-->

Sponsor Alanı

Slider

İlgi Çeken Videolar

Sağlık

Teknoloji

Sinema

Televizyon

Ne Nedir?

En5 Konular

ads

Bilimin Öğrettiği 5 Önemli Bilgi

2014 senesinde bilim insanlarının araştırmaları neticesinde bizlere öğrettiği 5 bilgiyi sizlerle paylaşıyoruz. En5 konumuzun devamında 5 önemli bilgiyi aşağıda sıraladık.

en5

1. Köpekler Yeryüzü Manyetik Alanı'na göre hizalanarak dışkı bırakıyor.
2. Uykusuzluk aslında bir rahatsızlık olabilir ama uykusuz kalındığı sürelerde ise insana hayatında yaşanmamış hayaller kurmamıza neden olmaktadır.
3. İnsan bedeninde 37.2 trilyon hücre yer almaktadır.
4. Bizden 500 ışık yılı mesafede , Dünya ile aynı büyüklükte olan bir gezegen keşfedildi.
5. İnsanların yengeçler gibi yan yan yürümemesinin sebebi, bu yürüme şeklinin en az koşmak kadar kalori gerektirmesi.

Bir önceki En5 konumuz >>  "Bitkilerden Sizlere 5 Ders"

Harran Okulu Ve Harranlı Âlimler

Bilinen yedi bin yıllık tarihi boyunca Anadolu'da birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapan ve çeşitli devletlerin idaresi altında kalan Harran'da şehircilik, sanat, ilim ve teknik oldukça ileri bir seviyeye yükselmiştir. Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticaret, binlerce yıl Harran üzerinden yapılmış ve bu durum zengin, köklü bir kültürel birikimin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bölgede birçok devlet hüküm sürdüğü için, Harran yöresinde farklı medeniyetlerin izlerini yansıtan eserler bulunmaktadır. Çeşitli mimarî kalıntıları içinde barındıran 4 km. uzunluğundaki şehir surları, tarihî Harran evleri, şehrin güneydoğusunda surlara bitişik olarak inşâ edilen ve farklı dönemlerde hükümdarlık sarayı olarak kullanılan iç kalesi, eski köy yerleşimine yakın höyüğü, üniversite kalıntıları (Harran Okulu), höyüğün kuzey eteğine inşâ edilmiş Ulu Cami ve 33 m yüksekliğindeki minaresi, Şeyh ElHarrani Türbesi, eski mezarlık, Bazda Mağaraları, Çoban Mağaraları, Han elBarür Kervansarayı, Sin Tapınağı Harran'ın o dönemdeki ihtişamına şahitlik eden ve günümüze kadar ulaşan âbidevî kalıntılardır.

Günümüze yalnızca gözetleme (astronomi) kulesi ulaşan ve mevcut kalıntılar arasında yeri tam olarak tespit edilemeyen okul, şehrin bilim tarihinde yer almasına zemin hazırlamıştır. İslâm öncesi dönemde putperest ekolü temsil eden Harran Okulu (Harran Mektebi), tıp, astronomi, fizik, matematik öğrenimi; eski Yunanca ve Süryanice eserlerin tercüme edilmesi çalışmalarıyla tanınmıştır. Güneş, Ay ve gezegenlerin mukaddes sayıldığı eski Mezopotamya'da putperestliğin (Sâbiîzm) en önemli merkezi olan Harran'da bilhassa astronomi oldukça ilerlemiştir. Hristiyanlığın dünyada hızla yayılmaya başladığı dönemde şehir, eski dinlerin ve putperest Helenizm kültürünün son sığınağı olmuştur. Hattâ Hristiyanlar tarafından buraya, putperest şehri manâsına gelen "Helenopolis" adı verilmiştir. İlkçağ Helenizm'inin İskenderiye'deki bilim ve felsefe mektebi dağılınca, burada ders veren filozofların bir kısmı Harran'a gelmiş; Hazreti İbrahim'in de bir dönem yaşadığı bu şehirde kitaplarını ve öğretilerini rahatça muhafaza etmişlerdir. Harran'da felsefe ilminin ulaştığı seviye neticesinde dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden biri "Harran ekolü" olmuştur.

