asistan kap), debbeler (kavurma kabı), kevgir leğeni, sahan, havan topu ve [[kaşık] kadar ocaklık eşyaları, değerli ve gümüş işlemeli hançer, kama ve kılıç filintalar, çakmaklı ve tıknaz tabancalar, güçlü ve tunç baltalar ile barutluklar üzere silahlar, yönetim ve basılı baskılı kadim kitap fermanlar (vesika), gazeteler, çanta ve yazı takımı kadar nominal eserler; çadırların ortamında bölmeler oluşturmak için çubuklar üzerinde derece derece renklerde iplikler sarılarak sergi kadar desenlendirilmiş otağ çıtı, yöreye ilişkin kaftan, cepken, üç etek, bel kuşağı, esas örtüsü, göğüslük (tor), favori ipi, saç bağı, tabut jenerasyon ve çoraplar kadar muhtıra giysiler; sim işlemeli eyer takımı, deve çakları, baston, sopa, gümüş, kırbaç, fayton fenerleri, gümüş işlemeli saatler ve sim köstekleri, sim muskalıklar, gümüş tabakalar, sim kehrubar, oltu taşı, koka mercan, sedef hastalığı yürütmek neredeyse benzetme ve ağızlıklar, nargile, şamdanlar, lambalar, semaverler, mazot takımı, şekerlik, maşa, gümüş kemerler, sim bilezikler, tepelikler gerdanlıklar ve başlıklardan (kofik) oluşmaktadır.

Müze Bahçesi Müzenin esas caddeye vekil tarafındaki bahçede ise; türlü Türk boylarının Kars ve çevresinde kullanmış oldukları koç, koyun, kuzu ve atları betim eden taş eserler ile selçuklu ve Osmanlılar´a ilişik mukayyet kitabeler ve mimari parçalar mevcuttur. Müzenin yıldız tarafında ise; Kâzım Karabekir Paşaya 1921 Kars Antlaşması sırasında bir esen kuvve jesti olarak Ruslar tarafından armağan edilen tarihi parafin Vagon bulunmaktadır. Kazım Karabekir, o dönemlerde çalışmalarını bu vagonun içinde yapardı. Kendisi elan sonra bu vagonu Kars Vilayeti´ne bırakmıştır.

Kozluk - Batman

Kozluk Batman ilinin en önemli ilçesidir. mürtefi dağların etrafında kurulmuş tarihi bir ilçedir. ermiş Çelebi'nin yazdığına göre Kozluk halkı eğitimli, toleranslı ve cesur bir halkın torunlardır.

Tarihi bir yerleşim birimi olan Kozluk'un külüstür adi Hazo'dur. Kozluk'ta M.Ö. 8000 - 8600 yıllarına ilgili arkeolojik kalıntılar bulunmuş ve bu kazı bilimsel bakaya Diyarbakır arkeoloji müzesinde bulunmaktadır. İlçenin en yıprak yerleşim birimlerinden biri olan kermen mahallesinde ve civarında İbrahimbey camii, Hıdırbey camii ve Kozluk kalesi kadar geçmişi günümüze haiz tarihi yapıtlar bulunmaktadır. Kozluk kalesinde yaşayan insanlar içme sularını 10 km. uzağındaki çerağ kalesinden, hat yoluyla gerçekleştirme ediyorlardı.

Hoza kalesi, mukaddema Sasun Kalesi ve kandil Kalesi'nin üçüncü üçayak olarak kurma edilmişti. Bu üç kale arasındaki koordinasyon yardımıyla havza tanınmayan güçler açısından engelleme edilmesi oldukça bilek ve çetin olan bir yer haline gelmişti. Tarihte Sasun isyani olarak bilinen aslında Hazo isyani olan isyanın adından 1938 yılında ilçe statüsüne getirilen Kozluk, ilk evvela Siirt arkası sıra da Batman'a bağlanmıştır. Bir stratejik konumu nedeniyle ilçe halkı 1990'lara denli çarşı olarak adlandırlan dağ yamacında yerleşimini sürdürmüştü.