Harran'ın 640 yılında İslâm topraklarına dâhil olmasıyla birlikte bölgede Müslümanlık yayılmıştır. İslâm dininin müsamahası sayesinde Müslümanlar, putperestler ve Hristiyanlar Harran'da hep birlikte yaşamışlardır. Emevi Halifelerinden 2. Mervan döneminde devletin başşehri olan Harran, 750 yılından itibaren Abbasi hâkimiyetine girmiştir. Dünyanın en eski üniversitesi üzerine Abbasi Halifesi Harun Reşid (786–809) zamanında tekrar binâ edilen Harran Okulu, kendini ilme adayan hocaları ve zengin kütüphanesiyle büyük bir ün kazanmış ve İslâm kültür tarihinde çok önemli bir yer edinmiştir. Eskiçağ'dan beri varlığı bilinen okul, 718–913 tarihleri arasında (İslâmî dönem) ilim ve sanatta doruk noktaya ulaşmıştır. Bir ilim, irfan ve fikir merkezi hâline gelen Harran'da, çok farklı yerlerden talebeler eğitim görmüştür. Müslüman âlimlerin hâricinde, Sâbiî ve Hristiyan ilim adamları da burada ders vermiş, çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Diğer İslâm devletlerinde olduğu gibi, Abbasîler zamanında da ilim adamları için her türlü imkân hazırlanmış ve inancı ne olursa olsun ilimle meşgul olan insanlar Halifeler tarafından himaye edilmiştir.

İslâm devleti sınırlarının Hicaz bölgesinin dışına taşmasıyla birlikte, Müslümanlar farklı kültür ve medeniyetlerle temasa geçmiş; zamanla da kültür ve düşünce alışverişi ortaya çıkmıştır. Bu gayretler Abbasîler döneminde geniş çaplı bir tercüme faaliyetini doğurmuş; hem Doğu'dan hem de Batı'dan pek çok eser İslâm dünyasına aktarılmıştır. İşte Harran'da yetişen ilim adamları, Emeviler devrinde başlayan ama Abbasîlerin ilk döneminde yeni bir ivme kazanan tercüme ve telif faaliyetlerinde önemli bir rol oynamışlardır. Bunlardan bir kısmı, Bağdat'taki Abbasî sarayında da vazife yapmıştır. Felsefe, riyâziyât, tıp, nücûm, kimya gibi ilimlerde pek çok Yunanca, Süryânîce, Hintçe (Sanskritçe), Nabatîce (Bâbil dili), Kıbtça eser, hem bu dilleri hem de Arapçayı çok iyi bilen mütercimler tarafından, Müslümanların ortak ilim dili olan Arapçaya çevrilmiş ve ayrıca yeni kitaplar telif edilmiştir. Bir edebî dil olan Arapça, zaman içinde ilim, kültür ve medeniyet dili olarak önem kazanmıştır.

Harran'daki meşhur okulun canlılığını muhafaza ettiği dönemde burada birçok büyük ilim ve fikir adamı yetişmiştir. Meselâ felsefe, tıp, matematik ve astronomi sahalarında kendini geliştiren, Yunan filozoflarının eserlerini Arapçaya çeviren Sâbit bin Kurra (821–901), mütercimler arasında müstesnâ bir yere sahiptir. Harran'da doğan Sâbit, esasen Sâbiî bir aileye mensuptur. Kendisinden evvel ve zamanında Yunancadan yapılan birçok tercümeyi gözden geçirmiş ve Harran Okulu'nda felsefeden coğrafyaya kadar çeşitli bilim dallarında tercümeler yapmıştır. Ayrıca tercüme edilen eserler üzerinde çalışmış ve Abbasi Halîfesi Mu'tezîd'in himayesi altında yetmişten fazla eser telif etmiştir. Kâtip Çelebi'nin: "Sâbit Bin Kurra'nın tercümeleri olmasaydı, kimsenin hikmete dair kitaplardan faydalanamayacağı söylenir." şeklindeki ifadesi onun, İslâm düşüncesi içindeki yerini yeteri kadar göstermektedir. Sâbit Bin Kurra'nın oğlu Sinan ve torunları Sâbit ve İbrahim de, matematik ve astronomi üzerine çalışmalar yapmış, Grek ilim adamlarının kitaplarını Arapçaya tercüme etmişlerdir.

Astronomi ve matematik âlimi Ebû Abdullah elBattani (858929), Fırat kenarındaki Rakka'da kurduğu rasathanede 42 yıl boyunca astronomi çalışmaları yapmıştır. Gözlemleri neticesinde Dünya'dan Ay'a olan uzaklığı, güneş ve ay tutulmasını, mevsimlerin sürelerini doğru olarak hesaplamıştır. Lâtinceye tercüme edilen eserleri Gregoryen Takvimi'nin yapılmasında faydalı olmuş; Kopernik ve Kepler gibi bilim adamları onun eserlerinden faydalanmıştır. Battani'nin güneş ve ay tutulmalarına dair takriben 900 yılında yaptığı sağlam gözlemler, 18. yüzyıl ortalarına kadar mukayese maksadıyla kullanılmıştır.

İslâm ilim tarihinin efsanevî şahsiyetlerinden biri olan Cabir b. Hayyan da (721–825), Harran Okulu ile birlikte yâd edilmektedir. İslâm kimyasının babası kabul edilen ve atomun kâşifi sayılan Câbir, Yunan filozoflarının aksine, maddenin bölünebilen en küçük parçasının (atom) parçalanabileceğini, üstelik müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söylemiştir. Eserlerinde birçok kimyevî maddenin elde ediliş tarzları ve çözünme yolları hakkında izahlar bulunmaktadır. Kimyevî maddeler ve kablar hakkında hâlihazırda Avrupa dillerinde kullanılan birçok kelime, Câbir'in eserlerinden alınmıştır.

Bu üç mühim ilim adamının hâricinde Ahmed b. Yunus elHarranî, Mahmud b. Cabir, İbrahim b. Zehrin, tıp âlimi İbni Sina (ö.1037) gibi meşhur şahsiyetler de Harran'daki mektepte hocalık yapmışlardır. Kaynakların çoğunun ittifakla zikrettiğine göre, Farabi (870–950) de kısa bir süre Harran'da öğrenim görmüş ve Harranlı Yuhanna b. Haylan'dan felsefe dersleri almıştır.
İlmî sahada yapılan çalışmalarla öne çıkan Harran, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren dinî ilimlerde de önemli bir merkez hâline gelmiştir. Din ve mâneviyat sahasında büyük hizmetleri bulunan Hayât b. Kays elHarranî Hazretleri de (ö.1185) ömrünün elli senesini bu topraklarda geçirmiştir. İrşad hizmetlerini Harran şehir surlarının batısında, kendi adını taşıyan mescidin kıble tarafında inşâ edilen zâviyesinde yapmış ve bölgenin en çok saygı gösterilen âlimi olmuştur. Keramet ehli bu mübarek zâtın Nureddin Zengî ve Selâhaddîni Eyyûbî tarafından ziyaret edilmiş olması, yaşadığı dönemdeki şöhretini ve nüfûzunu göstermektedir. Hayât b. Kays Hazretleri, Sultan Nureddin Zengî'yi Haçlı ordularıyla savaşa teşvik etmiş ve ona duacı olmuştur. Bu büyük İslâm âlimi ve mutasavvıfı, 1185'te vefat edince evinin ve zâviyesinin bulunduğu yere defnedilmiş; 1196'da oğlu Ömer tarafından buraya bir türbe yaptırılmıştır. Kaynaklarda güler yüzlü, yumuşak huylu, cömert, gece ibadetine düşkün bir veli olarak tanıtılan Şeyh Hayât Hazretleri'nin türbesini ziyaret ve onunla teberrük etme geleneği bugüne kadar devam etmiştir. Harran halkı günümüzde de yağmur duasına çıktığı zaman, vefatından sonra da mânevî tasarrufunun devam ettiğine inanılan velilerden biri olan Şeyh Hayât Hazretleri'ni vesile kılarak Allah'tan rahmet istemektedir.

Harran Okulu Ve Harranlı Âlimler


Netice
Medeniyetlerin beşiği olan Harran, 1260 yılı başlarında Moğollar tarafından işgal edilmiştir. Moğollar, on yıl kadar hâkim oldukları Harran'ı ellerinde tutamayacaklarını anlayınca tarihî şehrin camilerini, medresesini, 8. yüzyıldan kalma surlarını ve kalesini yakıp yıkarak her yeri tahrip etmişlerdir. Dünyadaki ilk yerleşim merkezlerinden biri kabul edilen ve vaktiyle güzelliği, özgün mimarisiyle dillere destan bir şehir olan Harran, neredeyse harabe hâline gelmiştir. Bundan sonra da, Osmanlılar dönemi dâhil olmak üzere bir daha o eski parlak günlerine dönememiş ve o harap hâliyle günümüze ulaşmıştır.