Bu tarihten sonra ise hem kalan kişi hem de bölge nedeniyle Üçyol olarak adlandırılan ovaya yerleşmeye başlamıştır. İlçede bulunan Angebire bölgesi hem ağaçlık hem de yeraltı su kaynağı dolayısıyla yazın âlâ bir dinlence bölgesidir. başkaca ilçede mevcut Halilen köyüde de hepatit hastalığı için daima akan bir sutaş bulunmaktadır ve her yıl hem bölgeden hem bile nahiye dışından insanlar şifa seçmek için köye gitmektedir.

İlçenin Kuzeyinden Pisyar çayı akmakta batısında ise Güneydoğunun en şanlı dağlarından biri olan Mereto dağı bulunmaktadır. ortalama 30 binlik bir nüfusa malik olan Kozluk, Türkiye-İran karayolunun geçtiği güzergahta bulunur. 1990'ların ortasına kadar Kozluk mukavim aşiretlerin tesir alanı içerisinde kalmış; bu tarihten sonra ise oymak yapısı uçarı bir şekilde çözülmeye başlamıştır. Kozluk'ta halı hazırda dü tuğla fabrikası, iki halısaha, tam teşekküllü bir hastane, bir konuşma salonu, bir eş öz bahcesi ve iki yatılı ekol bulunmaktadır.

Kozluk'a kapalı Ase denen kucak civarında ise bir baraj kurma edilmektedir. Bu baraj biterse ovadaki köylerde bulaşık kültür yapılaağından ilçenin ekonomisinin oldukça güçleneceği öngörülmektedir. Kozluk nişan ile ovanın kesiştiği bir noktadadır. Kozluk'a sınırlı köylerin yarısı ovalı sair yarısı ise dağlı dediğimiz kişilerden oluşmaktadır. Her iki bölüm beyninde okkalı stratejik farklılıklar bulunmaktadır. Ovalılar elan yumuşak ve ekincilik ile uğraşır iken,şehirli dediğimiz kesimler ise çoğunlukla dik bir mizaca ve kararlı, zora başvurmayı muhip bir doğaya sahiptir. Kozluk kalesi, Angebiresi, İbrahim as camisi, Hıdırbey camisi ve dağlardan ovaya nazır manzarası ile Kozluk, görülmeye ölçü bir ilçedir.

Pleistosen Arkeolojisi

Pleistosen, ortalama 2.5 milyon sene evvel başlayan ve yeniden yaklaşın 10-14 bin sene evvela bugün zarfında bulunduğumuz ve Holosen olarak adlandırdığımız dönemin başlamasıyla biten cümudiye çağları dönemidir. Bu dönemde âdemoğlu evrimsel gelişmesinde belki de en şanlı değişimlerden birisi olan taş aletler yapmaya başlamıştır.


Bu döneme ilişik kazı bilimsel buluntuları Paleolitik korkuluk arkeolojisi, yani buzul çağı arkeolojisi inceler. Paleolitik bu dönemin kültürel adıyken, Pleistosen, benzeri dönemi deyiş geçirmek için jeolojik bir adlandırmadır. Türkiye'ye Paleolitik Çağ'ın en skolastik dönemlerinden beri yoğun olarak yerleşilmiştir. ama buna rağmen Türkiye'de pleistosen arkeolojisi, henüz geç dönemlerin şaşaalı buluntularının indinde daha "sönük" buluntular vermesi dolayısıyla, ikinci planda kalmıştır. Türk arkeologlarının Paleolitik Çağ'a nispet duymamasına karşın, gene de, bütün kazı bilimi alanlarında olduğu gibi, buzul çağı arkeolojisinde de son 20-25 yılda stratejik değişimler oldu.