Medeniyet tarihimizde çok önemli bir yeri olan kadîm şehir, yaşadığı bütün tahribata rağmen sahip olduğumuz zengin kültürü, ilmî ve mimarî birikimi temsil etmektedir. Eski Harran'ın kendine has kimliğini, mimarisini muhafaza etmek, geçmişten bugüne taşıdığı kültürel mirasa sahip çıkmak hepimizin vazifesidir. Harran Okulu'nun adını yaşatmak maksadıyla, Şanlıurfa'da kurulan üniversiteye "Harran Üniversitesi" adının verilmesi mânâlı bir vefa örneğidir. Bu çerçevede Harran'da geçmişte var olan ilmî ve kültürel varlığın canlandırılarak gelecek nesillere aktarılması ve tarihî dokunun daha fazla tahrip olmaması için gayret gösterilmesi büyük ehemmiyet arz etmektedir.

Yazar: Murat DUMAN / Bilim Felsefesi - Şubat 2016


Kaynaklar

- Heyet, "Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi", 3. Cilt, Çağ Yay., İstanbul 1992.

- Fikret Işıltan, "Urfa Bölgesi Tarihi", Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1960.

- Hekimoğlu İsmail, "İslâm Tarihi", Zaman Gazetesi Armağanı, İstanbul 2001.

- Ramazan Şeşen, "Harran Tarihi", Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993

- TDV "İslam Ansiklopedisi", 16. Cilt, İstanbul 1997.

Alıntı: http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/harran-okulu-ve-harranli-alimler-subat-2016.html

Bu Zamanda Ateist Olmak Zor İş

Bu Devirde Ateist Olmak Zor İş
Yaşamın tılsımları.. ✨✨Etrafımızda fark edilmeyi bekleyen öyle mükemmellikler, içinde büyüleyici bilgilerin olduğu açılmayı bekleyen öyle kapılar var ki. Ve açtığımız her bir tılsım ayrı bir tefekkür sebebimiz.

Teorik fizikçi olan Paul Davies; “Tasarımın bıraktığı izlenim baş döndürücüdür.” der. Peki biz baş döndürücü olan bu tasarımın ne kadar farkındayız ?
Ben diyorum ki gelin tasarıma birlikte bir göz atalım. Tabi onlarca tılsımdan sadece bir kaç tanesine değineceğiz. Zira satırlar sınırlı.

Astrofizikçi Martın Rees “Just Six Numbers” adlı kitabında evrende yaşamı sağlayacak altı tane rakamın bulunduğunu ifade ediyor. Örneğin; 🍰 bir kek tarifinin malzemelerini düşünün. Malzemelerden sadece bir tanesi 1 gram eksik ya da fazla olsa, kek istediğimiz kıvamda istediğimiz lezzette oluşmaz değil mi ? Aynı şekilde eğer bu rakamlarda ufak bir değişim olsaydı evrende hayatın oluşması imkansız olurdu.

Bu rakamlardan bir tanesinin sembolik adı Omega. Bu sayı evrendeki madde miktarını ifade ediyor. Astrofizikçi Rees, kitabında bu değerin Big Bang den hemen sonra 1 saniye içinde 1’den biraz farklı olduğu takdirde hayatın oluşamayacağını söylüyor. Eğer 1 den biraz büyük olsa evren uzun zaman önce çökerdi ve yaşam oluşmazdı. Eğer 1 den biraz küçük olsaydı galaksiler, yıldızlar vs. hiç bir şey oluşamazdı, evren genişlemeye devam eder fakat yinede yaşam oluşmazdı. Omeganın sayısal değeri 1015 dir.
👉🏼 1.000.000.000.000.000
Omeganın tesadüf eseri oluşması 15 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal.
•Elektromanyetik ve Çekim kuvvetinin ayarı birbiriyle belli bir orandadır. Bu oranın hassas ayarı 10^36 dır.
👉🏼1.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
Bu ayarın tesadüf eseri oluşması 36 tane sıfırlı rakamda bir ihtimal
.
Eğer bu ayar biraz daha küçük olsaydı karıncadan büyük hiçbir canlı oluşamazdı. Bu ayar insanoğlunun oluşması için son derece önemli ve bıçak sırtında bir değerdir.
•Kozmolojik Sabit. Son verilere göre bu hassas ayar 10 üzeri eksi 122 dir.
👉🏼100.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000
Yani tesadüfen oluşması 122 sıfırlı rakamda bir ihtimal.
Mesela bir zar düşünelim.
3 kere 6 atma olasılığı: 0,00463
4 kere 6 atma olasılığı: 0,000772
5 kere 6 atma olasılığı: 0,000129
Yani 6 atma adedi arttıkça olasılık düşüyor. Oyun oynarken arkadaşınız üst üste 2 ya da 3 defa zarı 6 atsa “Hile mi yapıyorsun?” diye sormaktan kendimizi alamayız. Neden ? Çünkü zihin düşük olasılıklı ve mantıksız şeyleri otomatikman eliyor. İşte bizi o soruyu sormaya iten şey budur.
Devam edelim.
•Bir maymunu daktilo başına oturtsak, ‘A’ harfini yazma ihtimali 29’da 1’dir. ‘At’ yazma ihtimali ise ( 1/29.29 ), yani 841’de 1’dir. Mesela 7 harfli “TESADÜF” yazma ihtimali ( 1/297 ) yani 17.249.876.309 da 1’dir. Bu ise zaman bakımından da imkansızdır. Tek bir DNA’ya baksak, bir DNA molekülünde yaklaşık olarak 3.5 milyar nükleotit, yani 3.5 milyar harf bulunur. Yedi harften oluşan bir kelimenin tesadüfen oluşma ihtimali 17.249.876.309 da 1 ise acaba bir tek DNA’daki 3.5 milyar harfin tesadüfen oluşma ihtimali nedir ?
(Valla bu devirde ateist olmak zor iş 😏)
•1 gram DNA 455 eksabayt veri depolama kapasitesine sahiptir. Bu Google ve Facebook başta olmak üzere akla gelen bütün teknoloji şirketlerinin verilerinin toplamından fazla. Üstelik bu veriyi 700 bin yıldan uzun tutabiliyor. Ki DVD’ler 100 yılı bile göremiyor.
E artık tasarımın baş döndürücülüğü…
•Mesela bir yağmur damlası saatte 800 km hız ile toprağa düşüyor. Fizik kanunlarına göre; kafamızı delip tabanımızdan çıkması lazım. Ama her yağmur damlası saçımızı okşuyor. Nası oluyor peki bu ?
“Allah neyi dilerse o olur, kuvvet ancak Allah’ındır.” (Kehf,39)
Sonsuz Merhamet sahibi bir Zat’a inananlar olarak çok şanslıyız bence :)
•Peki şuana kadar üretilmiş en iyi kamera; 50 megapiksel,
Gözlerimiz; 576 megapiksel. 💫
•64 gb hafızası olan telefona hayran olanlar, 2,5 milyon gigabyte hafızamız var. Bu 300 yıl süren bir HD filmi kaydetmek demektir. İşte tasarım, tasarım, tasarım…
Gönül isterdi ki daha fazla tılsımları aralamak ama dedik ya satırlar sınırlı.
Daha fazlası için tıklamanız yeterli 👍🏼
Gördüğümüz en güzel şey; Göremediğimizin bize gösterdikleri.
Unutmayın;
Görünmeyene inanırsanız, kimsenin görmediklerini görürsünüz.

https://youtube.com/watch?v=CD8gsru8I_c

Ayette ne deniliyor;

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49)

Ve son olarak yazımı Max Planck’in şu sözleriyle bitirmek istiyorum;
” Özetlemek gerekirse pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize öğretilen her şey, kesin bir düzenin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Bu insan zihninden bağımsız bir düzendir. Algılarımızla tanımlayabileceğimiz kadarıyla bu düzen ancak amaçlı bir düzenleme sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Dolayısı ile evrenin bilinçli bir düzene sahip olduğuna dair açık kanıt vardır. Hangi sahada olursa olsun bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes Bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır:” İMAN ET”. İman bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.”

Doğanın derinliklerinde gizli ölçüleri ve tılsımları aralayabilmek dileğiyle.. Allah’a (c.c.) emanet olun..

Yazar: Esila Uz

Kaynakça: http://blog.sozlerkosku.com/

Uzak Gelecekte Olabilecekler

Uzak ve çok uzak geleceğe ait bilimsel araştırmalar sonucunda tahmini veriler.

Geçmişte ve gelecekte yapılan birçok yapı uzak gelecekte tamamen yok olacak. Evren değişecek, iklimler tersine dönecek ve dünya değişik bir hal alacaktır. 