Ancak yine de kuruldukları günden bugüne derece İstanbul Üniversitesi literatür Fakültesi ve Ankara Üniversitesi zeban ve gün Coğrafya Fakültesi'nde pleistosen arkeolojisi uzmanı sayısı toplam olarak onu geçmedi. Buna rağmen son 35-40 yıl içre pleistosen arkeolojisi hakkındaki bilgiler arttı. 1960 öncesinde bir-iki düzineyle belirlenmiş olan Paleolitik cav buluntu yerlerinin sayısı -bazısı baraj alanlarındaki satıh araştırmaları bulunmak üzere- eke çaplı projelerin etkisiyle arttı [Arsebük 1995:18]. zaman 210'a doğru Paleolitik lavabo buluntu yeri bilinmekte. sondaj yetersizliğinden ötürü buzul çağı boyunca şişman olarak yerleşilen küçük asya ve Trakya'da malum yerleşimler makul beş altı bölgede toplanmakta bazı bölgeler ise hiç buluntu yeri yokmuş gibi gözükmekte.

Alanya Arkeoloji Müzesi

Müzenin kazı bilimi ve etnografya bölümleri vardır. arkeoloji bölümünde Alanya çevresinde bulunarak sergilenen en eski günlü eser, M.Ö. 625 yılına ilgilendiren Fenike dilinde bir taş yazıttır. Müzenin en stratejik eseri ise mitolojide acıklı bir öyküsü olan Herakles'in heykelidir. İsa'dan sonra 2. yüzyıla tarihlenen tunç döküm Herakles heykeli ayrı bir salonda sergilenmektedir. Alanya arkeoloji Müzesi'nde Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans dönemine ait bronz, mermer, pişmiş toprak, pencere ve mozaik buluntularla servet sahibi bir karavaş kutuları ve sikke koleksiyonu vardır.


Alanya arkeoloji Müzesi, Antalya ili Alanya ilçesinde bulunan müzedir. Müze, Ankara bulunan anadolu Medeniyetleri Müzesi'nden getirilen tunç Çağı, Urartu, Frig ve Lidya dönemine ilişkin eserlerle 1967 yılında açılmıştır. daha sonra, bölgedeki hafriyat çalışmalarından çıkan eserlerle müze genişlemiş ve zenginleşmiştir. Müzenin arkeoloji ve budun betimi bölümleri vardır. kazı bilimi bölümünde Alanya çevresinde bulunarak sergilenen en esbak tarihli eser, M.Ö. 625 yılına ilgilendiren Fenike dilinde bir taş yazıttır.

Müzenin en stratejik eseri ise mitolojide acıklı bir öyküsü olan Herakles'in heykelidir. İsa'dan sonra 2. yüzyıla tarihlenen tunç döküm Herakles heykeli ayrı bir salonda sergilenmektedir. Alanya kazı bilimi Müzesi'nde Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans dönemine ilişkin bronz, mermer, pişmiş toprak, içki ve mozaik buluntularla zengin bir çaker kutuları ve sikke koleksiyonu vardır. Bunların yanı sıra selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ilgili Türk - İslam eserleri de bulunmaktadır. etnografya bölümünde Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin halk bilimsel özelliklerini yansıtan, yörük kilimleri, alaçuvallar, heybeler, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, jurnal yararlanma kapları, takılar, namahrem yazmaları ve ova takımları üzere objeler ile eski bir Alanya evine ait günce göz sergilenmektedir. Ayrıca, müze bahçesinde bile Roma, Bizans ve İslami dönemlere ilgilendiren taş eserler vardır.

Ölülerin Kitabı

Ölüler Kitabı, antika mısır cenazelerinde okunan metinleri içeren ve cins siftinlik "Günden dışarı Gidenler" olan bir kitabın, Alman bilimadamı Richard Lepsius aracılığıyla 1842'de bu metinlerin birtakım kısımlarını biraraya getirerek oluşturduğu kitaptır.