Bununla birlikte zaten geleceği görmek imkansız ancak araştırmacılar tarafından bazı tahminler yürütmek imkansız değil. Olabilecek belkide hiç olmayacak bazı olayları aşağıda 31 madde ile sıraladık. 


Uzak Gelecekte Olabilecekler


Aşağıdaki bilgiler olabilme ihtimali yüksek derecede olanlardır. Tabi kesin olmamakla birlikte  belkide  100 sene sonra bu bilgiler tamamen daha  değişik şekilde farklı boyutlarda dile getirilecektir.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31

Sırrı Çözülemeyen En Garip 5 Olay

Geçmişten günümüze kadar bilim adamlarını hayrete düşüren ve henüz herhangi bir sonuca ulaşılamamış sırrı çözülemeyen 5 ilginç olay video

ilginç



Bilimin Cevap Bulamadığı 5 Soru

Bilim adamlarının araştırmaları sonucu herhangi bir sonuca ulaşamadığı 5 önemli sorunun cevapsız halleri

Bilimin Cevap Bulamadığı 5 Soru


Cemre Düşmesi Nedir?

Cemre Düşmesi Nedir?

Cemre Düşmesi Ne Anlama Gelir?

Cemre kelimesinin kökeni Arapça'dır. Cemrenin anlamı ise sıcaklık, kor, ateş gibi anlamları ifade eder.  Cemre düşmesi veya cemre düştü gibi sözleri duymuşsunuzdur. 

Cemre Kelimesinin kısaca hikayesi:

Araplar havalar çok ısındığı vakitlerde yüksek yerlere çıkarak oralarda yaşarlarmış. Havaların soğuduğu zaman işe alçak yerlere inerek hayatlarını devam ettirirlerdi. Düzlük yerlerdeki yaşamlarında ise büyük bir çadır kurularak hep birlikte burada günlerini geçirirlerdi.  Çadırın etrafına halka şeklinde küçük baş hayvanları koyarlar ve bunların dışına da develeri yerleştirirlerdi.  Bununla birlikte 3 ateş yakılır, ilk ateş kendileri 2 ve 3. ateşler ise hayvanlar için yakılırdı.  Havalar ısınmaya başladığı zaman ise  3 ateş dıştan içe doğru sırasıyla söndürülmüştür.  Ve böylece havaların ısınması anlamı halk dilinde böyle ifade edilir.


Cemre Ne Zaman Düşer?


İlkbahar zamanı  7 gün aralıklarla ilk olarak havaya sonra suya ve son olarak da toprağa düştüğüne inanılır. Bu düşmeler neticesinde ise sırasıyla hava,su ve toprak ısınır. 

"19-20 Şubat tarihlerinde havaya 26-27 şubat tarihinde suya 5-6 mart tarihinde cemrenin toprağa düştüğü inanışı vardır."

Cemre düşmesi halk arasında yukarıda anlatılanlar gibidir. Fakat bilimsel olarak çelişki vardır. Çünkü güneş ışınları ilk olarak toprağı ısıtır. Ve buna bağlı olarak yerden havaya çıkan sıcaklık ise havayı ısıtır. 

Bizim kültürümüzde de önemli yeri olan cemre düşmesi Osmanlı döneminde şairler tarafından "cemreviye" ismi verilen divan şairlerince değerli kişilere şiirler yazılırdı.

Bilimsel olarak cemre düşmesi

Bilimsel olarak cemre olayı zıt düşmektedir. İlk olarak toprak, hava ve su ısınmaktadır. Cemrenin düşmesi olayı tecrübeye dayalı olarak halk arasında inanılır şekildedir ancak cemrenin düştüğü bazı zamanlarda havaların soğuk olduğu da görülmektedir. 

Küresel ısınmanın yoğun olduğu bu zamanlarda cemre artık önemini yitirmek üzeredir. Mevsimler eskisi gibi olmadığından bir bakıma gerçekliğini yitirmiş fakat uzun yıllardan beri halk arasında adı geçen isimlerden biridir. 

Bir önceki yazımız >> Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir? bermuda şeytan üçgenini anlatan konumuzdur.

Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir?