Bilimadamlarına göre, antik mısır halkı aracılığıyla kullanılan Ölüler Kitabı, ölümden ahir yaşamda lazım olacak bazen emir ve yönlendirmeleri içermekteydi. bütün çare ve dualar her cenaze için her seferinde okunmaz, içtimai heykel ve zenginliğe bakarak tefavüt gösterirdi. bazen önlem ve dualar Tanrılara armağan takdim etmek amacı ile kullanılırken, bazılarıysa öteki tarafta yürüyebilmeyi veya ölümden sonraki hayatta gene ölmemeyi sağlayıcı organizatör yönlendirmeleri içerirdi. Sanılanın aksine, Ölüler Kitabı ölen insanları diriltmek için değil, ölümden sonraki yaşamda ölen kişiye sistem temsil etmek ve hayatını dizmek amacı ile oluşturulmuş metinlerden oluşmaktaydı. antik Mısır'da ölümden sonraki yaşamın cenneti olarak düşünülebilecek sazlık tarlalarına ulaşmayı isteyen her Mısırlı için, ölüler kitabı onlara kez gösteren bir orijin olarak 18. hanedanlıktan başlayarak kullanılmaya başlanmıştır. tılsım 125 125. önlem ölüler kitabının en aşırı tanınmış tılsımlarından biri olup, sonuç olarak ölen kişinin halik Osiris'e ve 42 hakem aracılığıyla hayatında yaptıkları ile alakadar yargılanmasını içermektedir.

Ölen kişinin kalbi ve atıfet oranı hak Osiris, ilahe olarak malum İsis ve Neptis, ve yazıcı hak Anubis karşısında tartılır. hu Osiris kararı verir ve tanrıça İsis' in taşıdığı sıdk tüyü ile karşılaştırılır. Tüy elan korkulu ise kişi şerç tezyifkâr maruz etkili aracılığıyla yenilir.Eğer tüy yeğni hasılat ise nefer İsis ilee yanında cennete gider. bazı bilimadamlarınca çare 125'te bahsedilen 42 sorumluluk ve bu günahlara ait suçsuzluk açıklamalarının (Örn. sirkat yapmadım, cinayet işlemedim vb.), Musevilikteki ön buyruk için üs oluşturduğu öne sürülmektedir.

Eski Bir Krallık

çarkıt kraliyet M.Ö. 3. bin senelik döneme maruz addır. kokoroz ilk posta bu dönemde uygarlık gelişmişliği ve başarıları açısından devamlı zirvededir. Bu yarıyıl "Krallık" dönemleri olarak anlandırılan üç dönemden ilkidir, bunlar Nil Vadisi'nde medeniyetin en güçlü olduğu dönemlerdir (diğerleri ılımlı krallık ve Yeni Krallık'tır). skolastik krallık genelikle Mısır'ın Üçüncü Hanedan'den Altıncı Hanedan'a (M.Ö. 2575?M.Ö. 2134) kadar yönetildiği mevsim aralığından bahseder. hassaten birçok mısırbilimci, Memphisli yedinci ve sekizinci hanedanları Memphis merkezi idari yapılanmasının devamı olması nedeniyle müzelik krallık içinde sayar. yıprak krallık dönemini, mısırbilimciler aracılığıyla bir numara mabeyin Dönemi olarak adlandırılan hicran ve göreli kültürel düşüş dönemi takip eder.


Eski krallık döneminde Mısır'ın kraliyet başkenti Djoser'in sarayını kurduğu Memphis'te bulunmaktaydı. külüstür krallık zait sayıda yapılan piramit, yapıldıkları zamanda firavunlara ilgili define yerleri olarak yapılmışlardır, yüz en elleme bilinen dönemdir. Bu nedenle, esbak kraliyet kesif sık "Piramitler Çağı" olarak adlandırılır. bahis başlıkları 1 Başlangıç: Üçünücü Hanedan 2 altın Çağ: Dördüncü Hanedan 3 Düşüş ve Çökme: Beşinci - Sekizince Hanedanlar 4 Referanslar 5 Kaynaklar 6 ilişik okuma ezelî Krallık'ın ilk adlı sanlı firavunu ilk piramitini Memphis'in yeni mezarlığı Sakkara'da yaptıran Üçüncü Hanedan'dan Djoser'dir (2630?M.Ö. 2611). Djoser'in mesabesinde stratejik bir erkek mezarlığın yapını denetlemiş olan ferz Imhotep'tir. antik Mısır'ın bir zaman bağımsız milletvekili olan eyaletlerinin nome olarak adlandırıldığı ve yalnızca firavun aracılığıyla yönetildiği çağ bu dönemdir. bilahare ahir yöneticiler valilerin görevini zorla gitmek zorunda kalmışlardır yahut hırçın halde vergi dercetmek için hizmet etmek zorunda kalacaklardı. Bu çağda antik Mısırlılar firavunun ekinleri için Nil'in senelik taşmasını sağladığına kesin olarak inanıyorlardı. hatta kendilerini bilhassa güzide insanlar olarak görmekteydiler, "dünyadaki uslu doğruluk insanoğulları". çıkma krallık ve onun krallık gücü zirvesine Sneferu (2575?M.Ö. 2551 ) ile başlayan Dördüncü Hanedan yönetiminde ulaşır. sair bütün firavunlardan henüz yetişkin boyutlarda ahcar kullanarak üç piramit yapmıştır: Meidum'da gizemli bir piramit (bir başarısızlık), sesli harf Dahşur'da kanun maddesi Piramiti (diğer bir başarısızlık) ve Daşur'daki ıvır zıvır al Piramit. Sneferu'nun peşi sıra Keops Piramiti'ni yaptırmış olan oğlu Khufu 2551?M.Ö. 2528) firavun olmuştur. bilahare Mısırlılar edebiyatlarında onu zulmeden bir despot olarak anlatmışlardır çünkü piramidinin tamamlanması için işçileri zorla çalıştırmıştır.

Khufu'nun ölümünden sonra oğlu Djedefra (2528?M.Ö. 2520) ve Khafra (2520?M.Ö. 2494) eksiltme etmiş olabilirler. elan sonra ikinci piramiti ve Gize'deki Sfenks'i yapmışlardır. Kanıtların yeni baştan incelenmesi sonucunda Sfenks'in Djedefra tarafından Khufu için yapılmış bir abide olduğu fikri öne sürülmüştür. Dördüncü Hanedan'ın diğer kralları Gize'daki en değersiz piramiti yapmış olan Menkaura (2494?M.Ö. 2472) ve Şepseskaf'tır (2472?M.Ö. 2467). Beşinci Hanedan Firavun'u ve merkezi hükümeti zayıflatan reformlar başlatan Userkhaf (2465?2458 BC) ile başlar. Hükmünden sonra canlı nomarşların (bölgesel yöneticiler) krallık ailesine merbut olmaması hasebiyle yürek savaşlar çıkmıştır. Kötüleşen iç harp birliğe ve canlı yönetime mazarrat verdi ve antrparantez kıtlığa münasebet oldu. ama düşüşün yekta nedenleri bölgesel özerklik ve iç savaşlar değildi. Dördüncü Hanedan'ın aşırı önemli dokuma projeleri hazinenin ve halkın kapasitesini aşmıştı, bundan çevre krallık köklerinden zayıflamıştı. Son vuruş ise bölgedeki hatıra ve kesik periyodik soğuma ile olmuştur ve sonucunda M.Ö. 2200 - M.Ö. 2100 yılları arasında yağış yağışında sıkı bir düşüş olmuştur buda Nil'in alışılagelen taşmasını engellemiştir. skor olarak onyıllarca süren kıtlık ve çatışmalar olmuştur. Ankhtifi'nin mezarındaki bir yazıtta, bir numara aralık Dönem'den bir lider önceki Krallık'ın son yıllarındaki devletin durumunu kez sözlerle anlatır: mafevk Mısır'ın tümü açlıktan ölüyordu ve insanlar çocuklarını yiyorlardı...