Bermuda Şeytan Üçgeninin Sırları Hakkında Geniş Bilgi

Harita ile bakıldığında üçgen şeklinde olan bu yerde çok kayıplar yaşandı. Ve şu zamana kadar halen açıklığa kavuşturulmamıştır.  Bermuda Şeytan üçgeninde birçok uçak, gemi ve insanlar kaybolmuştur.  Bundan dolayı bu yer lanetli olarak benimsenmiş ve şeytan üçgeni olarak adını almıştır. 

Bermuda Şeytan Üçgeni Nedir?

Bermuda Şeytan Üçgeni Nerededir?

Atlantik okyanusunda bulunan bermuda üçgeni ortalama 500.000 mil karelik bir alanını kaplamaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin Atlantik okyanusuna giden güneydoğu sahillerinin yakınında yer alır. Harita üzerinden veya uzaydan bakıldığında  ise Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları bölgesinde bulunan bu  üçgen şeklini andıran bir bölgedir. Okyanusun bu kesiminde onlarca hatta daha fazla  uçak, gemi ve buna benzer enkazlara denk gelinmiştir. 100 yıl içerisinde  batan gemi, infilak eden  uçak ve sırlarla dolu kaybolan insanların sayısı tam olarak bilinmemekle beraber 1000'leri bulduğu açıklanmıştır.

Bermuda üçgeninin derinliklerinde çok büyük derecede mıknatıs madenlerinin olduğu ve bu yüzden manyetik alan bölgesi olduğundan uçakların veya gemilerin bu manyetik alan yüzünden mekanizmalarının bozulduğu yada içine çekildiği düşünülmektedir.  Fakat tüm bu  teorilere göre bu tamamen bu manyetik alan ile ilgili olmadığını da vurgulamak lazım. Ve araştırmaların sonucunda o kadar  güçlü seviyede koskoca gemiyi veya uçağı düşürecek güce sahip olmadığı da tartışılır konular arasındadır.

Araştırmacıların robotlarla derinlere inerek elde ettiği görüntülerde su dibinin beyaz bir örtüyle kaplı olduğunu gördüler. Bunun neticesinde batan gemi ve uçakların bir kısmı o bölgede bulundu.

Şeytan Üçgeninde Gemiler Neden Kayboluyor?


Günümüzdeki en mantıklı bir ihtimal olarak söylenen teoei , bu tabaka denizin dibinde bulunan büyük doğalgaz kaynağından çıkan gazların suyun altında yüksek basınç ve düşük sıcaklığın sayesinde katı bir hale gelerek beyaz hidrat parçacıkları biçimini alması ile açıklanmıştır. Bermuda üçgeninden aynı zamanda Gulf Stream ismi ile anılan sıcak su akıntıları geçmektedir Suyun dibindeki hidrat parçacıkları sıcak su karışımı ile  birleştiğinde eriyip su yüzeyine doğru hızlı şekilde çıkarlar. Bundan dolayı  binlerce metreküp doğalgaz suya karışmış olur ve suyun yoğunluk derecesi azalır. O anda bu bölgeden  geçen herhangi bir gemi buşunuyorsa, yoğunluk olduğu için  suyun kaldırma kuvveti de azalmış ve tonlarca ağırlıkta olan gemi batma tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve nihayetinde batar.  Sıcak su sızmasıyla  beraber hidritlerin erimesi sona erdiğinde su yüzeyinde meydana gelen  beyaz tabaka tamamen gider ve gemi oradan geçmiyormuş gibi suyun dibine doğru çekilir.

bermuda

Şeytan Üçgeninde Kaybolan Uçakların Sırrı!

Yukarıda belirtiğimiz gibi  bu gazlar su üzerinden havaya dağılırlar ve  atmosferdeki havadan bile daha az yoğunluğa sahiptirler ve aynı durumdan dolayı (yoğunluk) uçaklar hava tarafından yeterli sürtünmeyi alamayıp irtifa kaybederler ve doğalgaz moleküllerinin havadaki oksijeni tutmasının neticesinde  uçağın motorları çalışamaz hale gelerek o bölgede uçan uçakta bu yüzden düşer.

Sonuç olarak bermuda şeytan üçgeninin sırrı çözülmüş durumdadır. Ancak tam olarak çözüldüğü söylenemez ve sırlarla dolu bu üçgenin tüm sırlarının çözülmesi zaman alacaktır. 

Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki belgeseli izlemeniz tavsiye edilir.

video kaldırılmıştır.

Bir önceki yazımız >>  Piramitleri Kimler Yapmış Olabilir? piramitler hakkında ilginç bilgilerin olduğu konumuz