Yenişarbademli - Isparta

İlçe, Beyşehir Gölünün batısında Toros dağlarının yıldız uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. Doğusunda Beyşehir, batısında katarakt ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. ilçe denizden 1150 m yüksekliktedir. Akdeniz iklimi ile karasal abuhava ortada iftira iklime yakın bir iklimdedir. İl merkezine uzaklığı 105 km olup, yüzölçümü 184 Km2'dir.


Coğrafi şartların elverişli olduğu Yenişarbademli, gün boyunca birçok uygarlığa oyunluk olmuştur. Yapılan araştırmalara göre, M.Ö. 4000 yıllarında Etiler (Hititler), M.Ö. 1500 yıllarında Frigyalılar, M.Ö. 800 yıllarında İyonlar, M.Ö. 600 yıllarında Lidyalılar, M.Ö. 446 yıllarında Persler, M.Ö. 190 yıllarında Romalılar, M.S. 395 yıllarında Bizanslar yörede egemen olmuşlardır. 1071 Malazgirt zaferinden sonra 1142 yıllarında selçuklu topraklarına katılmış, 1810 yılında Konya vilayetine bağlı bir sakatlık olmuştur. Yenişarbademli, kaza statüsüne 1990 yılında malik olmuştur. kaza ve yöresinde günümüze kadar vasıl 25 civarında harabelik yeri bulunmaktadır. Ayrıca, tepeler hakkında müesses türlü zamanlara ilgilendiren kermen kalıntıları bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; Kestel (küçükkale), Kaledost (geledost), Doğdu, Çataltepe, asar (kaletepe), Ortatepe, Mandras, Maltepesi, Aktepe (Gavur harmanı) dır. Ayrıca, vadilerde kurulan 12 yerleşimde ise sarnıçlar, kaleiçi ve mekân altı evleri bulunmaktadır.

Psidia bölgesine dahil olan Yenişarbademli?deki kalıntılar, Roma ve Bizans dönemlerindeki Gorgorum antika kenti olarak anılmaktadır. Turizm Potansiyeli Pınargözü Mağarası: durağan yabancı bütün in araştırmacılarının gözdesi olan mağara, 15 km. uzunluğuyla Türkiye?nin en uzun mağarasıdır. Mağara, Yenişarbademli ilçesine 8 km. uzaklıkta, Çaydere Ormanları?nın içre bulunmaktadır. bir zamanda bir akarsu kaynağı olan mağara, çevresinde tespit edilen 213 makule barındıran nebat örtüsüyle de ilgi çekicidir. Mağaraya, girişte mevcut sifondan dalarak girilir. Sifonun uğrunda hızı 150-160 km?ye ulaşan gökyüzü akımı oluşur ve kez ısısı Ağustos ayında bile 5.8 C?dir. Bölgede bulunan dünyanın en kebir aykırı ırmağı, Beyşehir Gölü ile Manavgat Çağlayanı beyninde akar. Kubad-ı Abad: Kubad-ı Abad , Yenişarbademli İlçemize 2,5 km uzaklıkta, Konya sınırları içinde, Beyşehir Gölü?nün kuzeybatı kıyısına kurulmuş, rum Selçukluları dönemi çırçıplak yapılarının en namdar ve konuşma tarihi açısından ciddi yapılardandır.

Alaaddin Keykubad?ın buyruğuyla, 1236?da veziri mimar ve nakışçı Sadeddin it yaptırmıştır. 1949?da çevrede tetkikat yapan M. zeki Oral?ın bulduğu çini kalıntılarından sonra, 1956?da Mehmet önder çalışmaları sürdürmüştür. 1965-1968 arasında K. Otta Dorn başkanlığındaki kazılardaysa 5.200 m²?lik alanı şamil selçuklu kenti tümden ortaya çıkarılmıştır. çeper duvarına menent aşağılık bir uğur içre makro Saray, değersiz Saray (Vezir Sarayı) Ferdevs (Paradeison) Av Hayvanları Parkı, majör Saray altında padişah kayıklarının evet da değersiz yelkenlerin yanaşabileceği dü gözlü değersiz bir tezgâh ve 16 dokuma kalıntısı bulunmaktadır. Bunlar ortada bir mescit, hamamlar, fırın ve mutfak, kışla kapısı, depolar ve ahırlar vardır. hak çalışmaları Prof Dr üstünlük zayıf başkanlığındaki kol tarafından devam ettirilmektedir. Dedegöl Dağı: Her yaşta insanın tırmanabileceği bir cebel olan Dedegül Dağı, yumuşaklığı ve güzellikleriyle her yıl yüzlerce dağcıyı ağırlamaktadır. cebel turizminde ciddi bir yere ehil olan Dedegül, dolaşma kayağı ve triking yürüyüşlerine imkân sağlamaktadır. Karagöl: Karagöl Ispartanın en güçlü dağı olan (2992 m.) Dedegül Dağı'nın doğusunda Kurucuova Sınırları içerisinde 2335 m. Yükseklikte 2500 metrekare kadar bir cümudiye gölüdür. Karagöl ve sadece Dedegül eteklerinde yetişen Dedegül Çiçeği, dağcıların alaka odağıdır Kız Kalesi Adası: Kubad-ı Abad?ın 3 km kuzeydoğusunda mevcut Kız Kalesi Adası, Türkiye?nin Manyas?tan sonra mühim dargın cennetlerinden biri konumundadır. Kubad-ı Abad?ın haremliği ve tersaneliği olan 5 dekarlık bu tarihi ada, 10?un üzerine küs türüne ev bark sahipliği yapmaktadır.Konya ili Beyşehir İlçesi Gölyaka Kasabası sınırları içerisindedir.

SMS Yumurta Kabuğunda

Güney Afrika'da mevcut devekuşu er bezi fosillerini inceleyen bilimciler, atalarımızın kabuklar hakkında çizdikleri sembollerle haberleştiklerini keşfetti. Diepkloof Rock Shelter kenti dışında yapilan kazilarda 60 bin almanak devekuşu yumurtasının üstünde çizimlere rastlayan bilim insanları 10 yıl süren düzentileme sonucunda bunların ?haberleşme aracı? olduğuna karar verdi. millî bilim Akademisi?nde yayımlanan makaleye bakarak atalarımız er bezi kabukları üstündeki şekiller tarafından haberleşiyordu.


Araştırmaya katılan Bordeaux Universitesi'nden Dr. Pierre-Jean Texier, er bezi kabuklarının üzerindeki paçarız ve tekdüze sembollerin nasıl karışık banyo insanlarının kullandığı bir iletişim metodu olduğunu açıkladı. Texier, elan bu metodun kökeninden ferdî evet da topluluklar arası iletişim için kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya başladıklarını belirtti. Texier, yeni bulguların atalarımızın ne komünikasyon kurduğuna ilgili araştırmalarda bir mihenk taşı olduğunu tabir etti. sembolik düşünme, değişik bir deyişle ?başkasına kendi düşüncesini ilam yeteneği?nin ilk adımı olarak tanıdık bu davranış, insanların bir araya gelip medeniyetler rekiz yolundaki çağa adımları olarak görülüyor. Bilimcilere gereğince adam davranışındaki bu ilerlemenin ne zaman ve nerde başladığı, ?insan evrimi'ni anlamada ciddi bir nokta. elan evvela İsrail ve Cezayir?deki mağaralarda bulunan 100 bin mücehver insanlığın ilk sembolik tefekkür örneği olarak gosteriliyordu. er bezi kabukları elan er bir tarihe ait olması ve 'mesaj' haiz er bezi kabuklarının şunca sayıda bulunması, son bulguların bilimsel değerini bir tane kılıyor.